Güncel
Dağlık Karabağ bir savaş provası mı?
Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki çatışmaların gidişatı, esasen iki ülke arasında yaşanması kaçınılmaz görünen 'bir sonraki savaşın' neye benzeyeceğine dair ipucu verir nitelikte.
Can KasapoÄŸlu - aljazeera.com.tr
Dört ayrı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararına göre işgal altındaki Azerbaycan toprağı olarak kabul edilen Dağlık Karabağ bölgesinde Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanan son çatışmalar, her iki tarafın da son yılların en büyük kayıplarını vermesine neden oldu. Bu yazının kaleme alındığı saatlerde ise ateşkes ilan edilmişti.
Halihazırda, Bakü ve Erivan'ın topyekûn bir savaşa girmeyeceklerini söylemek yanlış olmaz. Ancak, son çatışmalar yoluyla yaşanan "savaş provası" ve çarpışmaların gidişatı, Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanması kaçınılmaz görünen savaşın neye benzeyeceğine dair ipucu verir nitelikteydi.Böyle bir durumda, büyük olasılıkla, Azerbaycanlılar süratle kesin sonuç alabilmek için hızlı, müşterek harekat icra etmeye dayanan bir hareket tarzı benimseyecek; Ermeni kuvvetlerinin savunma planlamacıları ise topografik açıdan avantajlı savunma hatlarına tutunmaya çalışıp, kaybedilen mevzileri anında geri almak için küçük çaplı karşı taarruzlar düzenlemeye çalışacaklardır.
Rusya, bir yandan barış arabulucusu rolü oynarken, diğer yandan da gizliden gizliye Ermeni savunmasını destekleyecektir.
Türk kamuoyu ise kuvvetle Azerbaycan'ın yanında duracak ve Ankara, destekleyici ancak temkinli bir rol oynayacaktır.
"Alışılagelmiş" gerilimlerin ötesinde
Yaşanan son çatışmalar, askeri açıdan, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki o "alışılagelmiş" gerilimlerden farklı nitelikler arz ediyor.
Tarafların yetkililerinin açıkladıkları zayiat raporları farklılık gösterse de, kullanılan platformlara dair beyanatlar örtüşüyor. Her iki taraf da çatışmalarda taaruz helikopterleri, ana muharebe tankları ve topçu unsurlarının desteğinde diğer zırhlı araçların kullanıldığını ifade etti.
Askeri açıdan bakıldığında, çatışmalar, modern doktrinlerde karma sınıflara dayanan "müşterek birlik harekâtı" olarak adlandırılan konsepte karşılık geliyor. Buradaki hareket tarzı, farklı askeri unsurların, "her bir platformun" bağımsız olarak elde edemeyeceği bir başarıyı yakalamak amacıyla sofistike bir şekilde kullanılmasına dayanıyor.
Yani, müşterek harekat konsepti çerçevesinde, harp meydanındaki "kuvvetler" birbirlerinin zafiyetlerini telafi ederken, taarruz açısından da benzersiz avantajlar sağlıyor.
Basitleştirilmiş taktik bir senaryoda, tanklar piyadelere manevra ve koruma avantajı sağlarken, piyadeler de tankları tanksavar sistemlerinden korur. Eş zamanlı olarak, topçu unsurları düşmanı yoğun ateşle baskı altına alırken, taarruz helikopterleri de zırhlı birlik saldırısına zemin hazırlamak ve desteklemek için düşman tanklarını ve diğer zırhlı unsurlarını hedef almaya başlar.
Yukarıda aktarılan esaslara dayanarak icra edilen müşterek birlik harekâtları, özellikle temas hatları üzerinde yürütülen karşılıklı keskin nişancı ateşiyle mukayese edilemez. Bu tür harekâtlar, kesin sonuçları hızla elde etmek üzere planlanır ve uygulanır. Açıkça ifade etmek gerekirse, stratejik seviyede amaç, toprak denetimini ele geçirmektir.
Askeri seçeneğin ciddiyeti
Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan'ın ölü sayısını açıklarken ölen askerlerin Karabağ'daki yerel milislerden mi, Ermeni ordusundan mı olduklarını belirtmemesi, Dağlık Karabağ'daki stratejik dengeye dair çok önemli bir detayı da ortaya çıkardı.
Bu, Sarkisyan'ın ifadelerindeki küçük ama kritik bir ayrıntıda gizliydi. Zira Azerbaycanlı askeri analistler, bir süredir Ermenilerin sınır çatışmalarında verdikleri kayıplar konusunda böyle bir ayrım yapmaya odaklanmış durumda. Azerbaycanlılar, Ermeni tarafının kayıplarının çoğunluğunun silahlı yerel unsurlardan ziyade Ermenistan'dan olduğunu değerlendiriyor.
Dolayısıyla Bakü, Dağlık Karabağ'daki fiili Ermeni yönetiminin harbe-hazır mevcut insan gücünde ciddi bir düşüş gözlemliyor.
Dahası, personel gücünü ağırlıklı olarak zorunlu askerlikten alan ve finansman konusunda büyük sıkıntılar yaşayan Ermeni kuvvetleri son yıllarda modernizasyon anlamında da ciddi sorunlarla karşı karşıya.
Ermeni tarafının personel sorunları da tabloya eklenince, son yıllarda genel askeri denge Bakü lehine dönmüş oldu. Bu açıdan tek istisna ise, düşen petrol fiyatlarının Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyon çalışmalarını olumsuz etkileyecek olması.
Sınırın diğer yakasına bakacak olursak, Devlet Başkanı İlham Aliyev'in 2007'de onayladığı Azerbaycan Milli Güvenlik Strateji Belgesi, Ermenistan ile barışın ancak Ermeni güçlerinin işgal altındaki topraklardan tamamen çekilmesi ve Azerbaycan'ın tam egemenliğinin yeniden sağlanması ile mümkün olabileceğini açık bir şekilde ifade ediyor.
Buna bağlı olarak, Azerbaycan'ın 2010 yılında kabul edilen mevcut askeri doktrininde de Dağlık Karabağ'ın geri alınması için askeri güç kullanma hakkının altı çiziliyor.
Nitekim Bakü'nün eylemleri, Dağlık Karabağ ve işgal altındaki topraklar meselesinin reel politik odaklı jeopolitik parametrelerin hâlâ çok ötesinde bir konu olduğu gerçeğinden kaynaklanıyor.
Söz konusu sorun, bilakis Azerbaycan'ın başlıca güvenlik gündemi ve milli gurur meselesi olarak ülkenin stratejik kültürünün hayati bir parçasını teşkil ediyor.
Rusya ve Türkiye faktörü
Bu noktada, Aliyev yönetiminin önündeki başlıca engel, Rusya'nın Erivan'dan yana çıkacağı bölgesel bir çatışmanın fitilinin ateşlenmesi riski.
Rusya'nın Ermenistan'da stratejik silah sistemleri ile donatılmış askeri üsleri bulunuyor. Ayrıca Moskova ve Erivan, bir süre önce bir ortak hava savunma anlaşması da imzaladı.
Daha geniş bir açıdan bakılacak olursa, Rusya faktörü, "sadece" Ermenistan ile askeri bir ittifak olmaktan daha karmaşık görünüyor.
Moskova, eski Sovyetler Birliği topraklarındaki askeri varlığına zemin oluşturabilmek adına uzun süredir Dağlık Karabağ ve Güney Osetya gibi sürüncemede kalmış sorunları kullanıyor. Diğer taraftan, Rusya'nın askeri varlığı da söz konusu sorunların uzamasına neden olarak bir kısırdöngüyü beraberinde getiriyor.
Üstelik Rusya'nın Azerbaycan'a yaptığı kârlı silah satışları ve Ermenistan ile olan askeri ittifakı her ne kadar çelişkili görünse de, bu hareket tarzı, sözünü ettiğimiz durumu daha da destekliyor.
Çatışmalar sırasında Türk kamuoyu ortak milli kimlik sebebiyle Azerbaycan ile güçlü bir dayanışma gösterdi. Bununla birlikte görünüyor ki Ankara yine de bölgesel bir savaştan kaçınacak ve doğal müttefikini desteklemek için kapasite arttırıcı adımları tercih edecektir.
Dr. Can Kasapoğlu, Ekonomi ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi (EDAM) savunma analisti. Doktora derecesini Harp Akademileri Stratejik Araştırmalar Merkezi'nden alan Kasapoğlu, daha önce NATO Savunma Koleji'nde misafir akademisyen olarak görev yaptı.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Al Jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
kaynak: aljazeera.com.tr
Henüz yorum yapılmamış.