Kültür Sanat
İslâmın Dirilişi kitabı etrafında
Sezai Karakoç’un 17 Ekim 1967’de toplatılan İslâmın Dirilişi hakkında dönemin basın organlarında çıkan yazı ve değerlendirmeler dönemin gelişmelerini kavramak bakımından önemlidir. Aslına bakılırsa 1960’ların değerlendirilmesi sürecinde 1967 yılının mutlaka üzerinde durulması gerekmektedir. Zira bu yılın Nisan ayındaki Hizbu’t Tahrir tutuklamaları, Büyük Doğu’nun bazı sayılarının toplattırılması hatta Osman Turan’ın Adalet Partisinden ihracı birbiriyle alakası kurulabilecek gelişmeler gibi gözükmektedir
Sezai Karakoç’un DiriliÅŸ dergisinin 1966’da tekrar çıkmaya baÅŸlayan sayılarındaki yazılarından oluÅŸturulan Ä°slam’ın DiriliÅŸi kitabı hakkında, dergi yayınına ara verdikten sonra 1967 yılının sonlarına doÄŸru dava açılır. Bugünden bakıldığında Ä°slâmî entelektüelin yükseliÅŸi olarak okunabilecek olan bu kitabın toplatılmasının gerekçesi, devletin iktisadî, siyasî ve hukukî temellerini dinî esaslara isnat ettirmeye çalışması olarak açıklanır. 163. maddeye dayanarak kitap hakkında açılan dava, Türkiye’de Ä°slâm dinini anlatmanın ve insanları Müslüman olmaya davet etmenin suç olduÄŸu ÅŸeklinde deÄŸerlendirilmiÅŸtir.
Kitabı önemli kılan bir husus da Karakoç’un Ä°slâmî uyanışa katkı sunan hareket ve düşünürleri bir arada ele almış olmasıdır. Sanırım kitabın bu yönü Türkiye açısından bir ilk olarak anılmayı hak edecek evsaftadır. Ayrıca Ä°slâmî uyanışı sadece SoÄŸuk SavaÅŸ komploculuÄŸu ile izah eden sol çevrelere dönük kısa ama oldukça net cümleler de bulunur kitapta. Gelgelelim bu komploculuÄŸa itiraz eden metinlerde kendisine atıf yapılmamış olması Ä°slâm ülkelerinde, Ä°slâm’ın bir tez ÅŸeklinde ortaya çıkışını kavramanın yanında hangi hareketlerin ve kimlerin buraya dâhil edildiÄŸini anlamak açısından da tartışılabilir bu metinler. Kitapta, Ä°kinci Dünya Savaşı’nın ardından Mevdudi hareketi, Müslüman KardeÅŸler, Nurculuk, Büyük DoÄŸu akımı Ä°slâm’ın diriliÅŸinin düşünce, inanç ve aksiyon planındaki ilk örnekleri olarak takdim edilir. Karakoç’a göre, bu hareketler Ä°slâm düşüncesini sınırlarını müsteÅŸriklerin çizdiÄŸi akademik plandaki müdafaa, münazara ve reddiye tertibinden çıkararak tam manasıyla bir iç düzen, tarihi, sosyal, ekonomik ve kültürel yönleri bulunan bir savaÅŸ tertibine dönüştürmüşlerdir. Böylelikle bir dünya görüşü vasfı kazanan Ä°slâm düşüncesi, idealizmden aksiyona yönelen Ä°slâm entelektüelleri kadrosu meydana getirmiÅŸtir. Türkiye’de Necip Fazıl’ın temsil ettiÄŸi bu geleneÄŸi, Mısır’da Seyyid Kutup, Pakistan’da Nedvi ve Mevdudi, Cezayir’de ise Malik Bin Nebi temsil etmektedir.Karakoç’a göre bu akımlar sayesinde Ä°slâm tezi sadece düşüncede bir ütopya olmanın ötesine geçmiÅŸ aynı zamanda bir ülkeyle sınırlandırılamayacak bir aksiyon hareketi boyutuna ulaÅŸmıştır.
Ä°slâmın DiriliÅŸi kitabı davasının bilirkiÅŸilerinden Zeki Velidî Togan’un Ä°stanbul IV. Ağır Ceza HâkimliÄŸi’ne gönderdiÄŸi raporu ise 1960’larda meydana gelen etkileÅŸimleri herhangi bir tartışmaya bırakmayacak ÅŸekilde ortaya koymaktadır:
“Sezai Karakoç’un Ä°slâmın DiriliÅŸi ismindeki eserine ait davada, bilirkiÅŸi sıfatıyla bulunmuÅŸtum. Bu ayın 4’ünde Afganistan’da yapılacak bir ilmî araÅŸtırma seyahatine katılacağımdan mahkemenizin duruÅŸmasına iÅŸtirak edemeyeceÄŸim. 66 sayfa tutan bu eseri dikkatle tetkik ettim. Bunda bir suç unsuru görmedim. Eser sahibi vâzıh olarak Ä°slâm âlemindeki müslüman kardeÅŸler, Seyyid Kutup, Necip Fazıl, nurculuk, Mevdudî gibi cereyanlara karşı sempatisini belirtmiÅŸse de bunu kendisinin derûnî temayülü olarak anlatmıştır. Bunlar için ayrı bir propaganda da bulunmamıştır. Asıl bu tür davaları açıken telkin etmekte olan Necip Fazıl ve Mevdudî gibi ÅŸahsiyetler ortada dolaÅŸmakta olduÄŸu halde onların eserlerine karşı sempatisini izhar eden Sezai Karakoç bu kitabı yüzünden takib edilemez fikrindeyim. Hele kitabın 52-66 sayfalarında yazdıkları tamamıyle bir fikir mahiyetini taşımaktadır. Bunları arz eder, bilvesile saygılar sunarım.”
Karakoç’un bu kitabında Ä°slâmî diriliÅŸ hareketleri kapsamında Nurettin Topçu’dan ve Hareketdergisinden bahsetmemiÅŸ olması üzerinde düşünülmesi gereken bir boyuttur. Hâlbuki bu yazılarınDiriliÅŸ’te yayımlandığı aylarda derginin arka kapağında Fikir ve San’atta Hareket dergisi de okurlara tavsiye edilmiÅŸti. Dahası 1960 baharında çıkan DiriliÅŸ dergilerinde de Nurettin Topçu’nunTürkiye’nin Maarif Davası kitabının tanıtımı yer almıştı. Muhtemelen kitapta Topçu’dan veHareket dergisinden söz edilmemesi daha sonraki dönemde Büyük DoÄŸu versus Hareket ÅŸeklinde özetlenmesi mümkün olan ÅŸecere savaÅŸlarını doÄŸrudan etkileyecektir. Buradan da anlaşılacağı gibi, kitapta savunulan fikirler ve açığa çıkan niyetler çok çeÅŸitli baÄŸlamlarda farklı anlamlar ifade edebilecek niteliktedir.
SIKIÅžTIRILMA SÃœRECÄ°
17 Ekim 1967’de toplatılan kitap hakkında dönemin basın organlarında çıkan yazı ve deÄŸerlendirmeler kitabın toplatılmasının yanlışlığına dikkat çekmiÅŸlerdir. Devrin sansasyonel günlük gazetelerinden Bugün, ertesi gün “Müslümanlara Fikir ve Vicdan Hürriyeti Yok mu?” manÅŸetiyle çıkar. Ayrıca bilirkiÅŸilerin eserin laikliÄŸe aykırı olduÄŸunu belirttikleri eseri öven deÄŸerlendirmelere sütunlarında yer verir. Bunlardan bir kısmı kaynak belirtilmeden Büyük DoÄŸu dergisinde de tekrar yayımlanır. Dergi “Hadiselerin Muhasebesi” baÅŸlıklı bölümünde Karakoç’u “En ileri Büyük DoÄŸu’culardan” olarak anar. Aslına bakılırsa 1960’ların deÄŸerlendirilmesi sürecinde 1967 yılının mutlaka üzerinde durulması gerekmektedir. Zira bu yılın Nisan ayındaki Hizbu’t Tahrir tutuklamaları, Büyük DoÄŸu’nun bazı sayılarının toplattırılması hatta Osman Turan’ın Adalet Partisinden ihracı birbiriyle alakası kurulabilecek geliÅŸmeler gibi gözükmektedir. Dahası Yeni Ä°stanbul gazetesinde çıkan bir yazıda kitabın aksiyondan ziyade bir düşünce kitabı olduÄŸuna dair yapılan vurguyu da bu çerçevede hatırlamamak olmaz. Kanaatimce bu kitabın toplatılmasına deÄŸinen sonraki kuÅŸak yazarları bu baÄŸlamı tümüyle göz ardı etmiÅŸler ve süreci salt kitapla sınırlayarak ele almışlardır. Bu deÄŸerlendirme ise kitabın kendi zamanına ait tartışmalarla sıkı sıkıya baÄŸlantısını dışarda tuttuÄŸundan dönemin ÅŸartlarını görmemizi zorlaÅŸtırmıştır.
Dönemin önemli dergilerinden Büyük DoÄŸu, hadiseyi deÄŸerlendirirken daha sert ifadelere de yer verecektir: “Domuzların açıkça fing attığı sahada güvercinlere uçmak yasak!!! Ayasofya kelepçeli, gerçek fikir daraÄŸacında ve bütün bir millet, demokrasi maskesi altında soytarı alayına alınmış bulunmaktadır…”
İlginç olan hususlardan biri de şudur: Kitap hakkında bugün sağcı olarak anılan isimlerin kaleme aldıkları yazılarla İslâmcı olarak anılan yazarların metinleri arasında konuya yaklaşım tarzı açısından neredeyse hiç bir fark yoktur. Bu çerçevede farklı yayın organlarında yayımlanan veBüyük Doğu dergisi tarafından da alıntılanan birkaç metinden alıntı yapmak faydalı olabilir:
“Sezai Karakoç’un Ä°slâmın DiriliÅŸi adlı eseri yalnız Ä°slâmın deÄŸil, aklın uyanışı ve medeniyetin diriliÅŸi hakkında da yüksek bir fikir ve (sentez)in mahsulüdür. Bir hâkimin ve bazı (Prof.)ların raporu bu eseri yasak etmeleri Ãœniversitenin nasıl bir ilim, fikir ve dâva kısırlığı içinde bulunduÄŸunu memleketin de ne derece ağır bir buhran içinde kıvrandığını gösteren yeni bir delildir. Bununla beraber, bu yasaklama hâdisesi Türkiye’de genç bir mütefekkirin mevcudiyetini meydana koymuÅŸ ve eserin yayılmasına yarıyarak sahibini kahramanlık seviyesine çıkarmıştır. Ben dahi az tanıdığım bu gencin kudretini, bu hâdise sayesinde okuduktan sonra öğrendim. Bütün ilmî kanaat ve hüviyetini kullanarak söylüyorum ki, Türkiye’de millî dâva ve medeniyet meselelerini kavramak bakımından bu eser mûtena bir mevki kazanmıştır.” (Osman Turan, “DiriliÅŸ”, Büyük DoÄŸu, 1 Kasım 1967, sayı:16, s.3)
Hilâl dergisinde kitabın toplattırılması hakkında yayımlanan yazıda yer alan vurgular, Osman Turan’ınkilerle karşılaÅŸtırılabilir niteliktedir. Salih Özcan, toplatılan kitabın daveti Ä°slâm adına yapması üzerinde hususen durur. Yazıda, Türkiye’de Ä°slâm’ı anlatmanın suç sayılması ve bilirkiÅŸiler bahsinde ÅŸunlara dikkat çeker:
“Nedir bu kitabın toplanmasına sebep olan saik?.. Ne olacak… Sadece insanlığı islâma davet etmek.. BeÅŸeriyetin içimde bulunduÄŸu buhrandan kurtulması için mutlaka islâma sığınması icap ettiÄŸini, en makul ilmî sebeplere istinad ettirerek ve çok ÅŸahâne bir edebî üslûp içerisinde insana anlatmak. Dikkat edin!... Ä°nsana anlatmak diyoruz.
Evet, bu eser ne şu zümreyi ne de ötekini hedef ittihaz edip muayyen gruplara hitap etmiyor. Bütün bir insanlık âlemine dâvette bulunuyor. Çağrısı tek tek insanadır.
(…)
Bilirkişilerin hiçbir şey anlamıyacakları kadar üstün fikir ve edebî uslûple kaleme alınmış bu kitabın toplattırılması sadece islâmın bu memleketteki mahkûmiyetini gösterir. Bu kitabın toplatılması hâdisesi Müslümanlara içinde oldukları durumu bütün bedahetiyle belirtecek niteliktedir.
(…)
Çünkü bilirkişi olarak tâyin edilen insanlar evvelâ islâm düşmanıdır ve sonra profesördür. Böyle olduklarını her fırsatta ifade etmişler ve şahsiyetlerini (bunları bilirkişi tâyin edenler hariç) her insana bildirmişlerdir.
(…)
Ve kitapçı vitrinlerini en sapık ideolojileri telkin eden eserler doldururken, bu toplatma hâdisesi fikir hürriyetini tehdit mânâsına alıyoruz; islâmiyeti Türkiye’de yok etme mânâsına alıyoruz. Her türlü çareye baÅŸvurarak bu kötü niyetleri yok etmeye azimli olduÄŸumuzu Müslüman Türk halkına duyuruyoruz.” (Salih Özcan, “Ä°slâmın DiriliÅŸi Niçin Toplattırıldı?”, Hilâl, 1967, sayı: s. 16-17)
BİLİRKİŞİLER VE TEPKİLER
Ahmet Kabaklı, Tercüman gazetesinin “Gün Işığında” sütununda kitabın toplatılmasının yanlışlığını Necip Fazıl’ın ve Büyük DoÄŸu’nun başına gelenleri anlatarak söylemeyi tercih edecektir. Kabaklı’nın yazısının hemen hemen yarısı Necip Fazıl’la alakalıdır. Bundan olsa gerek onun yazısını Büyük DoÄŸu dergisinin orta sayfasında karşılıklı iki sütün ÅŸeklinde neÅŸredilmiÅŸtir. Kabaklı, Karakoç’un yaşıtı ÅŸairlerin en deÄŸerlisi, kendini kültüre ve fikre adamış, her çileye maddi sıkıntıya katlanır bir genç olduÄŸunu hatırlatır. Ardından bilirkiÅŸilerden Sulhi Dönmezer’in laiklik anlayışının ve adalete gölge düşüren uygulamalarının eleÅŸtirisi yapılır:
“Adliye’nin başına musallat, alışılmış, sabıkalı bilirkiÅŸiler arasında nice azılı komünisti, ‘sosyalisttir’ gerekçesiyle kurtaranlar görülmüştür. Ä°slâm’ın ruh ve inancını söndürmek için âdeta vazife almış olanlar vardır. Sitem gibi olmasın ama, Ä°slâmlık dâvasını benimsediÄŸi herkesçe bilinen bir Sezai Karakoç’un eserini incelemeye seçilecek bilirkiÅŸi Ä°slâm dini aleyhtarlığını yüz defa açığa vuran tarafgir kimseler mi olmalıdır?”
Kabaklı kitaptan bir paragraf alıntıladıktan sonra: “ Bu satırlara bakınız, kitaptaki bütün güzel satırları seve seve okuyunuz. Ä°slâmın DiriliÅŸi’ni mi yoksa onun gerçekleÅŸecek olan isminden mi korkanları mı ‘toplatmak’ lâzım? Hüküm veriniz” diyecektir.
Büyük DoÄŸu, Sebat NeÅŸriyat ve Dağıtım Åžirketi’nin açtığı ankete katılarak verilen cevaplardan da alıntılar yapar. Ä°lk önce dönemin Hilâl gibi dergilerinde Diyanet, laiklik ve din eÄŸitimi konulu yazıları yayımlanan Kayseri Senatörü Hüsnü Dikeçligil’in görüşlerine yer verir:
“ Piyasada komünizme ve siyonizme ait kitaplar vitrinleri doldurup taşırırken Ä°slâmın müdafii Sezai Karakoç’un ‘Ä°slâmın DiriliÅŸi’ adlı eserinin toplattırılması beni müteessir etmiÅŸtir. Kitabı okudum suç unsuru göremedim.”
Mehmet Akif Ä°nan ÅŸunları kaydedecektir: “Adı geçen kitabın toplandığını (Bugün) ve (Sabah) gazetelerinden öğrendim. Fikir ve düşüncenin bu çeÅŸit muamelelere maruz bırakılması, üzücü olmakla beraber, yeni bir hadise deÄŸildir.
Bir cemiyette fikir, sanat ve ahlak buhranı varsa, o cemiyet elbette her ÅŸeyin nâehlini baÅŸtacı yapacak; gerçeÄŸinden ise bucak bucak kaçacaktır. Vitrinleri dolduran millî ahlâk ve ruhu sabote etmek vazifesinde olan birçok kitaplar serbestçe teÅŸhir edilirken islâmî bir inceleme yazısı olduÄŸuna kani bulunduÄŸum Sezai Karakoç’un ‘Ä°slâmın DiriliÅŸi’ adlı kitabı, bana kalırsa toplatılmaya maruz kalmak şöyle dursun, tasvip görmeli ve tavsiye edilmeliydi. Halkımız Ä°slâmın gerçeÄŸine muhtaçtır. Bir taraftan sol yayın, öbür taraftan kendisine Ä°slâmî eda veren, hiçbir çaÄŸdaÅŸ problemi inceleme konusu yapmamış olan sözde Ä°slâmî kitaplar yayınlanırken Karakoç’un bu büyük esprili kitabı toplattırılıyor! Ne acı ve ne garip!..
Türkiye Din Görevlileri BaÅŸkanı Mehmet Solmaz’ın görüşleri de aÅŸağı yukarı aynı minvaldedir. Solmaz, Ä°stanbul Basın Savcılığının BilirkiÅŸi olarak tayin ettiÄŸi üç Profesör; Sulhi Dönmezer, Sahir Erman, A. Önder konusunda da kanaatlerini belirtir:
“ Genç neslin en verimli kalem sahiplerinden Sezai Karakoç’un ‘Ä°slâmın DiriliÅŸi’ adlı kitabının toplattırılmasını hayret ve üzüntüyle karşıladım. Bu kitap, baÅŸtan sona kadar Ä°slâmî aksiyonun en beliÄŸ ifadelerindendir. GençliÄŸe gerçek fikirleri telkin etmektedir. Bu eserin toplattırılması Ä°slâm GüneÅŸinden mahrum insanların tertibidir. BilirkiÅŸi denilen, ne olduÄŸu bizce malûm ÅŸahısların menfi raporları eserin ne kadar deÄŸerli olduÄŸuna delildir.”
OrtadoÄŸu Teknik Ãœniversitesi Aydınlar Kulübü ise ÅŸu açıklamayı yapar: “Muhterem Sezai Karakoç tarafından yazılan ‘Ä°slâmın DiriliÅŸi’nin toplattırılması ODTÃœ’lü arkadaÅŸlarımız tarafından esefle karşılanmıştır. Bu kitabın tez zamanda serbest bırakılması en büyük hakÅŸinaslık olacaktır! Temennimiz budur!”
Büyük Doğu bu görüşleri aktardıktan sonra muhasebesini şu satırlarla sona erdirecektir:
“Bu dâva, böyle pasif fikirlerle halledilemez. Hakkımızı arama yolunda kanunî hareketle beraber fikrin de aktifini ve yakıcısını bulmak lâzımdır. Domuzların serbestçe dolaÅŸtığı meydana kartal gibi inmekten baÅŸka çare yoktur.”
Dava sonunda Karakoç’a, Ä°slâmın DiriliÅŸi kitabından dolayı bir yıl, bir ay on güne mahkûmiyet, bir yıl da sürgün cezası verilir. Ä°ÅŸin tuhaf tarafı verilen sürgün cezasının Sultanahmet’te kalınarak çekilecek olmasıdır. Fakat mahkeme kararı Sezai Karakoç Ankara’da memur olarak görev yaptığından kendisine tebliÄŸ edilemediÄŸi için verilen mahkûmiyet ve sürgün cezası sürüncemede kalır. Bu ceza ancak 1974’teki genel afla ortadan kalkabilmiÅŸtir.
Tabiî kitabın toplattırılması otuz dört yaşındaki Sezai Karakoç’un adının geniÅŸ kitleler tarafından duyulmasını saÄŸlamıştır. Fakat bu sürecin onun düşünce dünyasını nasıl etkilediÄŸi hatta bu dünyada bir kırılmaya sebep olup olmadığının da ayrıca düşünülmesi gerekmektedir. Åžairin acısına aralıklar veren ÅŸiirleri de bu sürece dâhil edilmelidir. Bu konuda elimizdeki malzemeden hareketle birtakım kanaatler ileri sürülebilir fakat bundan evvel dönemin geliÅŸmeleri her zamankinden çok daha büyük bir dikkat ve titizlikle incelenmelidir. Ancak bahsi geçen yıldaki ÅŸartları bütünlüklü olarak öğrenmemizi saÄŸlayacak bir tarihçe yoksa ve bunları incelerken ihtiyatlı davranmazsak, bu iyice imkânsız bir hal alacaktır.
Asım Öz / Dünya Bülteni
Henüz yorum yapılmamış.