Sosyal Medya

Güncel

Sur yıkıntıları arasında arayış

Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 2 Aralık’ta hendeklerin kazılması ile başlayan operasyonlar 9 Mart’ta sona erdi. Sokağa çıkma yasağının devam ettiği ilçede kamyonların aralıksız çektikleri hafriyatın döküldüğü yerde ise umutlu bir arayış var. Kimi kaybolan altınlarının peşinde, kimi sağlam bulmayı umut ettiği birkaç parça eşyanın. Hurdacılar ise para edecek her şeyin.



 

 

“Benim evim Camiye varmadan hemen saÄŸdaki bina; duruyor mu?”

“Yok bacım orası artık meydan, ev mev yok!”

İçkale’de ve polis barikatının hemen başında durdurduÄŸu kamyonun ÅŸoförüne sorduÄŸu soruya aldığı yanıt nemli gözlerini tümden yaÅŸartıyor kadının. Yasağın devam ettiÄŸi Sur’daki evinin akıbetini sorduÄŸu ÅŸoförün yüküyse o evlerden geriye kalanlar.

 

sur
Sur'dan getirilen hafriyat geçmişinden bir şey bulmak isteyenlerin ve hurdacıların akınına uğruyor.
[Fotoğraf: Abdülkadir Konuksever/Al Jazeera]

 

‘Uçan kuÅŸtan haber sormak bizimkisi de’ dedikten sonra kızgınlıkla bekleyen kalabalığın arasına karışıyor. KonuÅŸmaya, anlatmaya istekli deÄŸil, bu nedenle davet sayılabilecek mimiklerden bile yoksun yüzünde; kızgınlık ve umutsuzluk var.

2 Aralık ve 9 Mart tarihleri arasında Diyarbakır’ın Sur ilçesinde yaÅŸanan ÅŸiddetli çatışmaların görünen izleri artık sadece ağır tonajlı kamyonların kasalarında. Yasağın sürdüğü ilçeye polisler dışında tek girip çıkabilen, Karayolları ve Devlet Su Ä°ÅŸleri’nin hafriyat kamyonları. O kamyonlardan haber almak pahasına önüne atılmaktan, yolunu kesmekten kaçınmıyor Surlular. Durdurmaya çalışanların niyetlerini artık anlamışlar, çoÄŸu kez durmuyorlar; dursalar bile ketumluklarından ödün vermiyorlar.

 

kamyon
Alana kamyonlardan biri giriyor biri çıkıyor.
[Fotoğraf: Abdülkadir Konuksever/Al Jazeera]

 

Kamyon konvoyu

Sur’daki en hareketli trafiÄŸi kamyonlar oluÅŸturuyor. Operasyonların sürdüğü sırada ilçeye mütemadiyen girip çıkan askeri araçların yerini kamyonlar almış. DaÄŸkapı’dan Sur’a giren kamyonlar iÅŸ makinelerinin yüklediÄŸi taÅŸ, toprak ve eÅŸyalardan geriye kalanları ÅŸehir dışına taşıyorlar. Sur’dan çıkan kamyonlar Elazığ Yolu’ndan Silvan istikametine döndükten sonra Dicle Ãœniversitesi’ne sapıyorlar. Hafriyat için belirlenen yere ayrılan yol; toprak ve ağır tonajlı kamyonların tekerlekleri altında ezilmiÅŸ.

Hafriyat alanında umut

Sur’dan çıkarılan hafriyatlar Dicle Ãœniversitesi yakınlarındaki TanoÄŸlu köyü civarındaki bir alana boÅŸaltılıyor. Kamyonların biri girerken diÄŸeri çıkıyor. Dozerler döküntüleri sahaya sermek için çalışırken sarı yapışkan toz bulutunda insan silüetleri beliriyor. Kamyonlar yüklerini boÅŸaltır boÅŸaltmaz tozun dağılmasını beklemeden molozlara giriÅŸenler metaller, tahta parçaları ve plastikleri ayırarak bir köşeye istifliyorlar. Biriken malzemeler sepetli motosikletlerle alandan taşınıyor.

 

zeki-usta
Zeki Usta Sur'da yitirdiği her şeyini şimdi hafriyatın döküldüğü alanda arıyor.
[Fotoğraf: Abdülkadir Konuksever/Al Jazeera]

 

Yalnız bir adam: Zeki amca

Yük getiren kamyoncular ona böyle sesleniyor, kimi ‘Zeki Amca’ kimi de ‘Zeki Usta’ diyor. Amcalığı kemale eren yaşından, ustalığı da mesleÄŸinden geliyor. Sur’da DabanoÄŸlu Mahallesi’nde yaÅŸayan Zeki Usta’nın eviyle birlikte iki dükkânı artık yok. Dondurma ustası olan ve soyadının yazılmasını istemeyen Zeki Usta, evinden ve iÅŸinden geriye kalanlara ulaÅŸabilmek umuduyla alanda kamyonların yollarını gözlüyor.

“Yazın dondurma, kışın tatlı yapıyorum. On tane tatlı, on tane de dondurma arabam vardı. Bir makinem vardı buradan oraya kadar kendime dondurma yapıyordum yazın. Benim unum vardı, benim ÅŸekerim vardı, külahların vardı, 15-20 tane tüpüm vardı benim neyim yoktu ki? Ocağım vardı, tatlı ocağım, hepsi gitti, hepsi çöpe gitti. Ä°nsanın malı olmasa canı da olmaz. Kırk sene boÅŸu boÅŸuna çalışıp topladık, hepsi gitti. TopraÄŸa gitti.”

‘KardeÅŸ deÄŸil miyiz?’

Yitirdikleri bir yana son dört ayda yaşadıklarına da anlam veremiyor. Yitirilen canlara üzgün ve ona göre 'kardeş kardeşi vuruyor ve herkes birbirinin kanını içiyor.'

“Devlet nedir? Hepimizin devletidir. Türk bayrağı bizim bayrağımızdır, kanımızdır. Bizim dedelerimiz orada (Çanakkale) ÅŸehit olmuÅŸ. Gâvur deÄŸiliz, biz hepimiz kardeÅŸiz. Biz kardeÅŸ kardeÅŸi, birbirimizi öldürüyoruz. Polis kimdir? Polis benim kardeÅŸimdir, onun oÄŸludur. Asker kimdir? Rusya’dan mı gelmiÅŸ? Biz hepimiz birbirimizi öldürüyoruz, kardeÅŸ kardeÅŸi öldürüyor. AÄŸzımızı birbirimizin kanına koymuÅŸuz emiyoruz. Allah’ımızı biliyoruz, kıblemizi biliyoruz, camimizi biliyoruz. Beraber namaz kılıyoruz deÄŸil mi? Beraber kıbleye bakıyoruz. Onlar kıbleye bakarken biz daÄŸa mı bakıyoruz? Hepimiz Müslüman’ız.”

‘Bizi çekme’

Yüklerini boÅŸaltan kamyonları gözleyen hurdacılar alanda bir kameranın olmasından rahatsız. Görüntülenmek istemiyorlar. Yaptıkları iÅŸin ‘fırsatçılık’ anlamına geldiÄŸini düşünüyorlar ve yüzlerini gizleyerek molozları eÅŸeliyorlar.

 

fikriye
Fikriye adındaki Surlu kadın molozların arasında evinden kalan eşyaları bulmayı umuyor.

 

‘Altınlarımı arıyorum’

Gözü molozların arasında olan başka bir kişi daha var. Genç bir kız ve 'yemin verdirerek' yüzünün çekilmesini istemediğini söylüyor. Aldığı söz üzerine de anlatmaya başlıyor.

“KurÅŸunlu Camii’nin orada evimiz. Ben Ä°stanbul’da üniversite öğrencisiyim. Operasyonlar bittiÄŸinde yasağın da kalkacağını umarak geldim buraya, bizimkilere yardım etmek için. Ama yasak sürüyor. Annemler kiralık eve çıkmışlar. Evi çok acil boÅŸalttığımız için on tane altınımız beÅŸ tane de bileziÄŸimizi alamadık. Sur’a giren çıkan kamyonculara soruyorum evimizi tarif ediyorum ama öyle bir ev olmadığını söylüyorlar. Sur’da saÄŸlam evleri bile yıkıyorlarmış. Bir battaniye bulduk bizim evden. Anladık ki gerçekten yıkılmış. Åžimdi bakıyoruz belki altınlarımızı bulabiliriz. Bizim her ÅŸeyimizdi onlar. Kaymakamlığa gidiyoruz, valiliÄŸe gidiyoruz kimse bir ÅŸey demiyor. Evimizi yıktılarsa biz nereye gideceÄŸiz”

 

genckiz
Surlu genç kız on altın para ve beş bileziği için alanda.

 

‘DöşeÄŸimi buldum’

‘Bu döşeÄŸi yasak gelmeden bir hafta önce almıştım’ diyor Fikriye adındaki kadın. Molozların arasında o da diÄŸerleri gibi evlerine ait bir ÅŸey bulma umuduyla geziniyor molozların arasında.

 

dosek
Yasak başlamadan bir hafta önce diktiği döşeğini molozların arasında buldu.

 

“Yasak geldiÄŸinde çıkıp gittik. Kapımızı kilitledik. Bir iki gün sürer döneriz diye beklerken bir iki gün iki üç aya çıktı. Ne ev ne bark kaldı. Ä°ÅŸimiz, bütün hayatımız oradaydı. Görenler evimizin tamamen yıkıldığını, kepçenin de kamyona yükleyip gönderdiÄŸini söylüyorlar. Belki bir iki parça kurtarabiliriz diye geldik ama yok. Ä°ki, üç günden beri gelip gidiyoruz. Millet burada talan ediyor, iÅŸe yarar ÅŸey bulduklarında götürüyorlar. Ne yapacağız, nereye gideceÄŸiz? Åžaşırdık...”

Alandaki hurdacılar bir kameranın varlığına tahammül gösteremiyorlar. Alanı terk edinceye kadar gözden kayboluyorlar. Ancak Sur’dan gelenler daha uzun süre orada kalacaklar ve evlerinden artakalan molozların arasında geçmiÅŸlerine dair bir iz arayacaklar.

Kaynak: Al Jazeera

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.