Sosyal Medya

YaÅŸam

Yuvaları kapatmalı, çocuklarımızı ailede büyütmeliyiz

Ben Abdullah Oskay, 33 yaşındayım. Hayatımın 11 yılı çocuk yuvası ve yetiştirme yurdunda geçti. Okuyacaklarınızı işte bu deneyimle yazıyorum.



Yaygın deyimiyle yetimhaneler, resmi adıyla çocuk yuvaları geleneksel toplumda yoktu. En kötü ihtimalle bir eve besleme olarak girerdi ailesi olmayan veya yoksul çocuklar.

Savaşın kitleselleÅŸmesi ve toplumun tümüne etki etmesiyle birlikte yetimhaneler ortaya çıkmaya baÅŸladı. Ãœlkemizde de ilk yetimhanelerin 1911-12 yıllarındaki Balkan SavaÅŸları'ndan sonra ortaya çıktığı görülür. Daha sonra da DoÄŸu Cephesi'nde Kazım Karabekir’in yetimhaneler kurduÄŸu bilinir.

Yuva bakımının zararları çocukların gelişimlerinde çok daha fazla olumsuzluğa neden oluyor. Yuvalarda 0-3 yaş arası çocuklar 18 saate kadar karyolaların arkasında kalıyor.

Abdullah Oskay


Sonrasında ise yetimhaneler giderek arttı. Devletin sosyal hizmet uzmanları uzak bölgelerdeki yoksul ailelere, çocuğunuzu okutmak için en iyi yol onu yurda vermek, dedi. Ve yetimhaneler, insanın doğasında bulunan aile ve toplum içinde büyümesine inat pıtrak gibi her yerde bitmeye başladı.

GeliÅŸmiÅŸ ülkelerde yetimhanelerin çocukların geliÅŸimine verdiÄŸi zararlar 1920’lerden itibaren anlaşılmaya baÅŸladı. ÖrneÄŸin Cumhuriyet’in ilk yuvasını kuran Fuat Umay, ABD’ye yaptığı gezide yuvaları incelemiÅŸ ve anılarını derlediÄŸi kitapta yuva bakımının zararları hakkında ABD’li bilim adamlarının görüşlerini aktarmıştır:

“Yetimevlerinde, büyük yemekhanelerde kalabalık olarak yatanların, aileleriyle iliÅŸkide bulunmayanların, kışla hayatı yaÅŸayanların duygularında geliÅŸme ve aile arasında büyüyen çocuk kadar incelik ve içtenlik olmadığından, yaÅŸam savaşında baÅŸarılı olamadıkları kanısı oluÅŸmuÅŸ. Kışla yaÅŸamındaki çocuklar görgü, duygu konusundaki eksiklik nedeniyle aileye karşı, arkadaÅŸlarına karşı sert davranmaktan kendilerini alıkoyamıyorlar. Bu nedenle bu çocukların aile kurması da mutlu sonuçlar vermiyormuÅŸ.

Bu durumu uzun süren inceleme ve araÅŸtırma sonucunda anlamış bulunan Dr. Reeder kurduÄŸu cidden güzel kurumda, çocukları aile arasında yaÅŸatan bir düzen meydana getirmiÅŸ. (...) Bu yöntemde çocuk başına masraf çok. Bu nedenle ancak ABD gibi zengin ülkelerde uygulanabilir.” (Dr. Mehmet Fuat Umay, Bir Devrimci Doktorun Anıları, Ä°ÅŸ Bankası Kültür Yayınları, Ä°stanbul, 2014)

Yuva bakımının zararları çocukların gelişimlerinde çok daha fazla olumsuzluğa neden oluyor. Yuvalarda 0-3 yaş arası çocuklar 18 saate kadar karyolaların arkasında kalıyor. Ayrıca, bakım verenlerle temasları çok yetersiz. Birebir bakım verenin olmaması, bakım verenlerin ve gönüllülerin sürekli değişmesi çocuklarda bağlanma bozukluklarına yol açıyor. Bu durum ileriki yaşamlarında suça ve fuhuşa sürüklenmelerine neden olabildiği gibi, aile hayatına da olumsuz etkilerde bulunabiliyor. Ayrıca, dil becerileri, psikomotor becerileri gelişemiyor. Personelde de yuva çocuğu geç konuşur gibi klişeler oluşmuş durumda ve bu da çocukların sorunlarında profesyonel destek arama süreçlerini geciktiriyor.

Yuvalardaki çocuklarda davranış bozuklukları da oldukça yaygın. Yıllardır koruma altındaki çocuklarla çalışan Klinik Psikolog Prof. Dr. NeÅŸe Erol’un bulgularına göre, normal bir ailede yetiÅŸen her yüz çocuktan 9’u davranış bozukluÄŸu sergilerken, koruyucu ailedeki çocuklarda bu oran yüzde 12, yuvalardaki çocuklarda ise yüzde 47.

Yuvalar, çocukların sosyal dışlanmalarının da ana kaynağı. Yuva ve yurtlarda yetişen çocuk ve gençler toplumsal yargılamalarla, dışlamalarla karşı karşıya. Çocuklara karşı acıma, korku ve merakla karışık bakış açısı, çocukların kendilerini toplumsal hiyerarşinin en altına koymalarına neden oluyor, çocuk ve gençler bireyselleşemiyor, yuva çocuğu, yurt çocuğu gibi kategorize ediliyor.

Yuva ve yurtlardaki çocuklar eğitim sisteminin içinde de birçok önyargıyla karşılaşıyor ve özellikle ortaokul döneminde eğitim sisteminin dışına çıkıyor. Bu durumun ana nedeni, öğretmenlerin bu çocuk ve gençlerin sorunlarıyla mücadele kapasitelerinin yetersiz olması. Yoksulluk zincirinin kırılmasındaki ana unsur olan eğitim sisteminin dışına itilme, yuva ve yurtta yetişen gençlerin hayatlarında ana belirleyici etken. Ayrıca, eğitim sisteminde veliler de çocuk ve gençleri etiketleyip suçla ve kötü davranışlarla ilişkilendiriyor, çocuklarına ve öğretmenlere baskı yaparak yuva ve yurtta yetişen çocuk ve gençlerle arkadaşlık yapılmamasını sağlamaya çalışıyor.

Kapalı kurumların doğaları gereği şiddet üretmesinden dolayı kurumlarda akran şiddeti ve personel şiddeti de oldukça yaygın. Bu durum, kurumlardan birçok çocuğun kaçmasına neden oluyor. Örneğin, 2013 yılında 536 erkek, 537 kız çocuğu kurumlardan kaçtı. Avrupa çapında da çok yaygın olan kurumlardan kaçma durumu, çocukların suça sürüklenmelerine zemin hazırlıyor. Ayrıca, çocukların ticari ve cinsel sömürüsü ve ticaretinde kurum bakımının ana nedenlerden birisi olduğu sıkça dile getirilen hususlardan biri.

Yuvalar, çocukların sosyal dışlanmalarının da ana kaynağı. Yuva ve yurtlarda yetişen çocuk ve gençler toplumsal yargılamalarla, dışlamalarla karşı karşıya.

Abdullah Oskay


Çözüm, aile temelli hizmetler

Yuvaların bu zararları uzun yıllardır tartışılmasına rağmen, dünyada yuvalarda bakılan çocuk sayısı hızla artıyor. Kimi tahminlere göre 8 milyon, kimi tahminlere göre 17 milyon çocuk doğal ortamı olan biyolojik ailesinden uzakta, yuva ortamında hayata hazırlanıyor. Dünya çapında yuvaların kapatılması gerektiğini belirten yaklaşımlar giderek hâkim hale gelse de, az gelişmiş ülkelerde yuvaların sayısı hızla artmaya devam ediyor. Daha fazla bağış çekmek için çocukları aç bırakmak, çocukları yasal olmayan yollardan evlat edinmeye konu etmek gibi uygulamalar da artıyor.

Yuvaların kapatılmasını savunan yaklaşımlar BirleÅŸmiÅŸ Milletler ve Avrupa BirliÄŸi’nde artık neredeyse norm haline gelmiÅŸ durumda. Avrupa BirliÄŸi, yuva ve yurt bakımına harcanacak tek kuruÅŸum yok, diyor. BM ise Çocuklara Ä°liÅŸkin Alternatif Bakım Modelleri Rehberinde çocukların önce biyolojik ailesinde, bunun mümkün olmaması halinde ise koruyucu ailede yetiÅŸmesini tavsiye ediyor. Anayasamızda ve BM Çocuk Hakları SözleÅŸmesinde de aile, çocuklar için hak olarak tanımlanıyor.

Ãœlkemizde ise çocuk koruma sistemindeki yuva bakım modelinden aile temelli hizmet modellerine yöneliÅŸ, 2005 yılında Malatya Çocuk Yuvası'ndaki dayak skandalının ardından gerçekleÅŸmeye baÅŸladı. Çocuk yuvası ve yetiÅŸtirme yurdu olarak bilinen kışla tipi bakım modelleri, yerini çocuk evi ve sevgi evlerine terk ediyor. Ayrıca CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın eÅŸi Emine ErdoÄŸan’ın himayesinde 2012 yılından beri koruyucu ailelik hızla yaygınlaÅŸtırılıyor. 2012 yılında ülkemizde korunmaya ihtiyacı olan çocukların yalnızca yüzde 10’u koruyucu ailedeyken, bugün ülkemizde koruma altındaki 17 bin çocuÄŸun yüzde 30’u koruyucu aile modelinden yararlanarak hayata atılıyor. Evlat edinme sayıları da son yıllarda yıllık ortalama 300 seviyesinden 700'e çıktı. Kurumlar da oldukça hızlı bir dönüşüm geçirdi. Aileye dönüş projeleriyle binlerce çocuk, verilen maddi desteklerle biyolojik ailesinin yanına döndürüldü. ÇocuÄŸun yoksulluk nedeniyle yuvalara alınması neredeyse sıfırlandı.

Tüm bu olumlu dönüşüme rağmen daha gidilmesi gereken çok yol var. Önümüzdeki dönemde hem bu hızlı büyümeyi sindirmeli, hem de hâlâ aile ortamından uzakta büyümek zorunda kalan çocukların aileye kavuşması için kapsamlı çalışmalar gerçekleştirmeliyiz. Dahası, birçok İslam ülkesinde halen aile temelli hizmetler kültürel sebeplerden dolayı geliştirilemiyor. Hızla bu alanda kapasite geliştirerek bu ülkelere teknik destekler vermeli, az gelişmiş ülkelerde yetimhane yapımlarını desteklemeyi bırakmalı ve tüm dünya çocukları için ailede büyüme hakkını savunmalıyız.

Hep dediÄŸimiz gibi, “BaÅŸkalarının çocuklarını sevmeden kalkınamayacağız.”

Abdullah Oskay, devlet korumasında kalan çocuk ve gençlerin temel yaÅŸam becerilerini kazanmış ÅŸekilde eÅŸit ve ayrımcılığa uÄŸramadan hayata atılması için çalışan Hayat Sende DerneÄŸi’nin kurucusu, Koruyucu Aile, Evlat Edinme DerneÄŸi BaÅŸkanı. Aynı zamanda bir kamu kurumunda dış ticaret uzmanı. Koruma altındaki çocuklarla yaptığı çalışmalar ve ülkemizde sivil toplumun geliÅŸimine verdiÄŸi desteklerle Bilgi Genç Sosyal GiriÅŸimci Ödülünü aldı, JCI tarafından Senato Özel Ödülü’ne layık görüldü. Sabancı Vakfı tarafından Fark Yaratan kiÅŸi ve dünyanın en büyük sosyal giriÅŸimcilik ağı Ashoka Vakfı tarafından da Ashoka Fellow seçildi.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.