Dünya
'IŞİD, sandığınız gibi değil'
Hâlâ pek çok çevrede IŞİD’in bir kukla olduğu, kendisine ait bir aklı bulunmadığı, tamamen bir maşa olduğu söyleniyor. Bu yaklaşım, bir “ön devlet” yapılanması ve davranışı gösteren bu örgütü anlamak için en kötü yol.
19 Mart’ta Ä°stanbul’da ve 22 Mart’ta Brüksel’de meydana gelen saldırılar birbirinden bağımsız gibi görünse de aynı dalganın bir parçası olarak deÄŸerlendirilmeli. Elbette, coÄŸrafi koÅŸullar ve eylemlerin gerçekleÅŸtiÄŸi ülkelerin özgün siyasi ve güvenlik koÅŸulları nedeniyle yöntemsel farklılıklar var. Fakat eylemlerin stratejik mantığı arasındaki benzerlikler hafife alınamayacak kadar önemli.
IŞİD’in stratejik hedeflerini üç baÅŸlıkta toplamak mümkün. Birinci hedefi,yaÅŸayabileceÄŸi ve varlığını sürdürebileceÄŸi bir toprak elde etmek ve elde ettiÄŸi alanı korumak. Ä°kincisi, uluslararası ağını geniÅŸletmek.Üçüncüsü, varlığını koruyabilirse düşmanları arasındaki problemlerden yararlanmak ve bölgesel- küresel geliÅŸmeleri kullanabilmek suretiyle kendisine stratejik bir kalkan oluÅŸturmak.
Aynı anda birden çok devlet ve devlet dışı aktörle savaÅŸa tutuÅŸan IŞİD’in bu üç hedefine bir arada ulaÅŸabilmesi son derece güç. Ancak Irak ve Suriye’de yerel unsurlarla yürüttüğü mücadelede karşısına “büyük güç”leri alması,onun ekonomik ve askeri açıdan ciddi ölçüde yıpranmasını daberaberinde getirdi. Bugün, IŞİD’in mevcut koÅŸullarda varlığını koruyabilmesi ikinci ve üçüncü hedeflerine ulaÅŸabilmesiyle yakından iliÅŸkili. Ä°ÅŸte bu nedenle son bir yıldır son derece planlı bir biçimde eylemlerini OrtadoÄŸu dışı alanlara taşıyor.
IŞİD’in yeni eylem dalgasının ÅŸifreleri
Ebu Bekir BaÄŸdadi’nin IŞİD’in bir devlete dönüştüğü ve “halifelik” kurulduÄŸu iddiasını taşıyan ilk önemli konuÅŸması, aslında onun OrtadoÄŸu dışında neden geniÅŸlemek istediÄŸinin ÅŸifrelerini barındırır. Bu ÅŸifreler iki baÅŸlık altında toplanabilir.
Bu geniÅŸlemenin ilk ÅŸifresi, yeni kurulan “devlet”in ihtiyaç duyduÄŸu eÄŸitimli personel ihtiyacını karşılamak olarak tanımlanabilir. GeniÅŸleyici bir savaÅŸla kurulan revizyonist tüm hareketlerde olduÄŸu gibi IŞİD de kurulduÄŸu andan itibaren yoÄŸun bir çatışma döneminin içine girdi. Bu süreçte örgütün kurucu unsurlarından pekçoÄŸu çatışmalarda ya da özel operasyonlarda öldürüldü. Bu da örgütsel sürekliliÄŸin saÄŸlanabilmesi için hızlı ve nitelikli bir yerini doldurma sürecine ihtiyaç duymasına neden oluyor. Öldürülen üst düzey kadroların yerine nitelikli ara kadroların ikame edilmesi,hem savaÅŸan hem de kamu otoritesi kurmaya çalışan yapının nitelikli ara kadrolara ihtiyaç duymasına neden oluyor. Bunun en açık göstergesi de, BaÄŸdadi’nin yaptığı ilk çaÄŸrıda doktor, askeri uzman, mühendis ve teknik personele yönelik yaptığı “hicret” çaÄŸrısında görülebilir.
Ancak, uluslararası ağını genişletmek, sadece nitelikle personel açığını kapatmakla ilişkili değil. Girdiği çatışmalarda çok sayıda kayıp yaşaması, insan gücü açığını dışarıdan gelenlerle kapatma ihtiyacını da beraberinde getiriyor. Dışarıdan eleman temin etmenin en önemli yollarından birisi de örgütü Ortadoğu dışında sürekli canlı tutmaktan geçiyor.
Ä°kinci ÅŸifreise örgüte baÅŸka coÄŸrafyalardan katılım saÄŸlanmasının OrtadoÄŸu dışında eylem yapmayı kolaylaÅŸtırmasıdır. Örgüt, kısmen El Kaide’nin geçmiÅŸte oluÅŸturduÄŸu yabancı savaşçıların oluÅŸturduÄŸu aÄŸlardan, kısmense son dönemde artan radikalleÅŸmeden faydalanarak ve yeni aÄŸlar kurarak Avrupa da dahil olmak üzere geniÅŸ bir coÄŸrafyada yaygın bir ÅŸebekeoluÅŸturdu. Avrupa’da IŞİD’e katılımın El Kaide’ye katılımlardan hem sayıca hem de coÄŸrafi geniÅŸlik olarak çok daha büyük olduÄŸu görülüyor. Avrupa devletlerinde katılımların engellenmesi ya da mevcut hücrelerin çökertilmesi konusunda ciddi çalışmalar yürütülse de bunun baÅŸarısının sınırlı kaldığı anlaşılıyor.
Saldırılar IŞİD’e ne kazandırıyor?
El Kaide Avrupa’da 2004’ten baÅŸlayarak en önemlileri Madrid ve Londraolmak üzere bir dizi eylem gerçekleÅŸtirmiÅŸancak o dönemde IŞİD’in bugün ulaÅŸtığı düzeye ulaÅŸamamıştı. Son 15 ayda IŞİD’in Fransa ve Belçika’da gerçekleÅŸtirdiÄŸi saldırılar, örgüte çok yüksek propaganda katkısı olan eylemlerdir. Avrupa’nın baÅŸkenti sayılan Brüksel’de AB ve NATO kurumlarına yakın bölgelerde eylem yapılması, propaganda deÄŸeri açısından Fransa’daki eylemlerden önemlidir.
Ayrıca, eylemler örgütün taraftarlarına büyük bir moral motivasyon saÄŸladığı gibi eylemler sonrası Avrupa’da yükselen Ä°slam karşıtı tepkiler bu ülkelerde radikalizasyonu artırıyor. Ãœstelik Belçika ve Fransa baÅŸta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde ekonomik, toplumsal ve hatta siyasi olarak marjinalleÅŸtirilen Müslümanların sorunları bir günde çözülebilecek düzeyi çoktan aÅŸmış durumda. Avrupa’da aşırı sağın yükseliÅŸi ve gittikçe artan ayrımcı tavırlar, örgütün yakın gelecekte daha çok kiÅŸiyi saflarına katabilmesi için doÄŸal ortamı oluÅŸturabilir.
Örgütün siber ortamda geliÅŸtirdiÄŸi propaganda makinesine her eylemde yeni “kahramanlar” eklediÄŸi ve bunların diÄŸerlerini de ciddi olarak etkilemesini de hafife almamak gerek.
Özetle, IŞİD, Avrupa’da ya da dünyanın diÄŸer bölgelerinde gerçekleÅŸtirdiÄŸi saldırılarla bir yandan Batı ülkelerinde artan tepkisel tavırları körüklemek diÄŸer yandan da El Kaide’nin ulaÅŸtığı sembolizasyon düzeyini aÅŸarak daha fazla propaganda yapabilmek suretiyle daha fazla taraftar elde etmeye çalışıyor. Böylece hem kendisine yönelik göçü artırabilmeyi hem de bu ülkelerde terörle mücadeleyi Suriye ve Irak’a taşımak suretiyle onları kazanamayacakları bir savaÅŸa sürükleyerek uzun vadede kendisiyle mücadeleden vazgeçirmeyi hedefliyor. ÇünküSuriye ve Irak’ta savaÅŸtığı yerel aktörlerindış destekten yoksun olması halinde onlara karşı açık bir üstünlüğü olduÄŸuna inanıyor.
Brüksel ve Ä°stanbul’un ortak noktaları
IŞİD, Türkiye’de ilk intihar eylemini 6 Ocak 2015’te yaparken, Fransa’daki Charlie Hebdo saldırısı bundan sadece 1 gün sonra gerçekleÅŸti. Ekim 2015’teki Ankara patlamasından 1 ay sonra Paris’teki büyük saldırı yaÅŸandı. 19 Mart’ta Ä°stanbul’da meydana gelen saldırıdan 3 gün sonra Belçika’da bir eylem gerçekleÅŸti.
Bu eylem aralıklarının çok yakın olması elbette tesadüf eseri de olabilir. Çünkü farklı hücreler tarafından üstelik birbirinden bu kadar uzak coğrafyalarda gerçekleşen eylemlerin tamamen koordine olması çok düşük bir ihtimal. Ancak eylemlerdeki bu sıklık ve tarihsel yakınlık merkezi planlama açısından benzer bir mantığın ürünü olan bir kampanya ile karşı karşıya olunduğunu gösteriyor. Eylemlerin yapılma mantığındaki benzerlik kararların tek bir merkezde alındığını, uygulamanın ise hayli gelişmiş yerel planlayıcı ve uygulayıcılara bırakıldığını düşündürüyor.
Evet, Paris ve Brüksel’deki saldırılar biçimsel olarak Ä°stanbul’dakinden farklı. Ama ortak özellikleri de hafife alınamaz. ÖrneÄŸin her ikisinde de güvenlik güçlerinin odaklandığı bilinen ve yakalanmaya çalışılan hücreler bulunurken, eylemi daha önce tanınmayan kiÅŸiler yapıyor. Ãœstelik güvenlik alarmının son derece yüksek olduÄŸu bir dönemde bilinen aktif hücrelerin etkisiz hale getirildiÄŸi düşünülürken eylemler gerçekleÅŸiyor. Brüksel eylemi Salah Abdulselam’ın yakalanmasından 4 gün sonra gerçekleÅŸti. Güvenlik alarm halindeydi ve eylem uyarıları yapılıyordu. Ä°stanbul’da ise Aralık ayından itibaren pekçok IŞİD saldırısı engellenmiÅŸti. Dokumacı Grubu ve Gaziantep Grubu olarak bilinen yapıların önemli kiÅŸileri ya takip ediliyordu ya da kısa süre önce etkisiz hale getirilmiÅŸti. Ãœstelik Türkiye’de PKK’nın artan terör eylemleri nedeniyle güvenlik güçleri tedbirlerini çok artırmıştı. Oysa iki eylemde de muhtemelen öngörülemeyen hücreler ve eylemciler engellenemedi. Bu durum örgütün hareket tarzının anlaşılamadığını ya da hâlâ tam olarak çözülemediÄŸini gösteriyor.
Türkiye’de sınır güvenliÄŸinin artırılması sonucunda çok sayıda eylemci ülkeye girerken yakalanıyor. Ancak içeridekilerin hareketliliÄŸinin engellenemediÄŸi görülüyor. Belçika’da ise 4 aylık bir süreçten sonra Salah Abdulselam, bulunması en muhtemel olan bölgede, üstelik defalarca taranan sokaklardan birisinde yakalanıyor. Dolayısıyla sadece Türkiye’de deÄŸil, Avrupa’da da ciddi bir bilgi eksikliÄŸi ve güvenlik zafiyeti var.
Brüksel ve Ä°stanbul’daki eylemlerin tek ortak noktası bu da deÄŸil. Türkiye’deki eylemle de yabancıların (özellikle Ä°srail vatandaÅŸlarının) hedef alınması yüksek bir propaganda deÄŸeri sunuyor. Bu eylemin Türkiye’de radikalleÅŸme eÄŸiliminde olan kiÅŸilere gönderilen açık bir mesaj olduÄŸu söylenebilir.
Dahası, IŞİD zaten PKK kaynaklı ciddi güvenlik sorunları yaÅŸayan Türkiye’ye yeni bir güvenlik yükü getirerek ve turizmi baltalaması nedeniyle ekonomik sorunları artırarak Türkiye’yi caydırma amacı taşıyor olabilir. Brüksel ve Ä°stanbul’da mantığın benzer olması eylemlerin aynı kiÅŸiler tarafından yapıldığı anlamına gelmez. Ancak, IŞİD’in OrtadoÄŸu dışı eylemlerinin mantıksal benzerliÄŸi aynı stratejik akıldan çıktığını gösteriyor olabilir.
Bu nedenle, bu örgütle gerçekten mücadele edilmek isteniyorsa, uluslararası bir iÅŸbirliÄŸi ÅŸart. Hala pekçok çevrede IŞİD’in bir kukla olduÄŸu, kendisine ait bir aklı bulunmadığı, tamamen bir maÅŸa olduÄŸu söyleniyor. Bu yaklaşım, bir “ön devlet” yapılanmasıve davranışı gösteren bu örgütü anlamak için en kötü yol. Çünkü örgüt, öğreniyor ve geliÅŸiyor. Bu nedenle, IŞİD’le mücadele etmek için hem Türkiye’nin hem de Avrupa’nın alması gereken uzunca bir yol olduÄŸunu söylemek hiç de yanlış olmaz.
Doç. Dr. Serhat Erkmen, Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve 21.YY Türkiye Enstitüsü Ortadoğu ve Afrika Masası Başkanı. Ümit Özdağ ve Sedat Laçiner ile birlikte 'Irak Krizi (2002-2003)' kitabını derleyen Erkmen, 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Dergisi'nin editörlüğünü yürütüyor.
Henüz yorum yapılmamış.