Sosyal Medya

Güncel

Türkistan coğrafyasında Rus etkisi

Türkistan coğrafyasındaki Rus etkisinin temelleri, bölgenin Çarlık Rusya’sı tarafından işgal edildiği 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar uzanıyor. Bu dönemde; iktisadi, siyasi, askeri ve kültürel alanlarda atılan adımlar, Türkistan coğrafyasında etkileri bugüne dek uzanan derin izler bıraktı.



Bugün sıklıkla Orta Asya olarak dillendirilen tarihi Türkistan coÄŸrafyası, 19. yüzyılın ikinci yarısında Çarlık Rusyası'nın hakimiyetine girdi. Ã‡arlık rejimi, Asya'ya doÄŸru yönelten nedenlerden biri 1853-56 yılları arasında yaÅŸanan Kırım Savaşı'nda; Osmanlı Devleti, Ä°ngiltere ve Fransa'dan oluÅŸan ittifak karşısında aldığı yenilgiydi. 

Balkanlar'daki etki alanı daralan ve sıcak denizlere inme hedefinden uzaklaÅŸan Rusya, hanlıklarla yönetilen ve merkezi bir gücün bulunmadığı Türkistan topraklarına yöneldi. Ã–nce bugünkü Kazakistan steplerinden Kırgızistan'a kadar uzanan alan iÅŸgal edildi ve burada askeri niteliÄŸi ön plana çıkan bir bozkır valiliÄŸi kuruldu. 

Demriyolu aÄŸlarının geniÅŸletilmesiyle birlikte ikmal yeteneÄŸini artıran Rus orduları çok geçmeden güneye doÄŸru yöneldi ve bugünkü Türkmenistan ve Özbekistan topraklarının büyük bir bölümününde kontrolü ele geçirdi. Bu alanda da Türkistan genel valiliÄŸi oluÅŸturuldu. 

Bölgedeki demografik yapının deÄŸiÅŸtirilmesine yönelik adımlar da bu yıllarda baÅŸladı. Ã‡arlık rejimi, bölgeye yerleÅŸtiridÄŸi Rus nüfusa geniÅŸ araziler tahsis ederken, Türkistan halkları topraksız köylülere dönüştürüldü. OluÅŸan tepki, geniÅŸ bir alanda irili ufaklı pek çok isyana yol açtı. 1916 yılında Türkistan geneline yayılan isyan dalgası, Rus birlikleri tarafından kanlı biçimde bastırıldı. 

Aynı zamanda, Türkistan coÄŸrafyası iÅŸgalin ardından Rus okullarıyla da tanıştı. Bu okullarda genellikle bölgeye yerleÅŸitirlen Rus ailelerin çocukları eÄŸitimi alıyordu. Ancak bu okullar, bölge halkları arasında Rus kültürünün egemen olması gibi bir iÅŸleve de sahipti. Nikolay Ä°vanoviç Ä°lminski'nin bu yıllarda Türk lehçeleri üzerine yaptığı araÅŸtırmalar, Çarlık Rusyası'nın bölgedeki eÄŸitim politikasının temelini oluÅŸturuyordu. 

Bu politka, Türkçe’nin farklı lehçeleri için kiril alfabesinde kitaplar hazırlanması ve bu farklılıklar üzerinden Türkistan coÄŸrafyasına yapay kimlikler oluÅŸturmayı hedefliyordu. Nitekim, Sovyetler BirliÄŸi'ne bir bütün olarak dahil olan Türkistan, çok geçmeden bu yapay kimliklere dayandırılan cumhuriyetlere bölündü.

BÃœYÃœK ACILAR YAÅžANDI

Tarihi Türkistan topraklarının 19'uncu yüzyılın ortalarında, Çarlık Rusyası'nın eline geçmesinin ardından yaÅŸanan baskılar, tüm bölge halkları gibi Kırgızlar’ı da isyana sürükledi. Yeni bir idari sistem geliÅŸtirmeye çalışan Rus Çarlığı, göç politikasıyla, iÅŸgal ettiÄŸi Orta Asya topraklarında Rus nüfusu artırmaya baÅŸladı. 

1916 yılında bölge halkını ya çalışma kamplarında çalışmaya veya cepheye gitmeye zorlayan Çarlık Rusyası'na karşı baÅŸlatılan isyan hüsranla bitti. Binlerce Kırgız, çarlığın ordusundan, Çin'e doÄŸru kaçarken daÄŸlarda açlık ve soÄŸuÄŸa direnemedi. Bu olay Kırgızlar tarafından tarihe ''Ãœrkün'' diye yazıldı. 

Ruslar’ın seferberlik ilanının ardından, Türkistan halkını zorla cepheye sürmesi bardağı taşıran son damla olmuÅŸtu. Tacikistan'da baÅŸlayan isyan ateÅŸi, dalga dalga tüm Türkistan'a yayıldı. Kırgızistan'daki dalga ise en ÅŸiddetlisi oldu. Ä°syan ÅŸiddetliydi; ama isyancıların, ne doÄŸru dürüst silahları ne de düzenli orduları vardı. 

Rus ordusuna karşı direniÅŸ olanaksızdı. Ã‡arın ordusu Kırgızları cezalandırmak için geldi. DireniÅŸ gösteremeyen isyancılar ise çine doÄŸru geri çekilmeye baÅŸladı. Ancak daÄŸların artık geçit vermediÄŸi bir mevsime girilmiÅŸti. 

2005 yılında bu olayın kalıntılarını ortaya çıkarmak üzere aynı yolu izleyen bir grup, zirveye yakın bir geçitte ölenlerin kemiklerini buldu. Kuzey Kırgızistan'dan yaklaşık 300 bin Kırgız Çin'e kaçmaya çalıştı. Bunların yarıdan fazlası ise ÅŸiddetli soÄŸuk ve açlıktan yolda hayatını kaybetti. 

2005 yılında bulunan kemikler ise toplanarak bir anıt mezara gömüldü. Bu olayı asla unutamayacak Kırgızlar Boom geçidinde bir anıt inÅŸa etti. Her yıl AÄŸustos sonunda anıt çevresinde toplanan Kırgızlar, bu acı olayı anıyor ve ölenler için dua ediyor. Bu yıl Ãœrkün olayının 100’üncü yıldönümü anılıyor. 

YENİ EĞİTİM MERKEZLERİ AÇILDI

Çarlık döneneminde Türkistan coÄŸrafyasında eÄŸitim alanında baÅŸlayan dönüşüm, milli bir tepkiye de yol açtı. Ä°smail Gaspıralı'nın giriÅŸmleriyle, Tatar nüfusun yaÅŸadığı Kırım ve Kırım'da hızla yaygınlaÅŸan eÄŸitimde reform hareketi, çok geçmeden Türkistan'da da etki yarattı. 

Bölge halklarının geri kalmışlığının temelini eÄŸitimdeki yetersizliklere baÄŸlayan Cedidçilik Akımı, okuma yazmanın daha kolay öğrenilmesini amaçlayan yeni bir usüle dayalıydı. Yeni usülün uygulandığı ve medrese eÄŸitimine ek olarak pozitif bilimlere de ağırlık verilen okulların sayısı hızla arttı. Bu okullar, kısa sürede bölgedeki Rus okulları için önemli alternatife dönüştü. 

Kırgızistan Bilimler Akademisi Tarih Bölümü Doç. Dr. Aida Kuvatova yeni usulün uygulandığı Cedid Mektepleri hakkında ÅŸu ifadeleri kullandı: "Rus okulları ile Cedid mekteplerinin amacı farklıydı. Rus okullarında, imparatorluÄŸa hizmet edecek gençlerin yetiÅŸirilmesi amaçlanıyordu. Cedid okullarında ise öncelik, bölgenin geliÅŸmesi ve bölge halkının bilinçlenmesiydi."

Cedid Okulları’nda yetiÅŸenler, çarlık rejiminin son dönemlerinde milli bilincin oluÅŸmasında etkili oldu. Bu isimlerden biri de Kırgız eÄŸitimci Ä°ÅŸanali Arabayev'di. Arap harfli ilk Kırgız alfabesinin müellifi olan Arabayev, Kazak ve Kırgız çocukların okumayı daha kolay öğrenmesi için kitaplar yazdı. 

Göçebe hayatı sürdüren halkın eÄŸitim alabilmesi için eÄŸitimi binaların dışına taşıdı, yaz aylarını çadırlarda ders vererek geçirdi. Ancak Sovyetler BirliÄŸi karşıtı eylemlerde bulunmakla suçlanarak tutuklandı ve 1938'de kurÅŸuna dizildi. Arabayev, benzer faaliyetleri yüzünden kurÅŸuna dizilen onlarca Türkistan aydınından biriydi. Sovyet dönemini boyunca adlarınının anılması bile yasaklanan bu isimler, sovyetler birliÄŸi'nin dağılmasının ardından bölge ülkelerinde bir milli kahraman olarak anılmaya baÅŸlandı.

TÃœRKÄ°STAN 5’E BÖLÃœNDÃœ

Çarlık döneminde yaÅŸanan baskılar, 1900'lu yılalrın başında sadece Türkistan coÄŸrafyasında deÄŸil, tüm Rusya genelinde tepkilere neden oluyordu. Bu tepkilere, Birinci Dünya Savaşı'nın yıkıcı etkisi de eklenince, Çarlık rejiminin sonunu getiren süreç hız kazandı.

BolÅŸevikler, 1917'deki Ekim devrimi ile iktidarı ele geçirdiklerinde, Rusya içerisinde yaÅŸayan Türk ve Müslüman halklara yönelik pek çok vaatte bulunmuÅŸtu. Bizzat Lenin ve Stalin tarafından imzalanan, "Rusya Halklarının Hakları Beyannamesi" Türkistan halkının artık kendi kendini yöneteceÄŸinden söz ediyordu.

1920'de Bakü'de düzenlenen Birinci DoÄŸu Halkları Kurultayı'na Türkistan coÄŸrafyasından gelen 200'e yakın temsilci katıldı. Ancak gerçek, bu kurultayda verilen sözlerden farklıydı. Zira yeni kurulan Sovyetler BirliÄŸi'nde çok geçmeden merkezi yönetim güç kazandı ve son sözü Moskova'nın söylediÄŸi bir rejime dönüştü. 

Bu dönemde Ruslar tarafından "Basmacılar" olarak adlandırılan gruplar, bölgede bağımsızlık mücadelesine baÅŸladı ama bu mücadele sonuçsuz kaldı. Bugünkü Orta Asya, o tarihte baÅŸkenti taÅŸkent olan "Türkistan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti" adıyla Sovyetler BirliÄŸi'ne dahil edilmiÅŸti. 

Ancak bölgedeki isyanı bastıran Sovyet rejimi, bu yapıyı bugünkü Orta Asya cumhuriyetlerinin temellerini oluÅŸturan 5 ayrı idari yapıya böldü. Türkistan tanımı, litaretürden tamamen çıkarıldı. Bölgedeki alt kimliklerin güç kazanmasına yönelik politikalar güç kazandı.

Bunun için atılan en önemli adımlardan biri alfabelerin deÄŸiÅŸtirilmesiydi. Türkçe konuÅŸan halklar önce latin alfabesine geçirildi. O yıllarda Türkiye'nin de latin alfabesini benimsemesiyle, bu kez de kiril alfabaesi kullanılmaya baÅŸlandı.

STALÄ°N’Ä°N HEDEFÄ° Ä°SLAM’DI

Sovyetler BirliÄŸi'nin kurulmasının ardından Moskova yönetiminin en önemli hedeflerinden biri de toplumsal yapının deÄŸiÅŸtirilmesi oldu. BolÅŸevik Devrimi'nin ardından, uçsuz bucaksız topraklara sahip bu devasa ülkede yaÅŸayan her birey için yeni bir vatandÅŸlık tanımı yapıldı. 

Ãœlkede yaÅŸayanların her biri birer Sovyet insanına dönüştürülmeliydi. Rus yazar Aleksander Zinovyev, Sovyet insanını "Sosyalizmi savunan ve komünizm ideali doÄŸrultusunda topluma katkı saÄŸlayan" birey olarak tanımlıyordu. Stalin döneminde bu hedefin önündeki en büyük engel milli kültürler ve inanç sistemleri olarak görüldü. 

Stalin yönetimi, bu engeli ortadan kaldırmak üzere ülkenin dört bir yanında yerel kültürleri hedef alan katı politikalar uygulamaya baÅŸladı. Orta Asya'da yaÅŸayan Müslüman Türkler de bu baskılardan nasibini aldı. 

Tarım alanlarının zorla kolektifleÅŸitirlmesi ile Orta Asya'daki geleneksel yapı aÄŸrı bir yara aldı. Sadece Kazakistan'da 36 milyon besi hayvanı telef oldu. Bunun sonucunda yaÅŸanan açlık, iki milyona yakın insanın ölümüne yol açtı. Stalin döneminde kolektifleÅŸtirmeye karşı çıkan binlerce kazak kurÅŸuna dizildi. 

Kazak tarihçi, ManaÅŸ Kozıbayev, o dönemde yaÅŸananları kazak tarihinin en büyük felaketi olarak nitelendiriyor. Orta Asya'da yaÅŸananlar sadece geleneklsel tarım toplumuna yönelik baskılar ve dayatmalar deÄŸildi.

Ä°slam inancı, Sovyet insanı hedefinin önünde büyük bir engel olarak görüldü. Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan'da yüzlerce caminin kapısına kilit vuruldu. Ã‡oÄŸu cami, depo olarak kullanılmaya baÅŸlandı.

Stalin yönetimi, milli kültürle ilgili her ÅŸeyi hedef alıyordu. Türk kültürünün önemli bir parçası olan atlar bile rejimin geleceÄŸine yönelik tehdit olarak görüldü. Ahalteke olarak bilinen dünyaca ünlü Türkmen atları Stalin'in emriyle itlaf edildi. Stalin yönetimi, sadece Türkmenistan'da deÄŸil Kazakistan'da da aynı yönetimi izledi. Kazak tarihçi Ahmet Toktabay'a göre 1928 yılında 4 buçuk milyon atın dolaÅŸtığı Kazak bozkırlarında 1933 yılına gelindiÄŸinde sadece 200 bin at kalmıştı.

AYDINLAR KURÅžUNA DÄ°ZÄ°LDÄ°

Stalin döneminde hemen hemen her Sovyet Cumhuriyeti'nde olduÄŸu gibi Kırgızistan'da da aydınları hedef alan sistematik bir "yok etme" kampanyası uygulandı. O yıllarda dünyadan gizlenen gerçekler, ancak Sovyetler BirliÄŸi'nin dağılmasından sonra ortaya çıkarılabildi.

Tanıkların ifadelerinden yola çıkan dönemin Kırgız hükümeti, 1993 yılında baÅŸkent BiÅŸkek yakınlarındaki AladaÄŸlar'da bulunan tuÄŸla ocağında bir kazı çalışması baÅŸlattı. Ã‡alışma sonucu kurÅŸuna dizilerek öldürülen 137 kiÅŸinin kemiklerine ve yüzlerce boÅŸ kovana ulaşıldı. Yapılan DNA testlerinin ardından; kemiklerin dünyaca ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov'un babası da dahil olmak üzere, dönemin önemli siyasilerine ve bilimadamlarına ait olduÄŸu anlaşıldı.

KGB arÅŸivlerinde yapılan araÅŸtırmalar, öldürülenlerin rejime muhalefet, ajanlık ve turancılık gibi suçlamalarla kurÅŸuna dizildiÄŸini gösteriyor. Ancak dosyalarda somut deliller yer almıyor. Kurbanların çoÄŸunun komünist parti ya da Kırgızistan Yüksek Sovyeti'nde görev yapmış isimler olduÄŸuna dikkati çeken uzmanlara göre milliyetçilikle itham edilen bu isimlerin asıl suçları Stalin rejimine yönelik eleÅŸtirileri.

AladaÄŸlar'da katledilenlerin anısına bir anıtın da dikildiÄŸi toplu mezar; bugün Ata-beyit, yani baba-mezarı olarak biliniyor. Ölenlerse ata-beyit ÅŸehitleri olarak anılıyor. Cengiz Aytmatov'un cenazesi, vasiyeti üzerine babasının da yattığı ata-beyit anıtının yakınlarına defnedilmiÅŸti. Ata-beyit'te 7-8 Nisan 2010'da Kırgızistan'da yaÅŸanan halk ayaklanması sırasında hayatını kaybedenlerin anısına dikilen bir anıt daha bulunuyor.

SOVYET DÖNEMİNİN MİRASI SORUNLAR

Orta Asya Amerikan Üniversitesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Emil Curayev, Rusya'nın tüm bölge ülkeleriyle iyi ilişkiler içinde olduğuna dikkat çekti. Curayev, asıl sorun bölge ülkeleri arasındaki anlaşmazlıklar olduğuna dikkat çekerken bu sorunların Sovyet döneminden kalma bir miras olduğuna işaret etti.

Doç. Dr. Emil Curayev ÅŸu ifadeleri kullandı: "Günümüzde, bölge ülkeleri bağımsızlığının 25’inci yılına geldiÄŸinde, birçok insan, Rusya’nın Orta asya ülkelerine olan etkisini sorgulamaya baÅŸladı. Birçok kiÅŸi Rusya, bölgedeki 5 ülkeyi devlet olarak kurdu diyor. Yani daha önce kendi başına bir devlet olarak bilinmeyen toplulukları, bağımsız birer devlete dönüştürdü diye bir kanı var. DiÄŸer bir kesim ise Rusya’yı bir sömürgeci bir güç olarak görüyor ve Orta asya'da izlediÄŸi straetijiyi bu kavramla açıklıyor. 

Evet, Rusya, bugünkü 5 cumhuriyetin kurulmasında etkili oldu. Sovyet dönemi olmasaydı, ÅŸu ankinden farklı bir siyasi yapı olabilirdi. Toplumsal yapı da farklı olabilirdi. Biliyorsunuz Stalin dönemindeki uygulamalarla bölge halkının yaÅŸamı köklü biçimde deÄŸiÅŸti. Sovyetler BirliÄŸi, özellikle ekonomide, altyapıda bir bütünlük saÄŸlamaya çalıştı ve tüm düzeni buna göre kurdu. Sanayide ortaya çıkan bu bölgesel bağımlılık, bölgeler arasında bir eÅŸitlik saÄŸlamasına karşın, Sovyetler BirliÄŸi'nin çöküşünün ardından birçok sektörün iÅŸlemez hale gelmesine neden oldu.” 

Sovyetlerin dağılmasıyla Rusya’nın da diÄŸer ülkelerin de zor bir duruma düştüğünü ifade eden Curayev, sözlerini ÅŸu ifadelerle devam etti: “Bağımsızlığın ilk yılları, rusya’nın kendisi için zor olduÄŸu kadar, bölge ülkeleri için de zor geçti. sovyetler sırasında kurulan temel ekonomik sektörler, tüm Sovyetler alanında, birbirine baÄŸlıydı. Sovyetler ortadan kalkınca tüm sektörler, bazı uzuvlarını kaybetmiÅŸ bir insana benzedi. Fabrikalar, ulaşım yolları, iletiÅŸim. Yani her ÅŸey altyapı bakımından yetersiz kaldı. Åžimdi bölge ülkeleri bu duruma bir çıkış arıyor.” 

“Rusya bugün tüm bölge ülkeleriyle iyi iliÅŸkiler içinde. Asıl sorun, bölge ülkelerinin kendi arasındaki iliÅŸkilerde” ifadelerini kullanan Curayev, son olarak ÅŸu sözleri sarfetti: “Bu üzücü bir durum. Bölge ülkeleri, bir bütün olarak; siyasi ve ekonomik konularda anlaÅŸabilseydi, o zaman yeni bir baÅŸlangıç olurdu. Ama ÅŸunu görmek gerek ki; bölge ülkerinin anlaÅŸamaması ve ortak bir görüşte birleÅŸememesi, Sovyet rejiminin ekonomik ve siyasi açıdan Orta Asya'ya bıraktığı bir miras. Moskova, Sovyet döneminde de buradaki ülkelerin birbirleriyle sorunsuz bir ÅŸekilde iliÅŸki kurmasını istemiyordu. Atılan her adım Moskova'nın izniyle gerçekleÅŸmek zorundaydı."

RUSYA ETKÄ°NLİĞİNÄ° SÃœRDÃœRMEK ORTA ASYA’DA Ä°STÄ°YOR

Sovyet BirliÄŸi'nin 1991 yılında tarih sahnesinden silinmesinin ardından, Rusya'nın Orta Asya'ya olan ilgisi son bulmadı. Yakın Çevre Doktirini olarak bilenen dış politika yaklaşımı, eski Sovyet ülkelerinin Moskova'nın etki alanı içerisinde yer almasını öngörüyordu.

Bugün; Bağımsız Devletler TopluluÄŸu, kolektif güvenlik anlaÅŸması örgütü ve Avrasya Ekonomik BirliÄŸi gibi organizasyonlar; iktisadi, siyasi ve askeri alanlarda tarafları birbirne yakınlaÅŸtırıyor. Bu ülkelerde yaÅŸamaya devam eden Rus vatandaÅŸları ile Rusya'da çalışmak zorunda kalan Orta Asya kökenli işçiler ise bu bağın organik boyutunu oluÅŸturuyor. 

Ukrayna krizi yüzünden Batı'nın yaptırımlarıyla karşı karşıya kalan ve düşen petrol fiyatlarıyla birlikte krize sürüklenen Rusya, son günlerde Orta Asyalı yatırımcıları ülkeye davet ediyor. Milletvekili Dimitri Savelyev, artık sadece Rusya'nın bölge ülkelerine deÄŸil; Orta Asyalı yatırımcıların da Rus coÄŸrafyasına yatırım yapacağı bir dönemin baÅŸlayacağını belirtiyor. 

Bölgeyle alakalı yatırım programlarının kredi ihtiyacında önemli bir konuma sahip olan El Hilal Bank'ın Finans Sorumlusu Aduin Tairov ise Rusya'nın Orta Asya'da diÄŸer devletlere göre daha avantajlı konumda olduÄŸuna dikkat çekti: 

“Bölge devletleriyle Rusya'nın ortak tarihinde siyaset kadar ticaret de önemli bir yer tutuyor. Giderek daha da önem kazanan Orta Asya pazarında Rusya daha ÅŸanslı. Zaten yapılan resmi anlaÅŸmalarla ve ortak projelerle de bu ÅŸansın daha da büyüdüğü görülüyor. Kazakistan olarak Türkiye'yi kendimize yakın görüyoruz. Rusya ile yaÅŸadıkları gerginlikte arabulucu olabilir miyiz diye düşündük hep. Buradan doÄŸacak pazar boÅŸluÄŸunu doldurmak gibi bir niyetimiz olmadı.” 

Rusya Müslüman MüteÅŸebbisler Fonu BaÅŸkanı Linar Yakupov ise ekonomideki mevcut sıkıntıyı, ileriye dönük iÅŸbirliÄŸini güçlendiren bir geliÅŸme olarak görüyor. Orta Asyalı göçmenlerin yaÅŸadığı zorluklar için çareler arandığını ifade eden Yakupov, döviz kurlarındaki dalgalanmanın en çok göçmen işçileri zor durumda bıraktığının altını çizdi. 

GÖÇMENLER KESİN DÖNÜŞÜ DÜŞÜNÜYOR

DerinleÅŸen krizle birlikte gücünü yitiren Rus ekonomisi, büyük ölçüde mecbur olduÄŸu göçmen iÅŸgücü konusunda da ciddi sıkıntılarla karşı karşıya. Ãœlke genelinde yeni bir kayıt düzenine geçmeyi hedefleyen hükümet, çıkardığı patent yasasıyla özellikle Orta Asyalı göçmenlerin hareket imkanını kısıtladı. 

Ruble'nin dolar karşısında yaÅŸadığı deÄŸer kaybıyla birlikte ülkelerine daha az para yollamak zorunda kalan göçmenler, devletin belirlediÄŸi yeni kesintiler nedeniyle kesin dönüş yapmaya hazırlanıyor. 

Eski sovyet ülkeleriyle Rusya arasındaki kolay geçiÅŸ sistemi nedeniyle kayıt dışı göçmen akınına maruz kalan Rusya, yasal düzenlemeleri de istediÄŸi ölçüde hayata geçiremiyor. BaÅŸkent Moskova'da yasal göçmen sayısı 900 bin. 

Fakat gayri resmi rakamlar bu grubun ekonomik krizden önce 2 milyonu aÅŸtığına iÅŸaret ediyordu. Åžu an ise tahminler ilgili ülkelerin istatistikleri üzerinden yapılıyor. Ã–nceki yılın son aylarında Rusya'ya 100 binin üzerinde işçi yollayan Özbekistan'ın geçen yıl 60 bin sınırını zorlukla geçmesi, ülke içindeki göçmen sayısının yarı yarıya düştüğü yönünde yorumlanıyor. 

Rusya'da yaÅŸayan göçmenlerin büyük bir bölümü eski Sovyet ülkelerinden. Rusya sınırları içinde kazanılan milyarlarca dolar her yıl Orta Asyalı göçmenler tarafından memleketlerine yollanıyor. Sadece Tacik göçmenler geçen yıl ülkelerine 5 milyar doların üzerinde bir ek destek saÄŸladı. Ancak yaÅŸanan son ekonomik kriz bu rakamları aÅŸağıya çekecek gibi. 

Yabancı işçilerin neredeyse yüzde doksanını eski Sovyet ülkelerinden alan Rusya; Bağımsız Devletler TopluluÄŸu VatandaÅŸlarına uyguladığı yumuÅŸak göçmenlik yasası ve yüksek kazanç fırsatlarıyla önemli bir çekim merkezi konumundaydı. Ancak görünen o ki, bu avantaj artık sadece Avrasya BirliÄŸi üyelerine iÅŸleyecek 

ORTA ASYA’DAKÄ° ASKERÄ° HAREKETLÄ°LÄ°K

Afganistan'da yaÅŸanan istikrarsızlık Orta Asya ülkeleri açısından güvenlik endiÅŸelerine yol açıyor. Radikal unsurların bölgedeki varlığının güçlenmesi, bölge ülkelerini sınır güvenliÄŸini artırmaya itiyor. 

Geçen yılın Kasım ayında tüm bölge ülkelerini ziyaret eden Amerikan DışiÅŸleri Bakanı John Kerry, özellikle Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan'a sınır güvenliÄŸi konusunda destek saÄŸlayabileceklerini söylemiÅŸti. Amerikan Hava Kuvvetleri Komutanı General Loyd Ostin de, geçen sonbaharda Kongre'de açıkladığı yıllık raporunda, Türkmen makamlarından gelen yardım baÅŸvurusunu resmen dile getirdi. 

Türkmenistan'ın bu talebi, terör örgütü DAÄ°Åž'in Afganistan'ın kuzeyindeki varlığını güçlendirmesiyle iliÅŸkilendiriliyor. Aslında Türkmen yönetimi 14 yıldır Afganistan konusunda tarafsızlık politikası izliyordu. Ancak iÅŸgalin sona ermesinden sonra sınır güvenliÄŸine dair kaygıların arttığı ifade ediliyor. 

 

Bu durum Rusya'yı da harekete geçirdi. Bağımsız Devletler TopluluÄŸu Konseyi'nden Aleksander Sternik, Rusya'nın DAÄ°Åž militanlarının sızma ihtimaline karşılık Türkmenistan’a sınırlarının korunmasında yardımcı olmaya hazır olduÄŸunu duyurdu. 

Rus yetkili Afganistan ve Türkmenistan sınırının uzun ovalı bölgelerden geçtiÄŸini ve 137 kilometrelik Özbek-Afgan sınırıyla kıyaslandığında tehdidin daha büyük olduÄŸunu söyledi. Sternik, Rusya'nın AÅŸkabat yönetimini, Kırgızistan ve Tacikistan ile sınırların korunmasındaki iÅŸbirliÄŸi hakkında bilgilendireceÄŸini de açıkladı. 

Rusya'nın son dönemlerde Orta Asya'da artan askeri varlığı da dikkat çekiyor. Rusya ile Kırgızistan arasında 1 milyar dolarlık silah anlaÅŸması bulunuyor. 2012'de imzalanan anlaÅŸmada, Rusya'nın Kırgızistan'a zırhlı araçlar, top ve füze sistemleri, çeÅŸitli hafif silahlar ve iletiÅŸim ve istihbarat araç gereçleri satması öngörülüyor. 

Rusya Lideri Vladimir Putin’in 2012 yılı Eylül ayındaki DuÅŸanbe ziyaretinde ise taraflar Tacikistan'da bulunan askeri üssün 2042 yılına varlığını sürdürmesi konusunda anlaÅŸmıştı. Moskova yönetiminin, Kırgızistan ve Tacikistan ile ortak hava savunma sistemi kurma çalışmaları da sürüyor. Kazakistan ile hava savunma sistemi kurmaya iliÅŸkin sözleÅŸme 2013 yılında imzalanmıştı. Özbekistan ve Türkmenistan ise Rusya ile böyle bir anlaÅŸmaya mesafeli yaklaşıyor.

ENERJÄ° KAYNAKLARI Ä°ÅžTAH KABARTIYOR

Orta Asya'yı büyük güçlerin rekabet alanı haline getiren en önemli unsur kuÅŸkusuz bölgenin jeopoloitik önemi. Hazar'ın doÄŸu kıyıların Çin'e kadar uzanan tarihi Türkistan toprakları, bugün petrol ve doÄŸalgaz yönünden Arap yarımadasından sonra kanıtlanmış en büyük yeraltı rezervlerine sahip. 

Bölge bir yandan Rusya'ya diÄŸer yandan hızla yükselen ekonomisiyle birer süper güce dönüşen Çin ve Hindistan'a komÅŸu. Aynı zamanda Afganistan, Pakistan ve Ä°ran gibi ulsulararası sistemle sık sık sorun yaÅŸayan ülkelerin de yanı başında. 

Son yıllarda inÅŸa edilen boru hatları, Orta Asya'yı doÄŸu ile batı arasında önemli bir enerji koridoruna dönüştürüyor. Bugün Kazakistan ile Çin arasındaki hat dünyanın en uzun petrol boru hattını, Türkmenistan ile Çin arasındaki hat ise dünyanın en uzun doÄŸalgaz boru hattını oluÅŸturuyor. 

Büyüyen ekonomisine karşın, yeterli enerji kaynaklarına sahip olmayan Çin'in bölge ülkeleri için önemli bir pazar haline gelmesi, Orta Asya'daki rezervlerin ileride hangi yöne akacağı konusunda rekabete yol açıyor. 

Rusya geçmiÅŸte olduÄŸu gibi bundan sonra da bölgedeki kanakların kendi üzerinden dünya pazarlarına sunulmasından yana. Kremlin, geçtiÄŸimiz yıllarda Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan ile devasa enerji anlaÅŸmalarına imza attı. Daha çok ortadoÄŸu'daki kaynaklara bağımlı olan batı ise orta asya'yı enerji kaynaklarını çeÅŸitlendirebileceÄŸi bir alan görüyor. 

Bu nedenle, Türkiye'nin de dahil oldu projeleri destekliyor ve bölgedeki sahaları iÅŸletebilmek için büyük çaba gösteriyor. Kazakistan'ın 30 milyar varillik petrol rezervine, Türkmenistan'ın ise 25 trilyon metreküpe yakın doÄŸalgaz rezervine sahip olduÄŸu dikkate alınınca küresel güçlerin bölgeye olan ilgisini anlamak da güç deÄŸil. Ancak Afganistan'daki iÅŸgalin sona ermesinden sonra, yaÅŸanacak bir kaosun bölge ülkelerini de etkilemesi ihtimali, Orta Asya üzerinde hesapları olan tüm büyük güçleri tedirgin ediyor.

 
kaynak: Kuzzey Haber Ajansı - dunyabulteni.net

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.