Güncel
Laik Kürt ulusçuluğu sorunu
Laik Kürt ulusçuluğunun İslam düşmanlığı, Diyarbakır’da Kurşunlu Camii’ni kurşunladıktan sonra, cuma namazında saf tutarak unutturulacak bir mesele değildir. PKK’nın efsanevi pragmatizm ve oportünizmi, onun sabıkasını Firavun tövbesiyle sildirmeye veya günahlarını Hüda Kaya gibi vitrin figürlerin başörtüsüyle örtmeye yetmeyecektir.
Modern paradigmanın etkisi altında iÅŸleyen ulusçuluk serüveninin önemli basamaklarından birini geçmiÅŸ, gelenek ve din ile hesaplaÅŸma oluÅŸturur. Kıta Avrupası, Türkiye, Kuzey Afrika örneklerinde yaÅŸanan ulus-devletleÅŸme süreçlerinde ve Arap milliyetçiliÄŸinin yayılması sırasında seküler düşüncenin izleri gayet belirgindir. Zaten Fransız Ä°htilali sonrası güçlenen ulusçuluk akımının temel motiflerinden biri, gelenek ile aynı çizgiye düşen aristokrasiye ve muhafazakârlığa gösterdiÄŸi güçlü tepkidir. Fakat Kıta Avrupasında ulusçuluk ile muhafazakârlık birbiriyle mücadele eden düşman akımlar halinde seyrederken, Türkiye’de normalde aynı kelimenin iki ayrı çevirisi durumundaki milliyetçilik ve ulusçuluk kavramlarının giderek farklılaÅŸan anlam dünyalarında tespit edileceÄŸi üzere, din karşıtı ve dini hesaba katan farklı ideolojik pratikler ortaya çıktı. Aslında Fransa, Almanya, Ä°talya gibi ülkelerde ulusçuluÄŸun taşıyıcı sınıfı olan burjuvazi, uluslaÅŸmanın ön ÅŸartı olarak doÄŸal biçimde kendisini sınırlayan monarÅŸi, aristokrasi ile onların düşünce dünyasını inÅŸa eden din, gelenek ve bunlara baÄŸlı ahlak ve deÄŸerlerden kopmaya çalışmaktaydı. Böylece, ulus inÅŸası için tarihi de yeniden kurgulayan ulusçuluk akımı, burjuvazi sınıfının elindeki en iÅŸlevsel araç haline gelmekteydi.
‘Kürt sorunu laiktir!’
Türkiye’de nasyonalizmin çevirisi olarak Arapça kökenli milliyetçilik, dini de dönüştürerek kendi içine dâhil eden bir ideoloji olarak Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun son dönemlerine damgasını vurdu. Milliyet, aynı zamanda din anlamına gelen millet kökeninden gelmekteydi. Aynı kelimenin diÄŸer çevirisi, MoÄŸolcadan ithal edilen ulusçuluk ise, din dışı, profan, seküler, hatta çoÄŸu zaman din karşıtı bir ideoloji olarak milliyetçilikle de çatıştı. Milliyetçilik ile ulusçuluk arasındaki bize özgü ayrışma, Batı’da örneÄŸine pek rastlanamayacak baÅŸka ittifakları da getirdi; mesela milliyetçi-muhafazakâr tamlaması bir ortaklığı ve yakınlığı ifade eden bir kimlik ÅŸeklinde belirdi. Batı’da, Almanya’daki Hitler ve Ä°talya’daki Mussolini tecrübelerinde görüldüğü üzere, ulusçuluk ile sosyalizmin izdivacından Nazizm ve faÅŸizm doÄŸdu. Bizde de ona yakın görüntüler sunan ulusalcı solculuk ya da kısaca diyecek olursak “ulu-solculuk” 2000’li yıllarda epeyce etkili oldu. Fakat Türkiye’deki uluslaÅŸma sürecinde, özellikle Cumhuriyetin tek partili ilk yıllarında tohumları atılan seküler-laik anlayış ciddi anlamda etkili olurken, bugün Türkiye’nin yüzleÅŸmek zorunda kaldığı devasa kimlik sorunlarının da temel kaynağını teÅŸkil etti.
ÖrneÄŸin, tek parti döneminin klasik düşman kategorisini oluÅŸturan tehdit ikilisi, bölücü olarak nitelenen Kürtçü tehlike ile “gerici” olarak nitelenen Ä°slamcılık 21. yüzyıl başında ideolojik karakterlerini de aÅŸarak artık toplumsal-siyasal pratikler baÄŸlamında kendini göstermektedir. Hatta laik Kürtçülük, bir kimlik meselesi olmanın ötesine geçerek güvenlik sorunu halini almıştır. Bu bakımdan “Kürt meselesi deÄŸil, laiklik meselesi” diyen PYD Lideri Salih Müslim haklıdır; Türkiye’deki Kürt sorunu da özünde bir laiklik ve dinden kopuÅŸ sorunudur!
Bugün, 1789 Fransa, 1870 Ä°talya, 1871 Almanya ve 1923’teki Türkiye ulus-devletleÅŸme sürecinin neredeyse bir asır ardından gelen geç kalmış bir ulusçuluk giriÅŸimi olarak Kürtçülük, kendisine seküler bir çıkış yolu aramaktadır. Daha önce Sovyet destekli Mahabad Cumhuriyeti giriÅŸimi ile sonrasındaki Barzan ayaklanmalarının baÅŸarısızlığından Kürt toplumunun feodal ve dini karakterini sorumlu tutan seküler Kürtçülük, ilhamını önemli ölçüde seküler Türk ulusçuluÄŸundan ve sosyalizmden alarak Kuzey Irak, Kuzey Suriye, GüneydoÄŸu Türkiye merkezli bir ulus-devlet rüyası görmektedir. Bir yandan feodal yapıyla, diÄŸer yandan dinle hesaplaÅŸan, bunu yaparken benzer saiklerle hareket eden eski Türkiye’nin Türk ulusçuluÄŸu ve Kemalizm’inden destek gören PKK, artık bölgedeki yeni konjonktürün verdiÄŸi coÅŸkuyla ulus kurucu aktör rolüne soyunmaktadır.
ABD’nin 1991’de Orta DoÄŸu’ya yerleÅŸmesi nasıl ki PKK üzerinde tetikleyici bir etki yapmışsa, 2003’teki ikinci geliÅŸi Barzani üzerinde benzer bir sonuca yol açmıştı. 2011’de baÅŸlayan Suriye krizi sonrası yeniden etkin hale gelen ABD’nin müteharrik varlığı, bu kez PYD/YPG’nin rüyalarını kamçıladı ve onun ortağı PKK/HDP de Türkiye’nin yerli markası çözüm sürecini bitirerek bu rüyaya katılmayı denedi. Ä°ran ve Rusya’nın Suriye iç savaşına doÄŸrudan müdahil olmasıyla seküler Kürtçülüğün ulus-devletleÅŸme umutları pekiÅŸti. Ancak acı tecrübelerden ve geçmiÅŸte herkes evine döndükten sonra defalarca ortada bırakılmış olmaktan ders çıkaran Barzani yönetimi bu kez geride durup kâbusa dönme ihtimali taşıyan bu rüyaya iÅŸtirak etmedi.
Sekülerlik ve köksüzlük
Aslında Mesud Barzani pek haksız sayılmaz; zira Kürt ulusçuluÄŸunun silahlı ve siyasal hareketler olarak bölgedeki sürükleyici/taşıyıcı aktörlerinin iki temel özelliÄŸinden bilhassa ilki gayet kırılgan bir görünüm arz ediyor: Bölge dışından yönlendiriliyor olmaları... DiÄŸer özellik ise, bu hareketlerin Kürt toplumunun genel nitelikleriyle uyumsuz biçimde alabildiÄŸine seküler bir formda ve öncelikle Ä°slam karşıtı olarak kurgulanmış olmalarıdır. DAEÅž’e karşı savaÅŸan özgürlük savaşçıları imgesi üzerinden seküler kimliÄŸini vurgulayan PKK/PYD, bu haliyle kendilerine destek veren ABD/Rusya kamuoyu tarafından dünyaya pazarlanmaktadır. Aynı PKK/PYD Türkiye’ye karşı da bir savaÅŸ yürütmekte ve böylece ulus kimliÄŸinin inÅŸasında temel faktör olan “öteki” ihtiyacını, görünüşte Türk ulusçuluÄŸu üzerinden inÅŸa etmektedir. Maalesef, Ä°slam çatısı altında bin yıldır mütemmim cüz olagelmiÅŸ Kürtlük ile Türklük, modern seküler düzlemde birbirini çatışarak besleyen düşman uluslar olarak yeniden üretilmektedir. Bu baÄŸlamda, “Biz Suriye’de laikliÄŸi benimseyen gruplarla iÅŸ birliÄŸi yapıyoruz ama Özgür Suriye Ordusu laik deÄŸil!” diyen Salih Müslim’in dünyaya mesaj verirken “laiklik” vurgusunu sık sık yapması son derece anlamlıdır. Benzer ÅŸekilde, gericilik ve Ä°slam ile savaÅŸtığını söyleyen Murat Karayılan ya da Kütlerin Ä°slamiyet’i kabul ettikten sonra bittiÄŸini düşünen Kürt aydınların sözleri, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki Türklük ile Ä°slam bağını koparma çalışmalarını düşününce doÄŸrusu hiç de kulaÄŸa yabancı gelmiyor.
Laik ‘hava’ desteÄŸi
Ancak seküler Kürtçüler, burada jeopolitik bakımdan sürdürülmesi mümkün olmayan bir faktörü göz ardı etmektedir. Åžu an bölge dışından gelen laik ABD ve Rusya’nın konforlu oksijen çadırında “hava” desteÄŸiyle nefes alıp veren seküler Kürtler, yarın herkes evine dönünce OrtadoÄŸu’nun toz duman havasıyla tekrar baÅŸ baÅŸa kalacak. Kürtlerin Türkiye, Irak, Suriye, Åžiiler, Sünniler, Araplar, Türkmenler gibi pek çok deÄŸiÅŸkenin neredeyse tamamıyla düşman haline gelerek payidar olmayı bırakın, hayatta kalmaları mümkün olacak mı?
Bugün havadan atılan silah paketleri sayesinde mücadele edip ABD ve Rus uçaklarının bombalarla açtığı güvenli koridorlarda dolaÅŸan Kürt savaşçılar, gelecekte bir Kürt ulus-devleti kurulmuÅŸ olsa bile, kendilerine vaat edilen topraklarda, yani arz-ı mev’udda yine havadan atılacak gıda paketleriyle mi devleti yönetecek? Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’deki Kürt nüfusun kültürel, tarihî, coÄŸrafi ve iktisadi bakımdan Moskova’dan çok Ankara, BaÄŸdat ve Åžam’a; Washington’dan çok Ä°stanbul, Basra ve Halep’e yakın oldukları gerçeÄŸi hesaba katılırsa, baÅŸkalarının koltuk deÄŸnekleriyle yol alan Kürt ulusçuluÄŸunu zor bir istikbalin beklediÄŸi anlaşılır.
Laik Kürt ulusçuluÄŸunun Ä°slam düşmanlığı, Diyarbakır’da KurÅŸunlu Camii’ni kurÅŸunladıktan sonra, cuma namazında saf tutarak unutturulacak bir mesele deÄŸildir. PKK’nın efsanevi pragmatizm ve oportünizmi, onun sabıkasını Firavun tövbesiyle sildirmeye veya günahlarını Hüda Kaya gibi vitrin figürlerin başörtüsüyle örtmeye yetmeyecektir. En baÅŸta dindar Kürtler, Kürtleri OrtadoÄŸu’da yalnızlaÅŸtıracak ve hatta nefret objesine dönüştürecek olan bu “Ä°srailleÅŸtirme” projesine razı olmayacaktır! Zira seküler Kürtçülüğün gerçek ötekisi seküler Türkçülük deÄŸil, Müslümanlıktır ve bunu da en iyi Müslüman Kürtler bilmektedir!
Henüz yorum yapılmamış.