Sosyal Medya

Güncel

Metin Kaplan 12 yıldır cezaevinde

28 Şubat döneminde Almanya tarafından Türkiye'ye iade edilen Metin Kaplan, 12 yıldır cezaevinde tutulurken oğlu Fatip Kaplan, babasına yapılan hukuksuzluklar hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu.



Babasının suçlu olduÄŸuna dair hiçbir delilin olmadığını ifade eden oÄŸul Kaplan, dönemin yetkililerinin Ä°slam’a olan düşmanlıkları nedeniyle cezaevinde olduÄŸunu belirtti.

28 Åžubat cuntasının hukuk tanımaz uygulamalarından dolayı cezaevine atılan Metin Kaplan hasta haline raÄŸmen 12 yıldır cezaevinde tutuluyor. Babasının Almanya’da ve Türkiye’de yaÅŸadığı hukuksuzlukları Ä°lke Haber Ajansı'na (Ä°LKHA) anlatan Metin Kaplan’ın oÄŸlu Fatih Kaplan: “Ortada suç teÅŸkil edecek hiçbir delil bulunmuyor. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel baÅŸvuruda bulunduk. BaÅŸvurumuz 10 ay kadar bekletildikten sonra ret edildi.” dedi.

Fatih Kaplan, dedesi Cemalettin Kaplan’dan itibaren baÅŸlayan yalan, iftira ve türlü hukuksuzlukların ardından babasının cezaevine düşmesiyle neticelenen süreç hakkında çarpıcı açıklamalar yaptı.

Fatih Kaplan'la yaptığımız röportajın tamamı şöyle:

"KÖPEKLERLE CAMİLERE HUNHARCA GİRİLDİ"

Almanya’da açılan dava sürecini anlatabilir misiniz?

Almanya’da ilk defa Ä°slami Cemaatler BirliÄŸi olarak ortaya çıkan, kamuoyunda Hilafet Devleti Hareketi olarak bilinen Cemaatin üzerinde, daha rahmetli Cemalettin Kaplan Hoca döneminde Alman makamlarının baskıları vardı. Hatta Selman Rüştü olayıyla ilgili Cemalettin hocaya 5 yıl hapis istemiyle dava açılmıştı. Tabi o dava kanıt olmadığı için kapandı. Ama vefatına kadar para cezaları, konuÅŸma yasağı cezası ve yaÅŸadığı Almanya’nın Köln ÅŸehrinin dışına çıkmaması gibi cezalar verilmiÅŸti. Vefatından sonra bu Ä°slami hareketin başına Metin Hocamız seçildi-getirildi. Ardından Alman makamlarının ve Türk hükümetinin de giriÅŸimleri sonucu, Ä°lk olarak 1997 tarihinde Almanya çapında Hilafet Devleti Cemaati’ne yönelik ilk operasyon yapıldı. Camiler, dernekler basıldı. Köpeklerle camilere alçakça girildi. Almanya, terör örgütü kurmak ve yönetmek suçlamasıyla, Metin Hocamıza dava açtı. 1997, 1998 ve 1999 yılları arasında defalarca genel merkezimiz, Almanya genelindeki camilerimiz ve dernek binalarımız polis baskınlarına maruz kalmışlardır. Terör örgütü suçlamasıyla 25 Mart 1999 tarihinde Kurban Bayramı arifesinde hocamız özel Alman GSG 9 (özel operasyon birimi) denilen militanlar tarafından kaçırılarak esir edildi. Ondan 3 ay sonra Anayasa Mahkemesi, örgütün silahlı terör örgütü olmadığına dair bir karar verdi. Bu sefer Alman savcılığı, bu yönde bir delil bulamayınca, hocamızın söylemlerinden yola çıkarak, ÅŸiddete yönelik açıklamalarından dolayı o ÅŸekilde nitelendirerek davayı devam ettirdiler ve Düsseldorf Eyalet Mahkemesi’nde 2000 yılında baÅŸlayıp 9 ay süren davanın 56'ncı duruÅŸmasında Hocamıza 4 sene hapis cezası verdiler.

"HUKUK LÄ°NÇ EDÄ°LEREK TÃœRKÄ°YE’YE GETÄ°RÄ°LDÄ°"

Hocamızla birlikte yargılanan bir kardeÅŸimiz vardı, ona da 3 sene ceza verdiler. Ve bunlar genelde Türkiye’nin talebi üzerine yapıldı. Türkiye’de 1998’de, sözde Anıtkabir ve Fatih camisine yönelik baskın ve saldırıları gerekçe göstererek, defalarca Almanya’dan iadesini istediler. Bu cemaatin bir sivil toplum örgütü olmadığını, silahlı bir terör örgütü olduÄŸunu! bunu da 1998’deki operasyonda yakalanan insanlara yapılan iÅŸkenceler sonucu elde edilen belgelerle kanıtlamak istediler. Oysa adli tıp kurumunun raporları var. Bu insanlar iÅŸkence görmüşler. Bunların verdikleri ifadeler tutarlı deÄŸildir diye. Alman makamları, Türkiye’nin iÅŸkence raporlarını kayda alarak terör davasını düşürdü. Hocamızın Türkiye’ye iadesine olumlu bakmadılar. Çünkü iade ve sınır dışı edilmesi halinde aynı durumla kendisinin de muhatap olacağından dolayı 2003 yılında yerel mahkeme Türkiye’ye iadesini olumlu karşılamadı. Ve Hocamız o tarihte serbest bırakıldı. Dava dışarıdan devam etti. Hukukun linç edildiÄŸi, siyasi baskılar sonrası politikacıların ve istihbaratın da giriÅŸimleriyle 12 Ekim 2004 tarihinde Almanya’dan Türkiye’ye iade edildi.

Türkiye’ye getiriliÅŸi nasıl oldu?

Kamuoyunda hocamız ve onun Avrupa’daki TebliÄŸ Hareketi, Türkiye halkı için deÄŸil de sistemi için büyük bir tehlike olarak görülüyordu. Türkiye’nin yoÄŸun talebi vardı. Ne pahasına olursa olsun hocamızın Türkiye’ye iadesinin üzerinde ısrarlı bir ÅŸekilde durdular. Dönemin baÅŸbakanı olsun, DışiÅŸleri Bakanları olsun, sık sık Almanya’ya gelip iadenin bir an önce gerçekleÅŸmesi gerektiÄŸi hususunda çaba harcadılar. Almanya da Türkiye’de idam kalktığı için hocamızın iltica statüsünü yok saydı ve siyasi bir kararla Hocamızı Türkiye’ye teslim ettiler. Almanya bugüne kadar biliyoruz ki Ergenekon ve benzeri davalarda sanıkların Türkiye’ye iade edilmesi halinde, kötü muamele görecek, ömür boyu hapis cezası alacak diye Bedrettin Dalan gibi bir ismi iade etmemiÅŸti. Ama söz konusu Ä°slam ve Müslümanlar olduÄŸunda kendi hukuklarını çiÄŸneyerek siyasetleri, hukuklarına galip geliyor. Bu ÅŸekilde Türkiye’ye iade edilen hocamız o tarihten bugüne, yaklaşık 12 senedir Türkiye’de cezaevinde bulunuyor.

"MÜSLÜMANLAR EN AĞIR CEZAYA ÇARPTIRILACAK DİYE TALİMAT VERDİLER"

Türkiye’ye getiriliÅŸi sırasında herhangi bir hukuksuzluk yaÅŸandı mı?

Türkiye’de yargılama baÅŸladığı zaman, tamamen Anıtkabir olayları üzerinde duruldu. Bütün dertleri buydu zaten. Oysa bu kiÅŸiler iÅŸkence gördüklerini ifade ediyorlardı. Ä°ÅŸkence görüldüğüne dair Adli Tıp Kurumunun raporları var. Silahlar bulunduÄŸu söylendi. Güya Fatih Caminin avlusuna silahlar gömülmüş. Ortada silah yok, imha edildiyse, imha edildiÄŸine dair kanıtlar, raporlar da yok. Malum o dönem 28 Åžubat’ın generallerinden alınan emir ve direktifler neticesinde, Müslümanlar maÄŸdur edilecek, en ağır cezaya çarptırılacak ÅŸeklinde bir talimat var. Bu talimatlar doÄŸrultusunda yapılmıştır ve kılıfına uydurulmuÅŸtur. Dönemin hâkimi Metin ÇetinbaÅŸ daha sonra Ergenekon soruÅŸturmalarının avukatlarından davaya bir hukuk adamı olarak, hukuk açısından bakmayıp siyasi açıdan intikam alan bir militan tavrıyla bakmıştır.

ANAYASA MAHKEMESİ'NE BİREYSEL BAŞVURU HAKKI 28 ŞUBATÇILARA TANINDI

Zaten 2005 Haziran’ında Hocamıza ağırlaÅŸtırılmış müebbet hapis cezası verdiklerinde de gerekçeli kararında bu yaÅŸananları izah ediyor. Diyor ki; “Ayrıntısıyla bahsedilen bütün örgütsel faaliyetlerinden, açıklamalarından ve örgütün faaliyetlerini övgüyle anlatan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e put diyen, sonraki yöneticilerine sövgüler yaÄŸdıran ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Ordusuna cihad ilan eden, Ä°slam Devleti kurulması yönündeki bu eylem ve beyanlarını da esas savunmasında tekrar edip, ısrar edip yolundan dönmeyeceÄŸini söyleyen, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız bir yargı kurumu olan Türk Milleti adına yargılama yapan mahkememizce yargılanmasını ‘benim için önemli ve sakıncalı olan gayri Ä°slami rejimler tarafından ve organlarınca verilecek ceza deÄŸil' diyerek kendince küçümseyen ve kötüleyen mahkeme savunmasında hiçbir piÅŸmanlığı görülmeyen ve Türkiye Cumhuriyeti Devletine bütün söylediklerinin yanında ayrıca duruÅŸmada da ‘kerhaneci devlet’ diyerek söven sanığa mahkemenin takdiri, indirim sebebi olarak TCK’nın 59. maddesinin uygulanması düşünülemez, beklenilemez.” Yani bu karar ve daha sonra Mustafa Kemal’den, sözlerinden de Laiklik sözlerinden de alıntı yapılarak verilen bu kararın aslında hiçbir hukuki delili olmadığını, siyasi bir karar, baskı sonucu talimat sonrası verilen bir karar olduÄŸunu açıkça gösteriyor. Kendi ifadeleriyle, rejim düşmanına devlet düşmanına indirim yapamayacaklarının ve en ağır cezayı vereceklerini burada açıkça ifade ediyor.

Daha sonraki dönemde yeni davaların, yenilenmesi hususunda bazı yenilikler yapıldı. Anayasa Mahkemesi'ne bireysel baÅŸvuru hakkı tanındı. Bakıyoruz bunlardan yararlananlar kimler oldu? Ä°lk baÅŸta Müslüman millete 28 Åžubat zulmünü yaÅŸatanlar, bir bir tahliye oldular. Yeni yasalardan yararlandılar. Ama 28 Åžubat’ın o zulmüne maruz kalmış maÄŸdur insanlar, mustazaf Müslümanlar hala en ağır ÅŸekilde zindanlarda çürütülmeye, hakları gasp edilerek hürriyetleri ellerinden alınarak bu zulme devam ediliyor maalesef.

"SÖZ KONUSU MÜSLÜMANLAR OLUNCA YARGIDA ÇİFTE STANDARTLAR YAPILIYOR"

Şu anda herhangi bir mahkeme süreci var mı? Varsa hangi aşamada?

Yeniden yargılama ile ilgili 2004 ve 2005 yıllarında avukatımız müracaat etmişti. Eşdeğer davalarda biz gördük ki davalar yenileniyor, yenilenen davalar oldu ve tahliyeler gerçekleşti. Ama hocamızın müracaatında olumlu bir netice alamadık. Her iki dilekçemiz de reddedildi. Hakeza anayasa mahkemesine yapılan bireysel başvuru hakkımız da 10 ay kadar bekletildikten sonra ret cevabı aldık. Oysa bugün kamuoyunda biliyoruz ki diğer davalarda Can Dündar ve benzeri davalarda Anayasa Mahkemesi çok kısa sürede karar verebiliyor. Ama söz konusu Müslümanlar olunca yargıdaki çifte standart da maalesef devam ediyor.

"TEDAVİ OLMASI GEREKTİĞİNE DAİR HASTANE RAPORLARI VAR"

Babanızın sağlık durumu nasıl?

Elhamdulillah ÅŸuan iyiye doÄŸru gidiyor. Ne kadar iyi olsa da burası bir hapishanedir, cezaevidir. Kendisini iyi hissettiÄŸini söylüyor. Ama tedavi olması gerektiÄŸine dair CerrahpaÅŸa Tıp Fakültesi’nin raporları var. TeÅŸhisler yapılmış. Ama iki yıldır ciddi bir ÅŸekilde tedavisi yerine getirilmiyor. Bilinçli bir ÅŸekilde engelleniyor. Bundan SaÄŸlık Bakanlığı’nın, Adalet Bakanlığı’nın haberi olmasına raÄŸmen, bir ÅŸey yapmıyorlar mı, yapamıyorlar mı, ellerinden bir ÅŸey mi gelmiyor, bilemeyeceÄŸim.

"BABAMIN EN BÜYÜK SUÇU HİLAFET VE VAHDETİ İSTEMESİDİR"

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Biliyorsunuz hocamız, 28 Åžubat’tan da ziyade o dönemin, önce basını tarafından linç edilip, sonra yargısı tarafından mahkûm edilse de, Hocaefendi Ä°slami bir davadan dolayı, Ä°slami kiÅŸiliÄŸinden dolayı bu zulme maruz kalmıştır. Çünkü kâfirlerin, ehli küfrün iki üç asırdır yıkmak istediÄŸi yok etmek istediÄŸi bir müesseseyi (hilafeti) siz tekrar gündeme getiriyorsunuz. Müslümanların gündemine getiriyorsunuz. Tabi ki bu onları razı etmez hoÅŸnut etmez, tabi bunu da açıkça söyleseler Müslümanlar uyanır düşüncesi de var. O yüzden iÅŸte böyle terör örgütü iddialarıyla, silahlı, silahsız terör örgütü suçlamalarıyla kamuoyunu yanıltarak asıl görünmesini istemedikleri tabloyu gizleyerek bu suçlamalarla karalama yapmışlardır.

"EÅžDEÄžER DAVALARDA Ä°NSANLAR TAHLÄ°YE EDÄ°LÄ°YOR"

Görüyoruz ki eÅŸdeÄŸer davalarda insanların tahliyeleri gerçekleÅŸiyor, davalar yenilenebiliyor. BaÅŸta Hocaefendi olmak üzere ve diÄŸer yüzlerce Mustazaf Müslümanlar olmak üzere yasa deÄŸiÅŸikliklerinden maalesef yararlanamıyorlar. Bu da bu ülkede Müslümanlara karşı 28 Åžubat ve öncesinin o baskıcı o despot zulmünün devam ettiÄŸinin en bariz örneÄŸidir. Bunu kamuoyu yakından biliyor, izliyor zaten. Yani sadece Müslümanlara bir yandan kumpaslar kuruluyor, maÄŸdur ediliyor demek yeterli deÄŸil. Yetkililerin ellerini taşın altına koyarak yapılması gerekenleri yapmaları gerekiyor. (Ä°LKHA)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.