Sosyal Medya

Güncel

'Erdoğan Milli İslâm'ın mimarı'

Neoliberal İslâmcılık adlı kitap yazan Ercan Yıldırım Türkiye’de Neoliberal İslâmcılık’ın yerini Milli ve Yerli İslâm’a bırakmaya başladığını söyledi. Yıldırım’a göre, Milli ve Yerli İslâm’ın siyasal anlamda görünür yüzü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Yıldırım 2013 ve 2015 yıllarının Yerli ve Milli İslâm’ın inşası için kritik eşikler olduğu görüşünde.



 

Bugünlerde Ä°slâmcı düşünceye gönül veren kiÅŸilerin ellerinde “Neoliberal Ä°slâmcılık 1980-2015 Ä°slâmcıların Dünya Sistemine Entegrasyonu” adlı kitap var. Neoliberal Ä°slâmcılık, Dergâh, Hece, Ä°tibar, ve Umran adlı Ä°slâmi hassasiyeti yüksek dergilerde yazılar yazan Ercan Yıldırım’ın son kitabı. Kitabında Neoliberal Ä°slâmcılığa iliÅŸkin eleÅŸtirel bir dil kullanan Yıldırım “Turgut Özal, Ä°slâmcıları tarikat ve cemaat yapılarını dernek, vakıf, medya ve Ä°slâmi bankacılık ile sisteme dahil etmeyi baÅŸardı. 2000’ler neoliberal Ä°slâmcılığın kat’i baÅŸarısı ÅŸekilde ele alınabilecek, dönüşümlere sahne oldu” tespitini yapıyor. Yıldırım 2011 yılında Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın yeni bir yöneliÅŸ içine girdiÄŸini ve 2015’de ise artık ErdoÄŸan’ın Milli ve Yerli Ä°slâm’ın siyasal anlamda görünür yüzü olduÄŸunu söylüyor. Ercan Yıldırım AK Parti kuruluÅŸunda ve sonrasındaki politikalarda etkin olan Neoliberal Ä°slâmcıların ise artık sınırlarına geldiÄŸi görüşünde.

''İslâmcılar Özal sayesinde merkeze gelmeye başladılar''

Kitabınıza adını veren kavram ile başlayalım. Nedir Neoliberal İslâmcılık?

Neoliberalizm 1970’lerde Keynesyen teorinin artık kapitalistler tarafından çok fazla kullanışlı bulunmamasından sonra ortaya çıktı. Kapitalizmin kendini yenilemesi haliydi. Neoliberalizm Türkiye, Ä°ran, Pakistan ve diÄŸer Ä°slâm ülkelerini de etkiledi. Türkiye’de de 12 Eylül darbesi ile eski usul ortadan kalktı ve 24 Ocak Ekonomi kararları burada kritik önemdedir. Turgut Özal’ın yaklaşımından sonra Ä°slâmcılar güçlendi, güçlendirildi. Dindar, muhafazakâr kesim yükseltildi. Neoliberal teorinin iktisadi boyuttaki merkez-çevre iliÅŸkisi sosyal boyuta da yansıdı. Özal ile birlikte çevredekiler Kürtler, Aleviler, Ä°slâmcılar, dindarlar, tarikat ve cemaatler merkeze yakınlaÅŸtı. Mesela o dönemde bir cemaat lideri ölmesinin ardından daha çok küçülecekken Özal’ın desteklemesiyle beraber televizyonları falan oldu, güçlendi, büyüdü.

Işıkçılar’ı mı kastediyorsunuz?

Evet onları kastediyorum. Vakıflar, STK’lar, Ä°slâmi bankacılıkla beraber Ä°slâmcılar, dindarlar merkeze doÄŸru yaklaÅŸmaya baÅŸladı. 1980 öncesinde dindarlar, Ä°slâmcılar kendilerini sistemden soyutlayarak baÅŸka bir dünyayı en azından gündelik hayatlarında inÅŸa etmeye çalışırken biraz Habermasçı söylemle kamusal alanın geniÅŸlemesiyle beraber -çünkü kamusal alanı neoliberalizm geniÅŸletiyor- merkeze gelmeye baÅŸladılar. GeniÅŸleyen alan içerisinde Ä°slâmcılar dediler ki; biz de bunun içinde yer alacağız. “Nasıl olacağız? Dindar kimliÄŸimizle olacağız. Peki eski iddialar devam edecek mi? Hangi iddialardı bunlar? 27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında özellikle tercüme hareketleri ile beraber Pakistan ve Mısır etkisindeki hareketlerin kurucuları yani Mevdudi’nin Ä°slâmi Hükümet Programı, Seyyid Kutub’un Ä°slâm Devleti teorisi. Ä°ÅŸte bunlar tamamen rafa kaldırıldı, eski dünyada kaldı. Neoliberal Ä°slâmcılık 1990’lı yıllarda post-modern teorinin de geliÅŸmesiyle beraber çoÄŸulculuk, bir arada yaÅŸamak, çok kültürlülük kavramlarıyla beraber devletin sadece elit kesimlerinin nüfûz edebildiÄŸi alana gelmeye baÅŸladılar. Çünkü o dönemlerde Kürtlerle baÅŸka etnik unsurlarla anlayış birliÄŸi var, Kemalist elite karşı merkeze kayma savunusu vardı.

''Neoliberalizm Özal'dan sonra tavsadı''

Kitabınızda Neoliberal Ä°slâmcılığı 1980-1994: Sistemin neferi Radikalizm, Seküler Sufilik, TaÅŸralı Cemaatçilik, 1994-2001: Ä°slâmcıların Para, Kariyer, Devlet ile BuluÅŸması ve 2011 Sonrası: Neoliberal Ä°slâmcılığın Ä°ktidarı olarak tarihsel bölümlere ayırıyorsunuz. 1994 yani Refah Partisi’nin belediyeler aracılığıyla adım adım iktidara tırmanma süreci var. Sonrası malum 2002 AK parti iktidarı. O dönemde nasıl bir dönüşüm yaÅŸandı? 

Özal’ın ölümünün ardından Neo liberalizm 1990’lı yıllarda Türkiye’de tavsadı. Ä°slâmcılar bir ÅŸekilde yola girmiÅŸlerdi ama 28 Åžubat ile beraber Ä°slâmcılar aslında büyük bir rövanÅŸ hareketinin kurbanı oldular. Bu tamamen Ä°slâmcılarla alakalı bir ÅŸey deÄŸildi bu sistemin kendi içerisindeki farklı kesimlerin de bir kavgasıydı. Burada tabii ki dayağı yiyenler Ä°slâmcılar oldu. Burada Ä°slâmcılar’ın iktidara gelecekleri mukadderdi çünkü Türkiye’de 2001 yılında esnaf baÅŸbakana yazar kasa attıktan sonra devletle millet arasındaki baÄŸ kopmuÅŸtu. Bunu saÄŸlayacak dindar-muhafazakar kimlikleri ön planda olan kadroların tesis ettiÄŸi bir hükümetti. AK Parti ve Recep Tayyip ErdoÄŸan aslında devletle millet arasında o bağı tesis etmiÅŸtir. Dolayısıyla hem devletin dinamik güçleri hem uluslararası güçler iflas etmek noktasındaki bir Türkiye’de Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın iktidara gelmesi karşısında etkisiz ve hareketsiz kaldılar.

Recep Tayyip ErdoÄŸan’da neoliberal Ä°slâm sürdürücüsü deÄŸil miydi?

Neo liberal Ä°slâm’da zengin ve fakir arasındaki uçurum aşırı derecede açılır. ErdoÄŸan neoliberalizmi aslında kırdı. Sosyal devlet, refah devleti anlayışıyla fakirlere karşı müthiÅŸ ÅŸeyler yaptı. Yardımlar, saÄŸlık sistemi en güzel örnekleri.

ErdoÄŸan 2002’de iktidara neoliberal Ä°slâmcılık’a karşı çıkarak mı geldi?

Karşı çıkarak gelmedi. Siyasal anlamda neoliberal tezlerle beraber Türkiye’yi bütüncül kapsayacak bir söylemle geldi. Ä°ktisadi mânâda iktidara geldiÄŸiniz zaman kaynakların kullanımı konusunda yer yer deÄŸiÅŸiklikler olabilir. Neoliberalizm sürdürerek vatandaşı hiçbir zaman maÄŸdur etmedi dolayısıyla oylarını sürekli arttırmasının nedeni mesela saÄŸlık sistemi oldu. Biliriz ki Neoliberalizmin ilk kurbanı hep saÄŸlık sistemleri oldu.

Kitabınızda ÅŸu ifade var: “Neoliberalizm Türkiye’de 2002 seçimleriyle birlikte etkisini çok daha hızlı göstermeye baÅŸlamış, neoliberal dönüşümü Türk Milleti Ä°slâmcılar eliyle gerçekleÅŸtirmiÅŸtir.”

Evet. Bugünkü portre bu. Öncesinde Menderes sonrasında da Özal üzerinden gerçekleştirmiştir. Özal ve Menderes liberal açılım konusunda öncüldür. Erbakan liberal değildir Erbakan sanayici, kalkınmacı ama neoliberal değildir. Özal, Menderes ve Erdoğan daha hizmet sektörü menşeeli ulaşım ve iletişime dayanan bir zenginleşmeden yanadır.

''2013'de İslâmcılar devleti tanıdı''

Yine kitabınızda AK Parti ve ErdoÄŸan ve için 2011’i kırılma noktası olarak tanımlıyorsunuz. Nedir kırılma noktası?

Ä°slâmcılar iktidara geldikten sonra devleti ve Türkiye’yi Ä°slâmi mânâda dönüştürme iÅŸinin o kadar da kolay olmadığının farkına vardılar. Çünkü devletin içerisinde devletin kendi refleksleri içinde çok fazla kesim var 2007 yılını hatırlayın 27 Nisan’ı, Cumhuriyet mitinglerini, Danıştay saldırısını düşünün eÄŸer Danıştay saldırısında suikastçı yakalanmamış olsaydı iÅŸ gerçekten zordu. Sonrasında MÄ°T MüsteÅŸarı’nın gözaltına alınmak istenmesi, Gezi Süreci, 17/25 Aralık’ı düşünün. Burada 2011 yılında ErdoÄŸan daha Ä°slâmi politikalar uygulamaya baÅŸladığı anda liberal sol kesim saldırıya geçti. ErdoÄŸan o zaman liberal aydınlarla iliÅŸkisini bitirdi. AK Parti ile ittifak yapmış olan sol liberal, Kürt milliyetçiliÄŸi ve Gülen Hareketi de ayrışmaya baÅŸlıyor. Buradaki temek kıstas Ä°slâmi bir doku, renk devlette, kamuda sergilenmeye baÅŸlandığı anda sizi etkisizleÅŸtirmeye baÅŸlıyorlar.

Kitabınızdaki “2013 eÅŸiÄŸini geçerken Ä°slâmcılar” bölümü en ilginç kısımlardan. Burada Gezi Olayları ve ardından gelen 17-25 Aralık yolsuzluk iddialarının Ä°slâmcılar’ı ErdoÄŸan’ın arkasında birleÅŸtirdiÄŸini söylüyorsunuz. Neden oldu bu?

Gezi olaylarına, 17- 25 Aralık darbe süreçlerine baktığınız zaman darbeye karşı aynı ÅŸiddetle cevap verme ile 2013 eÅŸiÄŸi aşıldı. Ä°ÅŸin gereÄŸi yapıldı. 2013’de Ä°slâmcılar devleti tanıdı. Ä°lk defa devlete nüfûz edip edememe konusunda irade ortaya koydu ve baÅŸarılı oldular. Ä°slâmcılar burada “devletlû” oldu.

Ne demek “devletlû” olmak?

Devlet idaresinde yer aldı demek. Daha önceki refleks neydi? Devlete gelirsiniz Erbakan’ın başına geldiÄŸi gibi BaÅŸbakan olursunuz devletin bazı kuralları vardır. Sınır çizilir siz onu aÅŸarsanız indirilirsiniz ama Recep Tayyip ErdoÄŸan bunu 2013’de kırdı. Özellikle Gezi olaylarındaki duruÅŸuyla. Çünkü hatırlarsanız ErdoÄŸan yurtdışındayken taviz verelim anlayışı vardı. 3-4 gün sonra ErdoÄŸan yurda döndüğünde ver ve kurtul anlayışına biz ve ötekiler tarzını ikame etti. Bu sefer Ä°slâmcılar da Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın yanına gelmeye baÅŸladılar. Åžimdi hem Gezi olaylarında hem 17-25 Aralık sürecinde hep söylenen ÅŸudur: Recep Tayyip ErdoÄŸan olmasaydı devlet 1990’lara döner ve biz bulunduÄŸumuz alanları, imkânların hepsini kaybederiz. Dolayısıyla burada benim söylediÄŸim ÅŸu: 2013 eÅŸiÄŸi Ä°slâmcı bir irade ile kendisine karşı yapılabilecek hareketlerin hepsini bertaraf etme becerisini gösterdi. Bu da Ä°slâmcı kitlenin ErdoÄŸan’ın arkasında durmasına karşısındaki kitlenin de daha sertleÅŸmesine neden oldu. Burada artık psikolojik sınır ÅŸu: “Ya sen gideceksin, ya biz gideceÄŸiz” Ä°slâmcılar 2013 eÅŸiÄŸi ile yenilme ihtimalini zihinlerinden çıkardılar.

''Yerli ve Milli İslâmcılığın mimarı Erdoğan''

Kitapta “Ä°slâmcılığın 2015 Kırılması” baÅŸlıklı bölümde “ErdoÄŸan 2002’de baÅŸlattığı hareketi tahkim ederken dolaylı olarak da Ä°slâmcılığı, Akif ve Necip Fazıl üzerinden yeniden Ä°stanbul/Osmanlı Ä°slâmcılığı ile tanıştırıyor” demiÅŸsiniz. Bunu biraz açar mısınız?

Cumhuriyetle beraber Ä°slâmcı tezler, Ä°slâmcı kadrolar geriledikten sonra malum Demokrat Parti’nin açılımıyla beraber Ä°slâmcı tezler kuvvetlenmeye baÅŸladı. 27 Mayıs burada kırılma noktasıdır. Hem tercüme hareketleri ile beraber hem de Ä°slâm Devleti teorisi ve Türkiye’deki bütün tarikat ve cemaatler kendi içlerinde farklı kollara ayrışmaya baÅŸlıyor. Ä°slâmcılar farklı tez getirmekten ziyade farklı öbekler altında bir var oluÅŸ mücadelesine giriyorlar. Burada devleti Ä°slâmi olarak görmedikleri için kendilerini devletten uzaklaÅŸtıran bir niyet oluÅŸtu. Bu Ä°stiklal Marşı’nın kabul edilmemesine kadar geldi. Hatırlarsanız 12 Eylül’ün gerekçelerinden biri de MSP’nin Konya mitingindeki Ä°stiklal Marşı protestosuydu. Oysa Ä°slâmcılar devletle milletle baÄŸlarını güçlü tutmuÅŸlardı. Milli ve yerli olan dendiÄŸinde Ä°slâmcılar bunu otomatik olarak milliyetçiliÄŸe MHP’liliÄŸe kaydırıp sizi ötekileÅŸtirirdi. AK Parti iktidarı boyunca Ä°slâmcılık biraz milli ve yerli kavramlarından öte farklı boyutlarıyla tartışılmaya baÅŸlandı devlet, millet, bayrak, Ä°stiklal Marşı kavramlarını kullandığınız zaman milliyetçi olarak tarif edilirken 2015 yılından sonra bu tamamen kırıldı.

2015’den sonra daha önce eleÅŸtirilen milli ve yerli Ä°slâmcılık 2015’den sonra artık iktidara oturdu mu diyorsunuz?

Evet oturdu. Bu da neyle oldu HDP’nin TürkiyelileÅŸme projesi PKK’ın Temmuz Ayı sonrasındaki hareketinden sonra olmaya baÅŸladı. Aslında AK Parti’ye oyu veren kitleler tarafından böyle algılanıyordu zaten.

Yerli ve Milli İslâmcılığın mimarı Erdoğan mı?

Evet ErdoÄŸan belirleyicisi oldu. ErdoÄŸan olmasaydı 7 Haziran’dan sonra Türkiye nasıl bir ÅŸekil alabilirdi? 1 Kasım seçimleri olabilir miydi? 1 Kasım seçimleri olmazsa Türkiye’de Ä°slâmcılığın yönü nereye evrilirdi?

''Devletin temel direkleri trene bindi''

Yine aynı bölümde çarpıcı cümlelerden bir tanesi de ErdoÄŸan önce sol liberalleri, sonra Gülen Hareketi’ni ihanet eden baÅŸka unsurları trenden indirmeyi trene devletin temel direklerini almayı baÅŸarmıştı” diyorsunuz. Kim bu temel direkler? Türk Silahlı Kuvvetleri mi?

Asker de var bunun içinde devletin güvenlik kurumlarını anlamak gerekiyor. Burada söylemek istediÄŸim ÅŸu devletle millet arasındaki bağı Recep Tayyip ErdoÄŸan kurmuÅŸtu. Bu anlamda ErdoÄŸansız bir devlet ve millet hayatının kargaÅŸaya gireceÄŸi konusunda devlet sistemi hem fikir. Dolayısıyla burada kimse ahengi bozma meraklısı deÄŸil. Åžimdi bir Balyoz Ergenekon süreci yaÅŸadık mı itham altındaki askerlerin hepsi beraat etti aklandı. Ä°slâmcıların 2013 eÅŸiÄŸi de 2015 eÅŸiÄŸi de devlete araçsal bakmalarının tamamen kırıldığı bir eÅŸik oldu. Artık devlet ile Ä°slâmcılar arasındaki baÄŸ birbirini kullanmanın ötesine geçti, varoluÅŸ tarzına girdi. 1980’li yıllarda aynı tezleri savunduÄŸunuz Kürt hareketine karşı bugün operasyonların kayıtsız ÅŸartsız devam edilmesini savunuyorsunuz dolayısıyla iÅŸ bu raddeye geldi. Ä°slâmi anlamda da Ä°slâmcılık anlamında da tezlerinizle devlette var olmayı baÅŸarabilecek misiniz? 2015 eÅŸiÄŸi bunu gösterdi ki bu baÅŸarıldı. Bu da neyle oldu Ä°stiklal Marşı ile bayrak ile barışarak oldu. Devletin güvenlik bürokrasisi Ä°slâmcıların haricinde baÅŸka bir siyasi yapının Türkiye’yi domine edemeyeceÄŸini gördü. AK Parti iktidarı gidebilir ama bir sonraki aÅŸama yine Ä°slâmcı tezleri barındıran baÅŸka bir siyasi hareket olabilir. Bunun haricinde bir ÅŸey olamaz. Denediler merkez siyaset ülkeyi domine edemedi. Devletin güvenlik bürokrasisin temel dinamiklerde pür Ä°slâmi bir ÅŸey mümkün deÄŸil ama genel kanaat olarak Ä°slâmcıların olmadığı bir Türkiye’nin çok da yol alamayacağı aÅŸikâr. Onlarla ortada buluÅŸuldu. Ulusalcı olamayan milli ve yerli hassasiyet askerlerle Ä°slâmcıları bir araya getirdi.

Peki bu İslâmcılığın hedefleri ne?

Ben buna Türk Ä°slâmcılığı demeyi benimsiyorum. 27 Mayıs’tan sonra içi boÅŸ bir ümmetçilik Ä°slâmcılarda savunulmaya baÅŸlandı. Yani Anadolu toprakları olsa da olur olmasa da olur tarzında içi boÅŸ bir ümmetçilik kavramı etrafında milli ve yerlilik mevzusu geriye atıldı. Hâlbuki Mehmet Akif ÅŸunu söylerdi önce Ä°stanbul’u kurtaralım eÄŸer Ä°stanbul elden giderse Ä°slâm elden gider diyor. 2013 ve 2015 eÅŸikleri tam olarak Anadolu merkezli bir Ä°slâmcılık düşüncesinin yerli yerine oturduÄŸunu gösterdi. Türkiye’deki Ä°slâmcılar buna geldi. Bu anlayış ÅŸu an iktidar. Recep Tayyip ErdoÄŸan bunun siyasal anlamda en görünen yüzü. Bu anlayış devletlû oldu. Önce Türkiye’nin güçlenmesi büyümesi ve bununla beraber de diÄŸer Müslüman ülkelere bir koruyuculuk hâmilik. Neoliberal Ä°slâmcılar 2011 e kadar içi boÅŸ bir ümmetçilik kavramı içinde çırpınıyorlardı.

''AK Parti kuruluşunda neoliberal İslâmcılar etkindi''

Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın öncülüğünde yeni bir Ä°slâmcılık tanımlıyorsunuz oysa biliyoruz ki haklarında 600 sayfa kitap yazdığınız Neoliberal Ä°slâmcılar AK Parti’nin kuruluÅŸunda etkiliydiler deÄŸil mi?

Etkilediler tabii. O zaman dünya öyleydi. Onların AK Parti kuruluÅŸunda etkisi oldu. Kabul ediyorum. Kitapta “Bir gazeteci hareketi olarak Ä°slâmcılık” bölümü var. 1990’lı yıllarda Yeni Åžafak gazetesi neoliberal Ä°slâmcılık için bir kırılmadır Yeni Åžafak üzerinden bir Ä°slâmcılık okuyabilirsiniz. Orada Ä°smet Özel ile Ali Bulaç’ın karşılıklı atışmaları vardır. Barış içinde bir arada yaÅŸama konusunda Ali Bulaç, Neoliberal Ä°slâmi tezleri savunurken Ä°smet Özel karşı yazmıştır. Ä°slâmcı düşünce 2000’li yıllara geldiÄŸinde artık kendi aydınını yetiÅŸtirirken büyük oranda yurtdışında doktora yapmış orada dil öğrenmiÅŸ bir kaç yıl kalmış insanlar tercih edilmeye baÅŸlandı.

Siz bu yurtdışında eğitim görmüş AK Parti içinde yer almış bu İslâmcıları Neoliberal İslâmcı olarak tanımlayıp eleştiriyorsunuz. Nedir onların ortak özellikleri?

Bunlar neoliberal Ä°slâmcılar. Yakın tarihi Zürcher’den dünyayı Metis, Ä°letiÅŸim ve Ayrıntı Yayınlarından dan takip ederler. Ermenicilik ve Kürtçülük yayını yapan yayınlara da meftuniyet içerdikleri için anne babalarının ibadet, itikat ve imanlarına saygılı oldukları halde Türkiye’nin bundan uzaklaÅŸmasını önerecek kadar topluma yabancılaÅŸtıkları için bunlar neoliberal Ä°slâmcılar.

Ermeni açılımı, Kürt açılımı hep o neoliberal İslâmcı aydınların dili miydi?

Tabii tabii. Onlar neoliberal politikalardı. Ermeni tehciri konusundaki açılımlar, Kürt açılımları bunlar hep liberal tezlerdi.

Bunlar artık tasfiye mi oldu?

Sınırlarına geldiler. İşte bu aydınların yabancılığı bu meseleleri bilmemelerinden kaynaklanan bir şey.

''İslâmcılığın kanaat önderleri hala bu neoliberal İslâmcılar''

Bu bahsettiÄŸiniz kuÅŸak baÅŸta AK Parti olmak üzere AK Parti’ye yakın medyada hâlâ etkin ama deÄŸil mi?

İslâmcılığın kanaat önderleri hâlâ bu neoliberal İslâmcılar. Hayrettin Karaman, Ahmet Taşgetiren gibi isimler köşe yazarlığı anlamında varlıklarını devam ettirseler bile güncel aktüel olaylara fikirleri ile altlık hazırlama gayretindeki aydınlar hâlâ neoliberal İslâmcılar ve etkililer. Artık Neoliberal İslâmcılığın sınırlarına gelindi. Yeni bir aşamaya geçmesi gerekiyor.

O zaman şu anda AK Parti çevresinde İslâmcılık konusunda iki anlayış tarifliyorsunuz. Bir kısım dönüşüp yerli ve millileşiyor bir kısmı da neoliberal tezleri savunarak İslâmcılık yapıyor diyebilir miyiz?

Evet diyebiliriz. Neoliberallikte ısrar edenler bunun bir çıkış olduÄŸunu 90’lı yıllardaki düşüncelerin Türkiye’de bir imkânı olduÄŸunu düşünüyorlar ama yerli ve millilik konusuna yelken açan ciddi bir çoÄŸunluk var. Kürt meselesi bunun kırılma noktası oldu. Bunu ErdoÄŸan da söyledi: Benden sadece olaÄŸanüstü halin kaldırılmasını istediler ben daha da fazlasını verdim. Dil konusu olsun diÄŸer açılımlar olsun ama bunun sonu gelmedi. AK Parti içindeki tartışma da Türkiye’deki genel tartışmada aynı bunun ucu nereye gidecek? Neoliberal Ä°slâmcılar şöyle düşünüyorlardı biz Kürt hareketine, Kürt milliyetçiliÄŸine bu kadar yaklaÅŸmışken onlar da AK Parti’ye yakınlaÅŸacaklar ama öyle olmadı. Artık bir karar vermeleri gerekiyor. Ciddi bir kesim ikna oldu. 7 Haziran seçimlerinden sonra bana çok fazla Ä°smet Özel’e haksızlık yapmışız diyen çok kiÅŸi oldu. Bununla ilgili yazı yazdılar. 2011 yılında Ä°smet Özel’e çıldırmış diyenler ÅŸimdi onu kutsayan yazılar yazmaya baÅŸladılar.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.