Güncel
MHP bu süreçten nasıl çıkacak?
Görünen o ki MHP bu süreçten büyüyerek, güçlenerek, özeleştirilerle arınarak değil, kırıp-dökerek çıkacaktır. Muhalefet ne yazık ki “ortak imza toplama” dışında güçlü bir ortaklık görüntüsü veremedi. Genel Merkez ise yolun sonuna gelmiş, uzatmaları oynuyor.
MHP yönetimi milletin kendisine buyurduğu iktidara yürüme görevini defalarca ve istikrarlı bir beceriyle reddetti. Seçim yenilgilerinden ve siyasi başarısızlıklardan Genel Merkez dışında herkes payını fazlasıyla aldı. Haziran - Kasım 2015 arasındaki süreçte Genel Merkezin tavrı sonucunda göz göre göre yaşanan hezimet, milliyetçi-ülkücü camiada büyük sarsıntılara sebep oldu.
Bu insicamda bir baÅŸarısızlık karşısında iki tavır beklenir: SorumluluÄŸu kabullenir ve sizden daha iyi yapabileceklerini iddia edenlere yol açarsınız veya baÅŸarısızlığı “ihanet, operasyon, ele geçirilme” kavramlarıyla karartır ve kendinizden baÅŸka herkesi hainleÅŸtirirsiniz.
HainleÅŸtirme dili, Türk siyasetinin ortak sığınağıdır. BaÅŸarısızlıklar bu örtüyle sarmalanır. Ancak iyi niyetinizin kurbanı olursunuz ve her ÅŸeye karşın genlerinde Türk aydınlanma hamlesinin bir asırlık mirasını taşıyan MHP’den bu konuda da ufuk açıcı bir tavır beklersiniz. Olmadı.
Hiç yapılmayan başarısızlık tanımı
MHP’nin bugünkü yönetiminde “baÅŸarısızlığın tanımı” hiç yapılmamıştır. Bu nedenle baÅŸarısızlığın doÄŸurabileceÄŸi her türlü sonuç baÅŸtan reddedilir. Oysa Genel Merkez baÅŸarısızlık karşısında “topyekûn bir yenilenme hamlesini” tercih edebilir ve kendisinin de temsil edildiÄŸi yüksek katılımlı bir siyasi yarışın önünü açabilirdi. Yapmadılar. Kendi seçtikleri delegelerin hakemliÄŸinden çekindiler. Dahası, “80-40= baÅŸarı” formülü üretip “baraj altında kalmadık” kriteri ile meÅŸruluk arayışını tercih ettiler. Bu durumda “birlikte bir yenilenme” ÅŸansı da ortadan kalktı.
Geriye doÄŸal olarak “Genel Merkeze karşı muhalefet” seçeneÄŸini kullanmak isteyenlerle bu hakkı kullandırtmak istemeyenlerin mücadelesi kaldı. Adaylar ortaya çıktı, yakın zamana kadar Sayın Devlet Bahçeli ile mesai ortaklığı yapmış kiÅŸilerden. Ancak Sayın Bahçeli ile çalışırken “makbul” olan adayların “muhalefeti” seçmeleri ile birlikte “hain” olduklarını öğrendi kamuoyu. “Hainlik” ölçütü “olaÄŸanüstü kurultay” gibi demokratik bir talepti. Genel BaÅŸkan yardımcısı “MHP geleneklerinde olaÄŸanüstü kurultay yoktur” dedi. Oysa MHP Türk Siyasi tarihine 1969 yılında Adana’da gerçekleÅŸtirilen olaÄŸanüstü kongre ile girmiÅŸti.
Olağanüstü Kongre talebi karşısında Genel Merkezin konumu
Muhalifler, gerekli olanın çok üstünde imza ile Genel Merkezi olaÄŸanüstü kongreye çağırdılar. Bu genel merkezin “beklediÄŸi” bir durumdu. MHP yönetimi ise kongreyi toplamama yolunu seçti. Bu da kamuoyunun beklediÄŸi bir durumdu. Kendi delegelerin hakemliÄŸini tanımayan MHP yönetimi, kendi öz delegelerinin iradesinin tecelli hakkını mahkemelerin takdirine devretmeyi tercih etti… Arkasından tehdit cümleleri savurarak: “Ãœlkücü irade, siyasi geleneklerimize aykırı yöntemlerle onu zorlayanlara gereken dersi zamanı geldiÄŸinde verecektir." Burada sözü edilen “ülkücü irade” deÄŸil, Genel Merkez iradesidir ki bu iradenin bileÅŸiminde son yıllarda en az bulunan öge, ülkücülüktür.
Genel Merkez salimen bir tefekkür limanına çekilse kendisi adına kurulan cümlelerin ne denli sığ ve akla ziyan olduÄŸunu anlayacaktır. “Emr-i Hak vaki olana kadar genel baÅŸkanımız Sayın Bahçeli’dir!”, “Biz teÅŸkilatları kapatmadık, aynı gün yeniledik.”, “Biz kongrenin toplanmasına deÄŸil, olaÄŸanüstün genel kongrenin toplanmasına karşıyız…” Bu cümleleri kuranların kamuoyunda, milliyetçilerin, ülkücülerin nezdinde nasıl bir karşılığı olabilir? Bu cümleleri sahiplenen bir yönetim demokrasi, teÅŸkilat ve delege iradesine saygı adına ne söyleyebilir? Bu cümleleri kurabilen bir yönetimin siyasi bir seçenek iddiası taşıma ÅŸansı olabilir mi?
MHP’de muhalefetin görünümü
Öncelikle ÅŸunu belirtmek gerekir, MHP’de muhalefet ne yazık ki “ortak imza toplama” dışında güçlü bir ortaklık görüntüsü veremedi. Bu da muhaliflerin güçlü bir seçenek algısını inÅŸa etmelerini engelledi. DoÄŸal olarak tabanda büyük bir dalgalanma, coÅŸku oluÅŸmadı.
İkincisi, adı muhalefette geçen adaylardan hepsi bir dönem Sayın Bahçeli yönetiminde değişik görevlerde bulunmuş, kararlara katılmışlardır. Bu da eleştirilerinde kısıtlayıcı; iddialarında sınırlayıcı bir durum ortaya çıkarıyor. Sesleri yeterince gür çıkamıyor.
Üçüncüsü, yine aynı nedenden dolayı Sayın Bahçeli ve yönetimine yönelttikleri eleştirilerin meşruiyeti sorgulanıyor. Zira karar sürecinde itiraz etmeyenlerin süreç dışına itilmişken yaptıkları eleştiriler en azından bir tutarsızlığa denk geliyor. Bu nedenle muhalif aktörlerin Genel Merkeze yönelttikleri eleştirilerin hepsinden kendilerine de az çok hisse düşüyor.
Ama MHP’de muhalifler için en sorunlu alan yeni bir ÅŸeyler söyleyememeleri, yeni bir ufuk oluÅŸturamamaları. Burada kısır döngü baÅŸlıyor: yoksa muhalefet bir yenilenme ve atılım çabası deÄŸil de “görevlerin yeniden dağılımında kiÅŸisel beklenti arayışı” ile mi sınırlı? Genel Merkez tarafından küstürülenlerin Genel Merkezde var olma mücadelesi mi sadece? Bu türden sorular ÅŸu anda karşılıklarını net olarak bulamıyorsa, muhalifler için sorun önemli demektir.
Yolun sonu nereye varır?
Görünen o ki MHP bu süreçten büyüyerek, güçlenerek, özeleÅŸtirilerle arınarak deÄŸil, kırıp-dökerek çıkacaktır. Yeni dargınlıklar, ayrışmalar olacaktır. Bu MHP’nin yok olacağı anlamına gelmez elbette. MHP kendini yönetenlere raÄŸmen millet tarafından var edilen bir parti olarak mukadderatını dışsal etmenlere teslim etmiÅŸ bir ÅŸekilde yoluna devam edecektir: ne çıkarsa bahtına!
MHP Genel Merkezi ise yolun sonuna gelmiş, uzatmaları oynamaktadır. Uzatmaları da mümkün olduğunca uzatma çabasıdır şu an yaşananlar. Bu ne kadar sürer? En fazla bir sonraki seçime kadar, daha ötesi, bu haliyle yoktur. MHP camiasını biraz tanıyanlar bunu açıkça görebilir. Elbette uzatmaların süresi Genel Merkezin tutumu kadar, muhaliflerin çabalarına ve diğer siyasi aktörlerin tavırlarına da bağlı. Ama ne olursa olsun, sonuç değil, süre değişebilir ancak.
Muhalefetin varlığı ise sadece bir umuttur, mutlak bir baÅŸarı garantisi deÄŸil. Niçin mi? Her ÅŸeyden önce MHP’de muhaliflerin Genel Merkeze karşı seçenek olma iddiaları güçlü bir zemine oturmuÅŸ deÄŸildir. “Neyi farklı yapacaksınız?” sorusuna verilen cevaplar belli: “BaÅŸaramazsam bırakırım; kurulları çalıştırırım; teÅŸkilatları canlandırırım” türünden pratik ve kısa dönemli teminatlar dizgesi… Ortaya “ufuk” koyan bir söylem yok.
MHP’nin daha katılımcı, ÅŸeffaf, toplumun farklı kesimlerine dokunabilen bir örgütlenmeyi nasıl gerçekleÅŸtirebileceÄŸi bilinmiyor. Türkiye’nin orta gelirli ülke sarmalından kurtuluÅŸu, ekonominin yapısal dönüşümü ve üretim kabiliyetinin artırılışına yönelik söylemlere de rastlanmıyor. Yeni toplumsal örgütlenmeler ve taleplere iliÅŸkin düşünceler dile getirilmiyor. Bağımsızlık mücadelesi milliyetçiliÄŸinden yükseliÅŸ dönemi milliyetçiliÄŸine geçiÅŸin ipuçları yok konuÅŸmalarda. 1990 ve sonrası kuÅŸakların “ülke, millet, ülkü” adına neleri talep ettikleri, nasıl kimlik inÅŸa ettikleri ve ne tür aidiyetlere sahip olduklarına dair tartışmalar yapılmıyor. Elbette bunlar “MHP’nin deÄŸil, milliyetçilerin ve hatta herkesin” tartışması gereken meselelerdir aynı zamanda.
Bireysel gözlemlere dayalı olarak adaylar hakkında ne söylenebilir? Sayın Sinan Ogan teÅŸkilatlar, Sayın Meral AkÅŸener kamuoyu nezdinde karşılık buluyor. EÄŸer yarışa girerse Ãœmit ÖzdaÄŸ ise “entelektüel bir popülaritenin” ötesine geçecek durumda deÄŸil. Liderlikten çok, liderin has kadrosunda olması gereken birisi gibi duruyor. Sayın Koray Aydın “hemÅŸerilik” ölçeÄŸini aÅŸamıyor, dahası o zemini de hızla kaybediyor. Sayın AkÅŸener kısa dönemde MHP’ye birkaç puan katabilir. Uzun dönemde ise sadece MHP’nin ne yapacağı deÄŸil, milliyetçi camianın kendini yenileme ve mümkün olanı arama iradesinin tecellisi belirleyici olur. Burası da metafizik bir alana tekabül eder, rivayetler muhtelif…
Prof. Dr. Recai CoÅŸkun
Henüz yorum yapılmamış.