Ä°lçeye polislerin oluÅŸturdukları üç ayrı arama noktasından geçilerek girilebiliyor. Ä°nsanlar ‘ince' aramadan geçirildikten sonra araçsız olarak alınıyorlar. Ä°lçe giriÅŸinden itibaren genzi yakan is kokusu mahallelere girdikçe artıyor. YaÄŸmurun yıkadığı ama temizleyemediÄŸi sokaklar çamur içinde. Delik deÅŸik olmuÅŸ, mahremiyetini gizleyemeyecek ÅŸekilde ağır hasar görmüş evlerden rüzgârla birlikte perdeler sallanıyor. İçerisindeki giysiler, oyuncaklar, kitaplar ve yastıklar-yataklar cam duvarın arkasındaymış gibi tüm sokaktan rahatlıkla izlenebiliyor.

Çatışmaların yoÄŸun yaÅŸandığı yerlerden Cudi Mahallesi'ne gelenlerin çoÄŸu bir zamanlar evlerinin olduÄŸu yerlerin başında amaçsızca bekliyor. Biri, ‘tüm hayatım bunun altında' dedikten sonra yana çekilerek arkasındaki moloz yığınını gösteriyor. BaÅŸka biri evinden geriye kalan tek kolonu, sağından solundan fırlamış keskin demirlere aldırmadan okÅŸayarak aÄŸlıyor. Kalabalık olmasına karşın sessiz sokaklarda ağır ve kederli bir hava var. Küçük çocukların oyunlarına bile yürek burkan bir neÅŸesizlik hâkim.

‘Çadır'da yaÅŸamaya razıyım'

Yıkıntıların başında bekleyenlerden birisi de Mehmet Şirin Poşluk. 29 yaşındaki Poşluk tır şoförü. Yasak başladıktan sonra sığındıkları bodrumdaki hayata daha fazla dayanamayıp ailesiyle birlikte beyaz bayrak sallayarak çıkan Mehmet Şirin Poşluk'u, Nur Mahallesi'ndeki evine döndüğünde karşılayan çaresizlik olmuş.

“Yasak baÅŸladıktan sonra 45 gün evden çıkmadık. Un, yaÄŸ, ÅŸeker gibi erzak depolamıştık. Ne olacağını bilmiyorduk. Çatışmalar baÅŸlayınca elektrikler kesildi. Su depolarını patlattılar. Bahçede kuyumuz var, suyu oradan aldık. Zaten Dicle Nehri'ne yakınız. Bu bölge doksanlı yılları yaÅŸadığı için her evin altında mutlaka bir bodrum bulunur. Ä°ndik bodruma. Bir süre geçtikten sonra yiyeceÄŸimiz azaldı. Baktık olmayacak çıkmaya karar verdik. 34-40 kiÅŸi çıktık. Bir kuzu, bir de koyunumuz vardı, onları da alarak terk ettik Cizre'yi. Yakınlardaki bir köye akrabaların yanına gittik. Yasak kalktıktan sonra döndük. Evin içine karakol kurmuÅŸlar, yiyip içmiÅŸler çıkarken de kırıp dökerek taramışlar silahla. Dövüş horozum vardı iki tane, onları yemiÅŸler, çok gücüme gitti. Yenmez ki, eti kart olur. Olan oldu, bitti, tek talebim barış, huzur, normal bir hayat. 73 plakalı aracımla batı illerine gittiÄŸimde ‘teröristsin' diyorlar. Beni incitiyor, kardeÅŸiz, tüm ölümler kahrediyor, canlara yeter ki bir ÅŸey olmasın isterse Cizre yıkılsın, çadırda bile yaÅŸarız, yeter ki huzur ve normal bir hayatımız olsun.”

‘Kuru ekmek ve barış'

33 yaşındaki Sahip Turan şoförlük yapıyor. Çatışmalar başladığında sabaha kadar salavat getirerek patlamaları dinlediklerini söyleyen Turan, bu günden sonra biraz kuru ekmek ve barıştan başka bir şey istemediklerini belirtiyor.

“Akrabalarımızla 28 kiÅŸi, 40 güne kadar karanlık bodrumda kaldık. YiyeceÄŸimiz çok azdı. Un, yaÄŸ ve ÅŸekerimiz vardı. Önce çocukların karnını doyurup sonra kalanı azar azar tükettik. Bir günlük yiyecekle bir hafta idare ettik. Ama suyumuz bitince çıkmak zorunda kaldık. Cizre'ye baÄŸlı Bozanlı köyünde akrabalarımız vardı oraya sığındık. KomÅŸular süt, yoÄŸurt, pirinç getiriyorlardı. Onlar olmasa yapamazdık. Åžimdi dönüp geldik evimize. Duvarlara ırkçı yazılar yazmışlar. Küfür yazmışlar. Harabeye çevirmiÅŸler. Tufan gibi olmuÅŸ her yer. Babam öldüğünde el kadar çocuktum, fındığa, çapaya gittim batı illerine ve tüm birikimimle aldığım evim ÅŸimdi harabe. 92 yılında ÇaÄŸlayan köyümüzü yaktıkları için Cizre'ye göç etmiÅŸtik. Gelirken bir battaniyemizi alabilmiÅŸtik, ÅŸimdi o battaniyemiz bile yok. Bakıyorum Cizre'ye ve diyorum ki, keÅŸke tüm Cizre yerle bir olsaydı da canlara bir ÅŸey olmasaydı. Vallahi kuru ekmek ve çadıra razıyız, yeter ki kimse ölmesin, ne bizim ne onların canı yanmasın. Hepimiz kardeÅŸiz, çatışma savaÅŸ istemiyoruz.”

‘Antep'e gittik'

Yasak başladığı zaman ailesiyle Gaziantep'e giden 25 yaşındaki Hasan Manaz döndüğünde evini yerinde bulamayanlardan. Ağabeyinin yanında kalan Manaz ve ailesine en çok yardım, zamanında Cizre'den Gaziantep'e gitmiş Cizreli işadamlarından gelmiş.

“Gaziantep'te Cizreli iÅŸadamları göç edenlere çok yardım ettiler. Onlar olmasa dayanamazdık. Dernek ve iÅŸ örgütleri sahip çıktılar. Dönüp baktık ki evimiz yok, duvarlar yere inmiÅŸ içerisinde çıkan yangın küle çevirmiÅŸ. Birkaç parça öteberi kalmış mı anlamaya çalışıyoruz. Burada artık oturulmaz, kiralık bir ev bakıyoruz ama kiralar uçmuÅŸ. Bulsak bile bomboÅŸ eve gideceÄŸiz, bir yatak, bir kilim bile kalmamış. Sebep olanlar Allah'indan bulsun."

‘Cehennem gibiydi'

Yasak baÅŸladıktan sonra ilçeyi terk etmeyenler de var. Ata Kurum çatışmaların baÅŸladığı mahallesinden çıkarak Åžah mahallesinde bir arkadaşının boÅŸ olan evine taşınmış. Çatışmaları yaÅŸadıklarını anlatan Kurum, ‘cehennem gibiydi' diyor.

“Yasaktan sonra 20 gün mahallede kaldık. Pek bir ÅŸey yoktu ama patlama sesleri gittikçe yaklaşıyordu. Huzursuz olduk. Kalkıp Åžah Mahallesi'ne taşındık. Düşünün ki gecede elli kez zelzele yaşıyorsunuz. Her patlamada evimiz sallanıyor, yerimizden fırlıyorduk. Kısa sürede yiyeceÄŸimiz tükendi. Ä°ki market vardı, günde bir saat açabiliyorlardı. SaÄŸ olsunlar, Cizreli iÅŸadamları marketlerin hesabına para yatırıyorlar onlar da fiÅŸ karşılığı bize gıda veriyorlardı. Sonra market de kapandı. Umudumuz barış ve huzurdur, huzurdan daha güzeli var mı?”

‘Hiçbir ÅŸeyimiz kalmadı'

Makbule Oluğ, oğlu, gelini ve torunlarıyla yaşadığı evin yıkıntıları arasına oturmuş, eşyaları didikliyor. Kurtaracak bir şey bulma umuduyla sağı solu eşeleyip bir süre sonra çaresizce ilk kalktığı yerine oturuyor. Sonra her şey yeniden başlıyor.

“Hiçbir ÅŸey kalmadı, hiçbir ÅŸey yok. Televizyonum, çamaşır makinem, buzdolabım gitmiÅŸ. OÄŸlumun sermayesi olan elli bin lira para kasadaydı, evi terk ederken aceleyle çıktık, oÄŸlum Irak'taydı. Geldik, o da yok. Yan bina diÄŸer oÄŸlumun evi, o da yıkılmış. Åžimdi gidecek ne yerimiz ne yurdumuz kaldı, yer bulsak iki parça eÅŸya koyamayacağız. YediÄŸimiz önümüzde yemediÄŸimiz arkamızdaydı, ÅŸimdi iki ekmek alacak gücümüz kalmadı. Tofan (Tufan) deÄŸdi bize, tofan.”

Cizre sokaklarında yıkılan evlerinin yanından ayrılamayan yıkılmış insanların anlattıkları birbirinin benzeri dramatik hikâyelerden oluşuyor. Çoğu zorunlu misafirlikten yeni döndü. Kimi ilçeyi tümden terk etmeyi düşünüyor, kimi de devletin zarar tespitinden sonra yapacağı yardımla yeniden yeni bir yaşam kurmak istiyor. Ve bir daha tufan olsun istemiyorlar.