Güncel
Çelik: Sesimizi yükseltmeyecek miyiz?
AK Parti'li eski Kültür ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, "İslam toplumlarının başındaki monarklar, monarşiyi islâmın bir parçası gibi takdim ediyorsa, hâlâ hanedan aileler insanlara köle muamelesi yapıyorsa sesimizi yükseltmeyecek miyiz?" diye sordu.
KiÅŸisel internet sayfasında haftalık yazılar yayınlayan AK Parti'li eski Kültür ve Milli EÄŸitim Bakanı Hüseyin Çelik, “Dış Güçler ve Onların Yerli Ä°ÅŸbirlikçileri” baÅŸlıklı son yazısında önemli konulara deÄŸindi.
Yazısında siyasetçilerin olumlu geliÅŸmeleri sahiplenip, olumsuz geliÅŸmleri baÅŸkalarına mal ederek sorumluluktan kurtulamayacağının üzerinde Çelik, "Ãœlkemizde ekonomik kalkınma, birçok alanda geliÅŸme ve bir baÅŸarı sözkonusu olunca bunu biz yapmış, biz baÅŸarmış oluyoruz. Ancak ayağımız kaymaya baÅŸladı mı, iÅŸler ters gitmeye baÅŸladı mı, gelsin “dış güçler ve onların yerli iÅŸbirlikçileri“, gelsin “üst akıl“, gelsin “faiz lobisi” gelsin "yabancı istihbarat servisleri” Vesselam. Muz kabuÄŸuna basıp düşsek, bunu ya Amerkalılar ya da Ä°ngilizler yapmıştır! Gökten başımıza meteor taşı düşse,“dış güçler bunu kasıtlı düşürmüştür” diyoruz." deÄŸerlendirmesinde bulundu.
Çelik, yazısında şunları kaydetti:
"Üçüncü dünya ülkelerinin kronik bir hastalığı vardır: Başlarına bir felaket, bir musibet geldiği zaman veya bir başarısızlık, bir olumsuzluk yaşadıkları zaman çoğunlukla sebebi kendi dışlarındaki unsurlara havale ederek kendilerini sorumluluktan kurtarmayı tercih ederler.
Hani öğrencilik yıllarımızdan hatırlarız, sınavdan iyi not aldığımız zaman biz almış olurduk; ama not kötü ise onu öğretmen verirdi.
Türkiye, çok zor bir coğrafyada yer almaktadır. Tarih boyunca bu topraklar, bir çok yıkılış ve yükselişe; birçok hesaplaşma ve kapışmaya sahne olmuştur. Bundan sonra da olmaya devam edecektir. Filin dişi çok kıymetli olduğu için fili öldürüyorlar. İstiridyenin karnını, içinde inci barındırdığı için deşiyorlar. Bülbülün sesi çok güzel olduğu için onu kafese kapatıyorlar. Değerli ve güzel şeylerin elbette çok talibi ve düşmanı vardır.
Gelgelelim sahip olduğu değerli ve güzel şeyleri, olması gerektiği gibi muhafaza etmediği için kaybedenlerin suçu başka yerlerde aramalarına.
MahÅŸer günü, iÅŸlediÄŸi günahlardan dolayı hesaba çekilen bir kul, Allah’a ” Ya Rabbi, ne yapayım, sen ÅŸeytanı yarattın, başımıza musallat ettin, o dürttü, ben de bu günahı iÅŸledim.” derse, sorumluluktan kurtulabilir mi? Åžeytanın vazifesi ÅŸeytanlık yapmaktır. Ä°nsanların görevi ise ona uymamaktır. Ä°ÅŸlediÄŸi günahtan dolayı Allah’ı veya ÅŸeytanı sorumlu tutup kendisini masumlaÅŸtırmaya çalışana akıllı denir mi? Öğretmene, “bana çok bilinmeyenli denklemler yerine çarpım tablosunu sorsaydın, ben baÅŸarılı olurdum.” diyen öğrencinin itirazı ne kadar anlamsızsa; bu dünyadaki imtihanın zor sorularından biri olan ÅŸeytanı hatalarının mazereti olarak sunana da akıllı denmez. Sabah akÅŸam ÅŸeytana lanet okuyup sonrasında onun gösterdiÄŸi yoldan gidenler ise sadece kendilerini kandırıyorlar.
Hijyenik şartlar sağlamadığı için hasta olan kimsenin mikroplara küfretmesi, hakaretler yağdırmasının pratikte bir faydası yoktur.
Sürüsüne köpek katmayan, yardımcı çoban almayan, yanına silah almayan, hayvanlarına göz kulak olmayan bir çoban, koyunlarını ” saldım çayıra, Mevlam kayıra” mantığıyla kendi haline bırakırsa o sürüye kurt dalar. Kurtlar sürüyü telef ettikten sonra çobanın avazı çıktığı kadar “kahrolsun kurtlar” diye bağırması, kendi suçluluÄŸunu tescil ettirmekten baÅŸka bir iÅŸe yaramaz. Åžeytan ÅŸeytanlığını, mikrop mikropluÄŸunu, kurt kurtluÄŸunun gereÄŸini yapacaktır. Adam olanlar da adamlığının gereÄŸini yapacaktır.
Unutmayalım ki, aşıları yapılmış, bağışıklık sistemi güçlü olan sağlam bir vücuda mikroplar giremez. Girse bile tahribat yapamaz.
Dış güçler var mıdır? Elbette vardır. Onlarla içerden iÅŸbirliÄŸi yapanlar var mıdır? Elbette vardır. Oldum olası hakim güçlerin Türkiye için uyguladığı politikanın “uzadıkça budanan, kurudukça sulanan” bir politika olduÄŸunu biliyor muyuz? Evet biliyoruz. O zaman bile bile aynı hatalara düşüyorsak suçu dışarıda mı kendimizde mi arayacağız.
Kendilerini yeryüzünün efendileri kabul eden güçlüler grubunun, Üçüncü dünyaya yaptıkları tabii ki ciltlere sığmaz. Üçüncü Dünya tabirinin bir anlamda isim babası olan Sartre‘nin, Fanon‘un Yeryüzünün Lanetlileri isimli eserini “Bu zencinin yazdığı sadece bir kitap deÄŸil, medeniyetimizin kalbine bıraktığı saat ayarlı bir bombadır.” ÅŸeklinde nitelendirmesinin izahı budur.
Yıllardır, üçüncü dünya ülkesi olmaktan çıkmak ve böyle anılmamak için çaba sarfediyoruz. Ak Parti iktidarının “yozlaÅŸmadan dünya ile uzlaÅŸmak “gayreti, yönlendirilen ve yönetilen bir ülke deÄŸil, yöneten ve yönlendiren iradenin bir parçası olma çabası, Türkiye’yi dünyaya, dünyayı ise Türkiye’ye taşıma vizyonu şüphesiz ki, takdire ÅŸayandır. Ancak üzülerek müşahade ediyoruz ki son yıllarda, daha önce kurtulmaya çalıştığımız, komplocu üçüncü dünya hastalığı bizde yine nüksetmeye baÅŸlamış.
Ãœlkemizde ekonomik kalkınma, birçok alanda geliÅŸme ve bir baÅŸarı sözkonusu olunca bunu biz yapmış, biz baÅŸarmış oluyoruz. Ancak ayağımız kaymaya baÅŸladı mı, iÅŸler ters gitmeye baÅŸladı mı, gelsin “dış güçler ve onların yerli iÅŸbirlikçileri“, gelsin “üst akıl“, gelsin “faiz lobisi” gelsin ” yabancı istihbarat servisleri” Vesselam. Muz kabuÄŸuna basıp düşsek, bunu ya Amerkalılar ya da Ä°ngilizler yapmıştır! Gökten başımıza meteor taşı düşse, “dış güçler bunu kasıtlı düşürmüştür” diyoruz.
Kendisine emanet edilen malı çaldıran bekçi, sadece hırsızı suçlayıp kendisini teselli ederse bunun dilde karşılığı nedir? Burada hırsızı temize çıkarmak için bir çaba içinde elbette değiliz. Peki bir yandan hırsıza lanet okuyup, onu bulup cezalandırma gayreti içinde bulunurken bir yandan da sorumluluk sahibi olan bekçiyi cezalandırmak gerekmez mi?
Peygamberimiz(S.A.V), “Ne zulmediniz, ne de kendinize zulmettiriniz” diye buyurmaktadır. Yaklaşık iki milyarlık Ä°slâm alemi, asırlardır kendisinin sömürülmesine rıza gösteriyorsa, Ä°slam ülkeleri kendi halklarına ait olan serveti baÅŸkasına kaptırıyorsa suçluyu nerede arayacağız. Ä°slam aleminin bir kısmı ultra lüks ve sefahat içinde yaÅŸayıp, acından ölen fakir Müslümanların feryadını bile duymuyorsa kusuru kimde arayacağız. Müslüman nüfusun ezici çoÄŸunluÄŸu hâlâ diktacı rejimler tarafından idare ediliyorsa hiç mi özeleÅŸtiri yapmayacağız. Ä°slam toplumlarının başındaki monarklar, monarÅŸiyi islâmın bir parçası gibi takdim ediyorsa, hâlâ hanedan aileler insanlara köle muamelesi yapıyorsa sesimizi yükseltmeyecek miyiz?
Bu konu ile ilgili olarak Kur’an-ı Kerim insanlığa çok net ders veriyor. ”Başınıza her ne musibet gelirse kendi yaptıklarınız yüzündendir, O yine de kusurlarınızın çoÄŸunu affeder.” (Şûra 30)
Dış güçler ve onların yerli iÅŸbirlikçilerine lanet okumaya devam edelim ama; onlara, istedikleri gibi at oynatma imkan ve fırsatını veren, ülkede onlar için müsait iklim ve ortam saÄŸlayan ” iç güçler ve onların yerli iÅŸbirlikçileri“ni de gözden kaçırmayalım. Yani biraz kendimizle yüzleÅŸelim." (Hürseda Haber)
Henüz yorum yapılmamış.