Sosyal Medya

Güncel

Bin yıl sürecek denilen 28 Şubat'ı milli irade bitirdi

Milletin seçtiği Erbakan'ın öğrencileri, kendisini ölüm yıldönümünde anarken, 28 Şubat karanlığının bitişini kutluyor.



Bir neslin üzerinden silindir gibi geçen, her askeri darbe sonrasında olduğu gibi, ardında milli-manevi değerlerden habersiz, ne İslamı ve Müslümanlığı savunabilecek ne de onu yaşayabilecek bir nesil ortaya çıkartan 28 Şubat darbesinin yıldönümü.

Her sene Åžubat ayını, Türkiye'nin siyasi tarihinde kara bir leke olarak kalan "post modern darbe"nin yıldönümüyle bitirirken, neler olup bittiÄŸini hatırlamayan yeni nesil soruyor: 28 Åžubat süreci nedir? Neden baÅŸladı? Nasıl bitirildi?

28 ÅžUBAT SÃœRECÄ°

28 Åžubat süreci, Necmettin Erbakan'ın baÅŸbakan, Tansu Çiller'in dışiÅŸleri bakanı olduÄŸu 28 Åžubat 1997'de olaÄŸanüstü toplanan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla baÅŸlayan ve irticaya karşı baÅŸlatıldığı iddia edilen, ordu ve bürokrasi merkezli süreçti.

Türkiye siyasi tarihine geçen kararlar ve bu kararların uygulanması sırasında Türkiye'de siyasi, idari, hukuki ve toplumsal alanlarda yaşanan değişimlere neden olan bir süreçte yaşananlar, post-modern darbe olarak da adlandırılmıştır.

NASIL VE KÄ°ME KARÅžI?

Bu dönem, başta muhafazakar kesime karşı başörtüsü yasağı gibi ayrımcı uygulamalara ve insan hakları ihlallerine sahne olmuş, başörtülü öğrenciler okullardan atılmış, ikna odaları kurulup başlarını açmaları için zorlanmış ve çok sayıda kamu personeli işinden atılmıştır.

(Necmettin Erbakan ve kurmayları, mahkeme salonunda namaz kılarken)

Bin yıl sürecek denilen 28 Şubat'ı milli irade bitirdi

"Ä°rticayla mücadele eylem planı" ile anılan bu süreçte verilen kararların ve yaptırımların uygulanıp uygulanmadığı denetlemek için Çevik Bir öncülüğünde Batı Çalışma Grubu kurulmuÅŸ, 28 Åžubat sürecinin yargılamaları ilk kez Ergenekon davaları ile baÅŸlamıştır.

 

28 ÅžUBAT'TA ALINAN KARARLAR

28 Åžubat'ta yapılan MGK toplantısı 9 saat sürdü. MGK laikliÄŸin Türkiye'de demokrasi ve hukukun teminatı olduÄŸunu vurguladı. 28 Åžubat 1997'deki MGK kararları hükümete bildirildi. Kararda, "laiklik için yasalar uygulanmalı, tarikatlara baÄŸlı okullar denetlenmeli ve MEB'e devredilmeli, 8 yıllık kesintisiz eÄŸitime geçilmeli, Kuran kursları denetlenmeli, Tevhidi Tedrisat uygulanmalı, tarikatlar kapatılmalı, irtica nedeniyle ordudan atılanları savunan ve orduyu din düşmanıymış gibi gösteren medya kontrol altına alınmalı, kıyafet kanununa riayet edilmeli, kurban derileri derneklere verilmemeli, Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalı" deniyordu.

 

28 ÅžUBAT KARARLARI SONRASI YAÅžANANLAR

4 Mart'ta dönemin Türkiye BaÅŸbakanı Erbakan, MGK kararları yumuÅŸatılmazsa imzalamayacağını söyledi ve daha sonra da imzalamadı. 21 Mayıs'ta Yargıtay BaÅŸsavcısı Vural SavaÅŸ, "Ãœlkeyi iç savaÅŸa sürüklediÄŸi" suçlamasıyla, RP'nin kapatılması için dava açtı. 3 Haziran'da Susurluk Davası 7 ay aradan sonra DGM'de baÅŸladı. 7 Haziran'da Genelkurmay, irticai faaliyetleri desteklediÄŸini iddia ettiÄŸi firmalara ambargo koydu.

 

ASKERDEN MAHKEMELERE "Ä°RTÄ°CA BRÄ°FÄ°NGÄ°"

10 Haziran'da Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay başkan ve üyeleri Genelkurmay Başkanlığı'na çağrılarak kendilerine irtica konusunda brifing verildi. 18 Haziran'da Necmettin Erbakan başbakanlıktan istifa etti. İstifasının nedeninin başbakanlığı Tansu Çiller'e devretmek olduğunu belirtti.

Ertesi gün 19 Haziran'da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini o sırada arkasında TBMM çoğunluğu olan DYP lideri Tansu Çiller'e vermeyip, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a verdi.

30 Haziran'da Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit ve Hüsamettin Cindoruk'la birlikte ANASOL-D Hükümeti'ni kurdu.

MECLİS'TE KAVAKÇI'YA AĞIR SÖZLER

Fazilet Partisi 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan seçimlerde 111 milletvekili çıkarmış ve meclisteki yerini almış, Ä°stanbul'dan milletvekili seçilen Merve Kavakçı 28 Åžubat sürecinin ve başörtüsü yasağının devam ettiÄŸi o günlerde başörtüsü nedeniyle daha seçildiÄŸi ilk günden itibaren Türkiye kamuoyunda yer bulmuÅŸ, dönemin meclisin en yaÅŸlı üyesi TBMM geçici baÅŸkanı Ali Rıza SeptioÄŸlu ise Atatürk'ün Åžapka Ä°nkılâbı'nı iÅŸaret ederek ve Kavakçı'nın başörtüsüyle meclise genel kuruluna giremeyeceÄŸini ve yemin edemeyeceÄŸini söylemiÅŸtir.

Daha sonra 2 Mayıs 1999 tarihinde Yüksek Seçim Kurulu'ndan mazbatasını aldıktan sonra meclisin açılış oturumuna katılmak için Merve Kavakçı, Nazlı Ilıcak'la beraber TBMM Genel Kurul Salonu'na gelmiş ancak başörtüsüyle meclis genel kuruluna girmesi üzerine Demokratik Sol Parti (DSP) milletvekilleri sıralara vurarak ve yuhalayarak Kavakçı'yı protesto etmişler, bu sırada DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit meclis kürsüsüne gelerek şu sözleri sarf etmiştir:

"Burası hiç kimsenin özel yaşam mekanı değildir. Burası devletin en yüce kurumudur. Burada görev yapanlar devletin kurallarına uymak zorundadırlar. Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz!"

Ecevit'ten Kavakçı'ya: Bu Hanıma Haddini Bildiriniz

28 ÅžUBAT'TA FETHULLAH GÃœLEN'Ä°N DURUÅžU

28 Şubat sürecinde dikkat çeken isimlerden Fethullah Gülen olmuş, 11 Ocak 1997'de Necmettin Erbakan Ramazan nedeniyle 51 tarikat ve cemaat liderini Başbakanlık Konutu'na iftara çağırmış, Fethullah Gülen de çağrılanlar arasında olmuş ancak iftar yemeğine katılmamış, olay kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olmuştur.

29 Mart 1997'de Samanyolu TV'de katıldığı bir televizyon programında Türk Silahlı Kuvvetleri'ni siyasete müdahale etmek ve muhtıra vermekle eleÅŸtirenlere karşı "Asker demokratik yollarla sorunların çözümünü istedi" demiÅŸ, 28 Åžubat sonrasında Necmettin Erbakan'ı eleÅŸtirenler arasında yer almış ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin müdahalesini demokratik bulduÄŸunu söylemiÅŸtir. Yine 16 Nisan 1997'de Kanal D'den Yalçın DoÄŸan'a verdiÄŸi röportajında da askerin tutumunu destekleyerek şöyle demiÅŸtir:

"Askerlerimiz bir yönüyle yaptıkları bazı şeylerden ötürü bazı çevrelerce, belki antidemokratik davranıyor sayılabilirler. Ama onlar konumlarının gereğini anayasanın kendilerine verdiği şeyleri yerine getiriyorlar. Hatta dahası, ben zannediyorum, onlar, bazı sivil kesimlerden daha demokrat. Herhalde onların temsil ettikleri kuvvet şu partiler arasında birbirini istemeyen insanların elinde olsa bir gece hızlı bir baskınla gelirler hasımlarını bertaraf ederler onun yerine otururlar. Kuvvet ellerinde olduğu halde çok mantıki davranıyorlar. Çok muhakemeli davranıyorlar. Epey zamandan beri. His öne çıkmıyor burada ve kuvvet, güç gösterisi şeklinde öne çıkmıyor. Bana demokraside daha dengeli geliyorlar, o açıdan."

DEMİREL: ÇIKIN SOKAKLARA, YIKIN BU HÜKÜMETİ

28 Åžubat'ın en dikkat çeken isimlerinden biriside dönemin Türkiye CumhurbaÅŸkanı Süleyman Demirel olmuÅŸtur. Süreç içerisinde "irtica" ile mücadelesi için silahlı kuvvetleri desteklemiÅŸ, Refahyol hükümetinin uygulamalarını eleÅŸtirmiÅŸ ve Türkiye'de askerî müdahalelerin ağır sonuçları olduÄŸunu söyleyerek bir topluluk konuÅŸmasında "Çıkın sokaklara, yıkın bu hükümeti" demiÅŸtir.

Demirel, 2006 yılında Habertürk'te Melih Meriç'in sunduğu bir televizyon programında başörtüsü yasağıyla ilgili olarak şöyle konuşmuştur:

"Orası üniversite, oranın kuralları var. Danıştay, Anayasa Mahkemesi karar vermiş. İlle başı bağlı okumak istiyorsan, başı bağlı olarak okunabilen yerler var, oraya git. Arabistan'da falan öyle yerler vardır, oraya gidin, orada okuyun! Türkiye lalikten vazgeçemez. Herkes aklını başına toplasın. Bu ülkenin halkı yüzde 99'u Müslüman diye, Müslümanlığı istismar ederek, bu milleti arkamıza düşürürüz diye düşünen varsa aldanıyor. Hem de çok aldanmaktadır. Cumhuriyet 5'inci neslini yetiştirmiştir ve bu nesil cumhuriyete sahip çıkmaktadır. Türban özgürlük falan değildir. Bu gericiliktir."

"28 ŞUBAT DARBE DEĞİL, YANLIŞ DA DEĞİL"

2013 yılında, MGK'da alınan 28 Åžubat kararlarının 1997 yılından 2009 yılına kadar da uygulandığını söylemiÅŸ, 28 Åžubat'ın darbe ve yanlış olmadığını savunmuÅŸ, Erbakan hükumetinin istifası sonrası hükümeti kurma görevini Tansu Çiller'e deÄŸil Mesut Yılmaz'a vermesine yönelik eleÅŸtirilere karşı "Takdir CumhurbaÅŸkanı'nın diyor Anayasa. Yani benim takdirim." demiÅŸtir.

"BÄ°N YIL SÃœRECEK" DÄ°YENLERE MÄ°LLÄ° Ä°RADE TOKADI

2012 yılında ise TBMM, darbeleri araştırma komisyonu kurmuş ve 28 Şubat başta olmak üzere askeri darbeleri araştırmaya başlamıştır.

Bu sürecin yargılanması ise 28 Şubat'ta etkin rol oynayanların tutuklu yargılanması ile başlamıştır. 2 Ekim 2012 tarihinde Dönemin Başbakan Yardımcısı ve DYP Genel Başkanı Tansu Çiller 'mağdur' sıfatıyla ifade vermiştir.

Dönemin 54. Türkiye Hükûmeti'ni "cebren devirmeye, düşürmeye iÅŸtirak"la suçlanan aralarında dönemin genelkurmay baÅŸkanı Ä°smail Hakkı Karadayı, dönemim YÖK baÅŸkanı Kemal Gürüz, dönemin orgeneralleri Çevik Bir ve Çetin DoÄŸan'ın da olduÄŸu 103 sanık hakkında açılan dava Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmektedir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.