Sosyal Medya

Genel

Bardakoğlu: Kur'ân'ı anlamada nerede hata ettik?

Eski Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu İslâm dünyasının tek Allah’a ve Peygamber’e inandığını ancak bugünkü haliyle Müslümanlar ile Kur'an-ı Kerim ve Hz. Muhammed'in sünneti arasında ciddi bir örtüşme görmediklerini söyledi. Bardakoğlu, bir yerde bir şeyler yanlış yapılmış olabileceği düşüncesiyle Kur'an-ı daha iyi anlamak için Kur'an Araştırmaları Merkezi'ni kurduklarını anlattı.



2003-2010 yılları arasında Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı yapan Ali BardakoÄŸlu, 2013 yılında kurulan Kur'an-ı Kerim AraÅŸtırmaları Merkezi'nin (KURAMER) müdürlüğü görevinde bulunuyor. Kur'an-ı Kerim'i daha geniÅŸ bir çerçeve ile anlamak amacıyla kurulan KURAMER'de yapılan çalışmalar yakında okuyucuyla buluÅŸacak. BardakoÄŸlu, Ä°slâm dünyasında yaÅŸanan sıkıntıların en büyük nedeninin Kur'an-ı Kerim'i iyi anlamamak ve uygulamamak olduÄŸunu belirtiyor. Bu nedenle Müslümanların baÅŸkalarını suçlamak yerine önce kendilerini eleÅŸtirmeleri gerektiÄŸini söylüyor. Son dönemde Ä°slâm ulemâsını ciddi bir sorun olarak gördüğünü belirten BardakoÄŸlu, bu ulemânın Kur'an-ı Kerim'in mesajını 21. yüzyıla nasıl taşımak, dindarlığı nasıl inÅŸa etmek gerektiÄŸini konularında kafa yorması gerektiÄŸini belirtiyor. Ali BardakoÄŸlu ile Ä°slâm dünyası ve Türkiye’deki sorunları, Kur'an-ı Kerim'i anlama çabalarını, KURAMER'deki çalışmaları konuÅŸtuk.

Kur’an AraÅŸtırmaları Merkezi Türkiye’de ilk defa sanıyorum. Nedir amacınız?

1,5 milyarlık bir Ä°slâm dünyası var ve Ä°slâm dünyası tek Allah’a, Hz. Peygamber’e, ahirete inanıyor, Kur’an-ı Kerim’i kutsal kitabı biliyor. Ancak bugünkü haliyle Müslümanlar ile Yüce Kitabımız ve Efendimiz’in sünneti arasında ciddi bir örtüşme görmüyoruz. Bir yerde bir ârıza var, bir yerde bir ÅŸeyler yanlış yapılıyor oluyor olmalı. Su bu kadar bulanık kapımızın önüne gelmemeliydi. Bu su nerede kirlendi? Onun için biz bir grup, bu iÅŸin gönüllüsü, bu iÅŸin sızısını yüreÄŸinde hisseden akademisyen, gönül insanı, iÅŸadamıyla Kur’an-ı Kerim AraÅŸtırmaları Merkezi'ni kurduk. Yüce Kitabımızı biraz daha derinden anlamaya ve anladıklarımızı toplumla paylaÅŸmaya çalışalım dedik.

"Kur’an-ı Kerim’in bu evrensel mesajı ile günümüz insanını buluÅŸturalım istedik"

Nasıl bir çalışma yapıyorsunuz?

Vahiy, dinler tarihi, nüzul ortamı, siret, Mushaf tarihi ve sünnet çalışma alanlarımız arasında...  Tabii, tek hakikatçı, her ÅŸeyi ben bilirim, hiç kimse ÅŸimdiye kadar bunları anlamadı, ilk defa biz anlıyoruz gibi bir iddiayla yola çıkmadık. 14 asırlık zengin bir mirasımız var, Kur’an-ı Kerim’in, Peygamber Efendimizin sünnetini, Ä°slâm’ın tarihini bir de biz anlayalım hatta biraz daha geriden baÅŸlayalım dedik. Ä°nsanlığın ortak tecrübesi nedir, bu tecrübe içerisinde Kur’an'ın mesajı neye tekâbül ediyor? Allah’ın iki kitabı var: Biri kâinat kitabı, yani yerleri gökleri önümüze serdiÄŸi kâinat. Bir de kelâmının insana ve dünyaya indirilmiÅŸ hali olan Kur’an-ı Kerim. Kur’an’ın getirdiÄŸi vahiy ile Allah’ın diÄŸer kitabı olan kâinat kitabı arasındaki uyum nedir? Ä°kisi arasında çeliÅŸki olamaz çünkü hepsinin kaynağı kâinatın yüce yaratıcısıdır. Böyle bir düşünceyle Kur’an-ı Kerim’in bu evrensel mesajı ile günümüz insanını buluÅŸturalım istedik.

Mesela günümüzde Batılıların Ä°slâmofobya’da kullandıkları ve sürekli gündeme taşıdıkları belli ayetler, Hz. Muhammed’e ait belli örnekler var. Bu ayetler Kur’an’da yok diyemeyiz. O ayetler Kur’an’da var. Öyleyse Batılıların istismar ettiÄŸi, Ä°slâmofobiya için malzeme olarak kullandığı, Ä°slâm’ı ÅŸiddet, uzlaÅŸmazlık, kavga, öfke dini olarak tanıtmada öne çıkardığı ayetleri doÄŸru anlamaya çalışmamız lazım.

Ne zaman başladı çalışmalar? Kaç kişilik bir ekiple çalışıyorsunuz?

2013’te 90 civarında hocamızla birlikte altı büyük projeyi baÅŸlattık. Bunlar devam ediyor. 2016 yılı inÅŸallah bunların ürün vereceÄŸi bir yıl olacak. Yazıların büyük bir kısmı geldi.

Ne göreceğiz bu çalışmaların sonucunda?

10 - 12 ciltlik, Kur’an’ı saÄŸlıklı doÄŸru anlamanın olmazsa olmaz ön bilgilerini topluma sunmak istiyoruz. Kur’an’ı anlamanın zihnî bilgi veri tabanları olacak bunlar. Ayrıca kavramlarla ilgili kitap çalışmalarımız var. Gayb, mucize, yaradılış gibi...

Kur'an-ı Kerim'i bazı insanlar gökten tek seferde bir metin olarak indi diye algılıyor. Bu nedir, neden geldi, nasıl geldi? İlahi kelâm nedir, ilâhi kelâma insan nasıl ulaşır, nasıl anlar? Bizim anlama dünyamıza bu kelâm nasıl geldi, gelirken neleri getirdi, neleri öne çıkardı, peygamberlerin misyonu nelerdir? Bütün bunların bir felsefi, kelâmi bir incelemesi gerekiyor. Ayrıca dinler tarihi çalışmaları çok önemli. Çünkü İslâm dini sadece ve sadece son din. Son ve tamamlayıcı din. Bunların öncesindeki semâvi dinlerle, sami dinleriyle, kültürleriyle Kur'an-ı Kerim'in irtibatının görülmesi gerekiyor. Aralarında ortak noktaların olması gayet tabii bir durum, çünkü orijinal haliyle hepsinin temeli ilahi vahiy.

Tefsir ötesi bir çalışma yapıyorsunuz yani...

Evet, Kur’an-ı Kerim’in  nüzul ortamını ve onun Arap kültürü ile Arap tarihi içindeki yerini anlamak önemli. Çünkü Kur’an-ı Kerim ayetlerini okuduÄŸunuz vakit, o günkü Arap dünyasının, Hicaz Araplarının günlük hayatını, aile hayatını, kibrini, gururunu, faziletlerini, erdemlerini bir çok ÅŸeyi görüyorsunuz. Bu kültürü bilmeden, Kur’an’ın neden böyle hitap ettiÄŸini, neden bazı ÅŸeyleri öne çıkardığını, neden bazı metaforları kullandığını anlamamız zorlaşıyor. Dolayısıyla yaptığımız çalışma bir tefsir çalışması deÄŸil. Tefsir ötesi bir çalışma. Kur’an’ı saÄŸlıklı, doÄŸru, soÄŸukkanlı anlamak için olmazsa olmaz bilgilere iliÅŸkin geniÅŸ kapsamlı bir çalışma. Hz. Peygamber (a.s)’in hayatını anlamadan yaÅŸadığı 23 yıllık peygamberlik serüvenini bilmeden Kur’an ayetleri konuÅŸulmaz diye düşünüyorum. Kur’an-ı Kerim’in yaklaşık üçte biri, o günkü yaÅŸanan olaylarla birebir iliÅŸkilidir ve onların bir bakıma canlı belgeleridir.

"İslami ilimlerin içine tarih, sosyoloji ve antropoloji girmek zorunda"

Bütün bu konuları araştıracak uzman kadro var mı?

Türkiye’de Arap dili fonetik uzmanımız, imlâ uzmanımız, harf uzmanımız yok, yazı tarihi uzmanımız yok. Mushaf Tarihi uzmanımız çok az. Bizim Mushaf Tarihi çalışmamız var. Yani Kur’an-ı Kerim’in yazılım tarihi. Biliyorsunuz Kur’an bize yazılı olarak gelmedi. Mushaf Tarihi’ne dair bir çalışma ekibi kurduk. Dünyadan bu konuda uzmanlar geliyor bize sunum yapıyorlar.

Bazı alanlarda uzman sıkıntısı çekiyoruz. 90-100 tane Ä°lahiyat Fakültesi kurmak deÄŸil; önemli olan, bu fakültelerin akademik bir programa göre çalışması ve hedeflerinin olması gerekir. Gönül ister ki bu alanlarda belli fakülteler, belli enstitüler kurulsun, belli araÅŸtırmalar yapılsın belli uzmanlar yetiÅŸsin. Yani akademik çalışmanın ne olduÄŸu, ilmi çalışmanın nasıl yapılacağı konusunda ilâhiyat fakültelerinin kendi aralarında çalıştaylar yapması gerekir... Ä°slâmi ilimlerin tarihi, bilim tarihi konusunda ciddi eksikliklerimiz var. 20. yy Ä°slâm dünyasını takip eden hiç bir kurumumuz ve ana bilim dalımız yok. Biz ilâhiyat fakültelerinde Ä°slâmi ilimleri, dini bilgiyi Ä°slâm’ı tarihteki ÅŸekliyle düz bir satıhta oluÅŸmuÅŸ bilgiler olarak alıyoruz. Ä°slami ilimlerin içine tarih, sosyoloji ve antropoloji girmek zorunda.

Dünyada örnekleri var mı Kur’an araÅŸtırmaları merkezinin?

Batı’da ciddi çalışmalar var. Mesela Mushaf tarihi çalışmaları var. 

Kur’an’ın yazılımında nüshalar arasında farklılıklar var mı, Ä°ncil’de olduÄŸu gibi farklı rivayetler olmuÅŸ mu, insanların buna bir müdahalesi olmuÅŸ mu, içinde insan sözü peygamber sözü tasarruflar var mı diye merak ediyorlar. Ä°slâm dünyasındaki bütün mushaf parşömenleri, Yemen’deki nüshaları Batı’ya götürmüşler.  Belki ellerinde 30-35 bin  veri kaydı var. Biz de benzeri eski Mushaf nüshaları üzerinde çalışıyoruz. Biz de onlara ulaÅŸmaya çalışıyoruz. Bu Batılı araÅŸtırmacılarla da temas halindeyiz. Onlardan öğreneceklerimiz var, onlara anlatacaklarımız var.

Ä°slâm dünyasında da belki binlerce Kur'an-ı Kerim merkezi var. Onların neredeyse tamamı hafızlık merkezleridir. Ama bizim kastettiÄŸimiz anlamda Kur’an AraÅŸtırma Merkezi mesela Cidde’de, Ä°ran’da, Malezya’da var. Onlarla temas halindeyiz. Kuzey Afrika’da bir merkez ile temas halindeyiz. Ä°slâm dünyasındaki Kur’an AraÅŸtırma Merkezleri ile temaslarımız baÅŸladı. Åžimdi bizim bir hedefimiz de onların en önemli 8-10 tanesiyle bir araya gelip "ortak neler yapabiliriz?"  bunu konuÅŸalım istiyoruz.. Gönül arzu eder ki bunlarla biz ortak bir platformda buluÅŸalım, bir iÅŸbirliÄŸi hattı geliÅŸtirip belli projeleri gerçekleÅŸtirelim..

Kur’an-ı Kerim evrensel ve tüm zamanlara hitap etmiÅŸ bir kitap. Ancak içinde geçen kıssalar o dönemin ÅŸartlarına göre anlatılıyor. Çalışmalarınızda bugünün ÅŸartlarına nasıl hitap ettiÄŸini mi anlamaya çalışacaksınız?

O zaman Kur’an, Hz. Peygamber’e siret olayları karsısında ne dedi, kime nasıl hitap etti ve bu hitap nasıl anlaşıldı? Bu bir sorudur. Ama asıl bugünkü 21. yy Müslümanlarının sorması gereken soru, biz bugün ne anlamalıyız?  Ne anlarsak doÄŸru yaparız? Yüce Mevlâ bu kitabını gönderirken, o zamanın insanlarına hitap ederken aynı zamanda bana da hitap ediyordu. Çünkü benim de 14 asır sonra Kitabımı anlamak isteyeceÄŸime göre Kur'an-ı Kerim'i gönderdi. Peygamberin ümmeti olarak o hitabın içine benim de anlayacağım mesajları yerleÅŸtirdi. Ä°ÅŸte onun için ilim olmadan,  ilmi çalışma olmadan Kur’an’ın çaÄŸrısının anlaşılması, hitabının evrensel mesaja dönüşmesi zor. Yani Kur’an’ın sadece bir sözlükle anlamaya kalkmak son derece yanlış olur. Bu Arapça bilme meselesi deÄŸildir.

"Biz Ä°slâm’ı anlayamadık"

Ä°slâm dünyasının içinde bulunduÄŸu sıkıntıları da Kur’an’ı anlayamamasından mı kaynaklanıyor?

Din bir bütündür. O bütünlük içinde dini anlamamız lazım. Bugünkü Müslümanların bir sorunu da dinin belli alanlarına dindarlıklarını yoğunlaştırıp yani görselliği öne çıkarıp görsel dindarlığı öne çıkarıp diğer alanlarda adeta dünyevileştiler. Diğer alanlarda hayatlarını kendi akışına bıraktılar. Halbuki bütüncül bir din mesajını anlamamız lazım. Çevrede, insan haklarında, temizlikte, çalışkanlıkta, üretmede, çocukların eğitiminde, sağlıkta, sosyal adalette... Hayatın her alanında dinin o rahmetinin, adaletinin, merhametinin gerçekleşmesi lazım. Dindarlık tarzımızı, bilincimizi gözden geçirmemiz lazım. Daha kapsayıcı, daha bütüncül bir dindarlık tarzı inşa etmemiz lazım. O zaman zaten kendiliğinden sorunlar çözülür.

Ä°srâ sûresini açın bakın en temel genel ahlâk prensiplerini orada bulursunuz. Bir huzurlu toplumun, refah toplumun olması için ne gerekiyorsa o normların her birinin iÅŸaretleri orada var. Ä°slâm toplumu merhamet ve adalet üzerine geliÅŸti. Åžimdi biz bunu kaybettik. Ä°slâm dünyasında sosyal adaletten neden söz edemiyoruz? EÄŸer biz Kur’an-ı doÄŸru anlasaydık bunu topluma aktaracaktık. Allah’ın nimeti herkese yetecek kadar boldu. Ä°slâm dünyası neden bu halde? Bu kadar acımasızlığın olduÄŸu, sosyal adaletin olmadığı bir Ä°slâm dünyasında ÅŸiddetin, öfkenin, nefretin, ayrışmanın olmaması mümkün deÄŸil. Biz Ä°slâm’ı anlayamadık. Batılıların iddia ettiÄŸi gibi, biz Ä°slâm’ı anladık da içimizden IŞİD çıktı deÄŸil yani.

Kur’an-ı Kerim zor anlaşılacak bir kitap mı, biz mi anlayamıyoruz? Sorun nerede?

Kur’an bir kere Mübin bir kitap. Kur’an-ı Kerim anlaşılır bir kitap. Åžifreli bir kitap deÄŸil. Sihir büyü içeren bir kitap deÄŸil. Kur’an-ı Kerim’in etkisinin hikmetinin böyle sihirde büyüde harfleri arasında gizli kapaklı ÅŸeylerde aranmaması lazım. Allah “Ben bu kitabı Mübin bir kitap olarak gönderdim” diyor. Yani Arabi bir kitap. ‘Arabi’ demek apaçık demek. Meramını apaçık ifade eden kitap demektir. Arapça demek deÄŸildir. Bir Müslüman kendi dindarlık ahlakı, yol haritası için Kur’an-ı okuduÄŸu vakit, gerekli mesajları  alır. Bunun için hiç bir aracıya hiç bir kademeye ihtiyaç yoktur. Ama Kur’an-ı Kerim’i derinlemesine, ilmî ÅŸekilde dediÄŸimiz zaman elbette biraz kafa yormak gerekir. O zaman bir tercüme bürosunun yapacağı iÅŸ deÄŸil. Yani iki ÅŸeyi birbirinden ayırmak lazım. Kur’an-ı Kerim'in bir de o siretle, sünnetle, tarihle diÄŸer kutsal kitaplarla iliÅŸkisi, o metaforları, kıssaları anlatmak ise büyük bir ilmi birikimi, ciddi bir çabayı gerektirir. Zaten birey bu iÅŸlerle mükellef deÄŸildir. Bu ilmî bir meseledir.  Onun içinde elbette Kur’an üzerinde ciddi araÅŸtırmalar yapmamız gerekiyor.

"Kul sözü ile Allah sözünü ayırmak lazım" 

Kur’an-ı Kerim’in anlaşılması önündeki engellerden bahsediyorsunuz internet sitenizde. Nedir o engeller?

Çok engel var. Yani Kur’an-ı Kerim hakkında gelenekte üretilen bilgileri de zaman zaman kutsallaÅŸtırabiliyoruz. Yani âlimlerin kendi dönemlerinde kendi ÅŸartlarına göre yaptığı yorumlar ile Kur’an-ı Kerim’i, Allah’ın beyanını ayırmak lazım. Kul sözü ile Allah sözünü ayırmak lazım. Kul sözü ile peygamber sözünü ayırmamız lazım. Bir de Müslümanların daha sonra bunlar üzerinde geliÅŸtirdiÄŸi yorumlar görüşler var ki bunlar farklı ÅŸeyler. Allah ne diyorsa doÄŸru söyler. Peygamber ne diyorsa doÄŸru söyler ama ondan sonraki kiÅŸilerin sözleri bir yorumdan ibarettir. Onları anlamalıyız onlara saygı göstermeliyiz. Kendi zamanlarında çok önemli iÅŸler yaptılar ama Kur’an-ı Kerim’i anlarken, gelenekte öğretilmiÅŸ yorumların arasında sıkışıp kalmamalıyız. Onları kendi dönemlerine göre bir beÅŸeri, bir anlama çabası olduÄŸunu bilmeliyiz. Her dönemde Müslümanlar olarak biraz da "Bu Kur’an bana geldi aynı zamanda ben bundan ne anlamalıyım?" sorusunu sormalız.

İslâm âlimlerinin sorumluluğu var tabii...

Ä°slâm âlimlerinin çoÄŸu din hakkın da konuÅŸurken  "Kur’an’da ..." diyerek "Ä°slâm’da ..." diyerek, Kur’an’da ve Ä°slâm’da deÄŸil de kendi düşüncelerinde olan ÅŸeyleri öne sürüyorlar. Yani Allah’ın sözüyle kul sözünü ayırmak lazım. Kur’an’da diye baÅŸlayan, Ä°slâm’da diye baÅŸlayan cümlelerin önemli bir kısmı bugün sorunlu cümlelerdir. Kur’an’da ve Ä°slâm’da dediÄŸimiz cümleler mutlaka Allah’ın kitabında, peygamberin sünnetinde açık beyan edilmiÅŸ ÅŸeyler olmalıdır. Kendi yorumlarımızı "Ä°slâm’da..." diye söylemeye baÅŸlarsak ortaya binlerce Ä°slâm çıkar. Herkese göre bir Ä°slâm çıkar. Bugün radikal grupların dini grupların her birinin yaptığı da bu yanlış. Ä°slâm’a haksızlık ediyorlar. Hâlbuki eski âlimlerin güzel bir geleneÄŸi vardı. Ebu Hanife, Malik, Åžafi bir ÅŸey Kur’an’da varsa "Allah Kur’an’da buyuruyor" derlerdi. Peygamberimiz buyurmuÅŸsa "Efendimiz buyurmuÅŸ" derdi. Ondan sonra da "Ben derim ki..." derdi. Yani "Benim görüşüm, benim yorumum" derlerdi. Ne kadar mütevâzı bir ÅŸey. Biz o tevâzuyu o sivil dili kaybettik. Yerini buyurgan ve yanıltıcı bir dil aldı.

"Demek ki sorun dinle değil zeminle alâkalı"

İslâm son yıllarda şiddet ile anılır hale gelmesinin nedeni de bu tür yanlış yorumlar mı?

Ä°slâm coÄŸrafyasında ÅŸiddet var, evet doÄŸru. Åžimdi dışarıdan çok dikkatli bakmayan Ä°slâm’la bunun yakın iliÅŸkisi olduÄŸunu düşünür. Böyle düşünülmesini, uzaktan bakıldığında böyle görülmesini bir dereceye kadar anlamak lazım. Ama yakından, insaflı bir ÅŸekilde baktığımız vakit görürüz ki bu ÅŸiddet Ä°slâm’dan çıkmış deÄŸildir. Yani sadece dinle deÄŸil, o insanların yaÅŸadıkları hayatla, iliÅŸkiler ağıyla, uluslararası iliÅŸkilerle, stratejilerle, o adamın umutsuzluklarıyla, iÅŸsizliÄŸiyle, açlığıyla, sosyal deÄŸerlerin, adaletin olmamasıyla, ülkesindeki siyasi rejimle, siyasi katılım ve ifade özgürlüğünün olmamasıyla alakası var. Kendini Müslüman olarak gören kiÅŸiler Allah’ın ayetlerini, dinin deÄŸerlerini kendi ÅŸiddetleri için gerekçe olarak kullanabiliyor. Ama aynı Kur’an, aynı din bir baÅŸka zaman diliminde, bir baÅŸka coÄŸrafyada gıbta edeceÄŸimiz iftihar edeceÄŸimiz insanlık tabloları da ortaya koydu. Demek ki sorun dinle deÄŸil zeminle alâkalı. Zemin çok engebeli olmaya baÅŸlayınca, dini deÄŸerler de insanların günübirlik kavgaları için kullanılmaya baÅŸlıyor. Bugün kaosun yaÅŸandığı ülkelerde, Hıristiyanlık olsa, Hz. Ä°sa, Yahudilik olsa, Hz. Musa, Tevrat kullanılarak öne çıkarılarak bu ÅŸiddet olacaktı. Åžiddetin kaynağını dinlerde anlamak yerine daha geniÅŸ zeminde aramak gerekiyor.

Ä°slâmofobya’yı mı doÄŸuran bu sorunlar mı?

Batı’da bu Ä°slâm düşmanlığı had safhada ve tabii iki ayrı durum var burada, bir Batılıların Ä°slâm dünyasını eleÅŸtirirken örnek olarak gösterdiÄŸi resimler, Kur’an-ı ve sünneti eleÅŸtirmeye kadar varan bir Ä°slâmofobya ortaya çıkarken kullandıkları malzeme sahte bir malzeme deÄŸil. Gerçek resimler. Bunlar Ä°slâm dünyasında oluyor. Yani sanal resimlerle sahte montaj resimlerle insanlığı kandırıyor deÄŸiller. Ama Ä°slâm dünyası bu olumsuz örneklerden de ibaret deÄŸil.Madalyonun sadece bir yüzü yok. Öte yandan bu olumsuz resmin arkasında çok farklı etkenler var. Dini argumanların kullanılması iÅŸin sadece önde görünen kısmı.

Bu olumsuzlukların nedenlerine de inmek gerekmez mi?

Åžimdi burada Batılıları suçlayarak, “Siz yanlış yapıyorsunuz, Ä°slâm düşmanlığı yapıyorsunuz” diyerek deÄŸil önce kendi kapımızın önündeki kiri pası yanlışı analiz ederek yola çıkmamız gerekiyor. Neticede baÅŸka bir din mensubunun, Ä°slâm hakkında çekincelerinin kaygılarının tepkilerinin olmasını anlayabiliyoruz. Bu ilk defa olmuyor. Biz diÄŸer din ve kültür havzalarıyla öteden beri, ta Haçlı Seferlerinde, Endülüs’te, Kuzey Afrika’da, Anadolu’da karşılaÅŸtık. Müslümanlar farklı dinlerden her zaman belli tepkiler gördüler. Belli eleÅŸtiriler aldılar. Ama Müslümanların ayakları yere saÄŸlam bastığında özgüvenleri yüksekken bunları atlattılar. Netice itibariyle Allah dünyada farklı insanlar farklı inanışlar yaratmış ve diyor ki “Ben ÅŸayet dileseydim bütün insanlar tek bir inanç üzere olurdu.” Bu çeÅŸitlilik Allah’ın hikmetinin bir tecellisidir. Böyle olunca biz Batılılara niye dil uzatıyorsun diye sormadan önce kendimizi anlamaya çalışıyoruz. Bu olumsuz örnekler aramızdan neden çıkabiliyor? Biz bunların çıkamaması için hangi tedbirleri aldık da bu yanlışlar ortaya çıkabildi ya da tedbir aldık mı, almadık mı? Yanlış yaptık mı yapmadık mı, sorularını sormamız gerekiyor.

Nasıl bir din eğitimi verilmeli okullarda?

Ä°slâm dünyası olarak verdiÄŸimiz dini eÄŸitimin, din hakkındaki bilginin yeni baÅŸtan gözden geçirilmesinde fayda var. Ben bu kadarını söyleyemek zorundayım. Çünkü din hakkında verdiÄŸimiz bilgilerin bir çoÄŸunun geliÅŸmeden sonra bu geliÅŸmelerden sonra gözden geçirilmesi gerekiyor. Çünkü burada  Ã¶rnekler vererek tartışmayı baÅŸka alana çekmek istemem ama ben bugün din kültürü, din bilgisi, ilâhiyattaki dini eÄŸitim, Ä°slâm dünyasındaki dini eÄŸitim, Ä°slâm dünyasındaki ÅŸeriat fakültelerinde dini eÄŸitimin müfredatı içerdiÄŸi mesaj konusunda ciddi kaygılarım var. Ä°slâm dünyasının ulemâsının ÅŸahsen bir ciddi bir sorun olarak görüyorum.

Sadece Åžia dünyasındaki Ayetullahları kastetmiyorum. Sünni dünyada da adı konmamış bir ulemâ hegemonyası oluÅŸtu. Fetva sektörü oluÅŸtu. Dini bilgi üretiminde kendini merkeze alan sansürcü anlayışlar oluÅŸtu ve bunların sonuçlarına bakarak ulemanın da kendilerini eleÅŸtirmesi tartışması biz nerde yanlış yapıyoruz demesi gerekiyor. Ulemânın, "Biz iyi anlatıyoruz ama toplum yanlış anlıyor" ya da "anlamıyor" diye sorumluluÄŸu başından savması doÄŸru deÄŸil. Åžahsi kanaatim bu. 21. yy'da dini bilgiden ne kastediyoruz, dini ilimler nasıl olmalı, özü, mesajı ne olmalı konusunda Ä°slâm âlimlerinin kafa yorması gerekiyor. Kendilerini eleÅŸtirmesi gerekiyor. Ä°slâm ulemâsı 21. yy'da yaÅŸadığının farkında olmalı. 21. yy Müslümanlığını dindarlığını nasıl inÅŸa etmemiz gerektiÄŸine kafa yormak zorundayız.

kaynak: aljazeera.com.tr

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.