Güncel
'PKK kaybetti ve kaybediyor'
Çözüm sürecinin sona ermesiyle yaşanan kaos ortamını, halkın yaşananlara tepkisini ve HDP’nin kimlik değişikliğini, Diriliş Postası’ndan Halil Arslan sordu; bölgeyi en iyi bilen isimlerden Abdurrahman Kurt cevapladı.
Bugün, 7 Haziran sonrası oluşan durumu ve bölge insanının etkilediği ve etkilendiği tarafları konuşacağız. Ama öncesinde, değinmek zorunda hissettiğim çözüm sürecine gitmek istiyorum. 2 yıl süren bir çözüm süreci geçirdik ve sonuç olarak ne çözüm kaldı; ne süreç. Bu sonucun ortaya çıkmasında ki temel sebep nedir sizce?
Öncelikle, çözüm süreciyle ilgili önemli bir tespiti doÄŸru yapmak lazım. Hükümetin ve onu yönetenlerin çözüm sürecine yüklediÄŸi anlam ÅŸudur: Türkiye’nin demokratikleÅŸme seviyesi yükselmiÅŸtir. Ä°nsanların kendini ifade etmekle ilgili herhangi bir eksiÄŸi artık yoktur. Ä°nkâr, asimilasyon ve ret politikalarına son verilmiÅŸtir. Dolayısıyla bundan sonra ihtiyaç duyan bütün kesimlerin kendilerini siyasette ifade etmelerine her türlü alanı açmaya hazırız.
Devlet; Türkiye’nin, enerjisini içeride tükettiÄŸi böyle bir sorunu birlikte bitirmek istedi. Bu sürecin bozulmaması için de azami gayret gösterdi. Fakat örgüt, bunu istismara yöneldi ve bölgesel bir hegemonyaya çevirdi. Parti teÅŸkilatında kendileri dışındaki kiÅŸileri sokakta propaganda yapamaz hale getirmek, tehditler, esnaf-tüccarlar arasında vergilendirme adı altında haraç toplamaları ve insanları kendi kurdukları paralel yargı içinde yargılamaları gibi bütün bunlarla ilgili bir süreç baÅŸlattı. Dolayısıyla buradan baktığımız zaman, örgütün çözüm sürecine yüklediÄŸi anlam bir bölgesel hegemonyaya dönüştü.
2013 Nevruzunda Öcalan’ın mektubu ile birlikte tabiri caizse bir silah bırakma süreci baÅŸlamadı mı?
Evet. Ama beklenilen durum olmadı ve silah bırakmamaya yönelik çok ciddi reaksiyonlar göstermeye baÅŸlandı. Bunu da Suriye’den bağımsız düşünemeyiz. Yani örgüt bu süreci daha fazla büyümek için kullanmaya baÅŸladı. Böylelikle silah bırakmamaya yönelik tavır; Öcalan’a raÄŸmen çok daha ciddi boyutlara ulaÅŸacak ÅŸekilde keskinleÅŸti.
Yani PKK, daha masaya otururken bile silah bırakmayacağını mı planlıyordu?
Aynen öyle. PKK,çözüm masasına hiçbir zaman silah bırakmak üzere oturmadı. Öncelikle kendi halkına yani Kürtler’e güvenmiyor. Çünkü silahları bıraktığı zaman Kürtler’i yönetebilme yeteneÄŸinin yeterince geliÅŸmediÄŸini düşünüyor. Zaten bu öz yönetimler ve öz savunma gücü dediÄŸimiz kavramın içinde kendine ait silahlı güçlerin sahada olması talebi, aslında devlete karşı deÄŸil; daha çok Kürtler’i rahat yönetebilmekle ilgili bir taleptir.
Dolayısıyla çözüm süreci; PKK’nın silah bırakma süreciydi ve yine PKK tarafından ‘’silahların bırakılmayacağı ilanı’’ ile sona ermiÅŸtir. Gerisi tamamen teferruat ve saçma sapan demagojiden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir.
Peki, bölge halkı çözüm sürecinin bitmesinden kimi sorumlu tutuyor?
Åžuan örgütü sorumlu tutuyor. Ama hükümetin ÅŸuna dikkat etmesi gerekiyor: Bu çatışmalı alanlarda örgüte olan kızgınlıkların ve tepkilerin, Kürtler’e yansıyan bir tepkiye ve milliyetçi bir reflekse dönüşmesinden bütün bölge insanı gocunacaktır. Dolayısıyla bu konuda, üslup esasın önüne geçmiÅŸ durumda. Zaman zaman kolluk kuvvetlerinin,Kürtler’in genelini rencide edecek reaksiyonlar içinde olduÄŸunu gördük istisnai olarak. Bunları, duvar yazılarında görmüştük. Bu mücadeleyi, Kürt-Türk savaşı gibi aksettirmeye çalışanlar oldu. Hükümetin bu tür ÅŸeylere karşı daha uyanık olması gerekiyor ki zatensayın DavutoÄŸlu bu durumlarda hemen müdahil olup engelleyici bir mekanizma kurmayı baÅŸardı. Bu mekanizmanın bundan sonraki süreçte de devam etmesi zorunlu bir hal almış durumda.
İşte bu hatalar engellenince bu sefer örgütün hataları daha fazla ön plana çıkmaya başladı. Çünkü örgüt, devletin hatalarının kendi yanlışlarını kapatacağı gibi bir öngörüyle yaşıyor. Kendi toplumuna karşı evleri zorla işgal etmeleri, çatışmayı sivil insanların içine çekerek ölümlerine sebep olmaları, adeta toplumu rehin alarak intihar kalkanı olarak kullanmaları ve bu kışta halkın evlerini terk etmelerine sebep olmaları toplumda büyük reaksiyonlar oluşturdu.
Bu reaksiyonları HDP içinde neden göremiyoruz? Leyla Zana kalkıştı bu işe; ama o da beceremedi gibi. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Leyla Hanım çok iyi niyetle çıktı ama o da sürdüremedi bu kararlılığı. Özellikle Hatip Dicle’den beklentiler vardı. Ama onun da ÅŸuanda evinden çıkmadığı söyleniyor.Çünkü Hatip Dicle’yi ve Leyla Zana’yı aÅŸan bir duruma dönüştü.
Hatip Dicle güvenlik sorunu mu yaşıyor? Neden?
Örgütü yanlış yaptığına ikna etmek istemesi sonucunda tehdit aldığı ve ihanetle suçlanacağı gibi durumlarla karşı karşıya kalmış vaziyette. Gülten Kışanak’ın da aynı sebepten ötürü bu vaziyete düştüğü biliniyor. Dolayısıyla ÅŸuan HDP’de konuÅŸmakla ilgili bir alan yok. Tek yapacakları ÅŸey; çatışma ortamına lojistik destek saÄŸlamaları ve algı yönetimiyle orayı ve oradakileri meÅŸrulaÅŸtırmak için çabalamaktan baÅŸka ÅŸansları yok.
YaÅŸanan kaos ortamından sonra yani 7 haziran sonrası bölge insanının PKK ve Devlet’e karşı bakış açısı nasıl bir deÄŸiÅŸkenlik gösterdi?
GerçeÄŸi söylemek gerekirse PKK kaybetti ve kaybediyor. Ama hükümet kazandı diyebilmek için henüz erken. Hükümeti, saha yönetimindeki aktörlerini dizayn etmeyle ilgili ciddi bir yükümlülük bekliyor. Çünkü bölge maalesef siyaset kurumunun iÅŸlemediÄŸi bir hale bürünmüş durumda. Bölgede PKK’nın yaptığı algı operasyonunun karşılık bulması bir kazanç sayılsa da PKK’nın yaptığı hatalarında saklanamayacak kadar açık olması örgütün kaybetmesine sebep oluyor.
Fakat baktığımızda, algıda yönlendirmenin en güçlü olduÄŸu alan medya ve hükümet bu konuda çok geniÅŸ bir alana sahip. Özellikle de PKK’ya göre bariz bir üstünlüğü var. Buradan yola çıkarak PKK’nın algı operasyonlarında hükümet kanadına oranla daha baÅŸarılı olması bir çeliÅŸki doÄŸurmaz mı?
Şöyle düşünün: Sizin medyanızın orada ki karşılığı nedir? Mesela Kobane olayları sırasında Yasin Börü gibi 16 yaşında bir çocuk; yeryüzünde görülebilecek en büyükbir vahşetle katledildi. Bıçaklıyorsunuz, 3.Kattan aşağı atıyorsunuz, üzerinden arabayla geçiyorsunuz ve yetmezmiş gibi yakıyorsunuz. Peki bu cinayeti işleyen insanlar bu hale nasıl getirildi? Nasıl bir kin ve nasıl bir vahşet bunlara empoze edildi? Demek ki burada bir algı yönetimi problemi var.
Bölgeyi iyi bilen biri olarak, özellikle size sormak istediğim bir konu da şu: Bölge halkı tepkisini neden fiili olarak veremiyor? Ya da tepkisini ortaya koyuyor mu?
Halk, tepkisini ortaya koyuyor; ama gücü oranında yapıyor bunu. Mesela; mahalleleri boÅŸaltmak bir tepki koymaktır aslında. Onlara yakın insanlar bile mahalleleri boÅŸaltarak onlara sahip çıkmadıklarını ortaya koydular. Bugün bir seçim olursa HDP’nin baraj altında kalacak olması bundan dolayıdır. Eski desteÄŸi bulma ihtimalleri çok zayıftır artık. Siyaset kurumu bölgede prestij kaybediyor maalesef.
DeÄŸinmiÅŸken, gündemde olan bir konuyu sormak istiyorum: Biliyorsunuz geçenlerde erken seçim yapılma ihtimali gündeme gelmiÅŸti. Erken seçim ihtimalinde bugün HDP’nin alacağı oy oranı nedir sizce?
HDP’nin böyle bir erken seçim ihtimalinde barajın alında kalacağı kesindir. Oran olarak ise %7’lere düşeceÄŸini tahmin ediyorum.
PKK’nın faaliyetlerine sessiz kalması; halkın HDP’ye olan güveninin kaybolmasına sebep oldu diyebiliriz o zaman?
Aynen öyle. Çünkü siyaset kurumu olarak var olan durumun önüne geçmekle ilgili HDP’nin büyük bir sorumluluÄŸu var. Neye mal olursa olsun bunu yapmakla ilgili bir kararlılık göstermeleri gerekiyor. Onun dışında sadece hükümeti suçlayarak, dünyanın hiçbir yerinde görülmemiÅŸ bir ÅŸekilde her tarafı silahlarla donatarak; mahalleleri terk edin gidin diyerek bir çözüme ulaşılması imkânsız bir durum. Hele de kendi halkınız bunu desteklemiyorsa.
Bakın; kepenk kapatma eylemlerinde başarı oranları yüksektir. Ama ışık yakma-söndürme ve ses çıkarma eylemlerinde hiçbir karşılık bulamıyorlar. Bu ne demektir biliyor musunuz? Millet sizden korktuğu için ve dükkânımı yakmasın diye korkudan dükkânını kapatıyor ama herkesle birlikte olduğunda, lambasını yakıp söndürmeyi bile sizin için gerekli görmüyor demektir.
GeçtiÄŸimiz günlerde Altan Tan, Al Jazeera’ye verdiÄŸi röportajda: HDP’nin artık sol hakimiyetinde olduÄŸunu ve Ä°slamcı Kürtler’in hassasiyetlerinin kaale alınmadığını belirtti. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Hüda Kaya ve Altan Tan gibi Ä°slamcı gelenekten gelen isimler partide ne kadar etkili?
Ben HDP’nin yönetici kadrosu ve ana stratejileri açısından bir bölgesel CHP olduÄŸunu çok önceden söylemiÅŸtim. Fakat bölgede tedrici hareket ettikleri için bu yönleri direkt olarak görünmeyebiliyor. Ama gücü buldukları anda tamamen bir bölgesel CHP zihniyetine bürüneceklerdir. Ä°slamcı vekil adaylarına gelince: Vitrine koydukları adaylar, toplumun mütedeyyin kesiminde bir keklik misali cazibe oluÅŸturuyor. Ama iÅŸin özü Altan Bey’in de itiraf ettiÄŸi gibidir. Yani gerçekte HDP; liberalleÅŸmiyor, demokratlaÅŸmıyor veya dindarlığa saygıyı geliÅŸtirmiyor. Bunları bir taktik olarak kullanıyor.
Bunu seçim beyannamelerinde açıkça gösterdiler zaten. Daha çok seküler ve sol kesime yönelerek, hem islami hem de toplum geleneklerimize aykırı olan eÅŸcinsel aday gösterme gibi fiillerde bulundular. Peygamber Efendimiz(S.A.V) ‘e hakaret içeren karikatürü HDP’li Diyarbakır belediyesinin billboardlarında görmedik mi?
Bahsettiğiniz şeyler bilinçaltının dışa vurulmasıdır. Gücü yerleştikçe de kendi rengini çok daha fazla belli edecektir.
Tekrar bölgeye dönersek; PKK’nın kaos planını Sur, Cizre, Silvan ve bundan sonra Nusaybin gibi belli ilçelerde yoÄŸunlaÅŸtırmasının sebeb-i hikmeti nedir?
Çok oy aldıkları yerlerde halkın onlarla birlikte ayaklanacağını ve devletin daha fazla sivil katlederek, halkla karşı karşıya geleceÄŸini hesaba katıp; uluslararası alanda Türkiye’nin elini zayıflatacağını düşündü PKK. Ama halk onları yalnız bıraktı. Orada ki insanlarla birebir görüşüyoruz. Bize söyledikleri ÅŸey ÅŸu: PKK hendekleri kazmaya baÅŸladığında biz 10-15 gün kalıp giderler diye düşündük. Kalıcı olduklarını gördükçe insanlar orayı terk ettiler.
Sokakta insanlar eylem yapacak sandılar onlar için; kimse yapmadı. Eylem çağrılarına kimse çağrı vermedi. Şuanda kitle toplayamaz hale geldi HDP. 20-25 ilçede oluşturmak istedikleri kaosortamı halk tarafından geri tepti. Varto da başlatmak istediler beceremediler. Batman tepki koydu diye hain ilan edildi.
Halk çağrıları cevapsız bıraktı ve PKK, halktan beklediğini alamadı. Bundan sonra PKK ne yapmayı düşünüyor?
Şuanda kendilerini feda etme eylemlerinin, devletin hatalarıyla beslenip tekrar haklı olduklarını göstermek ve halkın desteğini geri kazanmak istiyorlar.
Ama kayıplar çok oldu. Tekrar doğrulabileceklerini düşünüyorlar mı?
Kayıplar, daÄŸlarda verilmeye baÅŸlanmıştı zaten. Sorun; sivil halkın buna alet edilerek, sivil halkın büyük bedel ödemesidir; fark burada. ‘’Ben öleceksem, halka da bedelini ödettiririm’’ yaklaşımıyla yaklaÅŸtılar.
Halil Arslan - Diriliş Postası
Henüz yorum yapılmamış.