Güncel
Suriye'li mültecilere karşı tavrımız nasıl olmalıdır?
![](resimler/detay/113410.jpg?)
Irkçı, ulusalcı, Müslümanlara karşı alerji duyan ve şahsi menfaatini genelin menfaatine tercih eden art niyetli kimselerin gibi değil, komşu ve misafire nasıl davranması gerekiyorsa o şekilde davranmalıyız.
Suriyeliler her şeyden önce bizim din kardeşlerimizdir. İnsanların din kardeşlerine karşı yapması gereken müsamaha ve hoş görüyü Suriyeliler hakkında da göstermek zorundadır.
“Müminler sadece kardeÅŸtirler. O halde ihtilaf eden kardeÅŸlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki O’nun merhametine nail olasınız.” (Hucurat, 49/10) mealindeki ayette müminlerin kardeÅŸliÄŸine vurgu yapılmış ve ihtilaf durumunda aralarını bulmak onları barıştırmak müminlerin bir görevi olduÄŸuna iÅŸaret edilmiÅŸtir.
“Ey iman edenler, herhangi bir fâsık size bir haber getirecek olursa, onu iyice tahkik edin, doÄŸruluÄŸunu araÅŸtırın. Yoksa, gerçeÄŸi bilmeyerek, birtakım kimselere karşı fenalık edip sonra yaptığınıza piÅŸman olursunuz.” (Hucurat, 49/6) mealindeki ayette ortada dolaÅŸan yalan-yanlış haberlere, dedikodulara itibar edilmemesine dikkat çekilmiÅŸtir.
Suriyeliler bizim komşumuz ve misafirlerimizdir. Komşu ve misafire nasıl davranması gerektiğini şu hadis-i şeriflerden öğreniyoruz:
“KomÅŸusunun aç olduÄŸunu bildiÄŸi halde buna ihtimam göstermeden yatan bana iman etmiÅŸ deÄŸildir.” (Kenzu’l-Ummal, h.no: 24938)
“Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, komÅŸusu eza ve cefasından emin olmadığı kimse cennete giremez.” (Kenzu’l-Ummal, h. no: 748)
“Allah’a ve ahiret gününe iman eden komÅŸusuna ikramda bulunsun. Allah’a ve ahirete iman eden misafirine ikramda bulunsun. Allah’a ve ahirete iman eden hayır söylesin veya sussun.” (Kenzu’l-Ummal, h. no: 25607)
Irkçı, ulusalcı, Müslümanlara karşı alerji duyan ve şahsi menfaatini umumun menfaatine tercih eden garazgâr kimselerin dikkatle bakmaları gereken bir gerçeği seslendirelim.
Âdeta bir sineğin ısırmaması için, müdhiş yılanlara arka çevirip, sineğin ısırmasına karşı mukabele etmek gibi bir divanelikle; büyük ejderhalar hükmünde olan Avrupa'nın doymak bilmez hırslarını, pençelerini açtıkları bir zamanda, onlara ehemmiyet vermeyip belki manen onlara yardım edip, menfî unsuriyet fikriyle şark vilayetlerindeki vatandaşlara veya cenub tarafındaki (Türkiyenin güneyinde yer alan Arap ülkelerindeki) dindaşlara adavet besleyip onlara karşı cephe almak, çok zararları ve mehaliki ile beraber; o cenub efradları içinde düşman olarak yoktur ki, onlara karşı cephe alınsın. Cenubdan (Araplardan) gelen Kur'an nuru var, İslâmiyet ziyası gelmiş; o içimizde vardır ve her yerde bulunur.
Ä°ÅŸte o dindaÅŸlara adavet ise; dolayısıyla Ä°slâmiyete, Kur'ana dokunur.Ä°slâmiyet ve Kur'ana karşı adavet ise, bütün bu vatandaÅŸların hayat-ı dünyeviye ve hayat-ı uhreviyesine bir nevi adavettir. Hamiyet namına hayat-ı içtimaiyeye hizmet edeyim diye, iki hayatın temel taÅŸlarını harab etmek;hamiyet deÄŸil, hamakattır!” (Mektubat, 323)
(Sorularla İslâmiyet)
Henüz yorum yapılmamış.