Güncel
İkinci Libya müdahalesi için geri sayım
Batı, Libyalılar için son şans olarak takdim ettiği "ulusal mutabakat hükümetinin" kurulmasıyla müdahaleye yeşil ışık yakılacağına inanıyor
Tam beş yıl önce İngiltere, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri'nin öncülüğünde başlatılan Libya müdahalesi sekiz ay sonra Muammer Kaddafi'nin ölümüyle son buluyordu. Müdahale son buldu ama bu defa merkezi otoritenin dağılmasıyla Libya iç savaşa sürüklendi. Oldubittilerle bu gün Libya hiç olmadığı kadar bölünmüş, silahlı grupların kıskacında geleceğini arıyor. Üç Libya, iki parlamento, yüzlerce silahlı grup ve milis ülkenin geleceğinden çok küçük çıkarlarını korumanın mücadelesini veriyor. Libyalılar kaostan kaçarak selameti komşu devletlerde veya Akdeniz'in diğer yakasında arıyorlar.
Libya'da bunlar yaşanırken Batılı büyük devletler yeni bir müdahalenin hesabı içinde veya "başladıkları işi bitirmek üzere" önce Roma'da ardından Münih'te bir araya gelerek Libya'dan gelen delegasyonlara ikinci ulusal mutabakat hükümetinin (birincisi Ocak ayında doğmadan öldü) kurulması için baskı uygulamaya devam ediyorlar. Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakan Müşaviri Thomas Shannon'un hafta başında Fas ile başlayan bölge turu Tunus, Cezayir, Burkina Faso ve Mali ile 24 Şubat'ta son bulacak. Yapılan açıklamalara bakılırsa rutin bir gezi görüntüsü veriyor. Ziyaret için seçilen ülkelerin Libya kriziyle doğrudan veya dolaylı bağlantısının bulunması Libya meselesinin asıl gündemi oluşturduğunu düşündürüyor.
Batı, Libyalılar için son ÅŸans olarak takdim ettiÄŸi "ulusal mutabakat hükümetinin" kurulmasıyla müdahaleye yeÅŸil ışık yakılacağına inanıyor. Hedefte, Suriye ve Irak'ta olduÄŸu gibi IŞİD'in olduÄŸu söyleniyor. IŞİD'in Libya topraklarında varlığını artırma tehdidi kadar Roma konferansında söz alan Amerika DışiÅŸleri Bakanı John Kerry'nin dikkatleri çektiÄŸi petrol meselesi de bulunuyor. Her iki konun dışında Avrupa BirliÄŸi'nin "göç tacirlerine" karşı yürüttüğü mücadelede Libya kıyılarına ulaÅŸama istemi de yatıyor. Bu doÄŸrultuda Avrupa BirliÄŸi, Güvenlik Konseyi'nin 2240 sayılı kararına uyarak 2015'te "Sophia" operasyonunu yürürlüğe koydu. Sekiz savaÅŸ gemisiyle yürütülen operasyonda 9 bin göçmen Akdeniz'de kurtarılırken, 46 insan taciri yakalandı ve 70 gemi imha edildi. Ancak buna raÄŸmen 2015'te 155 bin göçmenin Akdeniz'i geçmeyi baÅŸarması 2240 no’lu kararın Libya karasularına müdahaleyi engellemesine dayandırılıyor. Batı'nın tanıdığı Tobruk hükümetinin izin vermemesi müdahalenin gerçekleÅŸmesini engelledi.
Ekonomisinin çöktüğü, enfalasyonun her geçen gün arttığı, 2,2 milyon Libyalının açlık sınırında yaşadığı (BM raporu), karaborsanın güçlendiği Libya'da insan tacirlerinin 2015'te 4,5 milyar avro gelir elde ettiği tahmin ediliyor. Sophia operasyonu Temmuz'da son bulacak. Uzatılıp uzatılmaması Libya'daki gelişmeler doğrultusunda karara bağlanacak. Avrupa Birliği'nin mülteci meselesini yaza kadar kontrol altına alma istemi, ayrıca IŞİD'in kalesi konumundaki Sirte'nin Lampedusa adasına 350 kilometre mesafede olması güvenlik meselesinden bağımsız değerlendirmesini engelliyor. İtalya, devrik lider Muammer Kaddafi'nin Amerika Birleşik Devletleri'nin hava saldırılarına cevaben 1986'da başarısızlıkla sonuçlanan Lampedusa saldırısına benzer bir saldırının tekrarlanmasından endişe duyuyor !?
Büyük devletler, 17 Aralık 2015 anlaşmasının hem ardından, 23 Aralık'ta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde 2259 sayılı kararı çıkararak uluslararası toplumun Libya hükümeti'nin istemi durumunda "barış ve güvenliği" sağlamak adına yardımda bulunabileceğini bildirdiler. Ancak bunun için herşeyden önce bir hükümetin oluşması gerekiyor. Fas'ta 17 Aralık'ta taraflar arasında imzalanan anlaşmanın ardından 19 Ocak'ta birinci ulusal mutabakat hükümetinin kurulması, müdahale taraftarlarının aradıkları uluslararası hukuka uygunluk şartının yerine getirilmesinde, önemli bir eşiğin aşılmasını sağlayacaktıki mutabakat hükümetinin ilanından 48 saat geçmeden Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilcilisi Martin Kobler'in gayretleriyle oluşturulan yapı çöktü.
Tobruk ve Trablus hükümetlerinin dışında farklı grupların ve kiÅŸilerin mutabakat sürecinin dışında tutulmaları doÄŸru denklemin kurulmasını engelledi. Ä°lan edilen hükümetin uzun ömürlü olmaması, karşı çıkanların arasında etkili isimlerin olması, müdahaleye yeÅŸil ışık yakacağı düşünülen hükümetin dışa vurduÄŸu görüntünün ahlak sınırlarını aÅŸtığına inanılması, iç hesaplaÅŸmanın sonlandırılmaması ve milis gruplarının başına buyruk davranmasıyla izah edilebilir. Martin Kobler'in 19 Aralık anlaÅŸmasından önce 15 Aralık'ta General Halil Haftar'a müstakbel Libya'da oynayacağı role dair verdiÄŸi garantilere raÄŸmen Trablus hükümetine karşı her fırsatta tepkisinin dışa vurması, Trablus’ta faaliyet gösteren dört büyük milis gücün yeni ÅŸartlara razı olmaması gibi Libya Müftüsü Sadık el-Gayrani'nin dayatılan anlaÅŸmanın Ä°slami kaidelere uygun olmadığı yönünde yaptığı açıklamalar Ocak ayında ilan edilen birinci ulusal mutabakat hükümetin neden uzun ömürlü olmadığına dair önemli ipuçları veriyor.
Ä°kinci mutabakat hükümetinin birincisinin baÅŸarıszlık nedenlerini ortadan kaldırmadığı, Trablus hükümeti DışiÅŸleri Bakanı Ali Ebu Zakuk'un ilanın hemen ardından yaptığı "Trablus'u gümüş tepside vermeyiz" açıklamasından anlaşılıyor. Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti BaÅŸbakan Adayı Fayez al-Sarraj'ın tarafları kabinesindeki on sekiz ismin güç dengelerini yansıttığına ikna etmesi gerekiyor. Kabinede General Halil Haftar'ın ağırlığına iliÅŸkin itirazlar yükselmeye baÅŸladı bile. Bütün taraflar mutabakat hükümetinin kurulmasından sonra olacakları tahmin edebiliyor. İç siyasi sorunların kendi içinde oluÅŸturulacak mekanizmalarla aÅŸabileceklerine; Sirte’de (İŞİD denetiminde) ve Güney Libya'da (Mali'den çıkarılan askeri yapıların arka bahçesi) oluÅŸan siyasi boÅŸluÄŸu kendi öz kaynaklarıyla herhangi bir dış müdahaleye gerek olmaksızın halledebilecekerine inanıyorlar. Hiç kimse uluslararası toplumun dayatmalarla elde etmeye çalıştığı yeÅŸil ışığın sebep olacağı büyük felaketin parçası olmak istemiyor. Ancak bunun için uzlaÅŸmanın gerçekçi temellere dayandırılması gerekiyor.
Amerikan Dışişleri Bakanı Müşaviri Thomas Shannon'un bölgeyi ziyaret ettiği bir zamanda Fas, Cezayir ve Tunus olası bir müdahaleye karşı olduklarını yaptıkları açıklamalarla duyurdular. Bölgede hiç bir devlet ikinci bir Irak'ın oluşmasını istemiyor. Ancak gerçekleşmesi durumunda, Amerika ile olan bağları sebebiyle, karşı koyacak durumda değiller. Fas ve Tunus zaten Amerika'nın bölgedeki stratejik ortakları. Fas, Tobruk ve Trablus delegasyonlarına evsahipliği yapıyor. Cezayir ile rekabet içinde. Tunus göç dalgalarına karşı şimdiden Libya sınırında önlemler alırken sağlık konularında Libya'da faaliyet gösteren insani yardım kuruluşlarına destek veriyor. Diğer tarafta NATO'nun, geçen yıl Tunus'u "NATO dışı ana müttefik" seviyesine yükseltmesi teröre karşı bölgede yürütülecek mücadelede önemli sorumluluklar yüklüyor. En başta sınırların güvenliği geliyor. Bu doğrultuda Amerika ve Almanya Libya sınırında Tunus'a teknik destek veriyor. Cezayir ordusu hafta içinde alarma geçti ve Libya sınırında güvenliği artırma yoluna gitti. Ordu sivillerin güvenliği kadar kara yollarının, petrol şirketlerinin ve endüstri bölgelerinin güvenliğini sağlamak için seferber edildi. Olası II. Libya müdahalesinde Cezayir'in 2013 Mali operasyonunda olduğu gibi NATO güçlerine hava sahasını açması veya istihbarat yardımında bulunması bekleniyor. Bölge devletleri için ciddi bir dilemmadan bahsedilebilir.
Amerika'nın II. Irak müdahalesinde olduğu gibi bir yalana dayandırarak müdahale etmeyi düşünmediği; tam aksine çeşitli zamanlarda bombaladığı Libya'yı bu defa daha insani gerekçeler ileri sürerek kamuoyu oluşturmaya çalıştığı anlaşılıyor. Son kertede, dayatmalarla çözümü hızlandırmaya çalışması yeni dengelerin oluşmasına sebep olurken kontrolü Libyalılara bırakmaması aranan meşruiyeti tartışmalı hale getiriyor.
Sinan Özdemir - dunyabulten.net
Henüz yorum yapılmamış.