Sosyal Medya

Güncel

'Seküler hayat tarzım Cumhurbaşkanı'yla ilişkimi etkilemiyor'

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başdanışmanı Avukat Mehmet Uçum, hayat hikâyesini ve Başkanlık tartışmalarını anlattı



Sol hareketin içinden geldiğinizi duydum, doğru mu?

Evet. Karslıyım. 1980 öncesine Kars’ta solun hâkimiyeti vardı. AÄŸabeylerim, amcalarım sol hareketin içindeydi. 12-13 yaşında politik faaliyetlere katıldım. Eski Türkiye Komünist Partisi’nin gençlik kolundaydım. Darbeden birkaç gün önce çok sevdiÄŸim arkadaşım Hamza Can çatışmalarda öldürüldü. Hem onun ölümünü protesto etmek hem de kendimizi ifade etmek için duvarlara yazılar yazdık, pankartlar astık. “FaÅŸizme geçit yok” “Hamza Can ölümsüzdür”... Ertesi gün polis beni gözaltına aldı. Yazıları duvarlara yaÄŸlı boyayla yazıyorduk. Ayakkabılarıma boya damlamış. Suyla silmiÅŸtim ama ayakkabım kuruyunca boyalar ortaya çıktı. Duvarlara yazanlardan biri olduÄŸum anlaşıldı. Tek başıma yaptığımı söyledim ama inanmadılar. Kafamda hayali bir karakter oluÅŸturdum. O zamanlar Åžener Åžen’in tıraÅŸ bıçağı reklamında Seyfi diye bir karakter vardı. “Her ÅŸeyi Seyfi’yle yaptım” dedim. Ä°nandılar.

Sonra?

O zamanın koÅŸullarında gözaltına alınmak iÅŸkence görmek demekti. Elektrik verdiler. Kafamda Rus rulet oynadılar. SoÄŸuk su döktüler. Askıya astılar. Nehrin kenarına götürüp “Seni vurup, buraya atacağız” dediler. Çocuk yaÅŸtaydım ama kedimi militan, onları ise düşman olarak görüyordum. Düşmanlara karşı direniyormuÅŸum gibi hissediyordum. Günlerce Seyfi’yi aradık. Haliyle bulamadık!

Kurtuldunuz mu sonra?

11 Eylül 1980 sabahı “Gözün aydın öğleden sonra çıkacaksın” dediler. Ama beni savcılığa götürecek polis arabasının benzininin bitmiÅŸ. Yani iÅŸ yarına kalmıştı. Ertesi gün 12 Eylül oldu. Hücrelerin kapısı tekmeyle açıldı. “Kalkın lan darbe oldu” dediler. Gözaltı sürem 55 güne çıktı. Sonra Erzurum sıkıyönetim cezaevine gittim. Diyarbakır Cezaevi’nin mikro bir pratiÄŸini orada yaÅŸadım. Mahkûmları her sabah yerlerde süründürürlerdi. Coplatırlardı. MarÅŸlar ezberletip, söyletirlerdi. Hakaretleri saymıyorum bile. En nihayetinde tahliye oldum.

Kendinizi hala solda görüyor musunuz?

Tabii. Geleneksel değerlere bağlı sol politikalardan yanayım. Doğru tanımlama buysa muhafazakâr sol demokratım.

AK Parti ve Recep Tayyip ErdoÄŸan’la yolunuz nasıl kesiÅŸti?

Uzun yıllar AK Parti’ni demokratikleÅŸme sürecine destek verdim. ‘Yetmez ama evet’ platformu içindeydim. 2010’da TMK maÄŸduru çocuklar ile ilgili bir toplantıda Tayyip ErdoÄŸan ile bir araya geldik. Bunun bir çocuk sorunu olduÄŸunu anlattım. “Bu sorunu çözeceÄŸiz” dedi. Sonraki süreçte yeni Anayasa konusunda Osman Can ile çalışmalar yaptık. Sonra Akil Ä°nsanlar Heyeti’ne davet edildim. 7 Haziran’da Kars’tan milletvekili seçildim. 1 Kasım’da anayasa konusunda daha fazla katkıda bulunacağımı düşündüğüm için milletvekilliÄŸi yerine bu görevi tercih ettim.

Solcu olarak AK Parti ve ErdoÄŸan’a mesafeli bakmıyor muydunuz?

Hayır. Latin Amerika solculuğuna yatkındım. Modern Batı solculuğu dindarları gerici olarak görür. Latin Amerika solcuları ise meseleyi dindarlarla birlikte toplumu değiştirme üzerine kurar. İnanç olgusu ve dindarlık kaçınılmaz bir gerçektir. Bu değerleri dışlayarak sol politikalar üretemeyiz.

Solcu olmanız Erdoğan ve ekibiyle aranızda sorun yaratıyor mu?

Hiçbir sıkıntı yaşamadım. Hayatımda değişen bir şey yok. Üzerimde mahalle baskısı hissetmiyorum. Seküler hayat tarzımı sürdürüyorum, bu Cumhurbaşkanımızla ilişkimizi etkilemiyor.

CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın danışmanı olduÄŸunuz için baÅŸkanlık sistemiyle ilgili kafasında ne olduÄŸunu en iyi bilen isimlerden birisiniz. ErdoÄŸan ne tip bir baÅŸkanlık sistemi istiyor?

Türkiye’nin ihtiyacı baÅŸkanlık sisteminden önce yeni anayasadır. CumhurbaÅŸkanı bunu dile getirdiÄŸinde cumhurbaÅŸkanlığının gündemi bu zannediliyor. Bu doÄŸru deÄŸil. CumhurbaÅŸkanının yeni anayasayı kendi adına deÄŸil millet adına gündeme getiriyor. Yeni anayasa gündeme taşındığı için hükümet biçimi konusunda da yaklaşım ortaya koyuyor. Türkiye için en etkili hükümet biçiminin baÅŸkanlık sistemi olacağını söylüyor. Bunu tarif ederken de Türk tipi ya da Türkiye biçimi diyor.

Peki, bu Türk tipi başkanlık sisteminden kasıt nedir?

Türkiye modeli ifadesi esas itibariyle küreselden düşünüp, yerel davranmayı içeriyor. Dünyanın hiçbir ülkesinin anayasal sistemi kendi tarihini, kültürünü, yerel özelliklerini dışlamaz. Evrensel deÄŸerler ve ilkeler var. Türkiye biçimi dediÄŸimiz model de, evrensel ilkelerden, pratiklerden, kurallardan esinlenip, evrensel standartların altına düşmeden kendi tarihimizle, kültürümüzle, yerelliÄŸimizle sentez yaptığımız bir modeldir. Kendi yerelliÄŸimizi göz ardı edersek Cumhuriyet’in kuruluÅŸunda düştüğümüz hataya tekrar düşeriz. Cumhuriyetin kuruluÅŸunu Batı tipi bir medeniyet hedefiyle gerçekleÅŸtirdik. Batı tipi devlet o günün anlayışıyla ulus devletin üzerine oturuyordu. Ulus devlet ise etnisite gerektiriyordu. Bu etnisiteye dayanmak dışlayıcılığı ortaya çıkarıyordu. Aydınlanmacı ulus devlet anlayışı inanç deÄŸerlerini önemsizleÅŸtirdi. 1921’den sonraki anayasalar sadece etnik anlamda deÄŸil, inanç ve kültür deÄŸerleri anlamında da dışlayıcı anayasalardı.

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.