Sosyal Medya

Güncel

ABD'de bir Müslüman kanaat önderi Ingrid Mattson

Ingrid Mattson dünya çapında bir üne sahip. Islamic Society of North America (ISNA)’nın liderliğini yapmış olması ve Amerikan akademi hayatında İslami bilimlerin yer alması hususunda yaptığı atılımlar onu bu konuma yerleştiriyor.



Dünyanın dört bir yanındaki Ä°slami kanaat önderlerini keÅŸfetme yolculuÄŸumuza yavaÅŸ adımlarla baÅŸlamıştık malumunuz. Uzun soluklu bir proje olarak adım attığımız bu yolda evvelâ “Batı”ya odaklanmaya karar vermiÅŸ ve “Batı”yı iyi tanıyan iki hocamızla röportaj yaparak dosya konumuza girmezden evvel Batı dünyasındaki Müslümanların sosyolojik altyapısını ve eÄŸilimlerini kavramak istemiÅŸtik. ABD’de Ä°slami yaÅŸantıya dair fikir verecek 2 röportajı Nuri Tınaz ve Kasım Kopuz hocalarımızla yapmıştık. Henüz okumamış olanların önce bu yazılara göz atmasını tavsiye ederim. Bir diÄŸer yazarımız AyÅŸenur GökÅŸen Aydın arkadaşımız da ben ABD’ye giriÅŸ yaparken Britanya semalarından bir giriÅŸ yapmış ve son yıllarda hızla popülerleÅŸen Nouman Ali Khan’ı konu edinmiÅŸ, akabinde de Amerika’ya benden evvel rotayı kırarak meÅŸhur imam Zeyd Åžakir ve aktivist Dalia Mogahed’den bahsetmiÅŸti.

Röportajlardan başını yeni kaldırabilen bendeniz de listeye Amerika’daki Müslüman kanaat önderleri arasında en öne çıkan isimlerden –alışılmışın aksine bir hanım olarak­ biriyle siftahımı yapacağım: Ingrid Mattson. Ingrid Mattson Türkiye’de ne kadar tanınıyor emin olamasam da kendisi dünya çapında bir üne sahip, sosyal medyada binlerce takipçisi mevcut. Bir hanım mühtedi olarak Amerika’daki Müslümanlar’ın en büyük topluluklarından olan Islamic Society of North America (ISNA)’nın liderliÄŸini yapmış olması ve Amerikan akademi hayatında Ä°slami bilimlerin yer alması hususunda yaptığı atılımlar onu bu konuma yerleÅŸtiriyor. Kendini kamuoyunda görünür kıldığı ­11 Eylül dönemini de kapsayan­ zaman dilimindeki söylemleri ve ısrarla geliÅŸtirerek yürüttüğü “interfaith activism” yani dinlerarası aktivizm mottosu, Mattson’ın Amerikalı karar alıcılar yahut kısaca siyaset mercileri tarafından da oldukça önemsenmesi sonucunu doÄŸuruyor.

“Ä°slam'ı tanıdıkça yepyeni bir dünyayı keÅŸfettiÄŸimi anladım”

Mattson’ın bir Müslüman kanaat önderi ve akademisyen olarak yaptıklarını anlatmaya kısa bir paydos verip onun hayatından bahsedelim. 1963 yılının AÄŸustos ayında 7 çocuklu bir ailenin altıncı çocuÄŸu olarak Kanada’da dünyaya gelen Ingrid Mattson, çocukluk yıllarını burada geçiriyor ve bir Katolik okulunda eÄŸitim görüyor. Mattson hâlâ Katolik okulundaki o yıllarını sevgiyle yad ediyor ve orada kendisine öğretmenlik yapan bir Katolik hanımın kendisinin genç yaÅŸta maneviyatın zenginliklerini keÅŸfetmesini saÄŸladığını söylüyor. 1982­87 yılları arasında ülkesinde Waterloo Ãœniversitesi’nde felsefe ve güzel sanatlar eÄŸitimi alan Mattson, bu üniversite yılları sırasında bir yaz Paris’e seyahat ediyor.

Bu seyahat onun için kırılma noktası olacak iliÅŸkileri kurmasını saÄŸlıyor. Paris’te sufi topluluklara mensup olan Batı Afrikalı Müslüman öğrencilerle tanışan Mattson, onlarla olan arkadaÅŸlığını zamanla geliÅŸtiriyor. Bu sayede Kur’an okumaya baÅŸlıyor ve kendi deyimiyle “Tanrı bilincine” sahip oluyor. Paris dönüşünde de üniversitenin son yılında ihtida ediyor.

Ä°htida ediÅŸ zamanına dair kendisinden şöyle bir alıntı yapmak münasip olur: “Liseden sonra Allah'a olan inancım bir Katolik olarak çok zayıflamıştı. Bir baÅŸka üniversiteden tanıştığım Müslüman bir öğretim üyesi kadının zekâsı, belagat ve cömertliÄŸi bende derin bir saygı uyandırmıştı. Düzenli verdiÄŸi konferansların takipçilerinden birisi olmuÅŸtum. KonuÅŸmalarında anlattığı Allah inancı bize öğretilenlerden çok uzaktı.

Anlattığı her ÅŸey beni o denli ÅŸaşırtıyordu ki, yaklaşık 20 ay boyunca Ä°slam'ı araÅŸtırdım. Özellikle Kur'an ve Hazret­i Muhammed'in (s.a.v) sözleri beni çok etkiledi. Ä°slam'ı tanıdıkça yepyeni bir dünyayı keÅŸfettiÄŸimi anladım. Kalbimin yavaÅŸ yavaÅŸ imanla dolduÄŸunu hissediyordum. Ruhumu müthiÅŸ bir huzur kaplamaya baÅŸladı. Artık hak dini kabul etmemin zamanının geldiÄŸini düşündüm ve bunu Müslüman arkadaÅŸlarımla paylaÅŸtım. Kelime­i ÅŸehadet getirerek Müslüman oldum. O günden beri, imanın tadını yaşıyorum. Gerçekten iman dünyada yaÅŸanabilecek en güzel duygu...” Akademik hayatını da Ä°slam’ı seçiÅŸi sonrasında bu doÄŸrultuda ÅŸekillendiren Mattson, 1989’da Pakistan­PeÅŸaver’de 100.000 mültecinin olduÄŸu bir kampta gönüllü öğretmenlik yapıyor ve akabinde 90’lı yıllarda Ä°slami ve dinlerarası aktivizm çalışmalarına odaklanıyor.

Pakistan’da kaldığı sırada tanıştığı Mısırlı bir mühendisle de hayatını birleÅŸtiriyor. Bu dönemde bir akademisyen olarak farklı kurumlar bünyesinde çalışmalar yürüten Mattson, 1999 yılında Yakın DoÄŸu dilleri ve medeniyetleri alanında Chicago Ãœniversitesi’nden doktora sahibi oluyor. Ayrıca Mattson’ın yaptığı en önemli iÅŸlerden biri de bu dönemde gerçekleÅŸiyor. Amerika’daki Müslüman din adamlarına yönelik ilk akredite programın kuruculuÄŸunu yapıyor.

Hâlihazırda Huron Ãœniversitesi’nde (Kolej olarak geçiyor) “London and Windsor Community Chair in Islamic Studies” unvanına sahip bir profesör olarak görev yapmakta.

Amman Bildirisi’ne imza atanlar arasında yer aldı

Mattson, baÅŸkan yardımcısı olarak geçirdiÄŸi 5 yılın ardından ISNA’nın ilk kadın baÅŸkanı oluyor (2006­2010 yılları arasında).

ABD’deki birçok öne çıkan Müslüman kanaat önderi gibi onun da temel mottoları “dini topluluklar arası diyalog ve uyum ortamı yaratma” ve “ektremist hareketlere ait ÅŸiddetin önünü kesip barışçıl bir Ä°slam anlayışını yaygınlaÅŸtırma” diye özetlenebilir. Nitekim ISNA’daki politikası da bu ÅŸekilde oluyor ve Amerika’daki gayrımüslim toplulukların önderleriyle yakın iliÅŸkiler kuruyor, onlarla ortak programlar düzenliyor. Hatta bu programlar sadece Hristiyan ve Yahudiler ile deÄŸil, Budistler ile dahi oluyor, Dalai Lama ile “Seeds of Peace” (Barışın Tohumları) adlı bir program dizisinde yer alıyor.

Mattson’ın ekstremist Ä°slam diye tanımlanan hareketlere de çok ciddi tepkiler gösterdiÄŸini ve bilhassa bu konuda çalışmalar yürüttüğünü görüyoruz. 11 Eylül sonrasında “Amerikalı Müslümanlar’ın Özel Bir SorumluluÄŸu Var” adlı ses getiren bir makale yazıyor. Müslümanlar’ın, sadece intihar bombacılarını ve (Mattson’ın Pakistan’da Afgan kızlara eÄŸitim verirken yakından ÅŸahit olduÄŸu) Taliban benzeri grupları kınamakla kalmayıp Müslüman coÄŸrafyadaki tiranları, kadına baskı yapan rejimleri ve gayrı Ä°slami eylemlerini meÅŸrulaÅŸtırıp ÅŸiddeti körükleyen otoriteleri de kınaması gerektiÄŸini belirtiyor. 2004’te Ãœrdün Kralı’nın giriÅŸimiyle organize edilen, ÅŸiddete, mezhepsel bölünmeye karşı 200’e yakın din adamı ve akademisyeninin imza attığı meÅŸhur Amman Bildirisi’ne (Hamaney, Ali Gomaa, Yusuf el Kardavi, Ali BardakoÄŸlu, Sistani, Cifri gibi birçok ismin de yer aldığı…) imza atanlar arasında da yer alıyor Mattson.

Mattson’ın hassasiyet gösterdiÄŸi bir baÅŸka konu da kadınlar oluyor. Kadın haklarının Kur’an’ın kadına karşı ayrımcılığa ve ÅŸiddete yol açan yorumları ile ihlal edilmesini eleÅŸtiriyor ve aile içi ÅŸiddetle mücadele için “Peaceful Families” (Huzurlu Aileler) isimli çalışmada yer alıyor. Ayrıca tesettürlü bir Müslüman hanım olmasında raÄŸmen bunun kadına devlet baskısı ile dayatılmasının karşısında durduÄŸunu vurguluyor.

Beyaz Saray’ın danıştığı isimlerden biri Yukarıda saydığım tüm çalışmaları ile öne çıkan Ingrid Mattson, Time dergisinin o meÅŸhur “En Etkili 100 Müslüman” listesinde ve Ãœrdün Kraliyet Enstitüsünce hazırlanan “En Etkili 500 Müslüman” listelerinde yer almayı baÅŸardı. Mattson’ın ISNA baÅŸkanlığından beri sahip olduÄŸu duruÅŸ, daha adını sayamadığımız nice STK bünyesinde yürüttüğü çalışmalar ve 2000’li yıllarda yükselen “Ä°slam­ÅŸiddet” baÄŸlamlı tartışmalarda ısrarla yer aldığı cephe, yaptığı çaÄŸrılar –daha önce belirttiÄŸim gibi­ onu kimi politik mercilerce de önemli bir muhatap kıldı.

 George W. Bush ve Barack Obama yönetimleri sırasında Beyaz Saray’ın ara sıra danıştığı isimlerden olan Mattson, bilhassa Obama döneminde daha aktif bir rol aldı. ABD Ulusal Güvenlik Departmanı’na dini meselelerde danışmanlık yapan konseyin 2012 yılında üyesi oldu ve 2009 ile 2010 yıllarında Beyaz Saray’ın dinlerarası çalışma kolunda yer aldı. Ayrıca BirleÅŸmiÅŸ Milletler’in Afgan Komisyonu’na danışmanlık yaptı. Hatta CIA direktörü olan John Brennan’ın Mattson’a bu giriÅŸimleri için teÅŸekkür ettiÄŸini de biliyoruz. Yine eklemeyi unutmadan belirtelim ki Mattson, Ãœrdün yönetimi tarafından Ä°slami bilimlere yaptığı katkı sebebiyle madalyaya layık görüldü.

Mattson’ın Amerika’daki belli odaklar tarafından hedef alındığı da tahmin edilebilir. Bu odaklar zaten genel olarak Ä°slam’ı oradaki sisteme barışçıl ÅŸekilde tanıtan veya sistemle angaje olunabilecek adımları atan birçok ismi hedef alan Ä°slamofobik temelli odaklar. Kaldı ki Mattson toplum içinde oldukça üst seviyede bir pozisyona çıktığı ve hakkında Newsweek vb. en ünlü yayınlarda bolca yayın yapıldığı için ister istemez bu tip tavırlarla muhatap kalmakta.

ISNA’nın Müslüman KardeÅŸler baÄŸlantılı bir topluluk olduÄŸu açıkça bilindiÄŸinden ötürü, ilk bakışta rastladığım bazı hücumların “Müslüman KardeÅŸler’in ajanları” temalı olduÄŸunu söyleyebilirim. (Bir örnek: http://brotherhoodunmasked.net/individuals­the­muslim­brotherhood/ingrid­mattson) Tabi Ingrid Mattson hakkında Müslüman cephesinden de sisteme fazla angaje olduÄŸu için hücumlar olsa gerek diye düşünüyorum ancak yukarıdaki gibi doÄŸrudan örneÄŸini ekleyebileceÄŸim bir ÅŸeye rastlamadım. Ingrid Mattson’ın web sitesinden (http://ingridmattson.org/) ve Halaltube.com sitesindeki videolardan kendisine dair daha fazla fikir edinilebilir.

“Görmenin bilmek, tanımak olduÄŸunu düşünmekle bir yanlışa düşüyoruz gibi duruyor”

Yazıyı Mattson’ın Ä°slamiyet’e dair yaptığı çok ilgi çekici bir tanımla bitirelim: “…Kocamla tanıştıktan bir süre sonra ban

a çok hayran olduğu bir kadından bahsetti. Onun bilgeliğinden, zarafetinden ve cömertliğinden bahsediyordu. Bana bu kadının birçok çocuğu geleneksel ve modern eğitim ile eğittiğini söylemişti. Kocam mültecilerle ilgili yürüttüğü işlerin çok içine daldığında ona yolladığı yemeklerden de bahsetmişti. O kadınla sonunda tanışınca baştan aşağı kapalı şekilde geleneksel bir İslami kıyafetle gördüm onu. Kocamın onu tam olarak görmemiş olmamasına rağmen, yüzünü görmemiş olmamasına rağmen onu bu kadar iyi bilmesinden çok etkilenmiştim. Kocam onu hareketlerinden, başka insanlar üzerinde bıraktığı etkiden dolayı tanıyordu.

Batı medeniyetinin görsel sunuma dair köklü bir geleneÄŸi var. Görmenin bilmek, tanımak olduÄŸunu düşünmekle bir yanlışa düşüyoruz gibi duruyor. Bir insan ne kadar dışarı açıksa o kadar önemli diye düşünerek… Ä°slam medeniyeti ise Allah’ı ve insanları anmak ve onlara hürmet etmenin önemli bir aracı olarak görsel sunumu kucaklamamayı seçiyor. Allah saklı olandır, herhangi bir insanın parlak gözlerine karşı örtülüdür. Fakat hakiki görüşe sahip olan insanlar Allah’ı, onun yaratıcı gücünün etkilerini derinlemesine düşünerek tanıyabilir. Ä°slami gelenekte Allah’ı resmetmek küfürdür. Bunun yerine Müslümanlar, Allah’ın vahiyde kendini tarif ettiÄŸi kelimeleri kullanırlar.”

 

Kaynak: Dünya Bizim

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.