Güncel
'Çözümden silaha nasıl geçtik?'
Ali Bayramoğlu, Türkiye'de çatışmasız dönemden çatışmalı döneme geçiş nedenlerini ele aldı....
Yeni Åžafak Gazetesi yazarı Ali BayramoÄŸlu, bugünkü "Çözümden silaha nasıl geçtik?" baÅŸlıklı yazısında Kürt Sorunu'nda silahların sustuÄŸu dönemden çatışmalı döneme geçiÅŸ nedenlerini deÄŸerlendirdi. IŞİD'in Kobani'ye saldırmasının Kürt hareketi için stratejik bir koÅŸul olduÄŸunu belirten BayramoÄŸlu, "Türk devletinin “iç ve dış Kürtleri birbirinden ayrı tutma politikası”, “Suriye'de herhangi bir Kürt siyasi entitesini kırmızı çizgi olarak görmesi”, sorunun çözümünü “milli sınırlar içinde demokratik entegrasyona olarak tanımlaması” bu yeni durum ile tezat oluÅŸturuyordu. Taraflar arasındaki gerginlik artıyor, uzlaÅŸmanın gerekleri ve katmanları çoÄŸalıyordu" dedi.
İşte Ali Bayramoğlu'nun yazısından bir bölüm:
Malum, Suriye'de Türkiye sınırının yanı başında bulunan ve bir Kürt yerleÅŸimi olan Kobani ÅŸehrinin 2014 sonbaharında IŞİD güçleri tarafından kuÅŸatılması Türkiye ile Kürt hareketi arasındaki “çözüm süreci dönemi'nin ilk büyük krizini oluÅŸturdu.
Kobani krizinin altında yatan şuydu:
Suriye'de iç savaş ve merkezi denetimin kaybolması ülkenin kuzeyinde o bölgede yaşayan Kürtlere kendilerini yönetme imkânı vermiş, bölgenin Kürt siyasi örgütüyle iç içe olan Türkiye Kürt hareketine adım adım genişleyen yeni bir alan açılmıştı. Bu gelişme PKK'nin önündeki hareket alanını ve siyasi ufkunu önemli ölçüde kuşatmıştı. Kürt siyasi tahayyülü bu gelişmeyle pek çok açıdan, toplumsal, siyasal, hatta uluslararası bakımlardan ivme kazanmış, bunun yanında Türkiye'nin Güneydoğusu ile Suriye'nin Kuzeydoğusu toplumsal olarak doğrudan, siyasi açıdan dolaylı bir eklenme sürecine girmişti.
Doğal olarak bu durum Kürt hareketinin stratejisinde belirleyici bir unsur oluşturmaya, çözüm süreci tanımında Kürtler açısından adeta bir ön koşul olmaya yüz tutmuştu.
Buna karşılık Türk devletinin “iç ve dış Kürtleri birbirinden ayrı tutma politikası”, “Suriye'de herhangi bir Kürt siyasi entitesini kırmızı çizgi olarak görmesi”, sorunun çözümünü “milli sınırlar içinde demokratik entegrasyona olarak tanımlaması” bu yeni durum ile tezat oluÅŸturuyordu. Taraflar arasındaki gerginlik artıyor, uzlaÅŸmanın gerekleri ve katmanları çoÄŸalıyordu. Siyasi iktidarın stratejisi ise hiç şüphe yok ki, Kuzey Suriye'deki geliÅŸmelere karşı aşırı bir hassasiyet, Kürt koridorunu bir numaralı tehdit ve güvenlik meselesi olarak görme eÄŸilimiyle yeniden ÅŸekilleniyordu.
Bu durumun çözüm sürecine ve Türk-Kürt ilişkilerine ilk faturası 6-8 Ekim 2014'de Türkiye'de yaşanan olaylarla çıktı. Bu olaylar çözüm sürecinin, Rojava meselesi yanında bir başka temel çelişkisinin daha ortaya çıkmasına yol açacaktır: Bu çelişki Türkiye Güneydoğu'sundaki siyasi egemenlik mücadelesidir.
Sokak hareketleri, PKK'nın militanları, milisleri ve halkı iç içe sokmak isteyen ayaklanma tipi eylemlerinden oluÅŸan, 50 kiÅŸinin hayatına mal olan, devleti aşırı derecede zorlayan ve gözünü korkutan Kobani olaylarının (6-8 Ekim 2014) yarattığı güvensizlik, devletin stratejisinde önemli bir deÄŸiÅŸikliÄŸe yol açtı. AK Parti olayların patladığı Ekim 2014'den itibaren “kamu düzeni” talebini özellikle dile getirecek, kamu düzenindeki kritik delikleri çözüm sürecinin esnekliÄŸinin ya da suiistimal edilmesinin ürettiÄŸi bir mesele olarak görmeye baÅŸlayıp, bunu çözüm sürecinin devamının ön ÅŸartlarından biri kılacaktı. Kamu düzeninden asıl kasıt eylemlerdeki görüntü kadar, PKK'nın her tür “devletimsi” iÅŸlevden (adliye, zaptiye, maliye, tapu, vs.) uzaklaÅŸması, gizli bir siyasi merkez kurmaktan vazgeçmesi, ÅŸehirlerin, kasabaların karar süreçlerinden çekilmesi olarak tanımlanabilir. Bu kavram siyasi iktidar tarafından bir egemenlik meselesi, devlete iliÅŸkin varoluÅŸsal bir mesele olarak tanımlanıyordu. Bu çerçevede siyasi iktidarın attığı ilk adım İç Güvenlik Yasa Tasarısı oldu.
Henüz yorum yapılmamış.