EÄŸitim
Üniversite eğitimi neye dönüşecek?
Önümüzdeki 20 yılda yükseköğrenim bu güne kadarki en hızlı değişim döneminden geçecek. Tüm sektörlerde gördüğümüz altüst olma yüksek öğretimde de olacak. Ya altüst edileceğiz ya da altüst edenlerden olacağız.
Tüm kurumlar hızla evrilirken, en eski kurumlardan biri olan üniversitelerin de değişimin gücünden etkilenmemesi mümkün değil. Milyar dolarlık bütçeleri, binlerce çalışanı, on binlerce öğrencisi, içinde yurtlar, spor merkezleri, sosyalleşme alanları barındıran küçük şehirleri ve birbiriyle genellikle çelişen 3 farklı çalışma alanları (araştırma, eğitim, hizmet) olan günümüzün üniversite yapıları sürdürülebilir değil.
Bu devasa operasyonları tehdit eden güçler var. Bunlar, geliÅŸmiÅŸ ülkelerdeki genç nüfusun azalıyor olması, maliyetlerin aşırı yüksek olması (ABD’de öğrenci borçlanması 1 trilyon doları aÅŸtı) ve mezunların iÅŸ dünyasının beklediÄŸi formasyona ulaÅŸamamaları olarak özetlenebilir.
Yüksek maliyet ve düşük kalite, azalan talep ile birleşince değişim kaçınılmaz hale geliyor. Eğitime ciddi etkisi olan teknolojinin hızlı gelişimi, farklı eğitim modellerini mümkün kılıyor. Teknoloji, sürdürülebilir olmayan üniversite yapısını altüst etme potansiyeline sahip. Önümüzdeki 20 yılda yükseköğrenimde birçok değişim olacak hatta bunların bazılarını deneyimlemeye başladık bile.
Peki bu konuda dünya nereye gidiyor? Üniversiteler nasıl değişmeli?
İçerik yerine yetkinliklere daha fazla vurgu
Artan yaşam süresi beklentisi ve çöken sosyal güvenlik sistemleri nedeniyle, üniversiteye bu yıl başlayacak bir gencin profesyonel yaşamının 50 yıl civarında olacağını öngörüyorum. Bu süre içinde 15-20 defa iş değiştirecek ve aldığı diplomanın raf ömrü sadece 5 yıl olacak. Dolayısıyla tüm eğitim sisteminin içerik vurgusunu hafifletip, yetkinliklere ağırlık vermesi ve öğrencilere hızlı değişime ayak uydurabilmelerini sağlayacak becerileri kazandırması önemli.
Bir diÄŸer konu ise, üniversitelerin gerçek hayat ile yeteri kadar iç içe olmaması. Oysa hem iÅŸ dünyası hem de öğrenciler gerçek yaÅŸama daha yakın bir eÄŸitim istiyor. Ãœniversitelerde staj ve projelere daha fazla vurgu yapılacak ve çalışma yaÅŸamı ile eÄŸitimi harmanlayan “co-op” programlarının sayıları artacaktır. Ä°ÅŸ dünyası ile üniversitelerin iÅŸbirliÄŸiyle hazırlanan mesleki eÄŸitim programları, iÅŸ dünyasının ihtiyaçlarına etkin çözümler getirebilir.
Küreselleşen dünyada uluslararası deneyimin önem kazanması ile öğrenci mobilitesi artacak. Değişim programlarının yanında, iki veya üç ortaklı/ülkeli programlar popülerleşecek. Yaşlanan ülkeler eğitim kurumlarına yeni talep yaratabilmek için gelişmekte olan ülkelerde uydu kampüsler kurmaya ve yabancı öğrenci ithaline daha fazla önem vermeye başladı. Şu anda net öğrenci ihracatçısı durumda olan Çin ve Hindistan (hatta Türkiye) gibi gelişmekte olan ülkelerde hızla çok sayıda yeni üniversite açılıyor. Uzun vadede bu ülkeler de uluslararası öğrencilere yönelecek. Bu değişimlerin sonucu olarak tüm dünyada eğitim uluslararasılaşacak ve gitgide azalan talep üzerindeki rekabet hızlanacak.
Girişimci yetiştirme ihtiyacı
Dünya çapında işsizlik kritik boyutlarda. The Coming Jobs War kitabına göre, dünyada 3 milyar kişi çalışmak istiyor fakat sadece 1,2 milyar iş var. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin nüfus yapısı her yıl yüzbinlerce yeni istihdam yaratılmasını gerektiriyor. Bu rakam Türkiye için 750 bin.
İstihdam sorununu çözebilmenin en belirgin yolu, yeni şirketlerin kurulması. Cari açığı kapatmanın yolu ise katma değeri yüksek üretim ve ihracat. Bunun yolu ise tekno-girişimler, tekno-girişimlerin doğal kaynağı da üniversiteler. Dolayısıyla tüm dünyada üniversitelerin üzerinde profesyonel ve araştırmacılar yanında girişimciler de yetiştirmeleri yönünde ciddi bir baskı oluşacak. Üniversiteler daha fazla girişimci yetiştirebilmek için yeni programlar, merkezler ve sistemler oluşturacak.
Diplomalar değil, rozetler önem kazanacak
Kurumlar gelecekte gözleri kapalı “üniversite mezunu” aramak yerine yetkinlik ve beceri bazlı iÅŸe alım yapacaklar. ÖrneÄŸin bir iPhone uygulama geliÅŸtiricisi arıyorsanız, bilgisayar mühendisi ilanına çıkmanız anlamsız - hele bilgisayar mühendisleri uygulama geliÅŸtirmeyi bilmiyorsa. Bunun farkına varan özel sektör, her alanda dersler açarak öğrencilere diploma yerine “rozet” (sertifika) vermeye baÅŸladı. Ä°ÅŸe alımlarda artık diploma yerine rozet listesi görmeyi bekliyorum. Rozet/sertifika veren kurumların sayısının artacağını ve eÄŸitimin küçük paketlere bölüneceÄŸini düşünüyorum. Ãœniversiteler bu deÄŸiÅŸimi göz ardı ederlerse, en azından bazı alanlarda çağın dışına düşerler.
EÄŸitimde bugüne dek süregelen düzenin de yavaÅŸ yavaÅŸ deÄŸiÅŸmesi muhtemel. Mesela tipik bir üniversite programı aynı üniversitede alınan 240 krediden oluÅŸur. Gelecekte programların parçalanıp daha taşınabilir olabilir. ÖrneÄŸin bir öğrenci, ilk yılı A üniversitesinde okuyup, B üniversitesine tüm derslerini saydırarak yatay geçiÅŸ yapabilir. Daha sonra da bir yılını Avrupa’daki, diÄŸer yılını Çin’deki, son seneyi de Kanada’da okuyup yüksek lisansını Kanada’da yapabilir. Bir öğrenci toplam 5 üniversitenin 3 kıtadaki 7 farklı kampüsünde eÄŸitim alabilir. Yani programlar bölünebilir, taşınabilir olacak. Gelecekte bu tür çok okullu programların popülaritesi artacakve tüm eÄŸitimini tek üniversiteden alan mezun sayısı azalacaktır.
DiÄŸer yandan ÅŸu anda çok katı bir akademik takvim uyguluyoruz. Akademik yıl Eylül’de baÅŸlar, her dönem 14 hafta, her program 8 dönem sürer. Neden? Programların parçalanması ve bireyselleÅŸmesi ile birlikte bu katı yapının da yıkılabilir. ÖrneÄŸin, ÅŸu anda Western Governors Ãœniversitesi’nde istediÄŸiniz dersi istediÄŸiniz zaman alıp, sınavına istediÄŸiniz zaman girebiliyorsunuz. Hızlı öğrenen ve tüm enerjisini eÄŸitime ayıran birisinin 14 haftalık dersi 10 veya 7 haftada bitirmesi, 4 yıllık programı ise 3 veya 2,5 yılda bitirmesi mümkün. En önemlisi, herkesin kendi takvimini belirleyebilmesi. Yetkinlik kanıtlamaya dayalı eÄŸitim hızlı bir ÅŸekilde yaygınlaÅŸabilir.
Yapay zeka ile eÄŸitim
GeçmiÅŸte en iyi öğretmenin bir insan olduÄŸunu varsaydık çünkü ciddi bir alternatif yoktu. Halbuki bazı derslerde yapay zeka çok daha etkili bir öğretmen olabiliyor. Carnegie Mellon Ãœniversitesi‘ndeki “Open Learning Ä°nitiative” güzel bir örnek. Buradaki eÄŸitimciler, her konuyu en iyi nasıl öğretebileceklerine kafa yoruyor ve farklı teknolojileri harmanlayarak mükemmel öğrenme deneyimleri kurguluyorlar. Åžu anda 25 farklı ders geliÅŸtirilmiÅŸ durumda. Dersleri almış öğrencilerin öğrenme stilleri ve deneyimleri bir veri tabanına giriliyor ve dersi yeni alan her yeni öğrenci bu veri tabanı sayesinde kendine en uygun öğrenme yollarından ilerleyebiliyor: yani ders öğrenciye göre kiÅŸiselleÅŸtiriliyor. Bu, bir sınıfta 60 kiÅŸinin aynı öğretmeni dinlemesinden çok daha etkin bir öğrenme sistemi. Özellikle teknik konularda, eÄŸitimin gitgide daha fazla yapay zeka üzerinden yapılmasını bekliyorum.
Özetle önümüzdeki 20 yılda yükseköğrenim bu güne kadarki en hızlı değişim döneminden geçecek. Tüm sektörlerde gördüğümüz altüst olma (disruption), yüksek öğretimde de olacak. Ya altüst edileceğiz ya da altüst edenlerden olacağız ve yeni yükseköğretim sistemini tanımlayacağız. Ben tercihimi yaptım.
Erhan Erkut
Henüz yorum yapılmamış.