Sosyal Medya

Kültür Sanat

Soğuk Yakınlık: Nette aşk mümkün mü?

İnternet teknolojisi günümüzde insan ilişkilerini ve ‘dostluk’ anlayışımızı değiştirdiği gibi, aşkın kadim anlatısını da dönüştürüyor. Kolayca yakınlaşsak da soğuk kalıyoruz, mesafeyi hemen aşabilsek de ruhların uzaklığını yenemiyoruz.



İnsan göz göze gelmeden, el ele tutuşmadan da sevdiğini söyleyebilir mi? Gözlerimiz buğulanmadan da aşkın kırılganlığını haykırabilir mi? Varlığımız, bedenimize yaslanmadan da aşkın o uçsuz bucaksız denizlerinde kulaç atabilir miyiz? Terleyen avuç içleri, hızlanan kalp atımları, titreyen eller veya kızaran yanaklar olmadan da anlatabilecek miyiz duygularımızı?

Görünen o ki yeni teknolojiler kendimizi ve dünyayı bilme biçimlerimizi dönüştürdüğü kadar sevme biçimlerimizi de kökten deÄŸiÅŸtiriyor ve aÅŸk akışkanlaşıyor, girdiÄŸi kabın ÅŸeklini alıyor. Bilgisayar aracılığıyla gerçekleÅŸtirilen iletiÅŸim, moderniteye özgü olan zaman-mekân sıkışmasının doruk noktası gibi görünüyor.

Mekânın çöküşüyle birlikte artık her an bağlantıdayız ve bir ekran parıltısı kadar kısa ömürlü aşkların esiri olmaya adayız. Nette herkes burada ve zaman hep şimdi. Sosyal medya sitelerinin dinamikliği insanlara birbirleriyle, zamana yayılacak biçimde iletişime geçme olanağı sundu, böyle bir etkileşim de ikinci, gizli bir misyon doğurdu, insanın kendisi hakkında izlenim yaratma misyonunu.

Günümüzün postmodern benliÄŸi farklı sosyal baÄŸlamlara karşı duyarlı olma ve onların içinde farklı sosyal roller üstlenme yeteneÄŸine sahip. Sabit bir benlik yok, duruma göre oynanacak çok sayıda rol var. AÅŸk da bu ‘oyuncu’ benliÄŸin kendi sınır ve imkânlarını sınadığı bir alan.

20. yüzyılın baÅŸlangıcı “benliÄŸin müzakere ve sunulma biçimleri açısından bir dönüm noktası” olarak görülüyor. Benlik, net aracılığıyla iletilen sözlü ve sözsüz mesajlar yoluyla izlenim oluÅŸturmaya yarayan bir araç haline geldi ve bu izlenimin idaresi yaÅŸamın önemli bir parçası oldu. Yalnız ve sevilmeye aç ruhların, ‘beni sev!’ diye haykırdığı bir ruhlar panayırına dönüyor sosyal medya aÄŸları. Sevilmeye deÄŸer taraflarımızı öne çıkarıyor ve kendimizi sadece olumlu özelliklerimizle takdim ederek kiÅŸisel imgelerimizi tüketime sunuyoruz. Nette herkes kendi kendisinin reklamcısı.

Tüketim kültürü ve moda endüstrisinin de etkisiyle, benliÄŸin idaresi ve izlenim oluÅŸturma süreçleri baÅŸka insanları memnun edip baÅŸtan çıkarmakta baÅŸarılı oluyor. Bu, artık ‘baÄŸlantı içindeki benliÄŸin’ çağıdır.

İzlenim oluşturmak için Internet kullanımı vesilesiyle, yaşamın gerçekliği ve insanın beklentileri arasında gitgide büyüyen bir fark gözlemleniyor. Sesler, jestler, videolar ve fotoğraflar, Internet kullanıcılarına, daha sonra da kullanabilecekleri biçimde kurgulanan ve desteklenen bir ruhsal gerçeklik yaratma olanağı tanıyor.

Net bu yönüyle giderek kendimizden de saklandığımız bir yer, bir ilticagâh halini alıyor. Kişinin kendi karakterinin istenmeyen niteliklerini gizleyerek, kendini olabilecek en ideal biçimiyle takdim etmesine olanak tanıyor.

Internet, arkadaşlık ve mahremiyet arayışı

BenliÄŸin fiziksel engeller olmaksızın her dem yenilendiÄŸi, kiÅŸiye bedeni orada olmadığı halde bir yerde “bulunma” olanağı veren Internet’in, “ruhu gövdeden ayıran teknoloji” olduÄŸuna inanılıyor. Bu bakımdan Internet’i kullanan kiÅŸinin, etkileÅŸim içindeki zihinlerin dünyasında lüzumsuz bir aygıt olarak görülen bedeninden, personasının öz parçasından ayrıldığı düşünülüyor. Ten bütün kadim metafizik öğretilerde can için bir kafes, bir hapishane olarak algılanıyordu, bugün ise zihin vecd halleriyle deÄŸil teknoloji marifetiyle bedeni geride bırakıyor ve alemleri dolaşıyor.

BenliÄŸin fiziksel sınırlarından böylesi bir kopuÅŸ farklı bakış açılarıyla çeÅŸitli biçimlerde deÄŸerlendiriliyor. Bir bakış açısına göre, bedenin benlikten kopuÅŸu, yüz yüze görüşmelerle kıyaslandığında iletiÅŸim için daha az zaman ve enerji harcanmasından dolayı insanı özgürleÅŸtiriyor. Internet’in kullanımı, daha az enerji sarfiyatı ve daha düşük bir maliyetle, mümkün olan en çok sayıda insanla tanışmayı mümkün kılıyor.

Kimileri Internet’in aslında sanal olmadığını iddia ediyor; onu, gerçek, “etten ve kemikten ibaret” insanların var olduÄŸu ve “gerçek iliÅŸkiler” geliÅŸtirdikleri, yaÅŸadığımız gerçekliÄŸin bir parçası olarak görüyorlar. Hatta böylesi bir etkileÅŸimin, iliÅŸkiyi kontrol etme yetisi sayesinde her bir katılımcının kiÅŸiliÄŸini ÅŸekillendirdiÄŸi düşünülüyor. Çevrimdışı iliÅŸkilerin aksine, ileride iliÅŸkiyi yavaÅŸlatarak ya da hızlandırarak kontrol etmek bile mümkün olacak.

Bazı araÅŸtırmacılar anonimlik yüzünden çevrimiçi kurulan iliÅŸkilerin daha saÄŸlıklı olduÄŸunu öne sürüyor. Kısmen ya da tamamıyla anonim oldukları için, fikirleri mevcut ahlakî ve kültürel normlara aykırı düşse bile, kiÅŸiler bu farklı fikirlerini ifade ederken kaygı duymuyorlar. Bu avantaj da daha fazla sosyal ve duygusal geliÅŸimin bir aracı olarak görülüyor.

Sözde ‘arkadaÅŸ’ların kimlikleri hakkında hiçbir fikirleri olmadığı halde, kiÅŸilerin Internet üzerinden karşılıklı olarak hikâyelerini paylaÅŸmaları sık görülen bir durum. Ä°nsanlar, çok özel meselelerini deÅŸmek ve sorgulamak için daha iyi bir yer arayışlarında hiç bu kadar rahat olmamışlardı.

BaÅŸka bir deyiÅŸle, bireyler Internet’i esnek bir eriÅŸilebilirlik aracı olarak görüyorlar ve bunun arkasında yatan da büyük ölçüde onları özgür kılan anonimlik hissi.

Bununla birlikte, bu fenomen olumlu bir sosyal geliÅŸme olarak deÄŸil, kitlelerin duygusal çöküşü olarak deÄŸerlendiriliyor: Ä°nsanları kendi özel yaÅŸamlarını Internet’te “gönüllü” olarak paylaÅŸmaya iten ÅŸey, yalnızlık hissi ve kederden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil.

Bu çöküş, iki alanın birbirine geçmesiyle ilgili olabilir: gizli, bastırılmış ve sessiz özel yaşamın kamusal dünyada görünür ve sesli hale gelmesiyle birlikte, bireyin özel ve kamusal personalarının da belirsizleştiğine inanılıyor.

Bu bakımdan, buradaki endişe tamamen, insanların kendileri için kullandıkları yegâne aletlerin elektronik aygıtlar haline geldiği sanal ile sanal olmayan yakınlığın yer değiştirdiğinin kavranmasıyla ilgili.

Duygu kapitalizmi

Sanal yakınlığı kurmak kadar sonlandırmak da kolay. Sosyolog ve filozof Bauman’ın söylediÄŸi gibi, ‘mesafe temasa engel olamaz ama temasa geçmek de uzaklığa engel olmaz’.

NiteliÄŸin deÄŸer kaybı nicelik artışıyla telafi edilmek istenir ve iÅŸe yaramaz olduÄŸu ölçüde kısa ömürlü de olan baÄŸlantılarla insan bir ‘iliÅŸki kelebeÄŸi’ olarak bir iliÅŸkiden diÄŸerine konar. Ancak yaÅŸantı ve duygu derinlere inmez, kök salmaz. O yüzden koparılıp atılması da kolay olur. Ayrılık 2.0’da bir düğmeye dokunarak aÅŸkın cefalarına katlanmak zorunda olmadığınızı gösterirsiniz.

Zaman verimlilik zamanı ve ‘hızlı kapitalizm’ ekonomik etkinliÄŸi artırmak için zamanı sıkıştırıyor, sınırları aşındırarak insanları özel zaman ve mekandan mahrum bırakıyor. Teknoloji ve eÅŸya zamanı ve mekânı sömürgeleÅŸtiriyor. Romantik iliÅŸki de bu tüketim pazarında en az maliyetle en iyi ürünü bulacağınız bir pazarlık nesnesine dönüşüyor.

Romantik aşkın kendiliğinden, hesapsız kitapsız gelişen doğası, yerini rasyonel bir eş seçimine bırakıyor. İnsanın aklını başından alan, iradesini felç eden irrasyonel bir aşk fikri kayıplara karışıyor.

Sevilen biricik deÄŸil internet romantizminde, seçenekler arasından yalnızca birisi, yeri kolayca doldurulabilecek bir fırsat, bolluk havuzunda bir seçim sadece. Romantik iliÅŸki artık, Eva Illouz’un SoÄŸuk Yakınlıklar’da dile getirdiÄŸi gibi, bir üretim hattında imal edilen ve olabildiÄŸince hızlı, etkin ve ucuz bir biçimde tüketilmesi gereken bir ürün.

Bu da bizi kapitalizmin yeni bir evresiyle tanıştırıyor: Duygu kapitalizmi. Duygusal bağların maliyet-fayda analizine tabi tutulduğu, pazarda serbestçe alınıp satıldığı, kolayca elden çıkarılabildiği bir çağ, böyle de isimlendirilebilir.

yazar: Kemal Sayar, psikiyatri profesörü. Ä°stanbul Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde klinik ÅŸefliÄŸi, çeÅŸitli radyo ve televizyon kanallarında programlar yaptı. Halen Marmara Ãœniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı BaÅŸkanlığı görevini yürüten Sayar, Hayat Teselli Bulmaktır (TimaÅŸ Yayınları, 2013) ile Biraz YaÄŸmur Kimseyi Ä°ncitmez (TimaÅŸ Yayınları, 2012) baÅŸta olmak üzere yirmiyi aÅŸkın kitaba imza attı.

kaynak: aljazeera.com.tr

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.