Sosyal Medya

Güncel

AKP'yi destekleyen Kürtler çatışmalara ne diyor?

1990’larda Güneydoğu’dan gelen yoğun göç, İstanbul’un kimliğinin ayrılmaz parçası, karakterinin belirgin unsurlarından biri oldu.



Kürtlerin kimi o dönem yaşanan çatışmalardan, kimi çatışmaların yarattığı gerilimden, kimisi de bunların yarattığı işsizlikten kaçıp geldi İstanbul'a.

Ancak siyasi görüşleri ne olursa olsun, yıllar önce bırakıp geldikleri yeri unutmaları mümkün değil.

Bir esnafın deyimiyle "solukları orada".

Ben de AKP'ye destek veren Kürtlerin, GüneydoÄŸu’da yaÅŸanan sokaÄŸa çıkma yasakları, operasyonlar ve çatışmalarla ilgili görüşlerini öğrenmek için Fatih sokaklarındayım.

Mardinli, Siirtli, Ardahanlı veya Malatyalı...Kürtlerin bazıları bugüne dek AKP’yi desteklemiÅŸ, bazıları ÅŸu an da destekliyor.

Batı’da yaÅŸayan pek çok kesim ile bir fark dikkatimi çekiyor onlarla sohbetimde.

Kimse operasyonların tam gaz sürmesinden, "örgüt bitirilinceye kadar savaşılmasından" söz etmiyor.

'Silahla çözüm çok zor'

Kürtlerin hepsinin dilinde temkinli bir tedirginlik var. Çözümün artık zor olacağını, devletin gerekliyse silah da kullanması gerektiğini ama yine de bir an önce barış olmasını istiyor görüştüklerimin önemli bir kısmı.

Bir kısmı AKP’yi yaklaşık 2 yıl süren çözüm sürecinde PKK’ya taviz vermekle, kimi de baÅŸladığı iÅŸi bitirmemekle eleÅŸtiriyor. Ama ortak sözcük yine aynı: Barış...

Ardahanlı Ä°rfan Karatay, Aksaray’ı Fatih’e baÄŸlayan sokakların birinde küçük bir çay ocağı iÅŸletiyor. Her Ramazan, dükkanı kapatıp bir aylığına memleketine gidiyor.

Image copyrightRengin Arslan

PKK'yı eleÅŸtirerek baÅŸlıyor söze, "Bunlar çoluk çocuk demeden her türlüsünü katlediyorlar, bunu tasvip etmiyorum" diyor. PerÅŸembe günü Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde yapılan saldırıyı hatırlatıyor.

Peki, sivil ölümleri? Cenazelerin sokaklarda kalması?

Haberleri izlediÄŸi televizyonu iÅŸaret ediyor:

"Televizyonda ne kadar yayınlarsa o kadar görüyoruz. Bu olayı yaşayanlar daha iyi bilirler ama orada olacağına inanmıyorum."

Çözüm sürecinin sürdüğü dönemde PKK’ya çok taviz verildiÄŸini söylüyor. Bölgeye giden arkadaÅŸlarının, yolda kimlik kontrolleri yapıldığını anlattığını aktarıyor.

Peki çözüm ne?

Bu konudaki kararsızlığını arka arkaya kurduğu iki cümle ile ifade ediyor Karatay:

"Karşı taraf size silahla yaklaşıyorsa, bilmiyorum ki sizin nasıl bir tepki vermeniz lazım. Ama silahla çözüm çok zor."

Image copyrightAFP

'Ä°ki tarafta da kabahat var'

Adının Ahmet olarak yazılmasını isteyen esnaf ise Mardinli ve geçim sıkıntısı yüzünden gelmiÅŸ Ä°stanbul’a. Bursa’da çalışırken, Türkçe bilmeyen annesiyle telefonda Kürtçe konuÅŸtuÄŸu için ona sataÅŸan insanları hatırlıyor hâlâ.

Geçen seçim oy kullanmamış.

"Ak Parti’ye veriyordum ama bu sene kullanmadım. Kimseyi olumlu bulamadım. Olumlu bir ÅŸey olmuyor ki. Her gün bir patlama. Bir yandan ÅŸehit haberi, bir yandan bebek ölümü. Gerçekten istemiyoruz bunları. Ä°ki tarafta da kabahat var. Kimsenin bu acıları çekmemesi lazım" diyor.

Onun da kısa sohbetimizin sonunda geldiği nokta "Diyalog" oluyor:

"Oturup konuşsunlar, bunların biri İsrail biri Filistin değil. Konuşsunlar. Aynı çatı altında yaşayan halk bu. Oturup çözsünler" diyor.

'Soluğumuz oradadır'

Sokak aralarından Fatih’in kalbine doÄŸru yürüyorum.

Fatih Camii’nin arkasındaki çarşı her zamanki gibi hareketli.

Burada bir dükkanda Siirtli Ahmet Bey ile konuşuyoruz. Ne oy verdiği partiyi, ne de soyadını söylemek istiyor.

Ona göre barış sürecinin bozulmasında dış güçlerin parmağı var.

"Allah barış getirsin diyoruz, baÅŸka bir ÅŸey demiyoruz. Bizim devletimizde barış istiyoruz. Bizim ülkemizi rahat bırakırsa dış güçler biz iyi ÅŸeyler yaparız. Türkiye’de huzur istemiyorlar" diyor.

Orada olan biteni nasıl yüreğinde hissettiğini ise şöyle anlatıyor:

"Annem, babam köyde. Biz Ä°stanbul’da yaşıyoruz demiyoruz. SoluÄŸumuz oradadır."

Dualarla bitiriyor sohbetimizi:

"Bizim devletimize, bizim halkımıza Allah zeval vermesin, kimseye vermesin. Ne Alevi’ye ne Çerkes’e ne Türk’e kimseye zeval vermesin."

Balat sahiline inen yol boyunca insanların görüşlerini alıyorum. Bir şey dikkatimi çekiyor.

Konuştuğum Kürtler, neredeyse internet sitelerinin son dakika sayfaları gibi.

Her şeyi yakından takip ediyorlar. Bilgileri, şu ana kadar duydukları takip ettikleri televizyon kanalının vermeyi tercih ettiği haberlere göre değişse de, kulakları sürekli bölgede.

'Umarım silah bırakırlar'

Tarihi Haliç Caddesi üzerinde çiğ köfte dükkanı olan 28 yaşındaki Mehmet de onlardan biri.

Ben dükkana girdiÄŸim sırada televizyonda BaÅŸbakan Ahmet DavutoÄŸlu’nun canlı yayında açıklamalarını dinliyordu.

Devletin operasyonlarını savunuyor ama bir yandan da endiÅŸeli. KardeÅŸi Bitlis’te asker.

"Sonuçta" diyor, "Bitlis'te çatışma yok ama orası da DoÄŸu’dur."

Image copyrightRENGIN ARSLAN

11 yaşında buraya çalışmaya gelmiÅŸ. "Ben de Kürt’üm. Devletin gelip bizi öldürdüğünü görmedim. Eskiden varmış. Ama ÅŸu anda böyle bir ÅŸey yok" diyor.

Ona da soruyorum. "Bir çözüm önerisi var mı?" diye?

"Nasıl çözülür, hiç bilgim yok. Silah bırakılması lazım ama PKK da silah bırakmıyor, devlet de pes etmiyor. Umarım bırakırlar" diyor.

Ancak konuÅŸtuÄŸum diÄŸerleri gibi o da umutsuz bir ÅŸekilde ifade ediyor bunu;

"Bir an önce bitmesi lazım ama çözülmesi çok zor."

Konuşmalarımızda, barışın bir an önce gelmesini istemekle, bunun çok zor gerçekleşecek bir dilek olduğu tespiti genelde ardı sıra geliyor.

Ancak şu kadarını söylemek mümkün:

Kürtlerin pek çoÄŸu bugün Ä°stanbul’da rahat ama aynı zamanda memleketlerinde olanlar nedeniyle huzursuz.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.