Sosyal Medya

Güncel

İslamcıların Kazandığı Solun Kaybettiği Bir Mücadele Daha

"Deli Gaffar" mahlaslı bir blog sitesinde bir solcu tarafından kaleme alınan yazıda hendek siyaseti ve solun tutumuna dair çok ciddi eleştiler yer alıyor.



"Deli Gaffar" mahlaslı bir blog sitesinde bir solcu tarafından kaleme alınan yazıda hendek siyaseti ve solun tutumuna dair çok ciddi eleştiler yer alıyor.

PKK/HDP'nin izlediği hendek ve barikat siyasetinin Kürt halkının lehine olmadığı ve geniş destek görmediğinin altının çizildiği yorumda ayrıca sol-sosyalist kişi ve oluşumların örgüte eklemlenmiş halinin de tutarsızlığı ortaya konuluyor.

Yorumda dikkat çekici noktalardan birini de İslamcıların hendek mağdurlarına yönelik izlediği yardım politikasına dair değerlendirmeler oluşturuyor.

"Deli Gaffar", sol ile İslamcıların hendek mağduru Surlu muhacirlere yaklaşımını karşılaştırırken adil ve cesur değerlendirmeerde bulunuyor.

Bir solcunun kaleminden çıkmış söz konusu yorumun tam metnini okurlarımızın ilgisine sunuyoruz:

Sur, Cizre.. İslamcıların Kazandığı Solun Kaybettiği Bir Mücadele Daha

Deli Gaffar / deligaffar.com

 

Daha önce yazdım, defalarca söyledim, bu savaÅŸ kirli bir savaÅŸtır. Kirlidir, çünkü savaÅŸan taraflar geçmiÅŸte barışmış olan ve bir süre sonra yeniden masaya oturacak olan taraflardır. Her ikisi de pazarlık yeniden baÅŸlamadan önce elini güçlendirmenin derdindedir. Onlar kendi gizli ajandalarını iÅŸletirken en büyük bedeli siviller, masum insanlar ödemektedir. Dolayısı ile Türkiye solunun yapması gereken en doÄŸru iÅŸ savaÅŸa topyekün karşı çıkmak, savaÅŸan taraflardan birinin deÄŸil sadece ve sadece halkın yanında olmaktır. Sola DoÄŸu’da da Batı’da da kazandıracak tek yol budur. Ne var ki sol örgütlerin önemli bir kısmının, hatta tek tek solcu bireylerin bile bu tavırdan hayli uzakta bir yerde takılıp kaldığını görüyoruz.

Savaşan taraflar geri adım atmazken iki ateş arasında kalan halk canını korumak için yerleşim yerlerini terk ediyor. Çoğunun gidecek bir yeri yok. Akrabalarının yanında ya da camilerde kalıyorlar. Zaten yoksul olan bu yerlerde insanlar bir lokma ekmeğe muhtaç hale gelmiş durumda. Devlet bu işi sadece bir operasyon olarak algılıyor, PKK akıl dışı hareketlerle ulusal bir destan yazmanın derdinde. Ya siviller? Çocuklar? Yaşlılar? İşsiz kalan, evsiz kalan, geleceksiz kalan insanlar?

Trajedi orada, biz neredeyiz?

Korkunç bir insanlık trajedisi bütün çıplaklığı ile orta yerde duruyor.  Peki irili ufaklı sol örgütler ne yapıyor? Örgütleri geçtim, bizler, solcular ne yapıyoruz? Hiçbir ÅŸey mi? Hayır keÅŸke hiçbir ÅŸey yapmıyor olsaydık, hiçbir ÅŸey yapmasak sanırım kendimize ve ülkeye daha az zarar verirdik. Hiçbir ÅŸeyden daha kötüsünü yapıyoruz: ezberlerimizle hareket etmeye devam ediyoruz, karşılığı olmayan sözlerimiz ve eylemlerimiz sayesinde samimiyetimizi iyice topraÄŸa gömüyoruz, yıllardır tekrarlanmaktan anlamını yitirmiÅŸ sloganlarımızla çürüyoruz, bütün inandırıcılığımızı yitiriyoruz.

Görülüyor ki bunca acı ders, bunca yenilgi, bunca kayıp örgütlerimizin ezberini kırmaya yetmemiÅŸ. Yaptıkları baÅŸlıca iÅŸ HDP kanadından gelen içi boÅŸ barış çaÄŸrılarına alkış tutmak. Siyasi partiler, platformlar, meslek örgütleri, hepsi, adeta HDP’nin birinci derecede müttefiki gibi davranıyor. Meslek örgütlerinin, solcu sendikaların HDP çizgisinden bağımsız bir barış siyaseti, hadi siyasetten vazgeçtim bir barış dili üretebildiÄŸini kim söyleyebilir? Siyasi partiler de aynı çıkmaza doÄŸru koÅŸar adım ilerliyor. Birilerinin çıkıp acı gerçeÄŸi cesaretle söylemesi lazım, kimse söylemediÄŸi için maalesef bana düşüyor, bunun adı eyyamcılıktır. Belki seçim döneminde ya da baÅŸka bir siyasi momentte kabul edilebilir bir strateji gibi algılanabilir, makul görülebilir, ama savaşın bunca acı ürettiÄŸi bir zamanda kalkıp da savaÅŸan taraflardan birine taktik aparatlık yapmak sizi çok itibarsız bir konuma sürükler. O konumu, bırakın geniÅŸ kitleleri, kendi yandaÅŸlarınıza, mensuplarınıza bile izah edemezsiniz, edemiyorsunuz.

Örgütlerin anlamak istemediÄŸi ÅŸey ÅŸudur: HDP savaşın bir tarafıdır. Çünkü herÅŸeyden önce PKK ile organik baÄŸları vardır, bu hareketin sivil ayağını oluÅŸturmaktadır. Ãœstelik çatışmayı dindirmek yönünde adımlar atacağına hiçbir alt yapısı olmayan ve sadece insanları ateÅŸe sürmek anlamına gelen “özerklik” kavramında ısrar etmekte, devlete sorumsuz hareketleri için bulunmaz kıymette bir gerekçe sunmaktadır. Özerklik ilanlarının PKK’nin bir oldubittisiyle ortaya çıktığını, HDP’li yöneticilerin çoÄŸunun bu iÅŸten haberinin bile olmadığını, hatta örgüte karşı bazı çatlak sesler çıktığını anımsayın, demek ki geçen zamanda PKK, HDP üzerindeki gücünü göstermiÅŸ, “Türkiye siyaseti” arzusunda olanları deyim yerindeyse hizaya getirmiÅŸtir.

Türkiye’nin çalışanlarını, emekçileri, laik yaÅŸamdan yana olan insanları temsile yeltenen bir örgütten, önce olaylar karşısında kiÅŸilikli bir tavır sergilemesi beklenir. Falanca partiyle dayanışma mesajı yayınlamanın ya da feÅŸmekan örgütün “barış” çaÄŸrısına dahil olmanın adı siyaset olamaz. Sol için siyaset, en evvel, kendi ilkelerinize uygun, makul ve ilerici tavırlar göstererek netleÅŸir. Kaldı ki bugün savaşın her iki tarafı da insanları “barışa” davet ediyor. “Hendekleri kapatın” bile diyemeyen bir örgütün barış çaÄŸrısı ne kadar inandırıcıdır? Halkın ve emekçilerin ezici bir çoÄŸunluÄŸunun buna inanmadığını anlamak için müneccim olmaya gerek yok sanırım.

Bireylerin hali örgütlerden beter

Birey olarak bizlerin hali belki örgütlerden, partilerden bile daha vahim. Hepimiz yarı-bilinçli bir ÅŸekilde, savaÅŸa “enformasyon” cephesinden katılıyoruz. ÇoÄŸunlukla PKK/HDP kaynaklarından ya da T24, Diken, Cumuhriyet gibi liberal maniplasyon odaklarından servis edilen bilgileri, fotoÄŸrafları feysbuka koyup “falanca yerde çocuklar ölüyor…” yazıp gönder tuÅŸuna basıyoruz. O haberlerin pek çoÄŸunun yalan/yanlış olması bir yana gerçekten ölen çocuklar için aslında hiçbir ÅŸey yapmamaktan bile kötüsünü yapıyoruz. Ä°ki klavye vuruÅŸuyla vicdanımızı rahatlatıp kahvemizi içmeye koyuluyoruz. Bu tavır bizi önce acılara yabancılaÅŸtırıyor ve tekrar edildikçe, yavaÅŸ yavaÅŸ çürütüyor. Moda’da, Cihangir’de, Karaköy’de her gün yeniden üretilen bu iki yüzlü yaÅŸam biçiminin bizi o cinayetleri iÅŸleyenlerle aynı noktaya taşıdığının farkına bile varmıyoruz.

Örgütler ve bireyler olarak bizler bu haldeyken öte yanda savaş olanca dehşetiyle sürüp gidiyor. Gerçekten de çocuklar, anneler ölüyor, insanlar evsiz, aşsız kalıyor. Ve bu halimizle savaşın kaybedenlerinden biri de biz oluyoruz.

İslamcılar nasıl kazanıyor?

İslamcılarsa hep olduğu gibi kazanıyorlar. Hileyle, hırsızlık yaparak ya da kandırarak mı? Hayır, böyle düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz, inanın öyle değil. İslamcılar kazanıyorlar, çünkü çalışıyorlar, kendi bağımsız hatlarında ve tam da savaşın gerektirdiği gibi çalışıyorlar.

SavaÅŸa karşı olmak, onun taraflarının deÄŸil maÄŸdurlarının yanında olmakla baÅŸlar. MaÄŸdur deyince aklınıza ne geliyor? Öldürülen insanlar deÄŸil mi? Ä°ÅŸte Ä°slamcı örgütlerin bizden üstünlüğü ilkin burada baÅŸlıyor. Sur’da Cizre’de ya da baÅŸka bir yerde oluÅŸan maÄŸduriyetin bizim dikkatimizi çekebilmesi için çocukların ölmesi, cenazelerin günlerce sokakta kalması gerekiyor. Oysa silahların patladığı anda maÄŸduriyet baÅŸlıyor, korku baÅŸlıyor, yoksulluk baÅŸlıyor, göç baÅŸlıyor. Ä°slamcılar bütün bu maÄŸduriyeti görüyor ve ona göre siyaset üretiyor. Bizse sadece en trajik görüntüleri, o da feysbukta falan paylaşılırsa fark edebiliyoruz.

Peki neden böyle dersiniz? Ä°slamcılardan daha vicdansız olduÄŸumuz için mi göremiyoruz? Hayır, daha vicdansız deÄŸiliz ama sanırım daha akılsısız. Olaylara akıl ve mantık çerçevesinde bakmaktansa PKK/HDP’nin bize uzattığı dürbünden bakmayı tercih ediyoruz. O dürbünse (savaÅŸanlardan birinin dürbünü olduÄŸu için) bize gerçeÄŸin sadece bir kısmını gösteriyor.

PKK/HDP tarafından bakacak olursak devlet Cizre, Sur vb. yerleri ağır silahlarla işgal etmiştir ve buralarda yaşayan halk top yekün devlete karşı direnmektedir. E manzara bundan ibaret olursa vicdanımıza kala kala devlet güçlerince öldürülmüş sivil insanlar kalır!

Oysa gerçekte halkın büyük çoÄŸunluÄŸu savaÅŸa karşıdır ve savaÅŸtan kaçmaktadır. Ä°nsanların sadece %15’inin örgütün savaÅŸ politikasını onayladığı, kalanların bir an önce silahların susmasını istediÄŸi ve nüfusun neredeyse tamamının bu yerleÅŸim yerlerinden kaçtığı biliniyor. Devlet, kentleri neredeyse tamamen yıkacak denli çılgınca bir siyaset güdüyor. Örgüt, sivilleri kendine kalkan yapıyor, savaÅŸtan kaçmaya çalışanları tehdit ediyor, öldürüyor.

Ä°ÅŸte bizim göremediÄŸimiz bu gerçeÄŸi islamcılar görüyorlar, görmekle kalmayıp harekete geçiyorlar. Bizim örgütlerimiz HDP’nin PKK’ye alan açmaktan baÅŸka bir iÅŸe yaramayan çaÄŸrılarına koÅŸarken islamcı kuruluÅŸlar çoktan Cizre’ye Sur’a vardılar bile. Hem de kamyonlar dolusu yardım malzemesiyle. Onlarca islami örgüt “muhacirler” için yardım kampanyaları düzenliyor. Her yaÅŸtan gönüllü kar kış demeden insanlara yardım etmeye koÅŸuyor. Bu manzara karşısında solun, solcuların, bizlerin hali gerçekten içler acısıdır.

Savaş bitecek ve hiçbir şey unutulmayacak

Türkiye solu maalesef ÅŸu anda kendisini, kaybetmenin adeta garanti olduÄŸu bir poziyona mahkum ediyor. HDP’yi vs’yi bir yana bırakıp doÄŸrudan halka temas eden dayanışmacı adımlar atmazsak hem doÄŸuda hem batıda bir kez daha kaybeden taraf olacağız. Hatta belki daha fecisi olacak, savaÅŸanlar barışınca yine bizi günah keçisi ilan edecekler. Her iki tarafın da birbirine hakaret ederken kullandıkları “ateist”, “dinsiz” gibi sözcüklere dikkat edin. Sizce kimleri kast ediyor olabilirler?

Dünyanın hiçbir savaşı sonsuza dek sürmez. Bu savaş da bitecek. Silah tutanlar için yeniden barış masaları falan kurulacak. Ama bu savaş, ona maruz kalanların benliğinde çok derin yaralar açacak. Geriye dönüp baktıklarında savaşı çıkaranları, o savaşa alet olanları anımsayacaklar, bir de onlara karşılıksız yardım eli uzatanları, savaşın karşısında, onların yanında duranları. Ve acilen birşeyler yapmazsak korkarım ki biz bu insanların hayırla yad ettiklerinden olamayacağız. Bir kez daha biz kaybedeceğiz, bir kez daha islamcılar kazanacak.

(*) Bazı İslamcı örgütlerin çalışmalarına dair şu linklere bakabilirsiniz:
İHHUmut Kervanıyaptıkları yayınlardan bir örnek

(**)Bu konuda “bizim” cenahtan ÅŸu ana dek göze çarpan tek ciddi çaba Haziran Hareketi’nden geldi. BHH’nin Sur’a Omuz Ver Kampanyası GecikmiÅŸ ve küçük bir baÅŸlangıç olsa da çok anlamlıdır. Feysbuk’ta resim paylaÅŸmak yerine gücünüzün yettiÄŸi kadar bir katkıda bulunmanızı öneririm:
http://www.birlesikhaziranhareketi.org/sura-omuz-ver/

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.