Güncel
Konferans için kuzusunu satan bilge çoban
Hüsnü Çalhan, küçük yaşta büyük dava adamlarının kitaplarını okuyan, konferanslara gidebilmek için kucağında büyüttüğü kuzusunu satan bir bilge çoban. Hayatı boyunca kazancını kitaplara yatıran Çalhan, okuduklarının kendisini çerçevelediğini bu yüzden de parada pulda gözü olmadığını söylüyor.
O bir çoban. Hani ÅŸu Aysun Kayacı isimli mankenin, “Benim oyumla onun oyu bir olamaz” dediÄŸi 'daÄŸdaki çoban'lardan biri. Ancak sadece mesleÄŸi itibarıyla deÄŸil, çocukluÄŸundan itibaren hayatıyla da sıra dışı bir insan. Denizli'nin YataÄŸan ilçesinde yaÅŸayan ve arada kesintiler olsa da yarım asırdır çobanlık yapan Hüsnü Çalhan, küçük yaÅŸta Necip Fazıl Kısakürek, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil, Cahit ZarifoÄŸlu, Akif Ä°nan, Erdem Bayazıt gibi büyük dava adamlarının kitaplarını okumaya baÅŸlıyor. DeÄŸiÅŸik illerdeki konferanslara gidebilmek için kuzularını satıyor. Zamanla bu isimlerin hepsiyle tanışıyor, bazılarıyla dostluklar kurup fikir alışveriÅŸinde bulunuyor.
İlk hocası Necip Fazıl
Hayatı boyunca kazancının büyük bölümünü kitap, dergi, gazete ve konferanslar için harcayan Hüsnü Çalhan'ın ilk okuduÄŸu kitap Necip Fazıl'ın eski adıyla 'Büyük Kapı', yeni ismiyle 'O ve Ben'i oluyor. Bu kitap önemlidir çünkü Necip Fazıl hayatını, Abdülhakîm Arvasî Hazretleri'ni 'tanıyıncaya kadar' ve 'tanıdıktan sonra' diye iki ana bölüme ayırır ve 'O ve Ben', Efendisine doÄŸru kendisini cezbeden hâdiseleri manalandırdığı eseridir. Ä°lkokul üçüncü sınıfta bu kitapla tanışan küçük Hüsnü'nün de hayatı anlamlanıyor ve o günden beri okumaya devam ediyor. Ä°lk yolculuÄŸu da yine Necip Fazıl'ın Ä°zmir Fuarı'nda verdiÄŸi 'Tarihte Yobaz ve Yobazlık' adlı konferansına oluyor. “Anne tarafından olan dedem bir gün 'ÅŸu kuzuların anneleri öldü sen bunları büyüt biri bizim olsun biri sizin' dedi. Babaannemin ineklerinin sütüyle kuzuyu büyüttüm ve dedeme sattım. Necip Fazıl'ın Ä°zmir'deki konferansına o parayla çıktım.” Artık Ä°stanbul, Ankara, Ä°zmir nerede bir konferans varsa kaçırmıyor. Bu yüzden çevresindekiler tarafından “Gezgin Hüsnü” olarak anılıyor.
Ummana yolculuk
Aynı yıllarda lise ve üniversitede okuyan arkadaÅŸlarının getirdikleri dergiler vasıtasıyla Sezai Karakoç ile tanışıyor. “Lisede okuyan arkadaÅŸlarım tatil döneminde DiriliÅŸ dergisini getirdiler. Dergi sayesinde üstadla tanıştım ve arkadaÅŸlarımdan üstadın bütün kitaplarını getirmelerini istedim.” Ummanlara akma zamanı gelmiÅŸtir. Kitapları okuduktan sonra Sezai Karakoç ile birebir görüşmek ve sohbetlerinde bulunmak için Ä°stanbul'a gidiyor ve artık üstadın da müdavimi oluyor. Ziyaretleri 80'lerden sonra iyice sıklaşıyor. Bu arada Ankara Mavera dergisiyle de tanışmıştır. O yıllarda babası briket imalâtı yapar ama onun parada pulda gözü yoktur. Fırsat buldukça Ankara ve Ä°stanbul'un yolunu tutar. OkuduÄŸu isimlerin hepsinin sohbetlerine katılır.
Cuma namazı izniyle ödüllendiriliyor
Büyük isimlerin büyük kitaplarını hep koyunları otlatırken okuyor küçük Hüsnü. “Bazen sürüyü kaybederdim. Çünkü kitaba daldığımda koyunlar akar giderdi.” OkuduÄŸu kitapları öğretmeninin izin verdiÄŸi ölçüde sınıfta arkadaÅŸlarına aktarıyor. Bazen de öğretmeninin okuttuÄŸu kitabı eleÅŸtiriyor. “Ä°lkokul 4. sınıftayken Nazım Hikmet'in Rusya'ya gidiÅŸini anlatan Kızıl Zindanlar kitabını okumuÅŸtum. Öğretmen sınıfta Alis Harikalar Diyarında'yı okutuyor. 'Senin anlattığın bir masal. Ben yaÅŸanmışı anlatan gerçek bir kitap okudum' dedim. 'Neyi?' diye sordu. 'Kızıl Zindanlar' diye karşılık verdim. 'Geç tahtaya anlat o zaman' dedi. Hayır, ben burada anlatacağım oraya geçmem dedim ve bir ders yetmedi üç ders saati boyunca anlattım. 4. saatte beden dersinde ezan okunuyor, ben 'Cumaya gideceÄŸim' dedim. 'Sana serbest, bundan sonra her Cuma gidebilirsin' dedi.”
Yanlışlıkla solcuların toplantısına gidiyor
Konferanslar ve sohbetler hayatının bir parçası oluyor Çalhan'ın. Milli Türk Talebi BirliÄŸi'nin öğrenciler için kaldırdığı otobüsler yardımına yetiÅŸiyor. Åžehir ÅŸehir konferansları takip ediyor. Bazen yanlış adreslere gittiÄŸi de oluyor. “Gazetede çıkan ilan sonrasında Necip Fazıl'ın konferansı için borç para alıp otobüse atladım ve Ä°zmir'de konferansın yapılacağı salona gittim. Polise ne zaman baÅŸlayacağını sordum. Polis, 'Sen burada ne arıyorsun? Bugün koministlerin toplantısı var, hemen ayrıl buradan' dedi. Gazete, ilanı yanlış girmiÅŸ. MeÄŸer konferans bir sonraki haftaymış. Hemen Ä°lahiyatta okuyan arkadaşımın yanına gittim. Gece yurtta kalıp sabah evime döndüm.”
Doğu'nun serüvenini Batılı yazmalıydı
EskiÅŸehir'e taşındıklarında Atasoy MüftüoÄŸlu'yla tanışıyor Hüsnü Çalhan. Mükemmel kitaplar konusunda ondan faydalanıyor. “Barışa Son Veren Barış adlı kitap neden bu topraklarda yazılmadı” diye soruyor MüftüoÄŸlu'na. “Cengiz Çandar'ın 'Senin için aldım' deyip Özal'a takdim ettiÄŸi, Özal'ın da 'Cengiz, ben onu iki sene önce aslından okumuÅŸtum' dediÄŸi kitap. OrtadoÄŸu'nun ne olduÄŸunu anlatan bu kitap, bu topraklarda yazılmalıydı. Ama olmadı. Kim yazmış? ABD'nin ulusal güvenlik danışmanı. Aliya Ä°zzet Begoviç'in DoÄŸu Batı Arasında Ä°slam adlı eseri de bu topraklarda yazılmalıydı ama yazılamamış.
Davutoğlu'nun elma kasaları
Hüsnü Çalhan, bütün kitaplarını hıfzettiÄŸi, konferanslarının hiç birini kaçırmadığı Necip Fazıl Kısakürek'i evinde ziyaret etmek istiyor. AhÅŸap konağın kapısından adımını attığı sırada içeriden üstadın kükreyen sesini duyunca korkup geri dönüyor. EskiÅŸehir'de kaldıkları yıllarda Atasoy MüftüoÄŸlu ve Nabi Avcı'nın, Ankara'da Erdem Bayazıt ve Cahit ZarifoÄŸlu'nun sohbetlerine katılıyor. Kurtuba Kitabevi'nde Rasim Özdenören ile selamlaşıyor. Bunları anlatırken de duygulanıp “Hep güzel insanları tanıdım” diyor. “Moskova büyükelçisi olan arkadaşım, Ahmet DavutoÄŸlu'nun da BoÄŸaziçi Ãœniversitesi'nden arkadaşı oluyor. Bir gün onunla birlikte evine gittik. O zamanlar BaÅŸbakan deÄŸil tabi. Sokak kapısından adımımızı attığımız anda güzel bir koku geldi. Elma kasaları koridordan itibaren merdivenlere sıralanmış. Babası TaÅŸkent'ten kamyonla getirirmiÅŸ. 'Bu satılmaz. Bir kış boyunca mahalleliye ikram olarak dağıtılır' dedi.”
İnsan kendinden kaçmamalı
Hüsnü Çalhan, evlenince de seyahatlerine devam ediyor. EÅŸi onu tanıdıktan sonra engel olmuyor hatta destekliyor. “O, iki üç ayda bir gidip üstadlarla konuÅŸamazsa burada bunalıyor. Onun için gidip rahatlaması lazım” diyor. Ancak çocuklarından zaman zaman ÅŸikayetler geliyor. Büyük oÄŸlu, “Annem ehliyetini siz evlendikten sonra almış, halen arabanız yok” diyor. Kızı, “Çok geziyorsun, adın gezgine çıktı ama hiç birlikte gezemiyoruz” diye sitem ediyor. Sezai Karakoç'u ziyarete ve sohbetinden faydalanmaya devam eden Çalhan, kendisinden kaçan, faul yapan insanları sevmiyor. Zeki insanların, yetenekli insanların kendilerini daha da geliÅŸtirmelerini ve topluma daha fazla yararlı olmalarını istiyor.
Henüz yorum yapılmamış.