Sosyal Medya

Güncel

PKK egemenlik, Kürtler demokrasi istiyor

Toplum vicdanı da net bir şekilde biliyor ki ülkede hem yasal hem de toplumsal meşruiyet kazanmış, Cumhuriyet tarihinin en büyük projelerinden biri olan Çözüm sürecini PKK bitirdi. çözüm sürecini akamete uğratmakla yetinmeyen PKK, 7 Haziran seçimlerinden bu yana HDP ile birlikte toplumda yaygın olarak kabul gören adıyla “Hendek Siyaseti” güderek Kürt meselesinin çözümüne dair toplumsal, siyasal tüm zeminleri kökten yok etmek için büyük uğraşlar veriyor. Seçimden bu yana içi boşaltılmış, figüranlaştırılmış HDP siyaseti ise son günlerde PKK ile arasında bulunan sembolik mesafeyi de iyice kapattı ve toplum düşmanı bir tutumda netleşti.



Murat Çiçek / Avukat - Batman Barosu Üyesi

Peki, bu sürece nasıl gelindi? PKK’nın ÅŸu sıralar yaratmaya çalıştığı kaos ve yıkım ortamında nihai hedefleri nelerdi?

Çözüm süreci içerideki boyutuyla özetle silahsızlanma, siyasetin önünün açılması ve sorunların Türkiye’de artık siyaseten çözümünün zorlanacağı bir siyasal iklimi vaat ediyordu. Çözüm sürecinin asıl hedefleri ve sonuçları ise yeniden ÅŸekillenen OrtadoÄŸu gerçeÄŸinde mazlum halklardan yana yerel ve güçlü bir ittifakı iÅŸaret ediyordu. PKK Türkiye içerisinde devlete ve halka silah sıkmaktan vazgeçecek, dışarıda ise Rojava olgusu dahil, ÅŸekillenen yeni OrtadoÄŸu düzeninde Barzani’si, Türkiye’si ve diÄŸer yerel meÅŸru güçleriyle birlikte belki de oyun kurucu bir statü dahi elde edebilecekti. 

Çözüm sürecini niçin bitirdi?

Ancak uzun süredir iÅŸaretlerini aldığımız ve 7 Haziran seçimlerinden bu yana netleÅŸen tutumundan da net bir ÅŸekilde anlıyoruz ki PKK aldığı bağımsızlık vaadiyle birlikte OrtadoÄŸu’da makas deÄŸiÅŸtirdi ve Rus, Åžii ittifakının bir parçası olarak çözüm sürecini sabote etti.  Ãœlke içerisinde devlete ve masum vatandaÅŸlara silah sıkmaya devam ederek dışarıda da kirli ittifakların bir parçası olmayı tercih etti. Barzani’ye düşmanca tutum takındılar. “Seni baÅŸkan yaptırmayacağız” sipariÅŸ çıkışı üzerinden Kürt toplumunda ErdoÄŸan düşmanlığı yaymak istediler. Öcalan’ın süreç içerisindeki ne yazılı ne sözlü hiçbir talimatını dinlemediler. HDP ise muÄŸlâk ve omurgasız siyasetiyle Türkiye kamuoyunun tüm beklentilerini boÅŸa çıkardı. Kandil’den gelen günü birlik “muhatap aramaca”, “ÖcalansızlaÅŸtırma” ve tehditkâr açıklamalarla süreç ilmek ilmek iÅŸlenerek ‘Hendek Siyaseti’ne kadar geldi. Åžu sıralar akıl tutulması yaÅŸatan ÅŸehir savaÅŸları tutumundan sonra PKK ne istiyor, PKK’nın amacı nedir soruları epey gündemde. Zira Kandil’den gelen günü birlik çeliÅŸkili açıklamalar, HDP’nin ayağı yere basmayan gel-gitli söylemleri ister istemez kamuoyunda soru iÅŸaretlerine sebep oluyor. Öz savunma, öz yönetim, demokratik özerklik, bağımsız Kürdistan gibi birbiri ardına gelen ve söyleyenin keyfine göre mana içeren söylemlerin yanı sıra deveye hendek atlatan muhatap oynamaca stratejisi ise iÅŸin bir baÅŸka boyutunu oluÅŸturuyor. Muhatap Kandil mi, Ä°mralı mı yoksa HDP mi derken bunlardan hangisini demokratik bir sürece katarsanız katın PKK top çevirmeye devam ediyor ve çözümsüzlükte ısrar ediyor. Tüm bunlardan net bir ÅŸekilde anlaşılıyor ki PKK çözümsüzlük isterken, baÅŸlatmaya çalıştığı ÅŸehir savaÅŸlarını da zamana yayarak, OrtadoÄŸu kaynaklı geliÅŸmelerden her ne vaat aldıysa kendince istifade etmek istiyor.

PKK’nın legal Kürt siyasetinin kazanımlarını sıfırlayan, bölge halkına yaÅŸamı dar eden ve bölge halkının açıkça karşı çıkmasına raÄŸmen ÅŸiddeti dayatan bu yeni anlayışı, kuÅŸkusuz ki elde etmeyi arzuladığı makro kazanımları kendisine saÄŸlamayacaktır. Zira, gücünü silahtan alan ve halka raÄŸmen halka eziyet edilerek, halk için sürdürüldüğü iddia edilen hiçbir yaklaşım baÅŸarılı olamaz. Kaos, cinayet ve sokaklarda dehÅŸet saçan, yüzü kapalı, kim olduÄŸu belirsiz kiÅŸilerin “yönetimini” içeren “öz yönetim” iddiasına bölge halkı dahil hiç kimse inanmıyor. KuÅŸkusuz ki ekonomisiyle, daha da ileri taşımaya çalıştığı demokrasisiyle Yeni Türkiye gerçeÄŸi karşısında PKK’nın bu stratejisinin baÅŸarılı olması mümkün deÄŸildir.

Türkiye karşıtı müttefikler

Ancak bunca ölüm, yıkım ve travmadan sonra Türkiye toplumunu bekleyen en büyük tehlike, demokratik ve siyasal bir çözüm fikrinin artık toplum tarafından nasıl karşılanacağı ve olası çözüm giriÅŸimleri adına yaratacağı güven bunalımıdır. Çözüm süreci baÅŸladığında Akil Ä°nsanlar Heyeti’nin bölgede yaptığı çalışmalarda bölge halkında öne çıkan en büyük sorunlardan bir tanesi de süreç içerisinde taraflar arasındaki güven sorunuydu. 

Şu an için mevcut gidişatın çözümü konusunda kamuoyunda fikir yürütmek epey zorlaşmış durumda. Sorunun yegâne çözümünün demokratik ve siyasal yöntemlerle mümkün olduğundan yana hiç kuşku yok. Ancak bölge halkı silahların konuştuğu bir ortamda yaşamak istemiyor. Normal yaşama dönüş için devletin bir şekilde özgürlük-güvenlik dengesini bozmadan müdahalesini destekleyen geniş bir halk kesimi mevcut. Ancak şehirlerdeki çatışmalı sürecin gittikçe uzaması hali, Türkiye karşıtı dış ittifakların bir arzusu olarak yerinde durduğu sürece Türkiye toplumu mevcut gidişata bir çözüm bulmak zorundadır. Bu yükümlülük sadece devlet ve hükümetin değil, muhalefetiyle sivil toplumuyla ve kanaat önderleriyle tüm toplumunun yükümlülüğüdür.

En zor, en umutsuz zamanlarda bile çözüm fikrini ve çözüm girişimlerini zorlamak ve barıştan yana tavır koymak önemli bir toplumsal sorumluluktur. En kötü sonuçlar bile ortaya çıkmaya başladığında eğer siz o sorunu çözme iradesi gösterirseniz artık hiç kimse o kötü sonuçların sebeplerini bile hatırlamak istemez. Çözüm fikrinin, çözüme odaklanmanın en büyük heyecanı ve avantajı da budur.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.