Güncel
Mirzabeyoğlu'nun yurt dışına çıkış yasağı kaldırıldı
Kamuoyunda "Salih Mirzabeyoğlu" olarak tanınan Salih İzzet Erdiş ile Saadettin Ustaosmanoğlu'nun yargılandığı davada, Mahkeme heyeti Mirzabeyoğlu hakkında çıkarılan yurt dışına çıkış yasağının kaldırılmasına hükmetti.
İBDA/C davasından hükümlüyken, talebi üzerine yeniden yargılanmasına karar verilerek tahliye edilen, kamuoyunda "Salih Mirzabeyoğlu" olarak tanınan Salih İzzet Erdiş ile Saadettin Ustaosmanoğlu'nun yargılanmasına devam edildi.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ikinci duruşmaya, hükümlüler Salih Mirzabeyoğlu ve Saadettin Ustaosmanoğlu ile avukatları katıldı. Duruşma izleyici sayısının çok olması nedeniyle, Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nın büyük salonunda, görüntülü ve sesli kayıtla gerçekleşti.
Duruşmada, mahkeme başkanı Canel Rüzgar'ın, daha önce savunma yaptığını hatırlattığı ve beyanının olup olmadığını sorduğu Mirzabeyoğlu, derli toplu bir şeyler söyleyeceğini ifade etti.
"'TELEGRAM' ETKÄ°SÄ° HALEN SÃœRÃœYOR"
O dönem İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro Amirliği'nde kendisine, "Açıkça konuşalım, sen suçlamaları kabul edeceksin çünkü yukarıdan hükmün verilmiş" denildiğini, kendisinin de, "Madem hüküm var, benim burada ne işim var" şeklinde bir ifade kullandığını belirterek, o dönem "telegram" yöntemiyle zihninin kontrol edildiğini ve vücudunda bu etkinin halen sürdüğünü savundu.
İBDA'nın anlamını açıklayan ve bunun "benzersiz oluş" anlamından kendisini içeri alanların haberinin olmadığını öne süren Mirzabeyoğlu, lider olarak görülmesi nedeniyle şahısların yaptığı eylemlerden kendisinin sorumlu tutulduğunu, parti teşkilatlarına üye olanların yaptıklarından parti liderlerinin sorumlu olmayacağı gibi kendisinin de sorumlu sayılamayacağını ve kendisi hakkında yukarıdan hüküm verildiği için bu şekilde suçlandığını iddia etti.
"Cephe" kurma suçlamasına yönelik de konuşan Mirzabeyoğlu, "Cephe, partilerin, teşkilatların faaliyet kolu gibi. Bir binanın cephesinden bahsederken örgüt olmuyor da, İBDA/C'deki 'cephe' niye örgüt sayılıyor. İBDA bir fikirdir. Bunları hep izah ettim. Bu fikir, yapılan işler merkeze sirayet etmesin diye zaten cepheyi kuruyorum" dedi.
Hukuk fakültesini 4. sınıfta bıraktığını hatırlatan Mirzabeyoğlu, bir suç durumu için illiyet bağından bahsedilmesi gerektiğini, aksi taktirde öğrenim gördüğü hukuk fakültesindeki hocalarının da gözaltına alınmasının gerekeceğini dile getirdi.
"'KUMANDAN' ÇOK DA YAKIŞIKLI BİR TERİM"
Mahkeme başkanı Rüzgar'ın, "Gerekçeli kararda İBDA/C eylemleri sıralanmış. İddiaya göre sizin fikirlerinizden etkilenildiği söyleniyor. 'Gerekeni gerektiği yerde yapmak' demişsiniz mesela. Bu lafınızdan etkileniyorlarmış kişiler. Eylemlere katılanları tanımadığınızı söylediniz. Bu kişilere talimat verme durumunuz var mı?" sorusu üzerine, Mirzabeyoğlu, şunları söyledi:
"Hiçbir talimatım yok. Fiil aynı ama değerlendirmeler değişebiliyor. Gerekeni gerektiği yerde yapmak, kendinden zuhur bir şeydir. İnsanların ne yaptığı kendine kalmış bir şeydir. Allah 'ol' derse olur. 'Tecavüze uğradığınız her yerde tecavüze karşı koyun' demek suç değildir. Ortada örgüt, emir verme durumu yoktur. Orada etki varsa bunu ben hukuk fakültesinden kaptım. Bağlantı kurulacaksa hocalar da sorumlu o zaman. Hadisenin kendinden olsası, şahsiyet ifadesidir. İnsanların fikri gelmiş, burdan etkilenmiş, o kendi oluşu. Benim durumum sermaye veren ama almayan durumu. Allah'ın iktidarı eksilmez."
Başkan Rüzgar'ın, "Sizden 'kumandan' diye bahsedilmesi de, cezanıza gerekçe gösterilmiş. Buna ne diyorsunuz?" sorusunu da yanıtlayan Mirzabeyoğlu, "Maarif ordusunun kumandanı önemli değil. Burada insanlar toplanmış, gelmişler, bu insanlara 'örgüt' denir mi? Kimlik soramam hiçbirine. 'Kumandan' lakaptır. Mesele Süleyman Demirel'e 'baba' diyorlar, 'Demirel'in çocuğu var mı' diye bakılmıyor. 'Kumandan' çok da yakışıklı bir terim. Çok rahatlıkla nefsime kabul ettiğim bir şeydi, Necip Fazıl'dan geliyor. İsminiz terk edemeyeceğiniz bir şeydir. İnsanlar kendine 'güzel' demez. Bu lakabı ben takmış değilim, 1973-1974 yıllarında ortaya çıkmış bir şeydi" ifadesini kullandı.
Mirzabeyoğlu, "O dönem darbedilipp edilmediği, saçlarının kesilip kesilmediği" yönündeki soruya karşılık da, "Bunlar fantezi. Bana değil ama orada Dev-Sol'dan bir çocuk vardı, onu feci yaptılar. Şu anda vücudumda 'telegram'ın yüzde 85'i yok ama hala etkileri var. Şu an sizin zihninizden geçenleri okuyabilirim" dedi.
Sağcı, solcu, ülkücü fark etmeksizin insanların mevcut düzende devlet tarafından kullanıldığını, bu çerçevede grupların yaptıklarıyla haklı konuma geldikleri ve bu tür şeylerin halen sürdüğünü savunan Mirzabeyoğlu, "Düzen ve hukukta ikiyüzlülük var. Ben tereyağından çekilen kıl kadar suçlanamam. Ben bu ülkede kendimi mal sahibi gibi hissediyorum. Yazdığım kitapların tesiri altında kalınması benim suçum değil. Adli program izleyenler de o zaman suç işlesin, böyle şey olur mu?" diye konuştu.
İBDA/C işareti ve bayrağının ne anlama geldiği de sorulan Mirzabeyoğlu, mahkeme heyetine parmağını o şekilde göstererek, işaretin anlamını anlattı, Bayrağın aslında yayınevinin arması olduğunu da aktaran Mirzabeyoğlu, armanın kitabının kapağında bulunduğunu da dile getirdi.
Savunma yapan diğer sanık Saadettin Ustaosmanoğlu da yayınevinde Necip Fazıl Kısakürek ve Salih Mirzabeyoğlu'nun kitaplarını sattığını ve bunun suç olmadığını belirterek, bugün de bu kitapları sattığı için suçlu sayılması gerektiğini söyledi.
İBDA fikrini benimsediğini anlatan Ustaosmanoğlu, kendilerine fiziki manada işkence yapılmadığını da ifade etti.
TANIKLARIN BEYANLARI
Duruşmda, daha önce İBDA/C soruşturmalarından gözaltına alınan tanıklar da dinlenildi.
Tanık Ali Osman Zor, "Ben Mirzabeyoğlu'nun kitaplarını okuyorum, örgüt üyeliğini görmedim, karşılaşmadım. Birahaneye molotof attığımdan dolayı ceza aldım ama ondan talimat almadım. Kitaplarında yasa dışı bir şeyler yazmıyor" dedi.
O dönem İBDA Yayınevi'nde editörlük yapan tanık Mehmet Tarakçı da "Üyelikten gözaltına alındım ve yardım yataklıktan serbest bırakıldım. Sebebi yayınevinin adının İBDA olması.1990'lı yılların başından itibaren Mirzabeyoğlu kimseyle görüşmüyordu. Biz kitaplarını çıkarırdık Mirzabeyoğlu'nun. Sadece arkadaşlarıyla görüşüyordu Salih bey. Entellektüel, felsefi düzeyi yüksek kitaplardı. Talimattan ziyade belki anlaşılmamaktan yakınılır" şeklinde konuştu.
YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI KALDIRILDI
Duruşmada beyanı sorulan Mirzabeyoğlu'nun avukatı Hasan Ölçer, müvekkilinin geçici de olsa yurt dışına çıkış yasağının kaldırılmasını talep etti.
Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, Mirzabeyoğlu hakkında çıkarılan yurtdışına çıkış yasağının savunması alındığı için kaldırılmasına karar verdi.
Mirzabeyoğlu'nun duruşmalara gelme zorunluluğunu da kaldıran heyet, duruşmayı 17 Şubat'a erteledi.
SÜREÇ
Dönemin İstanbul 6 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, 2 Nisan 2001'de verdiği kararla Mirzabeyoğlu'nu "Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak" suçundan idam cezasına çarptırmıştı.
Aynı dava kapsamında yargılanan Saadettin Ustaosmanoğlu ve Mehmet Fazıl Aslantürk'e de "yasa dışı örgüt üyesi olmak" suçundan 18'er yıl ağır hapis cezası veren mahkeme, "yasa dışı örgüt üyelerine yardım ve yataklık etmekle" suçlanan tutuksuz sanık Hüsnü Göktaş'ın dosyasını ise yasa uyarınca ertelemişti.
Mirzabeyoğlu hakkında verilen idam cezası, 23 Eylül 2002 tarihinde uyarlama yapılarak, müebbet ağır hapis cezasına çevrilmiş, 30 Kasım 2004'te tekrar yapılan uyarlama ile ağırlaştırılmış müebbet ağır hapse dönüştürülmüştü.
Salih Mirzabeyoğlu hakkında 2005 yılında 5237 sayılı yeni TCK'nın yürürlüğe girmesi üzerine 309. ve 311. maddeleri göz önüne alınarak, lehe hükümlerin uygulanmasına karar verilmiş, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasındaki "ağır" kelimesi çıkartılarak, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çevrilmişti. Yargıtay 9. Ceza Dairesi de Mirzabeyoğlu, Ustaosmanoğlu ve Aslantürk'e verilen cezayı onamıştı.
YENÄ°DEN YARGILANMA TALEBÄ° KABUL EDÄ°LDÄ°, TAHLÄ°YE OLDU
İBDA/C davası kapsamında, ''Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak" suçundan aldığı idam cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çevrilen ve 16 yıl cezaevinde tutuklu kalan Mirzabeyoğlu'nun avukatı Hasan Ölçer, müvekkilinin özellikle 28 Şubat döneminde yapılmış hukuksuzlukların, "en bariz ve en sembol" ismi olduğu gerekçesiyle, İBDA/C davasının arşiv dosyalarına bakmakla yükümlü İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine 27 Haziran 2014'te başvurarak yeniden yargılama talebinde bulunmuştu.
Talebi değerlendiren mahkeme heyeti, 22 Temmuz 2014'tde verdiği kararla, Mirzabeyoğlu'nun yeniden yargılanmasına ilişkin talebini kabule değer görerek, Mirzabeyoğlu'nun tahliyesine hükmetmişti. Heyet, bu hükmünü, "Mirzabeyoğlu'nun tutuklulukta ve infazda geçirdiği süre ile kaldığı bu sürenin uzun olması ve telafisi güç mağduriyetlere yol açma ihtimalini" dikkate alarak vermişti.
Henüz yorum yapılmamış.