Sosyal Medya

Güncel

'PKK Şii cephenin önemli müttefiki'

Kürt siyasetçi Bayram Bozyel'e göre Kandil, Suriye’de IŞİD'e karşı PYD’ye yüklenen rol nedeniyle önemli kazanımlar elde etti. Bozyel, İran'ın Türkiye’yi rahatsız etmek için PKK’ya sınırsız olanaklar sunduğu görüşünde. Bozyel ile Kürt meselesi ve Ortadoğu’daki gelişmeleri konuştuk.



Bayram Bozyel, kendi ifadesiyle 1977 yılından beri Kürt siyasetinin içerisinde. Henüz lise öğrencisiyken Kütçe-Türkçe yayınlanan Roja Welat Gazetesi’ni bulundurmaktan tutuklanarak 5 ayını Diyarbakır Cezaevi’nde geçirmesi onu siyasetin içine itmiÅŸ. 1982 yılında Diyarbakır EÄŸitim Enstitüsü’nde gözaltına alındıktan sonra  elli gün iÅŸkenceye mâruz kalmış, Toplamda 6 yılını cezaevinde geçirmiÅŸ. Deng dergisinin kuruluÅŸ çalışmalarında yer alan Bozyel, Demokrasi ve DeÄŸiÅŸim Partisi ve HAK-PAR’ın ardından siyasete Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) çatısı altında devam ediyor. Dikkatini özellikle Kürtlerin yaÅŸadıkları coÄŸrafyalarda toplayan Bozyel Irak, Ä°ran ve Suriye’deki geliÅŸmeleri yakından takip ediyor. Bozyel ile Kürt meselesi ve OrtadoÄŸu’daki geliÅŸmeleri konuÅŸtuk.  

Irak-Suriye ve Türkiye alanına tepeden baktığınızda gördüğünüz nedir? Mezopotamya’da neler olup bitiyor?

1916’da Sykes-Picot anlaÅŸmasıyla kurulan bir düzen var; bu düzenin ömrü tükendi ve çatırdıyor. Söz konusu düzen bölge halklarının iradesinin hilâfına, Batılı devletlerin çıkarları doÄŸrultusunda kurulan ve özünde anti Kürt bir düzen. Çünkü bu düzenin merkezinde Kürtler ve Kürdistan vardı. Bu düzenden hasar gören Kürtler ve Kürdistan’dı. O düzende Araplar, Farslar, Türkler bir devlete sahip olabildikleri halde, Kürtler sadece devlet hakkından yoksun kalmakla kalmadılar aynı zamanda ülkeleri dört parçaya bölündü ve ulusal bir baskıya inkâra tâbi tutuldular. Bugüne kadar bu devam etti. Bu düzen Ä°kinci Dünya Savaşı'ndan sonra da varlığını korudu. Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla soÄŸuk savaÅŸ döneminin sonu geldi. Ä°lginçtir, Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra bunun artçı sarsıntıları OrtadoÄŸu’ya yansıdı ve ABD’nin Birinci Körfez müdahalesiyle Irak’ta Kürtler baÄŸlamında yeni bir yeni bir süreç, özgür bir süreç baÅŸladı. Kürtler 1991’den bu yana özgürlük yolunda kararlı adımlarla yürüyorlar. 2011 yılında ise Arap Baharı baÅŸladı biliyorsunuz. Tunus’ta, sonra Mısır’da ve gelip Suriye’de tıkandı. Suriye’de kanlı bir savaÅŸa dönüştü. Åžimdi bütün bölge devletleri Suriye üzerine üşüşmüş durumda. Tabii sorun salt Suriye meselesi deÄŸil esasen OrtadoÄŸu’nun yeniden dizayn edilmesi meselesi.  

Bir düzen yıkılıyor ama nasıl bir düzen kurulacak, söz konusu yaşanan süreç böyle bir süreç. Henüz ona ilişkin çok net bir şey söylemek mümkün değil. Yeni bir düzenin kuruluşu yıllar, on yıllar alabilir.

'Esas tayin edici olması gereken bölge halklarıdır'

Yeni Ortadoğu düzeni olacaksa bunun kurucu aktörlerini nasıl sıralarsınız?

Öncelikle bölge halkları bence bu konuda tayin edici olmalı. Halklar kendi kaderlerini kendileri tayin etmeli başkaları değil. Kürtler, Araplar, Arapların Sünni, Şii kesimleri; Türkler, bunlar birlikte sağlamalı. Çünkü bu bölgede, bu coğrafyada yaşayanlar kader birliği içinde olanlar onlar. Yarın başkaları gittiği halde yine birlikte yaşamaya devam edecek olanlar bunlar. O nedenle bunların ortak iradesiyle şekillenmeli. Elbette diyelim ki büyük güçlerin bu aşamada tümden devre dışı bırakılması söz konusu görünmüyor, gerçekçi de görünmüyor. Bu sistemin kuruluşunda devre dışı bırakılması gerçekçi görünmüyor. Bunların katkısı alınabilir, bunların çıkarları gözetilebilir bir süre ama mutlaka esas tayin edici olması gereken bölge halklarıdır.

'IŞİD Esad rejiminin ömrünü uzattı'

IŞİD'a nasıl bakıyorsunuz? Bu bir istihbarat operasyonu mudur, nasıl bir rol oynuyor bölgede?

IŞİD kompleks bir yapı, bir yanında geçmiÅŸte El Kaide diye bir gelenek var. Ä°kinci aÅŸamada Suudi Arabistan’ın, Katar’ın desteÄŸinin arkasında bulunduÄŸu bir örgüt var. Üçüncüsü ve en önemlisi  bence Suriye’deki ve Irak’taki Åžii yönetimlerin oradaki Sünni kesimlere yönelik sürdürdüğü ötekileÅŸtirme politikası var. GeçmiÅŸte Irak’ta Sünni Baas yönetimi Åžiilere, Kürtlere ne yaptıysa Ä°kinci Irak Savaşı'ndan sonra yönetime gelen Åžii yönetim Sünnilere aynısını yaptı. Maliki yönetimi sadece Kürtleri deÄŸil Sünnileri de dışladı. Bütün yönetim erkini kendisinde topladı. Irak parlamentosundaki birçok politikacıyı tasfiye etti. Tarık HaÅŸimi, Türkiye’ye gelmiÅŸti biliyorsunuz, o Sünni bir politikacıydı. Aynı ÅŸey vaktiyle Suriye’de de yaÅŸandı. IŞİD örgütü iki Åžii yönetimin BaÄŸdat ve Åžam’ın izlediÄŸi ötekileÅŸtirici, mezhepçi politikanın ürünü olarak ortaya çıktılar ve onların sunduÄŸu öfke ve nefret üzerinden palazlandılar. Ama bir kere palazlandıktan sonra tabii herkes onu kendi amaçları doÄŸrultusunda kullandı. IŞİD nedeniyle bugün OrtadoÄŸu’da sadece kanlı bir çatışma yaÅŸanmıyor. Aynı zamanda IŞİD iki ülkedeki dengeleri de çok derinden sarstı.

IŞİD olmasa Suriye krizi nasıl seyrederdi onu kestirmek zor. Ama ÅŸimdi  IŞİD nedeniyle Esad rejiminin ömrü de uzadı. Yani deyim yerindeyse Esad rejimi IŞİD’i göstererek mevcut dünyayı sıtmaya razı eder bir noktaya getirdi. Bugün bütün dünya hedef olarak IŞİD’in yok edilmesine odaklanmış, bu nedenle de Esad rejimi meselesi ikinci plana itilmiÅŸ görünüyor. Esad rejiminin elini de rahatlatmış bulunuyor. Onun için dikkat ederseniz kimse Türkiye’den baÅŸka Esad’ın gidiÅŸinden söz etmiyor. Tabii burada ön planda görünen IŞİD belası ama son tahlilde OrtadoÄŸu’nun paylaşılması, bölgedeki enerji kaynaklarının güvence altına alınması, ve yeniden bir rol paylaşımıdır esasen. Buradaki kavganın temel dayanağı bu.

Kandil merkezli PKK bu oyunun neresinde?

Kandil, Suriye’deki yeni denklemde önemli imkânlar elde etti. Özellikle IŞİD belasına karşı PYD’ye yüklenen rol nedeniyle itibarı bir hayli arttı. Hatta denilebilir ki çatışmalar olmasaydı terörist listesinden çıkması bile tartışılıyordu. PKK orada büyük bir siyasal alan elde etti PYD ÅŸahsında. Oradaki geliÅŸmeler öncesini de biliyorsunuz Suriye diÄŸer Ä°slamcı güçlere karşı cepheyi daraltmak için Kürdistan bölgesini boÅŸalttı ve orayı PYD’ye teslim etti. PYD dediÄŸiniz de esasen PKK’nin bir baÅŸka versiyonu, Suriye’deki versiyonu. Ayrıca PKK’nin Suriye’de büyük bir toplumsal zemini var. Öcalan’ın orada yaÅŸamasından, önemli gerilla gücü bakımından orada iliÅŸkisi ve toplumsal desteÄŸi var. Dolayısıyla PKK orada önemli bir fırsat, mevzi kazandı. Åžimdi genel kanı ÅŸu ki; PKK’nin son dönemde Türkiye’de bu tırmandırdığı gerilim ve savaÅŸ politikasının bir nedeni de o. PKK aynı zamanda bu OrtadoÄŸu denkleminde Åžii-Sünni cephesinde özellikle Åžii cephenin önemli bir müttefiki durumundadır. Bugün bölgedeki savaşın bir boyutunda, Ä°ran’ın öncülüğünü yaptığı, BaÄŸdat ve Åžam, Hizbullah, Lübnan Åžii ekseni var, bir yandan da Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın hatta IŞİD’in de kategorik olarak içerisine girebileceÄŸi Sünni ekseni var.

Sizce Kandil üzerinde hangi bölgesel aktörler daha etkili?

En baÅŸta Ä°ran’ın etkisinin olduÄŸu kesin. Tayin edicinin Ä°ran olduÄŸunu düşünüyorum. Ama onun dışında bütün ilgili aktörlerin PKK üzerinde bir etkisinin olduÄŸunu düşünüyorum. Yani ABD’nin, Rusya’nın, Åžam’ın BaÄŸdat’ın, belki de Avrupa ülkelerinin.

Sizce Kandil tam olarak ne istiyor?

Kandil’in Kürt sorununa iliÅŸkin ne istediÄŸini doÄŸrusu bilmiyorum. O konuda çok farklı ÅŸeyler söylediler ÅŸimdiye kadar. Bağımsızlıktan özerkliÄŸe, demokratik cumhuriyete kadar çok zikzaklı bir çizgi izlediler. O nedenle ÅŸu an itibariyle Türkiye Kürtleri için ne istediklerini bilmiyorum. Ama bildiÄŸim ÅŸu, PKK hüküm süreceÄŸi bir alan istiyor. Bu özerk bir bölge olabilir, bu federal bir bölge olabilir, ya da baÅŸka bir adla tanımlanabilir. Türkiye Kürdistan’ında kendilerinin hüküm sürebilecekleri alan istiyorlar.

Suriye sahasındaki Kürtler üzerinde Barzani’nin etkisi vardı, ama artık o alanları tamamıyla Kandil ve PYD kontrol ediyor gibi,  doÄŸru mu? Rojava’daki tabanınız tümden eridi mi?

Bir kere Barzani’nin orada hâlâ etkisi var. Mesele ÅŸu ki orada PYD silah tekelini elinde bulunduruyor, rejimle de iÅŸbirliÄŸi içinde. Bu üstünlüğünden dolayı PYD hem kendi içindeki güçleri etkisizleÅŸtirmeye çalışıyor, hem de Sayın Barzani’nin oradaki etkisini sınırlama çabası içinde. Dolayısıyla yarın orada bir düzen kurulduÄŸu zaman, PYD’nin bu silah tekeli kırıldığı zaman tablonun deÄŸiÅŸeceÄŸini düşünüyorum. Orada PYD dışında önemli bir Kürt partisi ve kitlesi var. Ancak bu savaÅŸ atmosferi içinde ve PYD’nin silah tekeli nedeniyle ÅŸu anda çok ön plana çıkmıyor ve etkisiz görünüyor. Gerçek göründüğü gibi deÄŸil.

'Ä°ran’ın Türkiye’ye karşı PKK’ye sınırsız destek verdiÄŸi kesin'

İran bu oyunu nasıl oynuyor, hedefi ne, hangi aktörler üzerinden yürütüyor?

Ä°ran OrtadoÄŸu’da hegemonik güçlerden birisi hatta emperyal emelleri olan ve bütün OrtadoÄŸu’da hüküm peÅŸinde olan bir köklü egemen devlet. Bugün BaÄŸdat’ta kesin bir etkisi var. Yine Esad rejiminin ayakta kalmasında baÅŸat bir rolü var. Ä°ran Devrim Muhafızları ve Kasım Süleymani eliyle iki ülkede de fiili operasyonlar içindedir. Hizbullah var ayrıca. Hatta Yemen’e kadar uzanan bir etkisi var. Burada Türkiye ile bir hesaplaÅŸması var. Güney Kürdistan ile ciddi bir problemleri var. Görünürde iyi iliÅŸkiler içinde görünüyor olmasına raÄŸmen bu savaÅŸta Ä°ran’ın Türkiye’ye karşı PKK’ye sınırsız destek verdiÄŸi kesin. Tartışmasız bir ÅŸey. Bunu PKK liderleri deÄŸiÅŸik vesilelerle ifade ettiler. Söz gelimi bu çözüm süreci baÅŸladığında sanırım Karayılan Ä°ranlı yetkililerin, ‘Neden Türkiye ile barışıyorsunuz, savaşı baÅŸlatın size bütün olanakları verelim’ dediÄŸi yönünde beyanatları oldu, Karayılan’ın ya da Cemil Bayık’ın olabilir tam hatırlamıyorum. Åžimdi Rusya’nın bölgeye geliÅŸinden sonra bu hesaplaÅŸma yani Ä°ran’la Türkiye arasındaki hesaplaÅŸma daha da sertleÅŸti ve Ä°ran'ın Türkiye’yi rahatsız etmek için PKK’ye sınırsız olanaklar sunduÄŸu konusunda kuÅŸku yok.

Ortak hareket ettikleri söylenebilir mi, birbirlerini kullanıyor olabilirler mi?

Tabii ki bir yönüyle karşılıklı çıkardan söz edilebilir. Ama buradaki iliÅŸkinin çok dengeli ve eÅŸit olduÄŸunu söylemek mümkün deÄŸil. Ä°ran çok hegemonik emperyal bir devlet PKK nihayetinde bir örgüt ve bu iliÅŸkinin Kürtler aleyhine iÅŸlediÄŸini söylemek mümkün. Belki Ä°ran’ın sunduÄŸu desteÄŸin PKK’nin Türkiye devletine karşı yürüttüğü mücadelede bir anlamda etkisinden söz edilebilir. Ama aynı Ä°ran’ın söz gelimi Güney Kürdistan’a söz gelimi Barzani’ye karşı da PKK’yi kışkırtmadığını söylemek mümkün deÄŸil. Dolayısıyla bu iliÅŸkiyi zaman zaman Kürtlerin kendi içinde çatışmasına yol açabiliyor ve Kürtler aleyhine sonuçlanabiliyor.

Irak ve Suriye'nın âkıbeti

 

 

Irak’ı yeniden tek parça halinde tutmak mümkün mü?

Hayır. Kürtler BaÄŸdat’tan gerekli karşılığı, desteÄŸi, anlayışı görmediler. BaÄŸdat Kürtleri geçmiÅŸte de bugünde de hep dışladı. Dışlamaya da devam ediyor. Sadece Kürtler, deÄŸil Åžiilerle Sünniler arasında da çözümü imkânsız gibi görünen sıkıntılar var. Åžiilerle Sünniler arasındaki çeliÅŸki, Araplarla Kürtler arasındaki çeliÅŸkiden daha derin ve çözümsüz görünüyor. O nedenle sorun salt Kürdistan deÄŸil aynı zamanda da Sünniler bakımından da artık merkezi BaÄŸdat hükümeti ile yürümek imkânsız gibi görünüyor.

 

Peki, Suriye’nin geleceÄŸini nasıl görüyorsunuz?

Suriye’de mevcut rejim IŞİD faktörü nedeniyle biraz ömrünü uzatsa bile meÅŸruiyetini yitirmiÅŸ durumdadır. Esad’ın kalması uzun erimde mümkün deÄŸil. Bence ÅŸimdiden kendisine köşe, bucak arıyor. Bana kalırsa onu ÅŸimdiye kadar destekleyen Ä°ran ve Rusya bile onun devamında ısrarcı gibi görünmüyorlar. Ä°ran ve Rusya açısından söz konusu olan Esad deÄŸil, oradaki çıkarlarıdır. Dolayısıyla Esad gidecektir. Orada bir rejim deÄŸiÅŸikliÄŸi yaÅŸanacaktır. Orada farklı etnik gruplar, yani Sünniler, Kürtler ve diÄŸer Hıristiyanların da içerisinde yer alacağı bir sistemin kurulması kaçınılmazdır. Orada ben yakın bir zamanda Kürtlerin ayrı bir statü, ya da bağımsız bir devlet sürecini yaÅŸayacaklarını beklemiyorum.

Türkiye ile KDP ilişkileri uzunca bir süredir çok iyi. Bu ikisini bir araya getiren ortak vizyon nedir?

Karşılıklı çıkardır. Biliyorsunuz Türkiye uzun yıllar boyu Irak Kürtlerine karşı hep ötekileÅŸtirici bir politika izledi. Küçümsedi, hakir gördü, bölge devletleri ile birlikte operasyonlar gerçekleÅŸtirdi. PKK’ye operasyon adı altında bölgeyi istikrarsızlaÅŸtırmaya çalıştı Türkiye yıllar yılı. Ama sonra özellikle 2005’te Kürdistan’ın federe bir statüye kavuÅŸmasından sonra Türkiye orada Kürtler açısından dönüşü olmayan bir noktaya gelindiÄŸini gördü. Kürtler artık anayasal bir statü, bir oluÅŸum haline geldiler. Dünya tarafından kabul gören bir statü haline geldiler. Türkiye o saatten sonra politikasını deÄŸiÅŸtirdi. Burada AKP faktörünün de etkisi oldu. AKP, Türkiye içerisinde deÄŸilse de, en azından Irak Kürtlerine karşı geleneksel düşmanlık politikasından ayrı bir politika izledi. Türkiye orada ciddi bir potansiyelin farkına vardı. Bu gün on milyar doların üzerinde bir ticaret yapılıyor Irak Kürdistan bölgesi ile. Türkiye baÅŸka yerde satılmayan malını oraya satıyor orada hiçbir yerde bulamayacağı petrolü ucuza alıyor. Åžimdiden Irak Kürdistan’ı Türkiye üzerinden ayda 550 bin varil petrol satıyor. Bundan kaynaklı Türkiye’nin bir artısı var. Ayrıca Kürdistan Türkiye için IŞİD ve benzeri köktendinci tehditlere karşı tampon görevi görüyor. Bugün IŞİD, El Nusra, El Kaide gibi örgütler için Kürtler bir tampon görevi görüyor. Türkiye’nin güvenliÄŸi için bir iÅŸlev görüyor o nedenle Türkiye deÄŸer veriyor. Irak Kürtleri açısından da Türkiye bir nefes borusu.

Bu vizyonun karşısında yer alan güçler hangileri, onlar ne istiyor?

Ä°ran rahatsız. BaÄŸdat bundan son derece rahatsız. Åžam rahatsız, hatta diyebilirim ki ABD’de belli oranlarda rahatsız. Yani Türkiye’nin Güney Kürdistan ile iliÅŸkilerinden ABD çok memnun deÄŸil. 

Irak ve Suriye parçalanırsa ortaya çıkabilecek  bir Kürt ve bir de Sünni Arap nüfus olacak gibi görünüyor. Kürtlerle baÅŸlayalım, Kürtler için bölgede taÅŸlar yerine oturduÄŸunda en iyi sonuç nedir?

Bir kere ben Güney Kürdistan’ın bağımsız olmasından yanayım. Suriye Kürtlerinin de Güney Kürdistan’a eklenmesini Kürtler açısından olumlu görüyorum. Çünkü orada bir yekparelik var. Suriye Kürdistan’ı aynı zamanda hem Türkiye Kürdistan’ına ama daha çok Irak Kürdistanı'nın devamı ve oradan Akdeniz’e açılmak mümkün Güney Kürdistan için. Bağımsız bir Kürdistan için Suriye Kürdistanı'yla birleÅŸmesi son derece olumlu olur. Türkiye Kürleri’nin bir statüye kavuÅŸmasından sonra söz konusu Kürdistan Türkiye ile belli bir entegrasyon içerisine girebilir. Ben kısa vadede Güney ve Suriye Kürdistanı'nın Türkiye ile doÄŸrudan birleÅŸeceÄŸini beklemiyorum. Ama orada oluÅŸacak bağımsız bir devlet Türkiye ile konfederal bir iliÅŸki içerisine girebilir. Giderek sınırlar anlamsızlaÅŸabilir. Bu ÅŸekilde Kürdistan da esasen birleÅŸmiÅŸ olur. Ama ayrı bir bağımsız yapı olarak deÄŸil daha farklı bir iliÅŸki içine girilebilir. Ä°ran Kürdistanı için ÅŸimdiden bir ÅŸey kestirmek mümkün deÄŸil. Ben Ä°ran Kürdistanı için de kısa saman içinde bir bağımsızlık görmüyorum ama Ä°ran bu katı, uzlaÅŸmaz tutumunu sürdürürse Kürtler bakımından bağımsızlık dışında meÅŸru seçenek kalmaz.

'Yeni bir Sünni Arap devleti hem gerçekçi hem kaçınılmaz'

Aynı soruyu Irak’tan ve Suriye’de dışlanmış ve dışlanmakta olan Sünni Arap nüfus için soralım, onları için en iyi sonuç nedir?

Irak’ın artık bütünlüğünü korumak mümkün deÄŸil bu bir gerçek. Orada eninde sonunda ayrı bir Åžii ve Sünni oluÅŸum ortaya çıkacaktır uzun erimde. Suriye için de önemli oranda böyledir ama Irak için kaçınılmaz görünüyor. Suriye nüfus açısından daha küçük. Ama son tahlilde görünen o ki, pratik bize gösteriyor ki orada Sünniler için ayrı bir oluÅŸum ihtiyaç. O açıdan Irak’taki Sünnilerle Suriye’deki Sünnilerin içinde olduÄŸu bir Sünni oluÅŸum, bir devlet bana gerçekçi görünüyor. Yani hem kaçınılmaz hem de gerçekçi görünüyor. BaÅŸka da bir yol görünmüyor gibi geliyor. Suriye için, bir parçasının Kürdistan’a katıldığını düşünürsek, bir parçasının Sünniistana katıldığını düşünürsek geriye Nusayri toplum kalıyor, orada onlar için ya da Lübnan’da baÅŸka bir ÅŸey düşünmek mümkün.

Kaynak: Al Jazeera

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.