Güncel
Takasın perde arkası
464 Suriyeli'nin hafta başında gerçekleşen takasında arabuluculuk yapan ve yaralıları Türkiye'ye getiren ekipte bulunan İHH İnsani Diplomasi Koordinatörü İzzet Şahin, süreçte yaşananları Al Jazeera'ye anlattı. Şahin, takas devam ederken, Polonyalı gazeteciyi de Nusra Cephesi'nin elinden aldıklarını söyledi.
Pazartesi günü Suriye’de rejimin ablukası altındaki Zabadani ile muhaliflerin ablukası altındaki Fua arasında yaralı takası gerçekleÅŸtirildi. Türkiye’nin merkezinde olduÄŸu yaralı takasında Suriye, Lübnan hükümetleri fiili, Ä°ran ise taraf olarak yer aldı. Takas, OCHA (BM Ä°nsani Ä°ÅŸler Koordinasyon Bürosu), ICRC (Uluslararası Kızılhaç Örgütü), SARC (Suriye Kızılayı) ve Ä°HH Ä°nsani Yardım Vakfı’nın katkısıyla gerçekleÅŸti.
Takasta Suriye’nin Ä°dlib kentine baÄŸlı Fua Köyü'nden muhalifler, 6’sı yatalak 107 yaralı 229 refakatçi toplamda 338 kiÅŸinin Türkiye'ye geçiÅŸine izin verdi. Åžam kırsalındaki Zebedani köyünden de rejim, 6’si yatalak 54 yaralı ve 66 refakatçiyi, toplamda 126 kiÅŸiyi serbest bıraktı.
Süreçte rol alan Ä°HH’nın Ä°nsani Diplomasi Koordinatörü Ä°zzet Åžahin takas sürecinin içinde bir isim. Suriye'de ve dışında görüşmeler yaptı, arabulucu oldu, yaralıları sınıra kadar getirdi. Åžahin, sürecin nasıl iÅŸlediÄŸini, ne tür sıkıntılar yaÅŸadığını, arka planını Al Jazeera’ye anlattı.
Takas süreci nasıl başladı?
BM arabuluculuÄŸunda Ä°ran ve Ahrar bir dizi toplantı yaptılar. Bu toplantıda kuÅŸatma altındaki Fua ve Keferriye ile rejimin kontrolündeki Zebedani arasında ateÅŸkesin oluÅŸması, insani yardımın iletilmesi ve yaralıların karşılıklı olarak çıkarılması konusunda bir anlaÅŸma yapıldı. Bu anlaÅŸmanın ilk iki maddesi uygulandı. AteÅŸkes saÄŸlandı, bir insani yardım konvoyu iki tarafa da sokuldu. Yaralılar konusuna gelince, 1.5 ay once Ä°HH’ya Fua ve Hatay arasında uygulama kısmında bizim rol almamızı istediler.
Talep kimden geldi?
BM’den gelen bir talepti Ä°HH’ya. Aynı talep Türk hükümetine de yapılmıştı. Çünkü Türkiye sınırları içerisinde yapılacak bir operasyondu. Biz bunu memnuniyetle kabul ettik.
Süreç nasıl işledi?
Önce aktörler belirlendi. Devletler olarak, fiili olarak Türkiye Cumhuriyeti, Lübnan vardı. STK olarak kuzeyde Ä°HH diÄŸer tarafta ICRC, UCHA doÄŸal olarak koordinatördü. Suriye’nin içerisinde her iki tarafa yardımcı olan yerel kuruluÅŸ olarak da Suriye Kızılay’ı vardı. 1.5 ay içerisinde biz Ä°HH olarak hem BM ile Ahrar El Åžam arasında hem diÄŸer bütün partiler ile Türkiye hükümeti tarafındaki görevliler arasında hem Ahrar ile diÄŸer partnerler arasında merkezi bir koordinasyon görevini almış olduk. Uygulaması konusunda bir kaç defa gecikme oldu. Nedeni THY’nin yoÄŸunluÄŸu oldu. Bazen Türkiye’de olaÄŸanüstü geliÅŸmeler oldu. Ä°ÅŸte Rus uçağının düşürülmüş olması gibi.
Operasyon öncesi Suriye’ye gittiniz mi?
Biz operasyondan üç gün önce üç arkadaÅŸ Ä°dlib’e gittik. Fua’nın yoluna kadar hangi yolu kullanacağımızın gözlemini yaptık, Ä°dlib valisi ve Kızılay temsilcisi ile toplantı yaptık. Ambulanslar, otobüsler nasıl gelecek, nasıl koordine edilecek vs gibi konuları konuÅŸtuk. Koordinasyon ana merkezi Ä°HH’nın Reyhanlı’daki merkezi oldu. Bir tane de Bab el Hava’nın içerisinde koordinasyon merkezi kuruldu.
Operasyon Fua ve Zabadani’de eÅŸ zamanlı oldu. Nasıl iletiÅŸim kurdunuz?
Operasyon baÅŸladığında Fua ile Bab El Hava arasında telsizlerle haber ilettik. Bab El Hava Reyhanlı’ya telefonla ulaÅŸtı. Reyhanlı Zebadani’ye ulaÅŸtı. Zebedani, Beyrut ile iletiÅŸimi saÄŸladı. Aynı anda Reyhanlı’daki ofis anlık olarak operasyonun baÅŸladığı andan sonuna kadar daha önce kurduÄŸumuz What’s Up grubu içerisinde tüm taraflar her iki tarafı aynı anda eÅŸ zamanlı hareket ettirdi.
Ne tür sıkıntılarla karşılaştınız?
Bizim yapmış olduÄŸumuz zamanlama planımız vardı. Biz Fua'ya yakın bir yerde bekliyorduk. yaralıları biz teslim alacaktık. Teslim alacağımız noktaya 3-4 saat geç geldiler. Sabah en geç 10'da operasyon tamamlanmış olacaktı. Ama Fua’nın içerisindeki iÅŸler uzadı. Oradaki yaralılardan listede olmayanlar da gitmek istedi, sayıyı artırmak istediler, bunların karşılıklı olarak iletiÅŸimlerinin saÄŸlanması zaman aldı. Bazen restler çekildi. Bu da iÅŸimizi zorlaÅŸtırdı ve uzattı. Bu arada da restler çekilince, gerginlikler yaÅŸanınca biz de çok ciddi endiÅŸeler yaÅŸadık. Acaba takas gerçekleÅŸmeyecek mi, gerçekleÅŸmezse bu insanlar zarar görür mü, kriz çıkar mı gibi sorular bizi baya yordu. Sonuçta insan hayatı var ortada. Gergin, endiÅŸeli bir ortamdı. Zaten zaman geçtikçe kendi aralarında "bunlara güvenilemeyeceÄŸini söylememiÅŸiydik. Bunlar ne zamana uyarlar ne baÅŸka bir ÅŸeye" gibi ÅŸikâyetler oldu.
Herhangi bir saldırı riskine karşı güvenlik nasıl sağlandı?
Bu ağırlıkta Ahrar’ın projesiydi. Ama Ahrar’ın diÄŸer grupları safın dışında bırakması çok riskli bir ÅŸeydi. Onların içinde olmadıkları bir projeyi sabote etmek için ellerinde dünya kadar bahane olacaktı. Bunun yerine onları da iÅŸin içerisine kattılar. Bunun herkesin uygulama konusunda kendini öne çıkarma yarışı gibi bir eksisi oldu. Her biri bu olayı kendi baÅŸarısı olarak göstermenin yarışına da girdi. FotoÄŸraf makinaları, kameraları hazırlamışlardı. Bir de daha önceki insani diplomasi operasyonlarımızdan birinde takas için ateÅŸkes ilan edilmiÅŸti. Ama buna raÄŸmen sanki ateÅŸkes olmamış gibi bombardımanlar daha da artmıştı. Ciddi güvenlik sıkıntısı yaÅŸamıştık. Aynı ÅŸeyin de burada olması bizi endiÅŸelendiriyordu. Ya rejim vurur da sabote ederse ya Rusya vurursa ne olacak sorusu hep aklımızın bir tarafındaydı. Aynı zamanda muhaliflerin de kendi gruplarının içeriÅŸinden de acaba yanlış bir ÅŸey çıkabilir mi endiÅŸesi de var. Ortak yapıyorlardı ama fevri hareketler ferdi hareketler riski vardı.
Sayılar eşit değil... Nasıl seçildi takas edilecek kişiler?
Fua tarafında sayı daha fazla. Tam hatırlamıyorum ama belki 10 bin insanın yaşadığı bir bölgeden bahsediyoruz. Oradaki insanların seçimlerini de tamamen yerel otoriteler yaptı. Hangilerinin tedavileri dışarıda yapılır hangileri içeride tedavi edilir gibi sanıyorum. Her bir yaralıya da bazen 3-4 refakarçi düştü. Sayıyı biz belirlemedik, kişileri de biz arabulucular seçmedik. Rakamlar konusunda bir eşitsizliğin olduğu doğru. Anlaşmanın yapıldığı zamanda orada bulunmadık. Dolayısıyla bu süreç nasıl başlatıldı neden bu kadar iki katından daha fazla yaralı üzerinden anlaşıldı bunları bilmiyoruz.
Yolculuk sırasıda ne tür diyaloglara şahit oldunuz?
Bir kaç defa muhalifler ile Fua’dan gelenlerin konuÅŸmalarına kulak verdim. Muhaliflerin rejim yanlılarına sitemli sözleri vardı. Ne oldu bize, neden birbirimizi öldürmeye baÅŸladık, biz hani daha dün ayni mahallede yaÅŸamıyor muyduk, aynı bakkaldan alışveriÅŸ yapmıyor muyduk, aynı okulda okumuyor muyduk, biz sizin farklı mezhepten olmanız sebebiyle hiç bu zamana kadrar size bir zarar verdik mi, neden bizi öldürüyorsunuz, Neden bu katilin peÅŸine gittiniz, neden bu adamı desteklediniz? gibi sitemler vardı. Karşı taraf yani rejim yanlısı yaralılar ve refakatçileri kendine göre haklı olduÄŸu ÅŸeyler olsa bile haattı zaatında muhaliflerin ellerindeki yerlerden geçiyorlar. Kalkıp da bir atışmanın içine girmediler. KonuÅŸmuÅŸ olsalar onlar da ama siz de bizi muhasara altında tutuyorsunuz diyebilirlerdi. Ama burada gördüğümüz ÅŸey bu bir halk problem deÄŸildi, bu bir mezhep problem deÄŸildi. Siyasi bir problemdi.
Psikolojileri nasıldı?
Ä°lk etapta herhalde kalp ritimleri iki üç katı çalışıyordu. Tabii, dün kendilerine ateÅŸ yaÄŸdıran belki yakınlarını öldüren insanların arasından geçiyorlardı. İçeri giriyorsunuz herkesin yüzünde bir endiÅŸe, bir korku. Yani onlara güven aşılamak güven vermeye çalıştık. “Hayır siz muhaliflerin eline esir düşmediniz. Åžu anda emin ellerdesiniz bakın biz Suriyeli deÄŸiliz, biz Türkiyeliyiz, STK’yız. Arabulucuyuz. Sizleri biz teslim aldık. Etrafınızda gördüğünüz silahlı insanlar sizin güvenliÄŸinizi saÄŸlamak için burada gibi devamlı onları rahatlatacak açıklamalar yaptık. Ambulanstaki insanlara geçmiÅŸ olsun Ä°nÅŸallah en kısa zamanda tedavi olacağınız yerlere ulaÅŸacaksınız. Müsterih olun, rahat olun. Diyerek onları rahatlatmaya çalıştık. Çocukları sevmemiz ve onlarla kurduÄŸumuz sıcak diyaloglar onları rahatlattı.
Siz İHH İnsani Diplomasi birimi olarak daha önce de iki binden fazla esirin takasında arabuluculuk rolü oynadınız, gazetecileri kurtardınız. Buna İnsani diplomasi diyorsunuz. Nedir bu insani diplomasi?
Biz insanların hayatlarının, onurlarının korunması, haklarının müdafaası, yardıma ulaÅŸmada önlerindeki engellerin ablukanın kaldırılması, bu insanların özgürleÅŸtirilmeleri amaçlarıyla yaptığımız bütün iletiÅŸim ve iliÅŸkilerin tamamına insani diplomasi diyoruz. Öncelikli hedeflerimiz insanların hayatlarının korunması. Daha önce 48 Ä°ranlı karşısındaki 2130 Suriyeli takası gerçekleÅŸtirdik, Adem Özköse ve Hamit CoÅŸkun’un arabuluculuÄŸunu yaptık, baÅŸka bireysel kurtardıklarımız da oldu. Genelde Suriye’den bunlar. Sadece muhaliflerden deÄŸil rejimden de… Hatta pazartesi günkü takas devam ederken 40 gün önce esir düşen iki Polonyalı gazeteciyi de Nusra’nın elinden aldık.
Siz İHH olarak daha çok muhaliflerin yanında görünüyorsunuz. Rejim ile irtibatı nasıl sağlıyorsunuz?
Bu avantajdır aslında. DiÄŸer taraf neden Ä°HH’dan memnun? Çünkü onun da benim etkimin gücümün olduÄŸu yerden beklentisi var. Biz oraya gittiÄŸimiz zaman bizim bir bağımsız yapımız var. Bir hükümet adına, bir parti adına gitmediÄŸimizi biliyor. Biz sivil ve bağımsızız. Hatta biz Suriye rejimi ile aynı masa etrafında otururken Åžam’daki insanlara insani yardım ulaÅŸtırmak istediÄŸimizi söyleyince çok ÅŸaşırdılar. Suriye'de bir STK mantığı olmadığı için sivil toplumun hükümetlerden farklı olacağını anlamakta zorlanıyorlar. Bazen direkt bazen dolaylı bazen onların kırması mümkün olmayan aracılar bazen elinizdeki kozlar bazen ne gerekiyorsa ÅŸartlara göre kullanarak gidiyoruz karşı tarafa. Bu iÅŸin en büyük zorluklarından bir tanesi aslında aldığınız riskin boyutudur. Bir hayat kurtarmak için hayatınızı riske etmeden bir sonuç da alamıyorsunuz, bu da bir vakıa.
Size birileri geliyor ve bunu kurtarın mı diyor?
Vakfın prensipleri var. Size bu konuda bir talep gelmezse sizin zaten bu konuda bir şey yapma imkânınız yok. Taraflardan biri size müracaat ediyor. Diyor ki benim şurada adamım kaçırıldı. Onu kurtarmak için bize yardımcı olur musunuz? Biz de bu talebinizi lütfen bize yazılı olarak yapınız diyoruz. Biz karşı tarafa gittiğimiz zaman sizi temsil ettiğimizi sizin adınıza bu talepte bulunduğumuzu ispat etmemiz lazım. Bu kim oluyor bazen aileler, bazen büyükelçilikler, bazen o ülkenin milletvekili ya da senatörü oluyor.
Sonra diğer tarafa ulaşma kanalları arıyoruz. Ulaştığımız zaman da ellerinde bu kişilerin olup olmadığını teyit ile başlıyoruz. Olduğunu öğrendiğimiz zaman "bunlar için ailelerinden bizden arabulucu olma talep var siz de isterseniz biz de bu konuda arabulucu olabiliriz, karşılıklı olarak şartlarınızı dinleyebiliriz" diyoruz. Onlar da "peki sizinle çalışmayı kabul ediyoruz" derlerse bu durumda şartlar ortaya giriyor. Pazarlık başlıyor. Söz konusu insan hayatı olduğu için hedefimize iki taraf arasındaki anlaşma sürecini başlatana kadar bizden başka aktörlerin de çalışmalarının ehemmiyetini devamlı söylüyoruz. Kim daha iyi bir metot geliştirebilir daha iyi bir kanal bulanılarsa o da süreçte olmalı. Ama biz başladıktan sonra yemek piştikten sonra işin içine girmek isteyenler olunca sıkıntılar yaşıyoruz. Mesele rol meselesi değil. Ama şartları değiştiriyor. Süreci uzatıyor. Hayatı riske ediyor.
aljazeera.com.tr - Sümeyye Ertekin
Henüz yorum yapılmamış.