Devletlerarası iliÅŸkilerin tarihi sürecini inceleyen birçok çalışmada, Türk-Rus iliÅŸkileri “süregelen rekabetler” teoremini örneklendiren en iyi ampirik modellerden birisi olarak gösterilmektedir.
Bu teorem, coÄŸrafi olarak yakın bir lokasyona sahip olan devletlerin, uzun tarih dilimlerinde çıkarlarının sürekli olarak, belirli aralıklarla çatışmakta olduÄŸunu söylemekte. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye’nin Suriye sınırında SU-24 tipi Rus bombardıman uçağını düşürmesinden sonra ikili iliÅŸkilerde geçmiÅŸe dönüş yaÅŸanacak mı kamuoyunun merak konusu olmuÅŸ durumda.
Aslında 2000’li yıllarla beraber konjönktürel ve iç siyasi deÄŸiÅŸmelere baÄŸlı olarak Türkiye ve Rusya, geçmiÅŸten gelen düşman algısı kodlarını deÄŸiÅŸtirmiÅŸ gözüküyordu. Ä°ki ülke ön planda ticari iliÅŸkileri tutarak olası anlaÅŸmazlıklara daha töleranslı yaklaşıyorlardı. Fakat yaÅŸanan bu olumlu geliÅŸmelerde siyasi iliÅŸkiler ticari birlikteliÄŸin gölgesinde sorunlu bir ÅŸekilde ilerledi.
Türkiye ve Rusya’nın bölgesel ve küresel olaylara farklı yaklaşımlarından dolayı zaman zaman gerilen siyasi iliÅŸkiler, daha önce de birçok kez test edildi. Rusya, Güney Osetya Krizi ile baÅŸlayan süreçte, Türkiye’nin Montrö BoÄŸazlar SözleÅŸmesi’ne binaen Karadeniz’e giriÅŸ yapan ABD ve NATO savaÅŸ gemilerine izin vermesi konusunda olan rahatsızlığını Türkiye’ye bildirmiÅŸti. 2012 yılında Malatya Kürecik’e kurulan NATO Radar Ä°stasyonu ve Türkiye’ye yerleÅŸtirilen “patriot” füzeleri de iki ülke iliÅŸkilerinde potansiyel bir gerginliÄŸe neden olmuÅŸtu. Kıbrıs adası açıklarındaki doÄŸalgaz kaynaklarının üretim ve kullanımı için yapılan arama çalışmalarına Rus enerji ÅŸirketi “Novatek”in de - Türkiye’nin rahatsızlığına raÄŸmen -katılması bu çatışmalara örnek olarak verilebilir. Suriye krizinde iki ülkenin tamamen farklı düşündüğü ise zaten yeterince biliniyor. Fakat son olayla birlikte, SoÄŸuk SavaÅŸ dönemi sonrasında iki ülke ilk kez ana aktör olarak karşı karşıya geldi.
Bu üzücü hadiseden sonra Rusya’nın görece sert tepkisi iliÅŸkileri koparma noktasına getirdi. BilindiÄŸi üzere, halihazırda Türkiye ile Rusya arasında gerçekleÅŸen ticaret hacmi TÜİK verilerine göre 33 milyar dolar civarında. Rusya 25 milyar dolarla Türkiye’nin ithalat yaptığı ülkeler arasında yüzde 10’luk payla ilk sırada yer alıyor. Artık 2023 yılında karşılıklı ticaretin 100 milyar dolara ulaÅŸması hedefi, Mersin Akkuyu’da inÅŸa edilmesi planlanan nükleer santral, Türk Akımı gibi projelerin tamamlanma ihtimali bundan sonrası için çok zor gözüküyor. Son olarak Putin’in Türkiye’ye karşı özel ekonomik tedbirlere iliÅŸkin 6 maddelik kararnameyi imzalaması Rusya’nın en azından kısa vadede geri adım atmayacağının bir göstergesi.
Burada belirtilmesi gereken diÄŸer bir husus da Türk medyasında Rusya ile alakalı çıkan haberlerdir. Medyada devamlı olarak Rusya’nın bu tutumları sonucunda zararlı çıkacağı yazılıp çizilmekte. Bu çıkarımlar doÄŸru olsa bile, yapılan hata belki de Rusya’nın ve Rus halkının karakter analizinin yeterince iyi yapılmayışı. Devletçilik Rusya’da yıkılamayacak kadar güçlü bir ilkedir. Ruslar ekonomik olarak çok daha zor zamanlar geçirmesine karşın bu ilkeden ödün vermemiÅŸlerdir. Çünkü baÅŸta idari mekanizma buna olanak vermez. Bu açıdan bakılırsa Türkiye’nin ortamı yumuÅŸatacak adımlar atmamasının bu süreci daha da çıkılmaz hale getireceÄŸi aÅŸikardır.
Sonuç olarak Türkiye ve Rusya'nın tarih boyunca süre gelen rekabeti son olayla beraber tekrar gün yüzüne çıkmıştır. Türk-Rus ilişkilerinde ekonomik veriler diplomatik diyalog kanallarının -görüş farklılıkları yaşansa da - açık kalmasının kilit noktasını oluşturuyor. Bu sebeple iki ülke ilişkilerinde tutunulacak tek sağlam dal olan ekonomik ilişkilerin zedelenmesi veya bitmesi Türk-Rus ilişkilerinde tarihin tekerrür etmesine sebep olacaktır.
Henüz yorum yapılmamış.