Sosyal Medya

Güncel

20 bin kiÅŸi Sur'u terk etti

Diyarbakır'ın Sur ilçesinde çatışmalar sürerken, bölge halkının önemli bir kısmı ise çatışmalar bitene kadar Sur'u terk etmek zorunda kaldı.



Al Jazeera'dan Abdülkadir Konuksever'in haberine göre, Diyarbakır'ın Sur ilçesinde sokaÄŸa çıkma yasağı sürerken göç edenlerin sayısı 20 bine ulaÅŸtı.

- "Bu zırhlıdan atılan makineli sesi. Melek Ahmet Caddesi'nden geldi!"

- "Rokete benziyordu bunun sesi, yakındı. Sanki Benusen tarafıydı?"

- "Helikopter geçti.

- "Yok, o pilotsuz hava uçağı, ambulans ve itfaiye geliyor…"

Diyarbakır surlarının yasak olmayan tarafındaki kaldırıma çökenlerin gerginlikleri çok belirgin. Çatışmalarla aralarında 12 metrelik bir duvar var ve o duvar seslerin geçmesine engel olamıyor. Sur'un ‘bu' tarafındakiler o sesleri ayırt etmeyi öğrenmiÅŸler, üstelik patlayan silahların türü ve kalibreleri üzerine tahminlerde bulunuyorlar sıkıntılı bir havada.

Sur'dan çıkanlar sur sınırlarında olan biteni anlamaya çalışıyorlar.

Sıkıntılı olmaları doÄŸal, dünyanın en yüksek surları bugünlerde evleri ile muhacirliklerinin sınırını belirleyen ağır bir bent. 

‘Yataklar ve iki tencere'

Çatışmalar ve sokağa çıkma yasağı nedeniyle Sur'dan kaçmak zorunda kalanlardan biri de Fikri Kasap. Kasap, çocukları ve eşiyle birlikte evi terkederken yanlarına sadece yataklarla iki tencere alabilmiş.

“Yedi çocuÄŸum var. Dört kızım ve eÅŸimle birlikte Sur ilçesi FatihpaÅŸa mahallesinde oturuyorduk. Çatışmalar, yasaklar usandırdı bizi. Çıkmaya karar verdik, ancak kazılan hendekler ve örgütçülerden evimizi taşıyamadık. Yataklarımızı ve iki tenceremizi sırtımıza alıp çıktık Sur'dan. Küçük bir ev kiraladık. Kirası 400 lira. Ä°lk kirayı verdim, ikincisini nasıl vereceÄŸimi bilmiyorum. Ä°nÅŸaat işçisiyim ama bu olaylar baÅŸlayınca iÅŸler de kesildi. Küçük bir tüp aldık. Onda çorbamızı kaynatıyoruz, yataklarımızda da yatıyoruz. Evim ne halde hiç bilmiyorum. Yandı mı yıkıldı mı haberim yok. Her gün gelip bu surların dibine oturuyorum. Oradan silah, bomba sesleri gelince, ‘Acaba nereye düştü, acaba kimse öldü mü?' diye düşünüyorum.”

‘Önümüzü göremiyoruz'

Fikri Kasap çatışmalarda en çok zararı arada kalanların gördüğünü söylüyor. 

“Bak hemÅŸerim! Bu çatışmalarda kimler ölüyor? Kışın kim en çok üşür, yazın kim en çok yanar? Tabii ki fakirler. Çatışmalarda da böyle. Parası pulu olan kaçıp uzaklara gidiyor. Memleket yıkılmış umurlarında mı? Ortada senin benim gibi fakirler kalıyor. Silahlar patlayınca da önce bize deÄŸiyor mermiler. En çok biz ölüyoruz ve en çok biz. Ä°ki tarafın da barışmasını istiyoruz, çatışmayla, savaÅŸla bir yere varılacağı yok, yazık günahtır bize, kış kapıda ve biz daha bir ay önümüzü göremiyoruz.”

‘KardeÅŸim korkuyla bağırıyordu'

Devrim Başak 18 yaşında ve lise öğrencisi. Geçtiğimiz günlerde yakılan Kurşunlu Camii'nin (Fatih) yanında ailesiyle birlikte oturuyor. Caminin yakılmasına çok üzülüyor, bir de 7 yaşındaki kardeşi Merve'nin her gece patlama bomba sesiyle yatağından fırlamasına.

“Caminin yandığını duyunca çok üzüldüm. Tam da orada oturuyoruz. SokaÄŸa çıkma yasağı baÅŸlayınca çıktık evden. Anneannemin evine sığındık. 15 kiÅŸi bir evde yaşıyoruz. Mahallemizde çatışmalar gece yarısı baÅŸlıyordu. Her gece kardeÅŸim Merve fırlayıp korkuyla bağırıyordu. Babam hepimizi penceresini kapattığımız bir odaya topluyordu. Elektrik kesilir, sular kesilirdi. Babaannemin evinin önüne çukur kazmışlardı. Polisler geldiÄŸinde ‘Niye bunları aranızda barındırıyorsunuz' diye bize kızıyorlardı.”

Sur'dan çıkanlar içeride olanlar için endişeliler.

‘Hırsıza serbest, siyasiye müebbet'

Devrim BaÅŸak, silahların susmasını ve müzakerelerin baÅŸlaması istiyor: 

“Biri hırsızlık yaptığında ertesi gün serbest kalıyor. Ama siyasi bir suçsa müebbet alıyor. Kürtlerin talepleri belli, Kürtçe eÄŸitim, Anayasal güvence ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi çok ÅŸey deÄŸil. Bunun için de çatışmaların sona ermesi ve müzakerelerin baÅŸlaması gerekiyor. Talep bu ama iki tarafın da medya organları barıştan çok savaÅŸ dilini kullanıyor. Olayları kendi cephelerinden görüyorlar. Bu da çözümden çok çözümsüzlüğü getiriyor.”

Sur'dan yükselen sesleri dinleyenlerden birisi de 92 yaşındaki Ramazan Satıcı.

Torunu ile her gün sur dibinde

92 yaşındaki Ramazan Satıcı da Sur'u terk edenlerden. Yakınlarda bir eve taşınmışlar. Torunu ile her gün surların dibinde oturup çatışma seslerini dinliyor:

“Millet periÅŸan, millet aç, biilaç. Çocuklarımın bir kısmını Ä°stanbul'a gönderdim. Bu meselelerden de uzakta oldukları için kaygılanmıyorum. AkÅŸamları bomba seslerini dinliyoruz. Silah sesleri hiç eksik olmuyor. Çok endiÅŸeleniyoruz, çok sıkıntıdayız. Her gün dua ediyorum bu iÅŸi Allah bitirsin, bu ataÅŸe bir su döksün diye, yoksa daha pek çok can yanacak, ya da bizim gibi kış kapısında ser sefil olacaklar.”

Ramazan Akbalık evine sadece ekmek götürebiliyor.

‘Eve ancak ekmek götürebiliyorum'

Ramazan Akbalık doksanlı yıllarda köyünden kaçarak Sur ilçesine göç etmiş. Sur'da başlayan çatışmalar nedeniyle bir kez daha göç yoluna düşünce, ucuz olsun diye yakın bir köyden ev kiralamış.

“Sur'da AlipaÅŸa mahallesinde oturuyoruz. Yasak baÅŸlayınca artık çıkmamız gerektiÄŸini düşündüm. Dokuz çocuÄŸum ve eÅŸimle birlikte çıktık Sur ilçesinden. EÅŸyalarımızı almaya kalktık ama izin vermediler. ‘Gidenler evlerini de eÅŸyalarını da kaybederler' dediler. Doksanlı yıllarda köyümüz yakılmış yine eÅŸyalarımızı alamamıştık. Önce devlet yaptı ÅŸimdi de örgüt. Dicle Ãœniversitesi'nin arkasında bir köyden ev kiraladık. Çocuklar okullarına gidemiyor. Zaten Sur'daydı okulları. Ä°ÅŸ yok, güç yok. Bugün gidip bir maÄŸazaya, modası geçmiÅŸ giysileri varsa satabileceÄŸimi söyledim. SaÄŸ olsunlar üç-beÅŸ parça verdiler. Sokaklarda dolaÅŸarak birkaç parça sattım. 20 lira kaldı bana. Onunla da bu gördüğünüz ekmekleri aldım. AkÅŸam çocuklarla bunu yiyeceÄŸiz.”

‘OÄŸlum kayıp'

Münevver Çelik'in sur dibindeki nöbetinin anlamı farklı. Elbiselerini almak için sokağa çıkma yasağının sürdüğü Sur ilçesine polis izni ile giren 16 yaşındaki oğlundan iki gündür haber alamıyor.

“Evimiz Sur'da. Bir çay ocağında çalışan eÅŸimin iÅŸyeri de Sur'da. Saraykapı civarında oturuyoruz. SokaÄŸa çıkma yasağı duyurusu yapılınca birkaç parça eÅŸyamızı alıp kızımın evine geldik. 16 yaşındaki oÄŸlum Hüseyin elbiselerini almak için izin alarak içeriye girdi. Ä°ki günden beri haber alamıyoruz. İçeride çatışmalar ÅŸiddetlendi. Girmemize izin vermiyorlar. Meraktan ölüyoruz. Yeter ki bu savaÅŸ bitsin, evlatlarımız zarar görmesin açlıktan ölmeye razıyız. Yetkililere yalvarıyorum evime gidip oÄŸluma baksınlar. Telefonu da yoktu çocuÄŸumun, düşürüp kırmıştı tamir ettiremedik. Burada bekliyoruz ki çıkıp gelsin.”

‘Vekiller gidip Meclis'te otursunlar'

Abdülkadir Gerekli, Sur ilçesindeki Savaş mahallesinde oturuyor. Kendileri çıkarken iki çocuğunun evde mahsur kaldığını anlatan Gerekli, HDP'li vekillerin Meclis'te oturup bu işin siyasi olarak çözülmesi için hükümeti zorlamalarını istiyor.

“Sekiz çocuÄŸum var. Åžoförlük yapıyorum. Evimizi, barkımızı bırakıp kaçtık. Fırat ve Murat adındaki iki çocuÄŸum evde mahsur kaldılar. Arıyorum, ‘Baba çatışma var, bombalar patlıyor' diyorlar. Ben de, ‘Evden çıkmayın, kendinizi koruyun' demekten baÅŸka bir ÅŸey yapamıyorum. Yiyecekleri bitmiÅŸ, aç, susuz bekliyorlar. Hepimiz periÅŸanız, hem canımızdan hem malımızdan oluyoruz. Bu barış dediÄŸimiz ÅŸey tek taraflı olmaz. Sivillerin içinden ellerini çekmeleri lazım. HDP'den 60 vekilimiz var hani ne yapıyorlar. Gidip olayların içine giriyorlar. Ne iÅŸleri var? Meclis'e gidip yine masaya oturmak için gerekirse oturma eylemi yapsınlar. Onların yeri Meclis, bu iÅŸ çözülsün diye oraya gönderildiler. Artık silah zamanı deÄŸil.”

20 bin kiÅŸi terk etti

Amed Göç-Der'in araştırmasına göre olayların başladığı günden bu yana yaklaşık 20 bin kişi Sur ilçesini terk etti. Olaylarda önce Sur'da 60 bin kişi yaşıyordu. Gidenlerin yarısının kalıcı göç ettikleri, yarısının da olayların durması halinde geri dönecekleri belirtiliyor.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.