Güncel
KKTC Dışişleri Bakanı: 'Kıbrıs çözümünde yıldızlar sıralı'
ABD Dışişleri Bakanı Kerry'nin Ada'ya yaptığı ziyaretin ardından Al Jazeera'ye konuşan KKTC Dışişleri Bakanı Emine Çolak, müzakere sürecinin kolaylaşmadığını, ancak artık dış aktörlerin çözüm için daha fazla teşvik ettiğini söyledi. Çolak'a göre, yıldızlar aynı hizada dizili ama durum değişebilir
Kıbrıs sorunuyla yakından ilgilenenlerin bildikleri bir tabir var: Çözüm için yıldızların aynı hizada olması gerek.
Bu tabir, sorunla ilgili bütün tarafların ve dış faktörlerin de çözüme hazır olması anlamına geliyor. Bugüne kadar yapılan onlarca denemede bu sağlanamadı. Ancak şimdi Ada'da kapsamlı ve kalıcı bir çözüm için her zamankinden daha fazla umut var. Sorularımızı yanıtlayan KKTC Dışişleri Bakanı Emine Çolak'a göre, şu aşamada yıldızlar sıralı ama her an bir yıldızın kayması mümkün.
Bunların başında da Kıbrıs'ta bir çözüm olduğunda, Ada'nın ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin söylediği gibi, 'bölgesel bir enerji merkezi' haline gelmesi çıkarlarına dokunacak olan Rusya var.
Çolak, Kıbrıslı Rumlar çözümü isterse, yakın ilişkide oldukları Rusya'yı da ikna edeceklerini düşünüyor ama bugünlerde Rusya'nın ne yapacağını tahmin etmek mümkün değil.
KKTC Dışişleri Bakanı, Kıbrıslı Rumlar arasında da çzümü isteyenlerin sayısının arttığını, çünkü bu sefer de çözüm olmazsa, Ada'nın bölünmüşlüğünün kalıcı hale geleceğini bildiklerini söylüyor. Ayrıca Kıbrıslı Rumlar, mülkiyet haklarını artık kullanmak istiyorlar ama bu müzakerelerdeki zorlu başlıklardan biri.
Çolak ile, müzakerelerdeki son durumu, çözüm umutlarını konuştuk.
Bütün taraflardan sık sık çözüme yakın olunduÄŸunu duyuyoruz. En son ABD DışiÅŸleri Bakanı John Kerry de, 3 Aralık’ta Ada'da iki tarafla görüştükten sonra somut geliÅŸmeler olduÄŸundan söz etti. Gerçekten öyle mi? Bu sefer farklı olan ne?
Åžimdi umutluyuz, evet ama Kıbrıs sorunu kolaylaÅŸtığı için deÄŸil. Zor olan baÅŸlıklar hâlâ zor. Dolayısıyla o umut için Kıbrıs’ta hep temkinli iyimserlik tâbiri kullanılır. Yoksa baÅŸlıklar ve içerik kolaylaÅŸmadı. Bu sefer farklı olan dış aktörler. Taraflar, garantörler, ABD, AB gibi güçlerin hepsi gerçekten sorunun çözümünde güçlü bir irade, istek, teÅŸvik gösteriyorlar. Burada menfaatler söz konusu. Kazan-kazan durumu var. Hepsi çözümden yana. Kıbrıs sorununda bu durum için bütün yıldızların sıralanması tabiri de kullanılır. Åžimdi öyle bir durum var. Ama bu deÄŸiÅŸebilir de. Yıldızların kayması da mümkün. Onun içindir ki bu bir fırsat penceresi diyoruz. Bir çok çıkar birleÅŸmiÅŸtir, çözümsüz kalmasındansa çözülmesinden yanadır. Kıbrıslı Türkler ve Rumların çözümle elde edeceÄŸi artıların yanı sıra, Türkiye-Yunanistan iliÅŸkilerinde Kıbrıs üzerinden yaÅŸanan gerginliklerin giderilmesi, Ada'nın bütünleÅŸmiÅŸ hâliyle açılacak ticari ve turizm imkanları, ticari faaliyetlerin geliÅŸmesi, hidro-karbon olanaklarının pürüzsüz ve itilaf olmadan kullanılması, bunun gibi bir çok unsur artı bir avantaj ÅŸimdi. Bu konuda konsensüs var.
AB’yi anlayabilirim, çözüm olursa, Kerry’nin dediÄŸi gibi Kıbrıs yeni bir enerji merkezi olabilir bölge için. Bu da enerji konusunda AB’nin Rusya’ya olan bağımlılığını azaltır. Ayrıca, ivme kazandırmak istedikleri Türkiye-AB iliÅŸkilerine önemli katkısı olur. ABD de bunu ister. Ama çözüm Rusya’nın çıkarlarına çok uymuyor. Katılır mısınız?
AyÅŸe Karabat, al-jazeera.com.tr
Rusya konusunda çok emin deÄŸilim. Rusya’yı okumak, ne yapacaklarını öngörmek giderek zorlaşıyor. Ä°lk etapta şöyle düşünüyordum; "Tamam Ruslar Rum yanlısı, onların destekçisi." Ama Rumlar, ‘iki taraf olarak uzlaÅŸtık, çözüm içimize sindi’ dedikten sonra Rusya kendi başına ve Rumlara raÄŸmen sorun çıkarmaz. Ama o noktadalar mı, tahmin edecek durumda deÄŸilim. Ruslar, Annan Planı'nı 2004’te BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyi’nde bloke etmiÅŸti. Fakat o zaman Rumlar da Annan Planı’na karşıydı. Åžimdi kendi ulusal çıkarları ve bölge stratejileri açısından ne düşünüyorlar, nasıl hesap yapıyorlar, bilemiyorum. Ä°yimser ÅŸekliyle düşünürsek, Kıbrıslı Rumlar çözümden yanaysa Rusya da bu yönde ikna edilebilir.
Ada'ya geldiÄŸimde akademisyenlerle konuÅŸmuÅŸtum. Rumları ikna etmek için, Türkiye’den gelen su faktörünün ve bir paket halinde MaraÅŸ’ın açılmasının önemli bir etken olabileceÄŸini söyleyenler oldu. Yani, MaraÅŸ açıldıktan sonra birlikte inÅŸaat faaliyetlerinin yapılması, karşılığında Kuzey ile doÄŸrudan ticaret baÅŸlaması ve Ercan Havalimanı ile MaÄŸusa Limanı'nın açılması... ABD BaÅŸkan Yardımcısı Joe Biden da Ada'ya geldiÄŸinde bu mesele gündeme gelmiÅŸti. Hâlâ masada mı bu, yani kapsamlı çözümden önce?
Hayır. MaraÅŸ büyük bir mesele ve uygulanması çok komplike olacak bir güven arttırıcı tedbir olur. Ona yoÄŸunlaÅŸmak enerji ve odak kaybına yol açar. Tarafların mutabakat saÄŸladığı ÅŸekilde kapsamlı çözüme yoÄŸunlaÅŸmak daha doÄŸru. MaraÅŸ’ı ayırarak karşılığında ÅŸu liman mı, bu tedbir mi, enerji kaybına yol açar. Kapsamlı çözümü saÄŸlayabilirsek, tercihen de 2016’nın ilk yarısında bütün içinde MaraÅŸ sorunu da çözülmüş olur. Bir de Biden’ın geliÅŸinin üzerinden bir buçuk yıl geçti. Bu süreçte Sayın Akıncı cumhurbaÅŸkanı seçildi, masadan bir ara uzaklaşıldı, sonra yeniden dönüldü. Yani MaraÅŸ tek başına gündemde deÄŸil.
Bu sefer Annan Planı'ndan farklı ne var? BambaÅŸka bir ÅŸeyden mi söz ediyoruz, yoksa Annan Planı’na makyajdan mı?
Annan Planı, Kıbrıslı Türkler için önemliydi, arzu ettiÄŸimiz bir çözümdü. Rumlar reddetti. Buna saygı göstermek lâzım. Ama Annan Planı’nı Anastasiadis desteklemiÅŸti. Ä°deal bulduÄŸu için ya da maksimalist arzularını tatmin ettiÄŸi için deÄŸil. Çözümsüz kalmasındansa ‘evet’ diyecek bir duruÅŸtaydı. ‘Çözüme ihtiyacımız var’ düşüncesinde ve toplumunu da bu yönde ilerletmek için liderlik vasfını göstermeye çabalıyor. Bunu ne kadar baÅŸaracak, göreceÄŸiz. Bir faktör bu. Annan Planı'nın ismi bile bir tarafı rahatsız ediyorsa bu tarihin bir parantezi olarak kalsın. Åžu anda ne, ne kadar deÄŸiÅŸti, nihai metinde göreceÄŸiz. Çok önemli baÅŸka bir faktör aradan geçen on bir yıl. Kıbrıs Rum tarafı, Türkleri dışlayarak AB üyesi statüsü kazanmakla, Kıbrıs’ta elde etmek istediklerinin kolay olmadığını gördüler. Bu onlara istediklerini saÄŸlamadı. Çözüm yine masada iki tarafın ‘evet’ diyeceÄŸi bir metinle olacak. Bu anlayış ve liderlik faktörü önemlidir ve bence yenidir. 2004’te televizyonda aÄŸlayarak halkına ‘hayır’ diyen bir lider yok artık.
Ama Rumlar niye ‘evet’ desinler? AB üyesi oldular. Ekonomik olarak zorlandılar ama Rusya’dan, AB’den yardım alıyorlar. Neden ayrıcalıklarını Türk tarafı ile paylaÅŸsınlar? En basitinden, bir çözüm olursa, bir yerdeki dış temsilcilikte ÅŸimdi 10 kiÅŸi varken, bunların bir kısmı ÅŸimdi Türk olacak. Buna neden evet desinler?
Ekonomilerinin on sene önceki potansiyeli ve rahatlığı yok. Krizi Yunanistan kadar olmasa da yaÅŸadılar. Ayrıca bir çözümün getireceÄŸi ekonomik fırsatlar çok büyük. Buna hidro-karbon kaynaklarının kullanılması da dâhil. Bu birincisi. Ä°kincisi, iÅŸin psikolojik ve duygusal boyutu. Ada'nın bölünmüşlüğünün kalıcı hâle gelmesi onları çok üzer. BirleÅŸmesini tercih ederler. BirleÅŸmeyi isteyenlerin oranı yüzde elliyi geçer mi, bunu hep beraber göreceÄŸiz. Anastasiadis, geçenlerde kendi insanlarına dedi ki; “Bakın bu süreç baÅŸarısız olursa bölünmüşlük kalıcı hâle gelir. O istemediÄŸiniz askerler kalır, Türkiye’den gelen nüfus artar.” Zaman aleyhlerine çalışıyor, diye düşünüyorlar. Bu da yeni bir faktör. Ayrıca mülkiyet haklarını da istiyorlar. Bu görüşmelerde önemli bir baÅŸlık. Hukukçu olarak, mülkiyet hakkının insan hakları olduÄŸunu biliyorum ve bunun empatisini yapabilirim. Kuzey’de kalmış servetlerinin yüzde yüzünü olmasa bile alabileceklerinin maksimumunu almak isterler. 1974’te giden nesil ölüyor. Torunları, çocukları var artık. Bunlar da mı aile servetlerinden faydalanmasın? Böyle bir arzuları var. En büyük motivasyonları mülkiyet haklarına saygı gösterilmesi.
Annan Planı’nda bazı toprakların iadesi, karşılıklı toprak deÄŸiÅŸimi vardı. Yine mi aynı formül gündemde?
Annan Planı’nda düşünülen bazı hususlar yansıyacaktır. Yeni hususlar da olabilir. Nihai halini alınca göreceÄŸiz. Ancak iade ve takasla birlikte tazminatın da büyük rol oynayabileceÄŸini görebiliyoruz mülkiyet rejiminde. Bireysel talepleri çözmek için bağımsız, yerine göre yabancıların da dâhil olduÄŸu bir komisyon, bir mekanizma ile çözülme düşüncesi yansımıştır. Benzeri Annan Planı’nda da vardı ama detayları nihai metinde göreceÄŸiz.
Türk tarafının kırmızı çizgisi dönüşümlü başkanlık mı?
Kırmızı çizgi ifadesini sevmiyorum. Yapıcı bulmuyorum. Tarafların pazarlık yapma ve kendi toplumlarının çıkarı için maksimumu elde etme hakkı liderlerde. Onlar bu sorumluluğu şu anda gösteriyor. Ben öyle bir tabiri kullanmayacağım ama ısrarlı olunacak bir unsurdur bu. Kıbrıslı Türkler için önemlidir. Kırmızı çizgi değil, önemli bir parametre. Nedir derseniz, iki toplumlu, iki bölgeli yapının korunması veya belirgin olması, güvence altına alınması önemlidir.
Garantörlük meselesi?
O konuda bir ÅŸey söylemek zor. Bu sonuçta beÅŸ taraflı bir durum. Türkiye, Ä°ngiltere, Yunanistan, Kıbrıslı Türkler ve Rumlar arasında. Türkiye’nin garantörlüğü sembolik ve önemli. GeçmiÅŸte ÅŸiddetli travmalar oldu. Kıbrıslı Türkler Türkiye’yi hep kurtarıcı ve korumacı olarak gördü. O rolü bir ÅŸekilde sürdürmesi önemlidir. Ama sembolik bir birlik mi olur, nüfus ile eÅŸit orantılı mı olur? BeÅŸ tarafın da uzlaÅŸabileceÄŸi ÅŸekilde olmalı.
İlk sorumu tekrar sormak istiyorum. Gerçekten ümitli misiniz? Geçenlerde 1958 tarihli bir gazete geçti elime. Manşeti Kıbrıs sorunu üzerineydi. Diplomasi muhabiri olarak 20 yıldır çalışıyorum ve sayısız Kıbrıs haberi yaptım. Gerçekten çözülecek mi?
Ãœmit besliyorum. Kıbrıslı Türklerin ve Rumların da bu isteÄŸi taşıması lâzım ki çözüm gerçekleÅŸsin. Ben de travmalıyım. Ben de 1958 doÄŸumluyum. Bu yıl Mart ayında benim doÄŸduÄŸum zaman, nasıl haberler varmış diye baktım. Londra’da Kıbrıslı Türkler protesto yapıyor, ellerinde Kıbrıs haritası, ikiye bölünmüş. Ömrümüz böyle geçti. Bu saate kadar olmadı, bundan sonra niye olsun, diye düşünmeye karşıyım. Olumsuz düşünmenin, o olumsuzluÄŸu gerçekleÅŸtireceÄŸini düşünüyorum. Çözüm için ümitli olmaktan çok mümkün olduÄŸunu düşünüyorum. O mümkün olduÄŸu inancını çok çalışmakla birleÅŸtirmemiz gerek. Benim görevim bu mümkün olanı gerçekleÅŸtirmek, bunun için çaba sarf etmek, dış temaslarla kendimizi anlatmaktır. Süreci korumakla yükümlüyüz.
Aynı hissiyat Kıbrıslı Rumlarda da var mı?
Hiçbir zaman Kıbrıslı Rumlar ve Türklerin hissiyatı, beklentileri, iştahları eşit olmadı. Şu anda da değil. Benim tahminin, kamuoyu yoklamalarında da belli bir kesim, belli bir yüzde daha istekli. Rumlar bizden daha az istekliydi ama şimdi o kapanıyor. Kıbrıslı Türklerde geçmişe oranla daha az heyecan var. Yani aradaki fark kapanıyor. Bu konuda da yakınlaştık. Önemli olan referandum aşamasına geldiğimizde her iki tarafta da istekli olanların oranının yüzde ellinin üstüne çıkması. Yoksa ümidimizi kalıcı olarak yitiririz.
Henüz yorum yapılmamış.