Dünya
Rusya'dan bir Türk öğrenci: Uçak krizi bizi nasıl etkiledi?
Uçağın düştüğünü ilk öğrendiğimde düşündüğüm büyük bir kriz yaşama riski oldu.
Ne olursa olsun 2011-15 arası kurulan sıcak ilişkilerin sekteye uğrayacağı da ortadaydı. Şükür ki ipler tamamen kopma noktasına gelmedi.
Bir hafta öncesinde daha rahattık.
Mesela yakın bir dostumu gelecek baharda Rusya'da bir geziye çağırıyordum. 15-20 günlük gezi planları yapıyorduk.
Sonra uçak düştü, iki ülke arasında bilinen açıklamalar yapıldı. Bir dostumuzu davet etmek bir yana, "Biz buradan gitmek zorunda kalır mıyız?" ihtimalini tartışmaya başladık.
Ben Rusya'nın Kazan şehrinde lisansüstü eğitim alıyorum.
Burası, Rusya'nın Türkiye ile ilişkileri en iyi ve kültürel/manevi bağı en kuvvetli bölgesi. Çünkü Tataristan Özerk Cumhuriyetinin başkenti.
Hocalarımız, bölüm dekanımız ve fakülte müdürümüz bizimle bir problemleri olmadığını, eğitimimizi rahat sürdürmemiz için ellerinden geleni yapacaklarını belirttiler.
'Gerekli olmadıkça evden çıkmayın'
Kazan Başkonsolosluğumuz, şehirdeki öğrencilerin sorunlarını dinlemek ve fikir alışverişinde bulunmak üzere bir toplantı yaptı.
''Gerekli olmadıkça evden pek çıkmayın'' uyarısı durumun ciddiyetinin göstergesiydi. İlk günlerde belirsizlik daha yüksekti ve birçok öğrenci vize yenileme işleminin aksamasından endişeleniyordu.
Kazan'da öğrenci iseniz, bu dönemde pasaportunuzu fakültenin yabancılar şubesine bırakırsınız ve elinizde sadece pasaport fotokopisiyle bir ay dolaşırsınız. Tedirgin edici bir durum.
Teknik üniversitede bir personelin olaylar nedeniyle bir öğrenciye "Vizenizi yenilemeyeceğiz, bir an önce ülkenize dönün" demesi de birçok öğrenciyi ürküttü.
Kısa bir süre sonra olayın münferit olduğunu ve söz konusu personelin bu davranışından dolayı işten çıkarıldığını, öğrencinin işlemlerinin ise yapıldığını öğrendik.
Çeboksarı şehrinde bir akademisyenin sadece Rusça kurslarına yazıldığı için vize ihlali gerekçesiyle tutuklandığını, bir süreliğine yine bu şehre gelen bir öğrencinin ülkemize geri gönderildiğini öğrendik.
Kazan'da öğrenci olup ehliyet kursuna yazılan birisi durumdan kaygılanıp, kursu iptal mi etmeliyim diye düşünmeye başlamıştı.
Sonuç olarak asıl meselemiz okul da olsa bu ülkede, bu şehirlerde 'yaşıyoruz'. Okul dışında kişisel gelişim imkanları tamamen kısıtlanacaksa öğrenciliğin anlamı epey azalır.
Yine Çeboksarı'da bir üniversiteden kaydını Kazan'a aldırmak isteyen bir öğrencinin iki şehir arasında trafik kontrolünde yaklaşık yarım saat "Neden buraya geldin, ülkende okul yok muydu?" diye sorgulandığını duydum.
Moskova'da Havaalanı'ndan çevrilen işadamlarını duymak da bizler için bir kaygı vesilesi oldu.
'Sen Türk müsün? Evine ne zaman döneceksin'
Bir alt geçitte durdurulup kimliği sorulan, pasaportunda Türk yazdığını görünce polis tarafından fotoğrafı çekilen öğrenci arkadaşlarımız olmuş.
Öğretmenlik bölümünde okuyan ve staj için devlet okullarına giden öğrenciler arasında, velilerin olumsuz tepkileriyle karşılaştıkları ve okul içinde bir kattan bir kata yanında başka bir öğretmen olmadan gidememek gibi onur kırıcı durumlar yaşadıkları için, staj eğitimlerini bırakmak zorunda kaldığını anlatanlar oldu.
Bir eski kitapçıda Yuriy Tinyanov ve Boris Eichenbaum'un edebiyat kuramı kitaplarını sorarken, "Sen Türk müsün, ülkene ne zaman döneceksin?" sorusunu duymak, soru bir suçlama ya da itham içermese de rahatsız edici oluyor böyle bir dönemde.
Bu süreçte her öğrenci, Türkiye'de muadil bir üniversiteye geçişin şartlarını araştırdı. Çeşitli üniversitelere mailler yazdı.
Son günlerde resmi ağızlardan yapılan "Öğrencilerin sıkıntı yaşamaması için gerekenler yapılacak" benzeri açıklamalar nedeniyle daha rahatladık.
Yine de sosyal baskılar ya da ileride nüksedebilecek yeni sıkıntılarda olumsuz etkilenme endişesi tüm öğrencilerin aklında bir soru işareti.
Dönmek isteyenler
Bir sosyolojik gerçeklikten daha bahsetmek lazım; buradaki öğrencilerin bir kısmı Türkiye'de üniversite kazanamadığı için Rusya'da paralı üniversite okumaya gelenlerden oluşuyor ve bu günlerde çoğu "Keşke bizi Türkiye'de bir üniversiteye geçirseler" ümidi besledi.
Şakayla karışık da olsa, bir vesileyle Türk üniversitelerine geçecek şartların oluşmamasına hayıflanan çok öğrenci duydum.
İki ülke arasında öğrenciler için yer yer yumuşama ve güvence denebilecek açıklamalara rağmen, kaygı konusu bir nokta da şu: Birçok öğrenci son yıllarda gelişen iyi ilişkilerin etkisiyle ve bu iyi ilişkilerden doğabilecek işlerde çalışma ümidiyle bu ülkeye geldi.
Ortadaki kriz, öğrenciler için 'deport/sınırdışı' anlamına gelmese de iş bulma konusundaki bir kısım avantajların uzun süreliğine rafa kalkması anlamına gelebilir.
Kendi adıma hedeflerim 'yurtdışında' eğitim alıp farklı bir akademik disiplini görmek, yabancı dil öğrenmek, farklı kültürler tanımak, yeni bakış açıları yakalamak, bir Anadolu ailesinde yetişmiş biri olarak kişisel bir macera yaşamak gibi şeylerdi.
İngiltere, Avrupa ve ABD gibi ülkelere nazaran maddi imkânlar olarak daha uygun olduğu için buradayım da diyebilirim.
Bu tecrübeyi tattığımı düşündüğüm için geri dönmek beni pişman etmez.
Yaşanan krize rağmen kalmayı düşünebilirim çünkü doğrudan canımıza ya da bu ülkede bulunmamıza kastedildiği kanısında değilim.
Rusça çok geniş coğrafyayı kapsayan ortak dillerden biri, bu manada avantajı azalsa bile önemsiz hale gelmez diye düşünüyorum.
Henüz yorum yapılmamış.