Sosyal Medya

Güncel

Bir Mühendislik Projesi Olarak Gülenizm

7 Şubat 2012’de sinsice bir savaş açtınız ve mağlup oldunuz. O halde beddua, feryad ü figan etmeyecek, hakkınıza razı olacaksınız! Sebep olduysan, sonucuna katlanacaksın.



Sultan Ä°kinci Murad, Varna Zaferi sonrası savaÅŸ alanını dolaşırken gözü düşman ölülerine takılır ve yanındaki Azep Beye dönüp şöyle der: “Azep, ÅŸunca düşman ölüsü içinde hiçbir aksakallıya rastlamadım! Hepsi de gencecik, hepsi de taze!” Azep Bey ÅŸu cevabı verir: “Öyledir sultanım! EÄŸer içlerinde bir aksakallı olsaydı, baÅŸlarına bu felaket gelir miydi?”

Bazen bir toplulukta mevcut durumu, gidiÅŸatı deÄŸiÅŸik gözle deÄŸerlendirebilecek farklı, hatta aykırı kiÅŸilere ihtiyaç duyulur. Özellikle kriz süreçlerinde herkesin bildiÄŸi, söylediÄŸi ve yaptığını tekrar etmek durumu daha da kötüleÅŸtirir. Ezber bozan bir hamle, gidiÅŸatı tersine çevirecek bir müdahale gerekir. Kurallarla çerçevelenmiÅŸ alanlarda iÅŸ görmeye alışanlar, beynin mantık ve muhakeme ile ilgilenen sol lobunu ağırlıklı olarak kullananlar, norm/al ÅŸartlar altında elde edilmesi garanti sayılabilecek sonuçlara ulaşır ve bu sonuçlar, eÄŸer rakipler daha iyisine ulaÅŸmamışsa, çoÄŸu zaman baÅŸarı olarak adlandırılır. Oysa daha iyisini görmeden elimizdekinin en iyi olmadığını anlayamayız. Bir muhasebeci, avukat, mühendis kendisine A noktasından B noktasına nasıl gidileceÄŸini gösteren mantıklı, rasyonel, hazır kalıpları kullanarak fazla risk almadan mesleÄŸinde yükselebilir. Bu açıdan, Amerika’yı yeniden keÅŸfetmeye gerek yoktur, dolayısıyla kazanan takımı bozmadan yola devam etmek yeterlidir.

Zorunlu değil mümkün

Ancak iÅŸlerin dalgalı yürüdüğü sosyoloji ve siyasette, her türlü matematikselleÅŸtirme çabalarına raÄŸmen, sayısal ezberler ve bilindik formüller çoÄŸu kez iÅŸe yaramaz. Bunun yerine, müzik, ilham, sanat yeteneÄŸini ve hayal gücünü yönlendiren beynin saÄŸ lobunu devreye sokmak, yerleÅŸik alışkanlık, âdet ve düzenleri sorgulamak gerekebilir. Mesela, toplumsal olaylar ve siyasal sonuçlar aritmetik mantığı ve mühendislik projeleriyle tam anlamıyla örtüşmek zorunda deÄŸildir. Ä°nsan, onun doÄŸası, iliÅŸkileri ve toplum söz konusu olduÄŸunda, mantığın temel ilkelerinden sayılan illiyet bağı, yani nedensellik iliÅŸkisi sanki Aristo’dan ziyade Gazzali yaklaşımına göre iÅŸler. Aristo metafiziÄŸinde neden ile sonuç arasındaki baÄŸ zorunludur; elinizi uzatırsanız ateÅŸ mutlaka onu yakacaktır. Buna mukabil, EÅŸ’ari kelamcılarının çoÄŸu illiyet bağını reddeder; çünkü onlara göre, bir fiilin sebep ve sonuç çerçevesinde geliÅŸmesini kabul etmek demek, Yaratıcının müdahalesini ve varlığını da zımnen reddetmek olacaktır. Yine bir EÅŸ’ari kelamcısı olan Gazzali ise, burada orta yolu bularak bambaÅŸka bir yaklaşım sergiler ve neden sonuç iliÅŸkisini zorunlu deÄŸil ama mümkün olarak tanımlar. Ona göre, ateÅŸ tabiatı itibariyle yakıcıdır, ama her hal ve ÅŸartta yakmak zorunda deÄŸildir; tıpkı Ä°brahim’i yakmadığı gibi… Böylece birer istisna olan mucizeleri de izah etmek mümkün olur. AteÅŸe yakıcılık özelliÄŸini veren Allah, o niteliÄŸi ondan alma gücüne de sahiptir. Bunun için dilemesi ve “ol” demesi yeterlidir. Aslında Gazzali, illiyet bağına determinist ve dışarıdan müdahaleye kapalı bir özel anlam yüklemeye gerek kalmadığını gösterdiÄŸi gibi, onu Sünnetullah’ın, yani Allah’ın yasalarının da bir parçası haline getirir. Çünkü son tahlilde, Allah’tan baÅŸka hakiki bir sebep ve fail yoktur. Bugün modern fizikte, klasik fizikteki determinizmi sorgulayan belirsizlik ilkesi öne çıkmakta; Gazzali’de olduÄŸu gibi, aynı sebeplerin her durumda aynı sonuçlara yol açmayacağı görüşü kabul görmektedir.

Bu kısa fizik ve felsefe tartışmasından sonra konuya dönersek, Gülen grubunun önde gelen kiÅŸilerinin toplumu tasarlanabilen bir proje nesnesi olarak gören sayısal zihinlerden oluÅŸması ilginçtir. En büyük hatası, çeÅŸitli aÅŸamalar halinde ve tıkır tıkır iÅŸleyecek bir plan çerçevesinde Türkiye’yi siyaset dışı yöntem ve ilkelerle yönlendirilebilecek ve yönetilebilecek bir meta olarak görmek olan bu yapı, paradoksal gözüken iki ayrı yaklaşımı benimsedi.

‘Ahlak’sız rasyonalite

Ä°lk olarak, alabildiÄŸine rasyonel bir kurguyla okullar açıp mühendisler, öğretmenler, hukukçular, emniyetçiler yetiÅŸtirdi; bilim olimpiyatları, medyatik organizasyonlar düzenleyerek belirlediÄŸi kısa, orta, uzun vadeli projeler ve hendese yaklaşımlarıyla ülkeye hâkim olmaya çalıştı. Bu doÄŸrultuda, hem taban, orta kısım ve tavana ayrı ayrı hitap eden mikro projeler üretti, hem de uluslararası ölçekte kurgulanmış daha büyük makro projelerle iÅŸ birliÄŸi yaparak onların bir parçası haline geldi. Kabaca, illiyet bağı kurarak, “5 bin hâkim ve savcı yetiÅŸtirirsek hukuk sistemi bizim kontrolümüze girer” ya da “100 bin polisimiz olursa emniyet teÅŸkilatını ele geçiririz” ÅŸeklinde özetlenebilecek bu determinist yaklaşım Gazzali’nin kemiklerini sızlatacak, Aristo’yu ise mezarında gülümsetecek bir seyir izledi. Daha geniÅŸ ölçekte ise, “Rusya ile iyi geçineceksek, Çeçenler bizim için bir detaya dönüşür”, “Amerika ile birlikte hareket edersek, dünyada sırtımız yere gelmez” rasyonalitesi iÅŸlemekteydi. Oysa rasyonel olanın, hesaplananın mutlak iyi olacağı gibi bir yargı, neden-sonuç iliÅŸkisini zorunlu deÄŸil mümkün kabul etsek bile illiyet bağı kurulamayacak kadar saçma olacaktır. Kusursuz rasyonalite, ahlak ile donanmamışsa, HiroÅŸima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarında veya 11 Eylül saldırılarında görüldüğü üzere bazen tam bir felaket doÄŸurabilir. EÄŸer bir mücadeleyi kazanmışsanız, hesabilik üzerine kurduÄŸunuz mantıklı kötülük bir baÅŸarı sayılabilir mi? Ya da kaybetmiÅŸseniz, hasbilik üzerine kurulmuÅŸ ahlaki bir iyilik yenilgi mi sayılır?

Modern Skolastizm

Ä°kinci olarak öne çıkan yaklaşım ise, özellikle piramit yapının tabanını oluÅŸturan destekçi kitlenin motivasyonunu arttırmak için kullanılan metafizik cambazlıklardır. Rasyonel plan ve projelerle belirlenmiÅŸ kutlu geleceÄŸi hurufat, ebced, cifr gibi yöntemler ve rüyalarla müjdeleyen abi ve abla modelleri, Allah Rasülü ve hatta –hâşâ- Allah ile görüşüp beÅŸaret alan imamlar ve Hocaefendi figürü, zahiri ve batıni sebepler dairesinde önünde durulması mümkün olmayan bir cemaat algısı inÅŸa etmekteydi. Ah iÅŸte, yine o zorunlu nedensellik yanılgısı!

Tıpkı skolastik dönemde Aristo rasyonelitesinin Tanrı’nın varlığını ispat etmek için seferber edilmesi gibi, yerin ve göğün görünür ve görünmez kuvvetleri, ÅŸairin dizelerindeki “Saframızla kesemizi birleÅŸtiren anatomi bilgisi / Hadım tarih, kundakçı matematik, geri kafalı gramer” gibi, hepsi Gülenizmin amaçları için birer araca dönüşmüştü. Bu modern görünümlü skolastizm, aslında Gazzali’nin yaklaşık bin yıl önce Ä°slam düşüncesini kurtardığı determinizme kendisini kaptırmış messiyanik ve eskatalojik bir mekanizmden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildi. Fakat Allah’tan insan, toplum, siyaset ve hayat öngörüye gelmez bir akışa sahipti.  

Vaktiyle okuduÄŸum lisede, ben de o sıralar bu bilimperest pozitivizmden etkilenmiÅŸ olmalıyım ki, “Rusya’daki bir okulu kurtarmak için Boris Yeltsin’in ayağını öperiz” diyen Gülenci öğretmene, “Yeltsin’in ayağını öperek kurtardığınız okuldan ancak Yeltsin gibilerin ayağını öpecek öğrenciler yetiÅŸtirirsiniz” demiÅŸtim. O günkü cevabımdaki illiyeti bugün Gazzali gibi zorunlu deÄŸil mümkün gördüğüm ÅŸerhini düşerek, Türkiye’nin Gülenizmin ürettiÄŸi hesaplı ama kiÅŸiliksiz, yönetmeye talip ama ikna edilmek için kendisini zorlayan insan tipolojisiyle yüzleÅŸmek mecburiyeti bulunduÄŸunu belirtmem gerekiyor. Daha doÄŸrusu, gayet mantıklı istihbarat raporlarının ayarttığı, güç dengeciliÄŸinin Amerika ve Ä°srail’i kendilerine hatırlatıp Allah’ın varlığını ve müdahalesini ihmal ettirdiÄŸi bir projeci mühendislik hareketi olan pozitivist Gülenizm ile tam da bu yüzden sonuna kadar mücadele etmek gerekiyor.

Bir aksakallınız olsaydı...

Bilimperest Gülenizmin eÄŸitim, ticaret, bürokrasi ve pek çok alanda kovuÅŸturmaya uÄŸraması, yılların projelendirilmiÅŸ emeklerinin kayyumlara devredilmesi karşısında, ahlaki olup olmadığına bakmaksızın illa ki rasyonel bir illiyet bağı aranacaksa eÄŸer, onlara ÅŸu kadarını söyleyelim: 7 Åžubat 2012’de sinsice bir savaÅŸ açtınız ve maÄŸlup oldunuz. O halde beddua, feryad ü figan etmeyecek, hakkınıza razı olacaksınız! Sebep olduysan, sonucuna katlanacaksın.

Yoksa şimdi yerde yatanlara bakıp acı acı söylenme vakti midir: Keşke içinizde bir aksakallı olsaydı da, bu felaketler başınıza gelmeseydi!

M.Mücahit Küçükyılmaz / STAR

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.