Coğrafyamız
Türkmen Dağı'nda saldırılan Türkiye'nin geleceği
Suriye'de oluk oluk kan akmaya devam ediyor. Paris'teki saldırı için ayağa kalkanların Suriye'deki katliam umrunda değil. Şimdi son kale Türkmen Dağı hedef. Yapılan katliamları, insanlık dramını ve yakın geleceği Turgay Aldemir'le konuştuk...
Türkiye'nin hemen güneyinde bir büyük insanlık dramı daha yaÅŸanıyor. Suriye'de yıllardır süren savaÅŸta ölü sayısı 300 bini aÅŸtı, yaralı sayısı ise çok daha fazla. Esed'in ölüm makinalarından kaçan 2 milyon 500 binden fazla mülteciye Türkiye kapılarını açtı. BeÅŸar Esed'e arka çıkan Rusya Devlet BaÅŸkanı Vladimir Putin, gemilerini, uçaklarını ve askerlerini Suriye'ye gönderdi. DAÄ°Åž bahanesiyle sivil halkı katletmeye baÅŸlayan ikili, son olarak Türkmenleri hedefe koydu. Suriye Türklerinin yaÅŸadığı bölgeye saldırı baÅŸlatan Rusya, Suriye ve Hizbullah, Türkmen Dağı’na girdi. 27 Türkmen köyünün yer aldığı Türkmen Dağı civarını havadan ve karadan bombalayan üçlü ittifak, bölgedeki Türk izlerini silme peÅŸinde. Suriye'de bu noktaya nasıl gelindi? Esed ve Putin neyin peÅŸinde? Bölgede son durum nedir?Bu kan gölünün arka planında ne var? Her gün onlarca can alan bu savaÅŸ nasıl durdurulur? Ankara'nın acilen atması gereken adım var mı? Bu soruları, bölgede yaÅŸanan geliÅŸmeleri yakından takip eden Anadolu EÄŸitim ve Davet Gönüllüleri Platformu Koordinasyon Kurulu BaÅŸkanı Turgay Aldemir'e yönelttik...
Türkiye ile Suriye arasında çok samimi ilişkilerin yaşandığı dönemden bugünlere geniş bir perspektif çizen Aldemir, Beşar Esed'in ilişkileri zehirlediğini ve ihanet ettiğini söyledi. Bu noktaya gelinmesinde Esed'in sorumlu olduğunu belirten Aldemir, "Halkının Arap devrimleriyle birlikte hareketlenmesi sonrası Kaddafi gibi, Mübarek gibi, Bin Ali gibi halkına kurşun yağdırdı, tankları sürdü. Türkiye buna göz yumamazdı" dedi.
ESED Ä°HANET ETTÄ°
Suriye savaşının baÅŸladığı süreç öncesine dair kısa bir hatırlatma yapan Aldemir, "Türkiye ile Suriye arasında bir çok ÅŸey ortak yürütülüyordu ve Türkiye sınırlarını açmıştı. Tecrübesini, yönetim tarzını, kadına, çocuÄŸa, eÄŸitim ve kültüre dair her ÅŸeyi Suriye ile paylaşıyordu. Fakat Esed yönetimi bu paylaşımların çoÄŸunu Ä°ran, Rusya ve Batı’yla paylaÅŸtı. Bu görüşmelerin çoÄŸunda, ikircikli bir kiÅŸilikle Türkiye’nin bu görüşmelerine ihanet etti. Halk, Arap devrimleriyle birlikte hareketlenince, Kaddafi, Mübarek, Bin Ali gibi halkına kurÅŸun yaÄŸdırdı, üzerlerine tankları sürdü. Türkiye de o zaman “Halkına bu zulmü reva görenlerle diplomatik iliÅŸkimizi sürdüremeyiz” dedi. Çünkü AK Parti hükümeti bizzat bu topraklarda, kendi ülkesinde de bu zulmü yaÅŸamışları ortadan kaldırmak için kurulmuÅŸ bir yapıydı. Bu sürecin sonunda Suriye’deki özgürlük mücadelesi hızlandı ve bu hızlanması sürecinde doÄŸal halk devrimi her gün biraz daha yol aldı. Entelektüel, alim ve fikir adamları da bu iÅŸe sahip çıkmadılar. Dünyanın her yerinde olduÄŸu gibi halk sahip çıktı. Ancak onlar da bu iÅŸi taşıyamadı, bölünüp, parçalandılar ve en nihayetinde uluslararası düzen, dünyanın deÄŸiÅŸik yerlerinden tetikçi yapıları getirip Suriye’nin içine taşıdı. Çünkü bu yabancı savaşçılar, ayak bastıkları her yerde ciddi bir sıkıntıyı da beraberinde getiriyorlardı." hatırlatmasında bulundu.
TÜRKİYE KAPILARINI AÇTI
Tam sınırımızda Suriye'de her ÅŸey kötüye giderken ve II. Dünya Savaşı'ndan bu yana en büyük insanlık dramı yaÅŸanırken Türkiye, sınırlarına dayanan bu toprağın insanlarına kayıtsız kalamazdı, öyle de oldu. Yüzyıl hemen başında olduÄŸu gibi birlik-beraberlik ruhuyla kapıya gelenleri geri çevirmedi baÄŸrına bastı. Bu büyük insanlık göçüne dair rakamlar da veren Aldemir, "Åžu anda Türkiye’de 3 milyona yakın Suriyeli kardeÅŸimiz bulunuyor. Dünyada 5.5 milyondan fazla Suriyeli mülteci var ve bunların çoÄŸu Türkiye’de. Bunların 250 binden fazlası çadır kentlerde, kalanlar ise hayatın, halkın içerisinde sivil toplumun ve Anadolu insanının içerisinde yaşıyor. Aslında Türkiye’nin sivil toplum kapasitesini ve halkının iyilikseverlik kapasitesini anlama açısından da bu olaÄŸanüstü bir ÅŸey. Suriyelilerin onda dokuzuna halk temas ediyor" bilgisini verdi.
ÅžEHÄ°T ETTÄ°LER DEVRÄ°MÄ° LÄ°DERSÄ°Z BIRAKTILAR
Aldemir, "İşte burada bir insanlık hikayesi yeniden doğmaya başlamıştı ki, bu Eğit-Donatlarla ve diğer benzeri şeylerle bir toparlanma yaşanıyordu. Bu süreçte özellikle önde gelen kanaat önderleri ve liderler mesela Abdülkadir Salih gibi, bunları Batılılarla işbirlikçi bir kısım insanlar şehit ettiler. Suriye devrimini lidersiz bıraktılar. Bir başıboşluk oluştu. Bu Türkmenler için de geçerli. O bölgede de aynısını yaptılar" dedi.
DRAM RAKAMLARA Ä°NDÄ°RGENDÄ°
Bütün bu geliÅŸmeler yaÅŸanırken Türkiye'nin de talihsiz bir dönem geçirdiÄŸine dikkat çeken Batı'nın ikiyüzlü davrandığını belirterek, "Türkiye’nin de 2.5 yıldır canının derdine düşmüş olmasıyla, Gezi olayları, 17-25 Aralık olayları ve 7 Haziran’da yaÅŸananlar gibi, burada yeni bir süreç baÅŸlatılabilirdi. Gelinen noktada Suriyeliler evinden, yurdundan çıkarıldı. Binlerce çocuk katledildi. Her türlü zulme maruz kaldı ve yaÅŸanan dram rakamlara indirgendi. Deniyor ki “ÅŸu an Suriye’de 500 bin Suriyeli öldü”. Bunların her biri, birinin annesi, babası, çocuÄŸuydu. Vicdansız dünya, bunların hiçbirini görmedi. Dünyanın herhangi bir yerinde çıkarlarına dair bir ÅŸey olsa hemen orada operasyon yapıp yönetimleri deÄŸiÅŸtiriyorlar. Bu ikiyüzlü Batılılar ÅŸu anda Suriye rejiminin arkasında duruyor." açıklamasında bulundu.
TÃœRKÄ°YE KOL KANAT GERDÄ° AMA...
Bu yaÅŸananlara dünyanın aksine Ankara'nın seyirci kalmasının söz konusu olamayacağını, olmadığını da ifade eden Aldemir, "Türkiye başından beri Kürtlere, Türklere, Araplara ve özellikle Türkmenlere kol kanat geriyor. Fakat kendi sıkıntıları da burada belirsizliklere neden oldu . Türkiye’nin bölgede istihbarat çalışmalarının ötesine geçip, fiilen Suriye meselesinde Ä°ran, Ä°ngiltere, Rusya, Fransa, Ä°srail ve diÄŸer ülkeler gibi yerini alması lazım. Öyle uzaktan, gözünün önünde bu insanların her gün katledilmesini seyredemez. Dün gece Türkmen Dağı, füzelerle yok edildi. Bu insanlar nereye sığınsınlar? Bir Allah’a sığınıyorlar ama sığınacakları bir ortam olması lazım. Åžimdi tam da burada dünya mazlumları, “Dünya 5’ten büyüktür” diyen,”hakkı hukuku gasp edilen herkes için Anadolu vatandır” diyen sayın CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan'ın söylemi bir heyecan oluÅŸturdu. O zaman bunun gereÄŸini yapmamız lazım." ÅŸeklinde konuÅŸtu.
HALKIN DEVRİMİNİ ÇALMAYA ÇALIŞIYORLAR
"Bu noktada Türkiyenin yapması gereken nedir?" sorusuna, "Öncelikle Türkiye içeride kendisiyle çalışmak isteyen bir çok aktör var, bunları toparlamalı. İçeride iki hat var: Birincisi Türkiye’nin başında olduÄŸu, Katar’ın ve Suudi Arabistan’ın kısmen destek verdiÄŸi hat. Ä°kincisi de emperyalist Batılıların, Rusya’nın, Ä°ran’ın, Ä°srail’in ve darbeci Sisi’nin içinde olduÄŸu hat. Åžu anda suni bir kısım liderler çıkararak, geçici anlaÅŸmalar oluÅŸturarak doÄŸal Suriye halkının devrimini çalmaya çalışıyorlar. Türkiye’nin Suudi Arabistan’ı daha ciddi bir ÅŸekilde ikna ederek desteklemesi lazım. Suriye’nin içerisinde onlarca kanaat önderi, bürokrat, toplumun önde gelen askeri ve sivil ÅŸahsiyetleri bu konuda “Türkiye tecrübesinin, fikir düşünce ve tasavvur olarak sahip çıkması yeterlidir” diyorlar." ÅŸeklinde cevabını verdi.
TÜRKMEN DAĞI'NDA TÜRKİYE'NİN GELECEĞİNE SALDIRILIYOR
Hocam Türkiye’nin elinde çeÅŸitli enstrümanlar var ama geçmiÅŸte bazı operasyonlara da maruz kaldı, bu MÄ°T TIR'ları hikayesini hatırlıyoruz. Burada, gerçi siz çerçeveyi biraz geniÅŸ tuttunuz ama, dün akÅŸam Türkmen Dağı’ndaki katliam ve oraların bombalanması, burada yapılmak istenen ne? Rusya ve Esed neyi amaçlıyor? Orası artık son kale bildiÄŸimiz kadarıyla yani orası da düşerse ne olur?
Bakın Türkiye’nin geleceÄŸi, Åžam’ın güvenliÄŸine baÄŸlı. Türkiye’nin bu politikaları, mazluma, maÄŸdura, Ä°slam coÄŸrafyasına dair söylemlerinin Suriye kapısıdır. Suriye’deki bu istikrarsızlıkla Türkiye’nin etrafını bir terör çemberiyle kuÅŸatmak istiyorlar. Halep Åžam’ın, Åžam BaÄŸdat’ın, BaÄŸdat Kahire’nin, Kahire Kudüs’ün özgürleÅŸmesi, Bosna’nın özgürleÅŸmesi demektir. Bunun için Åžam’ı bu anlamda istikrarsız bırakmak istiyorlar. GeçmiÅŸte Lübnan’ın Suriye için önemi ne ise, bugün Suriye’nin Türkiye’nin geleceÄŸi için önemi odur. Aslında Türkmen Dağı'nda saldırılan Türkiye’nin geleceÄŸidir.
GRUPLAR TOPARLANMALI
En son Avusturya’da bir toplantı yapıldı ve 18 ay sonra Esed’in gideceÄŸine dair bir karar alınmıştı, sonra Esed tarafından “DAÄ°Åž gidene kadar buradayım” diye bir açıklama geldi. Acil olarak Türkiye’nin oradaki katliamı, insanlık dramını durdurmak için yapması gereken nedir sizce?
Burada aslında sorun, Türkiye’nin Suriye meselesinde önceden beri yapması gerekeni yapmadığı için bugün bıçak kemiÄŸe dayandı ama sadece Türkmen Dağı'ndaki saldırıları dikkate alırsak, diÄŸer Arapları, Kürtleri itmiÅŸ oluruz. Burada yapması gereken ÅŸu anda Åžam’da Rusya’nın denetiminde geçici bir ateÅŸkes bölgesi oluÅŸturuldu ve burada bazı bölgeler desteklenerek aslında Rusya yeniden birinci aktör yapılmaya çalışılıyor. Bu bölgenin garantörü, fiili sahibi bir anlamda Türkiye’dir. Rusya’nın, Amerika’nın, Ä°ngiltere’nin ve Fransa’nın burada iÅŸgalcilikten baÅŸka hiçbir karşılığı yoktur. Bu toprakların doÄŸal ontolojisi biziz. Bunun için bu savaşın durdurulmasında bizim sesimizin yüksek olması ama diplomatlarımızın da bir o kadar çok yönlü çalışması gerekmektedir. Ben bu konuda yeterli bir çalışma yapılmadığı kanaatindeyim. Özellikle Suriye içinde kanaat önderlerinin, irili ufaklı grupların yöneticilerinin toparlanarak bir cephe oluÅŸturması gerekir. Bunu, ÅŸu anda Batı kaynaklı çevreler oluÅŸturmaktadır. Lider diye topladıklarının çoÄŸu da devÅŸirmedir ve birilerinin kuklasıdır.
1915'TE YARIM KALAN HESAP
Kobani olayları olduğunda Batı medyası da dahil herkes ayağa kalkmıştı. Şimdi özellikle Türkmen olsun, Sunni Araplar olsun, bu unsurlara karşı yapılan saldırılarda bir ölüm sessizliği gözüküyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim elimde raporları var. Suriye’ye yönelik çıkarılan 200 tane gazetenin nüshası var elimde. Bu gazetelerin büyük bir kısmını Ä°srail, Ä°ran, Çin ve Batı ülkeleri çıkarıyor. Türkiye’nin ÅŸu anda hali hazırda Suriyelilere yönelik çıkardığı bir tane gazete yoktur. Haber sitemiz, kanalımız yok. Türkiye’deki bu 3 milyon Suriyeliye aÅŸ, barınma her ÅŸeyi vermiÅŸiz ama bu yaptığımızı dünyaya anlatacak bir argümanımız yok. Kobani’de yapılan manipülasyona engel olamadık bugün de Suriyelilere karşı sessizliÄŸe, ses çıkaramıyoruz. Bugün Türkmen Dağı’nda yarın bir baÅŸka öbür gün Irak’ta, iÅŸte Irak’ta 1.5 milyon insan öldüğünde kimse duymadı. Emperyalizmin bir anlamda tetikçisidir bugünkü basın. Bunun için bizim yeniden yerli, Anadolu insanıyla bezenmiÅŸ yürekli, yiÄŸit evlatlar çıkarmamız lazım. Parayla pulla bu iÅŸi yapanlar bizi anlatamazlar. Bunlar lejyonerler. Gerek Türkiye gerekse OrtadoÄŸu’daki basının sessizliÄŸi bundandır. Hepsi üç kuruÅŸluk dünyada insanlık itibarlarını satıyorlar ama bir taraftan da yüreÄŸim yanıyor. Bakın Suriyeli çocukların 1 milyonu eÄŸitim yaşında fakat 200 bine yakını okullara alınıyor ve o okullardaki müfredatlarda çoÄŸunlukla BeÅŸar Esed’in müfredatları. Åžimdi bir özgür Suriye’den bahsedebilir miyiz? Yüzyıl önceki yarım kalmış hesaplarımızı görerek bölgenin özgürlüğünü konuÅŸmamız lazım. Burada olanlar, 1915’in yarım kalan hesaplarıdır. Orada kaybettik, yenildik ama ikinci muharebeyi Allah’ın izniyle biz kazanacağız.
PAPA YIKICI GÃœCÃœN AMÄ°GOSU
Papa sürekli "3. Dünya Savaşı" ibaresini kullanıyor. Batının bu ikircikli tutumunu da göz önünde bulundurursak, özellikle Müslüman coğrafyasında ve Suriye üzerinde, bu kan nereye kadar akacak?
Papa maalesef emperyalist, insanlığa kan, gözyaşı ve acıdan baÅŸka bir ÅŸey getirmemiÅŸ bu yıkıcı gücün amigoluÄŸuna soyunmuÅŸ. Bir din adamı olmasının ötesinde savaÅŸ çığırtkanlığı yapıyor. Bu Hıristiyanlık adına utanç verici bir tablodur. Oysa tarihin o kadim dönemlerinde, din adamları hep arabulucu olmuÅŸtur. Bugün ölen ve öldürülenler, toprakları her ÅŸeyi yok edilenler Ä°slam coÄŸrafyasının insanlarıdır. Daha neyin savaşını baÅŸlatacaklar? Bu baÅŸlattıkları, yüzyıldır süren savaşın hesabını biz onlardan daha yeni sormaya baÅŸlayacağız. Papa’nın bu tavrı, Batı’nın bu kirlenmiÅŸ, kokuÅŸmuÅŸ ve çürümüş tavrının üzerini örtmek için, böyle bir savaÅŸla vaziyeti bir süre daha götüreceÄŸine inanıyor ama artık mazlum insanlar uyandı!
'ÇANDAR RUHUNU ŞEYTANA SATMIŞ'
Paris saldırılarından sonra, özellikle ülkemizde de yazarlar mesela Cengiz Çandar, Ankara saldırılarından sonra “hükümet istifa” derken Paris saldırıları için “ikinci 11 eylül” diyor. Fransa BaÅŸbakanı Hollande saldırıların hemen sonrasında “karşılığımız çok sert ve acımasız olacak” demiÅŸti ve Rakka’yı bombalamıştı hatırlarsanız. 11 Eylül saldırılarından sonra ise ABD, Afganistan’ı iÅŸgal etti. Bu terör saldırılarının bir kısmı Suriye ile iliÅŸkilendiriliyor... Sizce Paris saldırılarının bölgeye yansıması nasıl olacak?
Öncelikle bir gerçeÄŸi görmemiz lazım. Ä°slam Konferansı Örgütü’nde yer alan, Ä°slam ülkesi denilen yerlerin ÅŸu anda yüzde sekseni Fransızca konuÅŸuyor. Rakka’da yapılan araÅŸtırmalara göre en çok konuÅŸulan ikinci dil Fransızca’dır. Fransa aslında bu coÄŸrafyada yüzyıldır ektiÄŸi acıyı, kanı artık tanımaz hale geldi. Paris saldırısını onaylamak mümkün deÄŸil ama siz insanlara hiçbir ÅŸekilde adam akıllı bir yaÅŸam alanı tanımazsanız, onlar gelir en güvendiÄŸiniz yerde sizin hayatınıza müdahale eder. Dünyanın en güvenli ülkelerinin kullandığı teknolojileri bu örgütler elde ediyor ve kullanıyorlar.
Demek ki bu ülkelerin kendi ikiyüzlü geçmiÅŸleriyle yüzleÅŸmeleri lazım. Fransa’nın Cezayir ve benzeri Ä°slam ülkelerinde yaptıklarıyla hesaplaÅŸması gerekir. Bunların çıkıp demokrasi, özgürlük avanesi kesilmeleri olayı daha beter faciaya götürüyor. Bizdeki Cengiz Çandar gibi tabiri caizse “ruhunu ÅŸeytana satmış” bir kısım Batı aşığı insanlarımızsa umarız ki gerçekleri, Anadolu insanının o basiretini ve ferasetini görüp kendilerine gelirler. Ankara saldırısından iki dakika sonra “bu saldırının müsebbibi BeÅŸtepe’dir” diyenler, Ä°slam dünyasına bu kadar acı ve keder yaÅŸatan Fransa’ya ağıt yaktılar.
İSLAM DÜNYASI KENDİSİNE ÇEKİ DÜZEN VERMELİ
Şöyle bir gerçek de göz önünde duruyor: DAÄ°Åž yaptıklarıyla en büyük zararı Ä°slamiyet’e ve Müslümanlara veriyor. Bunun için nasıl bir strateji geliÅŸtirilmeli, nasıl hareket edilmeli?
İngilizlerin belirli bir süredir İslam dünyasında çeşitli yöntemlerle desteklediği yapıdır bu tür örgütler. Bu yapıların daha güçlü askeri yapılarla, silah gücüyle yok edilmesi mümkün değildir. Çünkü bu insanlar ölümü kurtuluş görüyor. Bunu geriletmenin yolu, İslam dünyasının da kendine çeki düzen vererek o meşhur din anlayışıyla, hayattan kopuk anlayışlara karşı bu cendereden çıkarak fikriyat yenilemesi lazım. Bizim yüzyıllardır sorunumuz askeri ve kültürel değil, düşünseldir. Biz insanlarımıza, gençlerimize eğitimin, kültürün, sanatın ve medyanın Müslüman bir tasavvurla da olabileceği felsefesini verirsek bu tür düşünceleri zayıflatır ve buraları bir selam yurduna dönüştürebiliriz. Çünkü Anadolu yeni tasavvurda İslam coğrafyasının başkentidir.
(Haber 10)
Henüz yorum yapılmamış.