YaÅŸam
Ölüm âni gelir
Hükümdarın karşısına, yamalı fakat temiz elbisesi olan yaşlı biri çıktı. Padişah öfkelenince, mâiyetindekiler, ihtiyar adamı hemen oradan uzaklaştırdılar.
Pek kibirli, gururlu bir hükümdar vardı. Birgün memleketini gezmek istedi. Hizmetçilerine "En süslü elbiselerimi getirin" diye emretti. Huzûruna birçok renk ve modelde elbiseler getirildi. Fakat hiçbirini tam olarak beğenmiyordu. İster istemez birini giydi ve ikinci emrini verdi: "Atımı hazırlayın!"
Atı hemen tımar edildi, altın kaşlı, ipek minderli eğeri hazırlandı. Pek gösterişli küheylân ata, süslü elbiseleri ile ihtişamla bindi. Yanına hizmetçilerini ve askerlerini de alarak memleketini bir uçtan bir uca gezmeye çıktı.
Atın üzerinde yürürken gururundan, kibrinden yanında yaya olarak yürüyenlere, hizmette kusur etmeyen maiyetine bile bakmıyordu. Gözü hep yukarılarda idi. Vatandaşlarından bazıları dertlerini sıkıntılarını anlatmak için yanına yaklaşmak istediklerinde, onlarla alakadar olmuyor, atın üzerinden "Gözüm görmesin! Uzaklaştırın onları!" diye emrediyordu.
Bu şekilde epeyce dolaştılar. Derken karşısına, yamalı fakat temiz elbisesi olan yaşlı biri çıktı. Hemen emrini verdi:
"Uzaklaştırın şu ihtiyarı! Gözüm görmesin!"
Mâiyetindekiler, ihtiyarı hemen uzaklaştırdılar. Biraz sonra, aynı ihtiyar adamlarının ellerinden sıyrılıp atın dizginlerini yeniden tuttu: "Ey mağrûr hükümdar, seninle görüşmem lâzım!" dedi.
Bu hâli gören hükümdar küplere bindi. Sesi çıkabildiği kadar bağırıyordu: "Sen hangi cesâretle benim atımın dizginlerine yapışırsın, bugüne kadar kimse böyle bir şey yapamadı! Bırak dizginleri, yoksa ben yapacağımı bilirim!"
Fakat ihtiyar hiç oralı olmadı. Hâlâ dizginleri elinde tutuyordu. Mâiyetindekiler de uzaklaştırmaya muvaffak olamadılar. Hükümdar mecbûren "Söyle bakalım, derdin nedir?" diye sordu.
İhtiyar dedi ki: "İhtiyâcımı gizli söylemem lâzım, açıktan söyliyemem!"
Hükümdar ister istemez başını aşağıya eğdi. İhtiyar yavaşça kulağına "Ben Azrâil'im" dedi.
Bu sözü duyan hükümdarın yüzü soldu, eli ayağı soğumaya, korkudan titremeye başladı.
"Ne olur bana biraz müsaade et! Geri dönüp çocuklarımı bir defacık olsun göreyim! Onlarla helâlleşeyim! Ondan sonra canımı al" diyebildi.
Azrâil aleyhisselâm "Hayır buna müsâade edemem!" deyip orada canını aldı. Hükümdar cansız bir şekilde atından aşağıya yuvarlandı. Evine ancak ölüsü gelebildi.
*
Sâlihlerden birinin de yanına insan kılığında birisi gelip selâm verdi:
Sonra "Sizinle görülecek bir işim vardı" dedi.
Sâlih kimse "Buyurun, emriniz neyse yerine getireyim" dedi ve gülümsedi.
Azrâil aleyhisselâm kendini tanıtarak "Benim işim, Rabbimden aldığım emirle can almaktır"
"Buyurun, aldığınız emri yerine getirebilirsiniz."
"İstersen, şu an hazır değilsen sana izin vereyim, git çoluk çocuğun, aile efrâdın, eşin dostunla görüş onlarla helâlleş."
"Lüzûm yok, ben zaten her zaman onlarla helâllaşırım, yarım kalmış bir işim yoktur. Ben her zaman bu karşılaşmaya hazırdım. Senden istediğim, bir an önce beni Allahü teâlâya kavuşturmandır. Sadece namaza durup, secde hâlinde iken canımı alırsan memnun olurum."
Sonra namaza durdu. Secdeye vardığında, Azrâil aleyhisselâm canını aldı.
Henüz yorum yapılmamış.