Sosyal Medya

Güncel

Seksen Kuşağı: Denize Ulaşamayan Irmak (4)

Eğitim tüm dünyada felsefesiyle, politikasıyla, program geliştirmesiyle, plânlaması ve pratikleriyle devasa teşkilatlar eliyle yürütülür. Bu nedenle alternatif insan yetiştirme projesi geliştirebilmek için vakıayı bütün boyutlarıyla doğru okumak gerekir. Daha çok sohbet ya da toplu okuma şeklinde yapılan eğitim etkinlikleri elbette yarardan hali değildi. Ancak bunlar eğitimin çok küçük bir parçasıydı ve bu son derece hayatî konu ne bu kadar sınırlı ne de gündemin ikinci maddesi olabilirdi. Oysa ne ufuk açacak eğitim felsefecisi, ne de muhtaç olunan eğitim felsefesini imal edecek eğitimci vardı.



4. Zihniyetten PratiÄŸe

Aksi ifade edilmesine karşın sanki kendini toplumun üstünde gören ve deÄŸiÅŸimi dayatan, militarist olmaya yatkın bir zihniyet benimsendi. Söz konusu tercih kapalı alanlar oluÅŸturma, halk ve meÅŸru zeminlerle araya duvar örme gibi neticeler doÄŸurdu. Aileye karşı sorumluluklar ihmal edildi, akrabayla iliÅŸkiyi kesmek haram olmasına raÄŸmen, saÄŸlıklı iliÅŸki kurma yolları zorlanmadı. Ä°letiÅŸimsizlik, diyalogsuzluk, asosyallik çemberinin içinde kısır bir döngü yaÅŸandı.

 

Son derece yasal ve doÄŸal olan iÅŸler bile çeÅŸitli endiÅŸelerle gizlendi. Kamuoyunun meÅŸru gördüÄŸü ve yasal olan imkânlar ya kullanılmadı ya da yeterince deÄŸerlendirilemedi.  GeleneÄŸimizdeki, yaÅŸadığımız topraklardaki ve dünyadaki özgürlük ve direniÅŸ hareketleri, muhalefet tarz ve söylemleri hakkında yeterince araÅŸtırma yapılmadığı gibi ihtiyaç da duyulmadı. Nebevî metodu izlemek iddiasına raÄŸmen söz konusu örnek yolun ne derece doÄŸru anlaşıldığı sorusu cevaplanmayı bekliyor. Ä°lk el kaynaklara ulaÅŸmak için gerekli donanıma ve yeterliliÄŸe sahip olunmaması sonucu zaman zaman Nebevî yolun özünden ziyade arızî durumlar ön plana çıkarıldı ve pratikler bunlar üzerine bina edildi.

 

Sonuçta siyasal talepleri baskın, her ÅŸeyi devrimden bekleyen, katı, disiplinci pratikler ortaya kondu ancak teorik olarak benimsenen ilkelerin ve anlayışların pratize edilebilirliÄŸi üzerinde durulmadı. Bu nedenle savunulan bir hayli düÅŸünce içselleÅŸtirilemeyen, pratikte karşılığı olmayan iddialar olarak kaldı. Ä°ÅŸ deÄŸil söz üreten gruplar çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldı.

 

Akılla birlikte kalp sahibi de olduÄŸumuz unutulmamalıydı. Tatlı bir dil, merhamet ırmağı kalbin kullanıldığını gösterir. Kalp ve aklı dengeli ve bir bütün olarak kuÅŸanmak gerekirken kuru bir akılcılık ve bundan yola çıkarak fikir birlikteliÄŸi tercih edildi. Ä°nsanları bir arada tutan fikirlerden daha çok duygulardır. Duyguların küçümsenmesi ve örselenmesi pahasına, belki de rasyonalizm adına akıl her derde deva görüldü. Akılların kuruttuÄŸu düÅŸünceler ve davranışlar insanları bir araya getirmeye yetmedi.

5. “Kelin Ä°lacı Olsa”

 

Ä°nsan yetiÅŸtirme adına yapılan etkinliklerin bir eÄŸitim felsefesine dayandığı söylenemez. EÄŸitimin ne olduÄŸunun bilindiÄŸi, kapsamının farkında olunduÄŸu ve hatta öneminin anlaşıldığı ÅŸüphelidir. EÄŸitim denildiÄŸinde daha çok ve çoÄŸunlukla çocukların eÄŸitimi anlaşıldı. EÄŸitim anlayışı olmayan, eÄŸitim bilimlerinden ve ekollerinden haberi olmayanlar eÄŸitim adına saÄŸlıklı pratikler ortaya koyamadı.

 

EÄŸitim tüm dünyada felsefesiyle, politikasıyla, program geliÅŸtirmesiyle, plânlaması ve pratikleriyle devasa teÅŸkilatlar eliyle yürütülür. Bu nedenle alternatif insan yetiÅŸtirme projesi geliÅŸtirebilmek için vakıayı bütün boyutlarıyla doÄŸru okumak gerekir. Daha çok sohbet ya da toplu okuma ÅŸeklinde yapılan eÄŸitim etkinlikleri elbette yarardan hali deÄŸildi. Ancak bunlar eÄŸitimin çok küçük bir parçasıydı ve bu son derece hayatî konu ne bu kadar sınırlı ne de gündemin ikinci maddesi olabilirdi. Oysa ne ufuk açacak eÄŸitim felsefecisi, ne de muhtaç olunan eÄŸitim felsefesini imal edecek eÄŸitimci vardı.

 

KonuÅŸtuÄŸumuz dile gereken önem verilmediÄŸi için mesaj iletilirken, sohbet edilirken, ders verilirken kullanılan dilin imkânlarından yeterince yararlanılamadı. Yüreklere nüfuz eden edebî ve estetik bir söylem geliÅŸtirilemedi. TebliÄŸ esnasında kullanılan çok özel terim ve kavramlar mesaj iletimini zayıflattı ve kapalılıklara yol açtı. Orijinal ıstılahlar korunarak halkın konuÅŸtuÄŸu dil iyi okunarak mesajı iletmenin yolları bulunamadı. Söze çok önem veriliyordu ve birçok ÅŸeyin sözlerle halledilebileceÄŸi zannediliyordu. Ä°nsanları deÄŸerlendirmede söz, amelin ve hâlin önüne geçiyordu. Sözün sihir olduÄŸu biliniyordu ancak hâlin sâri olduÄŸu gözden kaçırıldı. EÄŸer sözler insanları büyülemediyse hâllerin hâl olmamasındandır zira örnek alınan, baÄŸlanılan ve izlenen her önder, hâliyle örnek olmuÅŸ, duruÅŸuyla gönülleri cezp etmiÅŸ, gidiÅŸatıyla takip edilecek iz, gidilecek yol bırakmıştır.

 

Sanatın birçok iÅŸlevinden biri de insanın kendi kendisini ifade etmesine imkân vermesidir. Edebiyat ve sanatın insanların gönüllerine nüfuz etme kabiliyeti, sözü olanların imkânlarına her zaman amadedir. Ancak sanat ve edebiyata karşı takınılan tavır onlardan istifadeyi azalttı. Hayatın her alanına olduÄŸu gibi sanat ve edebiyata da gerekli deÄŸeri verip neÅŸvünema bulmalarına zemin hazırlanmalıydı. Duygu dünyasının zenginleÅŸmesi, sanat ve edebiyatla hem hal olmaya baÄŸlıdır. KonuÅŸmada edebe, davranışta inceliÄŸe, iliÅŸkilerde nezakete yol açan duygu dünyasının zenginliÄŸidir. Duygu dünyasının fakirleÅŸmesi anlayışa deÄŸil müsamahasızlığa, inceliÄŸe deÄŸil kabalığa, birliÄŸe deÄŸil dağılmaya zemin olmuÅŸtur.

6. Kendini Tanımlama Çabası

 

Seksen kuÅŸağı tarihî süreci atlayarak doÄŸrudan ve sadece ilk kaynakları referans göstererek kendini tanımlamaya çalıştı. Yüzyıllardır nesilden nesile aktarılan geleneÄŸi ve kültürel kodları göz ardı ederek doÄŸrudan doÄŸruya ilk kaynakla irtibata geçmek kışkırtıcı bir tercihti. Bu kuÅŸağın heyecanını, coÅŸkusunu artık “Ä°slamcı” isimlendirmesi karşılamaya yetmiyordu. Zaman devrim zamanıydı ve genç idealistler için “Ä°slâm devrimcisi” çok daha çarpıcı bir tanımdı; oysa Allah inananlara Müslüman ismini vermiÅŸti.

 

Mezhebi baÄŸnazlıklara karşı gösterilen reaksiyon haklı olmakla birlikte, ret veya kabulün dışında bir yol takip edilmeliydi. EleÅŸtirel bir zihin, aklın kullanılması sonucu ortaya çıkar. Reddetmeden, eleÅŸtirel bir zihinle, seçmeci bir tavırla, mezhebi birikime yaklaşılmalıydı ancak bunun için de fıkhın ruhuna nüfuz edecek, ümmetin önünü açacak âlimlere ihtiyaç vardı. Arzda daÄŸ ne ise toplumda âlim odur. Âlimlerini yetiÅŸtiremeyenler ufak depremlerde büyük sarsıntılar yaÅŸadı.

 

Sonuç Yerine

Ä°slam türedi bir din deÄŸil; ilk insandan beri oluÅŸturduÄŸu bir geleneÄŸe sahip. Kim sahih geleneÄŸi, zengin tecrübeyi bir varmış bir yokmuÅŸ sayarsa köksüz kalır. Elbette Müslüman kendini Ulusal sınırlarla sınırlamaz ancak evrenselliÄŸin abartılı vurgulanması yerelliÄŸin ihmal edilmesine yol açar.


Sözün özü; taÅŸlar üst üste konursa duvar, yan yana konursa yol, geliÅŸi güzel konursa engel olur. GeleceÄŸi inÅŸa etmek, yeni kuÅŸaklara yol açmak ya da yol üstündeki engelleri kaldırmak isteyenler tanıklıklarını kamuoyuyla paylaÅŸmalıdır. ÖzeleÅŸtiri amelinin meleke haline getirilmesi pek çok verim ve berekete kapı aralayacaktır.

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.