Sosyal Medya

Güncel

'Cemaat her ÅŸeye raÄŸmen ayakta kalabilir mi?'

Ruşen Çakır, "Hasar Tespit Raporu" yaptığı analizinde Gülen Cemaat'i ile hükümetin iktidar savaşının bittiğini artık cemaatin tesfiye sürecinin başladığını anlattı



Periscope üzerinden canlı olarak yaptığı yayında Fethullah Gülen Cemaati ile AKP Hükümeti arasındaki savaşın geldiÄŸi son durumu ele alan RuÅŸen Çakır, "Hasar Tespit Raporu" olarak deÄŸerlendirdiÄŸi analizinde"Eskiden iktidar savaşı diyordum, gelinen aÅŸamada, Gülen Cemaatini tasfiyesi ve Cemaatin var kalma çabası söz konusu"yorumunu yaptı.

ErdoÄŸan'ın "inlerine gireceÄŸiz" sözünün baÅŸlangıçta çok olası görülmediÄŸini ancak dersaneler, Adalet mekanizmasındaki savcı ve hakimlere yönelik operasyonlar son olarak da Ä°pek-Koza ÅŸirketlerine yönelik operasyon ile bu sözün hayata geçirildiÄŸini söyleyen RuÅŸen Çakır, cemaat ile mücadelede iktidara "yeni akıllar veren" bir takım yeni isimlerin desteÄŸinin baÅŸladığını, bunun da daha baÅŸarılı olmasını saÄŸladığını, cemaatin tamamen savunma haline geçtiÄŸini söyledi. 

Kendisinin sırf gazeteci olduÄŸu için Cemaatin kurduÄŸu komplolara maruz kaldığını anımsatan Çakır, kendisinin hiç bir cemaat ile sorunu olmadığını, bugün ise yaÅŸananları yorumlamaya çalıştığını anlattı. 

Cemaatin kendini savunma konusunda zorluk çektiÄŸini anlatan Çakır, Zaman'ın kampanyasını ise"Emre Uslu'nun olduÄŸu bir ortamda Türkiye'de basın özgürlüÄŸü savunusu yapmanın inandırıcılığının olacağını hiçbir ÅŸekilde düÅŸünmüyorum. Türkiye'de gazetecilerin iÅŸlerinden olması, hapse atılması konusunda üstün çabalar sarf etmiÅŸ insanların hiçbir ÅŸey olmamış gibi bugün basın özgürlüÄŸünü savunmasının bir samimiyeti yok gerçekten"diyerek eleÅŸtirdi.


 

GeçmiÅŸte Cemaatin Ergenekon sürecinde yaptığına benzer hamleler yapan Hükümetin Cemaat'e yönelik operasyonlar yaptığını anlatan Çakır, ABD'nin ise Cemaatin arkasında olmadığını ama karşısında da olmadığını söyledi. 

Cemaatin Türkiye'deki gücünün giderek azaldığını, yurt dışındaki gücünün de azalmaya baÅŸladığını, bunun bir süre sonra ABD'nin desteÄŸini çekmesine yola açabileceÄŸini anlattı.

Cemaatin ayakta kalabilmesi için Türkiye'de kendisine güçlü müttefikler bulması gerekeceÄŸini anlatan Çakır, siyasi partilerden elde edeceÄŸi gücün bir iÅŸe yaramayacağını aktardı. Cemaat ile iliÅŸkiye giren siyasi grupların kaybetmekte olduÄŸunu, yerel seçimler sürecinde bunun göründüÄŸünü, bunun için de siyasi hareketlerin ders çıkardığını söyledi. 

Cemaatin geçmiÅŸle hiç bir ÅŸekilde yüzleÅŸmediÄŸini, Gülen'in hala "siz hep doÄŸru yaptınız, yolunuzdan sapmayın" dediÄŸini cemaatin yüzleÅŸmek gibi bir derdi olmadığını anlattı. Bilici'nin olayın cemaat, hükümet kavgası deÄŸil demokrasi mücadelesi olduÄŸunu anlatan yazısını eleÅŸtiren Çakır, AKP'nin otoriterleÅŸmesinin ayrı, cemaat ile mücadelenin ise bambaÅŸka bir ÅŸey olduÄŸunu anlattı. Cemaatin etkisi azaldığı için destek bulmak amacı ile demokrasi söylemini önplana çıkardığını söyledi. 

DiÄŸer cemaatlerin, kendilerini elitist bir ÅŸekilde gören Gülen Cemaati ile mücadelede hükümetin bu durumdan yararlandığını anlatan Çakır, Cemaat içi tasfiye sürecinin hızlanacağını,Cemaat içerisinde birtakım çözülmeler olacağını söyledi.

Medya ile ilgili süreci de RuÅŸen Çakır ÅŸöyle deÄŸerlendirdi: "Åžu anda iktidara yakın medyada ve gazeteciler içerisinde kıran kırana bir savaÅŸ var aslında, çok ciddi bir savaÅŸ var. Burada da bu baÅŸlayacak ve insanlar birbirlerini Cemaat ile iliÅŸkileri üzerinden tasfiye etmeye çalışacaklar, bu sürüp gidecek."



Ä°ÅŸte RuÅŸen Çakır'ın Periscope yayınında anlattıkları:

Çok net bir durum var; aradan geçen zaman içerisinde, beni takip edenler bilir, hasar tespit raporları yapıyordum, bu sonuncu rapor olacak ama arada çok büyük bir fark var.

Eskiden, yakın bir zamana kadar yaÅŸanan mücadeleye, savaÅŸa iktidar savaşı adını veriyordum. Ama artık çok farklı bir aÅŸamaya gelmiÅŸ durumdayız. Ä°ktidar savaşı yerine hükümetin, CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'ın, esas olarak ve AKP Hükümetinin Gülen Cemaatini tasfiyesi, tasfiye çabası; buna karşılık da Gülen cemaatinin var kalma çabası söz konusu artık.

AKP Ä°ktidarının Cemaat tarafından tehdit edilmesi gibi bir durum bir müddettir yaÅŸanmıyor, özellikle son seçimle beraber bu iyice netleÅŸti. Bu seçimde eÄŸer koalisyon çıkmış olsaydı koalisyonun AKP dışındaki ortağı üzerinden Gülen cemaatinin bir ÅŸekilde iktidara yakın olma çabası olabilirdi, ama böyle bir durum olmadı. 

Görüyoruz ki bu savaÅŸ çıktığından beri girilen bütün seçimler Fethullah Gülen cemaati için bir umut oldu. Yerel seçim, CumhurbaÅŸkanlığı seçimi ve peÅŸ peÅŸe gelen iki genel seçimde, Gülen cemaati Tayyip ErdoÄŸan ve AKP karşıtı parti ve adayları destekledi. 7 Haziran'da olduÄŸu gibi bazı yerlerde bağımsız aday çıkarttı. Yerel seçimlerde AKP karşısında kim güçlüyse ona destek verme çizgisini izledi. En son seçimde de AKP'nin karşısında olan partilerden CHP'ye, MHP'ye hatta HDP'ye belli ölçülerde desteÄŸin gittiÄŸini gördük, ama bunların hepsinde 7 Haziran'daki parantezi saymazsak AKP baÅŸarılı oldu, Tayyip ErdoÄŸan baÅŸarılı oldu ve Gülen cemaati baÅŸarısız oldu.
Dolayısıyla artık bir iktidardaki varlığını koruma gibi bir durum yok, var kalma çabası var. Çünkü biliyoruz ki iktidar içerisindeki, bürokrasi içerisindeki yapılanmaları teker teker tasfiye ediliyor. Geride belki de en çok ordu içerisindeki cemaat yapılanması kalıyor, henüz sıra ona gelmedi ama pekâlâ ona da gelebilir.

Åžunun altını çizmek lazım; bu ilk olay baÅŸladığı zaman, Recep Tayyip ErdoÄŸan o zaman BaÅŸbakandı, "inlerine gireceÄŸiz" demiÅŸti ve bunu defalarca söylemiÅŸti. Bu uzun bir süre, pek ayakları yere basan bir önerme gibi deÄŸildi, ama bir süre sonra, tabii in benzetmesi çok uygun deÄŸil, doÄŸru deÄŸil ama cemaatin en temel yerlerine, en temel alanlarına saldırılar oldu. Özellikle Koza-Ä°pek Grubu'na yapılan saldırı, baskın, kayyum ataması, daha önce dershanelerde oldu, kısmen geçiÅŸtirildi; ardından ÅŸirketlere yönelik, savcılara, hâkimlere yönelik ve devam eden uygulamalar. Åžunu söyleyebilirim, belli bir süredir AKP'nin, CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'ın başını çektiÄŸi siyasi iktidarın Gülen cemaatine yönelik stratejisinde çok köklü bir deÄŸiÅŸiklik var. Ä°ÅŸin içerisinde bir yenilenme var, yeni bir strateji hayata geçiriliyor. Kimler olduÄŸunu bilmiyorum ama bu iÅŸin içerisine, yani Cemaat ile mücadelenin içerisine ciddi bir ÅŸekilde yeni akıllar dahil olmuÅŸ, yeni katkılar gelmiÅŸ, büyük ihtimalle cemaatin içerisinde olup iktidarla iÅŸbirliÄŸi yapan bilmediÄŸimiz isimler olabilir. Bilemiyorum, ama hükümetin Cemaat'e karşı stratejisinde, elimde somut bir veri yok ama gözlemlerime göre ÅŸunu söyleyebilirim ki yeni bir perspektif var. Daha etkili oluyor, daha baÅŸarılı oluyor. Cemaat'in artık kendini savunmak dışında hiçbir ÅŸansı kalmadı, tamamen savunmada.

Bu arada benim Cemaat ile sorunum olduÄŸunu söyleyenler var, öyle notlar var; benim hiçbir cemaatle bir sorunum yok. Ama Fethullah Gülen cemaatinin düne kadar birçok kiÅŸiyle sorunu vardı; bunlardan birisi de bendim. Sırf gazeteci olduÄŸum için Gülen cemaati bana da komplo kurmak istemiÅŸti, bunları unutmak mümkün deÄŸil. Ama ben olabildiÄŸince serinkanlı bir ÅŸekilde Cemaat ile hükümet arasındaki savaşı gazeteci olarak anlatmak istiyorum, kimsenin yanında falan deÄŸilim, kimsenin karşısında da deÄŸilim. Aralarındaki savaşı anlamaya ve anlatmaya çalışıyorum, ama tekrar söylüyorum Gülen cemaatinin tarihi hükümetin kendisine saldırmasıyla baÅŸlamadı, çok daha köklü bir hareketten bahsediyoruz. Ä°steyen benim bu konuda yazdığım yayınlara, kitaplara bakabilir.

Burada çok önemli bir yol ayrımında gerçekten Cemaat: Cemaat artık var kalma derdinde. Bakıyoruz Samanyolu Televizyonu programları kaldırdı. Bugün Cumhuriyet Gazetesi'nde bir röportajda kendilerinin de kayyum beklentisi içerisinde olduÄŸunu söylediler. Reklam verenlerin üzerinde hükümetin çok ciddi baskısı olduÄŸunu söylediler. Bunlar hiç ÅŸaşırtıcı deÄŸil. TUSKON'a ve baÄŸlı kuruluÅŸlara, ki cemaatin iÅŸadamları kuruluÅŸuna yönelik çok ciddi baskılar var. Bu adım adım çemberi daraltan Cemaat'in yaÅŸam alanlarını sınırlamaya çalışan bir operasyonu hükümet ciddi bir ÅŸekilde yürütüyor. Cemaat'in okullarına, üniversitelerine, liselerine yönelik de birtakım yaptırımların olabileceÄŸini görüyoruz, bugüne kadar irili ufaklı küçük ÅŸeyler de oldu.

Burada çok net bir ÅŸey var; Cemaat gerçekten kendini savunma konusunda çok bocalıyor.Bugün Zaman Gazetesi'nin birinci sayfasında bir kampanya var, "destek büyüyor, demokrasiye, hukukun üstünlüÄŸüne, insan haklarına, medya özgürlüÄŸüne birlikte sahip çıkalım" diye bir kampanya baÅŸlattılar. Sol çevrelerinden, Kürt hareketinden desteklerin olduÄŸu bir imza kampanyası var ve kendilerine destekçi bulmaya çalışıyorlar. Eskiden olsa çok daha fazla bulurlardı, ama eskiden böyle kampanyalar yapmazlardı. Eskiden bu tür kampanyalar Cemaat'e karşı yapılırdı. Çünkü Cemaat Türkiye'de basın özgürlüÄŸü konusunda çok kötü bir sicile sahip. Ä°ÅŸin ilginç tarafı burada imza listesinde olan bazı isimler de geçmiÅŸte çok açık sabıkaları olan insanlar. Tek bir örnek yeterli olabilir: Adını Emrullah olarak veren Emre Uslu'nun olduÄŸu bir ortamda Türkiye'de basın özgürlüÄŸü savunusu yapmanın inandırıcılığının olacağını hiçbir ÅŸekilde düÅŸünmüyorum. Türkiye'de gazetecilerin iÅŸlerinden olması, hapse atılması konusunda üstün çabalar sarf etmiÅŸ insanların hiçbir ÅŸey olmamış gibi bugün basın özgürlüÄŸünü savunmasının bir samimiyeti yok gerçekten. BaÅŸka isimler de var ama tek bir isimin de yeterli olduÄŸunu söyleyebilirim.

Bu baskınlar hukuki mi? Tam olarak hukuki olduÄŸu söylenemez, tıpkı geçmiÅŸte cemaatin yürüttüÄŸü baskınlar gibi aslında. Söyledim ya hükümetin stratejisinde bayağı bir deÄŸiÅŸiklik var, bayağı etkili oluyor. Tıpkı Ergenekon sürecinde Cemaat'in yaptığına benzer ÅŸekilde etkili hamleler yapmaya baÅŸladı. Burada hukuk en son aranan ÅŸey oluyor, öncellikle siyasi bir hedef oluyor. "Amerika BirleÅŸik Devletleri Cemaat'in arkasında mı?" diye bir soru var. Karşısında olmadığını biliyoruz. Ama arkasında durmaya daha ne kadar devam edecek bu ÅŸüpheli. Her ÅŸey bir yana Fethullah Gülen yıllardır ABD'de yaşıyor ve son dönemde hükümetin bütün baskılarına raÄŸmen ABD Fethullah Gülen'in oradaki varlığını engellemedi, bu yola gitmedi ama bu daha ne kadar sürer bilemiyorum. Çünkü sonuçta Cemaat'in Türkiye'de gücü giderek azalıyor, yurtdışındaki gücüne, okulları vs.'ye yönelik de hükümetin çok ciddi birtakım uygulamaları var. Sonuçta Washington bir kâr-zarar hesabı yaparsa Cemaat'i bir yerden sonra eskisi kadar destekleme yoluna gitmeyecektir.

"Cemaat'in Kürtlere yaklaşımı deÄŸiÅŸti mi?" diye bir soru var. DeÄŸiÅŸmiÅŸ gibi yapıyorlar ama ben sanmıyorum deÄŸiÅŸtiÄŸini, çünkü Cemaat'in birtakım sözcüleri hâlâ Kürt hareketine yönelik çok saldırgan bir üslup kullanabiliyorlar. Buna karşılık son dönemde Kürt hareketiyle Cemaat arasında eskisi gibi bir çatışmanın olmadığını görüyoruz. Bu noktada Selahattin DemirtaÅŸ'ın Bugün Gazetesi ve televizyona yaptığı, kayyum ataması sırasındaki destek ziyaretinin baÅŸlı başına çok önemli olduÄŸunu söyleyebiliriz.

"Cemaat nasıl ayakta kalabilir?" Her ÅŸeyden önce Türkiye'de kendisine güçlü müttefikler bulması gerekir. Ama son seçim sonuçlarında görüldü ki Türkiye'de AKP dışındaki siyasi partiler çok ciddi bir krizin içerisindeler. 7 Haziran'da böyle deÄŸildi ama 1 Kasım'da böyle oldu. Dolayısıyla Cemaat'in siyasi partilerden bulacağı desteklerin belli bir yere kadar etkisi olur, belli bir yerden sonra çok da fazla iÅŸine yaramayacaktır. Bir diÄŸer husus da ÅŸu, Cemaat ile bir ÅŸekilde iliÅŸkisi olan yapılar da Cemaat ile birlikte çok kötü sonuçlara uÄŸradılar. Kaba bir benzetmeyle, yüzme bilmeyen birinin, kendisini kurtarmaya çalışanları da boÄŸulmaya çekmesi gibi durumlar yaÅŸanıyor. Son seçimde de bunu gördük, özellikle daha önceki yerel seçimde bunu çok net bir ÅŸekilde görmüÅŸtük. Bundan birilerinin ders çıkarttığını ve Cemaat ile aralarını, mesafelerini açmaya baÅŸladıklarını görüyoruz. Ama buna raÄŸmen hâlâ Cemaat'e, basın özgürlüÄŸü gibi konular üzerinden destek vermeye çalışanların da çok fazla etkili olabileceklerini açıkçası sanmıyorum.
Ortada çok ciddi bir mesele var; Cemaat geçmiÅŸte yaptıklarıyla hiçbir ÅŸekilde yüzleÅŸmedi, yüzleÅŸmeyecek, artık böyle bir beklenti içerisinde de deÄŸiliz, olamayız, hiçbir anlamı yok. Fethullah Gülen'in yaptığı açıklamaların hepsinde sürekli olarak, "Siz hep doÄŸru yaptınız, hep doÄŸru yoldasınız, yolunuzdan sapmayın sabredin," diyor; karşı tarafın, kendilerine asılsız suçlamalar yönelttiÄŸini söylüyor ve onlara yönelik beddualar ediyor. Buradan da görüyoruz ki Cemaat'in kendisiyle yüzleÅŸme gibi bir derdi yok. Bugün Zaman gazetesinin yeni Genel Yayın Yönetmeni Abdülhamit Bilici de, olayın Cemaat-Hükümet kavgası olmadığını, bir demokrasi mücadelesi olduÄŸunu söylemeye çalışıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin ve Tayyip ErdoÄŸan'ın otoriterleÅŸmesi iddiaları ayrıdır, Cemaat ile olan mücadeleleri de ayrıdır. Bu cemaatle mücadele edip bundan baÅŸarılı çıktığı ölçüde de otoriterleÅŸmesinin arttığı da muhakkak, ancak ÅŸunu karıştırmamak lazım: Cemaat ile hükümetin, iktidarın mücadelesi bambaÅŸka bir ÅŸey; bambaÅŸka bir hesabı güdüyorlar. Ve yakın bir zamana kadar üçüncü ÅŸahısları karıştırmadıkları bir iliÅŸkiydi aralarındaki iliÅŸki. Åžimdi Cemaat etkisi azaldığı için kendilerine baÅŸkalarından destek saÄŸlamaya çalışıyorlar.

Bir baÅŸka boyut da ÅŸu: Türkiye'de zaten Gülen cemaati öteden beri Ä°slami camia içerisinde kendine elitist bir yer seçerdi ve diÄŸer cemaatlerle iliÅŸkileri hep mesafeliydi. Dolayısıyla da diÄŸer cemaatler Gülen Cemaati'ne yönelik kıskançlık, hasetlik, öfke ve intikam duygularıyla hareket ederlerdi. CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'ın Cemaat ile savaşında bundan çok ciddi bir ÅŸekilde istifade ettiÄŸini biliyoruz. Bugün Türkiye'de Fethullah Gülen cemaatinin yanında duran Ä°slami yapılanma, grup sayısı yok denecek kadar az, var olanların da çok fazla bir etkisi yok. Buradan ne çıkar? Buradan Cemaat'in tasfiye sürecinin hızlanması çıkar, Cemaat içerisinde birtakım çözülmeler olur.

Bir soru geldi. Samanyolu Grubu'na el koyma, bugün kendilerinin de Cumhuriyet'teki röportajda söylediÄŸi gibi pekâlâ mümkün olabilir. Koza-Ä°pek Grubu'na olduÄŸu gibi onlara da olabilir. Bütün alanları Cemaat'e daraltma yoluna gidebilirler, ama bunun AKP'ye de Tayyip ErdoÄŸan'a da uzun vadede yararlı olacağını sanmıyorum; çünkü defalarca söylediÄŸim gibi, bu savaÅŸ Türkiye'deki Ä°slami hareketin birikimlerinin tüketilmesinden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil. Bu savaşın artık Ä°slam, Ä°slamcılık vs. ile hiçbir ÅŸekilde alakası yok.

Kayyumlarla ilgili, hukuki mi deÄŸil mi ÅŸeklinde sorular var. Tabii ki deÄŸil, ama geçmiÅŸte Cemaat'in yaptıkları da hukuki deÄŸildi; her iki tarafın tam birbirlerinin anladıkları dilden savaÅŸtığı bir durum var. Tabii ki her türlü hukuksuzluÄŸa, basın özgürlüÄŸüne yönelik hilelere karşı çıkmak gerekiyor. Ama ÅŸunları da sorgulamak gerekiyor: Zekeriya Öz ve diÄŸer savcılar nasıl bu kadar organize bir ÅŸekilde, tereyağından kıl çeker gibi, çekip gittiler, kendilerine hiç kimse dokunamadı. Yıllardır Gülen cemaati devlet içerisinde bir yapılanmaları olmadığını iddia ediyorlar, kendilerine addedilen paralel devlet iddiasını boÅŸa çıkarmaya çalışıyorlar. Ama sırf bu olay bile savcıların birlikte ya da eÅŸzamanlı olarak hareket edebilmeleri, Türkiye'den hiç zorlanmadan çekip gitmeleri bile baÅŸlı başına büyük bir organizasyonun varlığını bize gösteriyor.

Olayın bir diÄŸer boyutu ÅŸu: Gülen cemaatinin etkisinin azalması ve kamuoyundaki desteÄŸinin giderek azalmasıyla birlikte bu iÅŸ artık hükümetin elinde bir alete dönüÅŸtü. Herkese paralel yakıştırmasında bulunmaya baÅŸladılar; tıpkı SoÄŸuk SavaÅŸ döneminde herkese komünist denmesi gibi Türkiye'de de olan buydu. En son Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik gibi AKP'nin önde gelen isimlerine yönelik saldırılarında da gördük bunu. Ä°ddianamede adları geçiyor. Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik'in paralelci oldukları söyleniyor, ki o dönemleri yakından yaÅŸamış birisi olarak kendilerinin böyle bir özelliklerinin olmadığını, tam tersine Cemaat'in AKP ile iktidarda ittifak olduÄŸu, acımasızca insanlara saldırdığı dönemde, Cemaat'in hunharlıklarını belli ölçülerde frenlemede çaba sarf ettiklerini biliyorum. O dönemde Cemaat'e kayıtsız ÅŸartsız destek veren AKP'li bazı isimlerin bugün en sıkı düÅŸmanı olduklarını da biliyoruz. Ä°simlere gerek yok, onları zaten herkes biliyor. Bu nokta önemli yalnız, beÄŸenmedikleri herkese bu suçlamayı yapıştırmaya çalışıyorlar. Åžimdi Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik, ardından mutlaka Abdullah Gül gelecektir. Zaten Abdullah Gül onlarla beraber, yakın duruyor.

Kendi içlerindeki tasfiyede, medyada da bu olacak. Åžu anda iktidara yakın medyada ve gazeteciler içerisinde kıran kırana bir savaÅŸ var aslında, çok ciddi bir savaÅŸ var. Burada da bu baÅŸlayacak ve insanlar birbirlerini Cemaat ile iliÅŸkileri üzerinden tasfiye etmeye çalışacaklar, bu sürüp gidecek. 

Bu arada cemaat ne yapacak? Cemaat iyice küçülecek, var kalmaya çalışacak, güçlerinin bir kısmını herhalde yurtdışına kaydıracak ve faaliyetlerini ağırlıklı olarak yurtdışında yürütmeye çalışacak.

Aydınlık'la ilgili sorular var. Aydınlık çizgisinin, yani eski Ä°ÅŸçi Partisi yeni Vatan Partisi'nin bugün hükümetle yakın gibi duruyor olması olabilir. Böyle ÅŸeyler olur. Ama biliyoruz ki Tayyip ErdoÄŸan dönem dönem hep birileriyle yan yana, hep birileriyle farklı farklı olabiliyor ve genellikle de kendisiyle beraber hareket eden bazı isimleri zaman içerisinde, tıpkı Cemaat ile bugün olduÄŸu gibi tasfiye ettiÄŸini biliyoruz. Tayyip ErdoÄŸan'ın ittifak kurup daha sonra karşısına aldığı, düÅŸmanlaÅŸtırdığı ve kriminalize ettiÄŸi insanlar, gruplar listesi on üç yılda bayağı kabardı. Dolayısıyla hiçbir ÅŸekilde yanında gözükmemiÅŸ yeni birtakım isimlerin de buna eklemlendiÄŸini görebiliriz. Ama bunun çok fazla anlamı yok, çünkü Tayyip ErdoÄŸan burada Cemaat ile olan savaşını her ÅŸeyin önüne koyuyor; hem cemaatten çok çekindiÄŸi, Cemaat'in devlet içerisindeki gerçek gücünü iyi bildiÄŸi için, hem de Cemaat ile mücadelenin aslında kendisinin iÅŸini kolaylaÅŸtırdığı için.

Åžöyle bir olayla noktalayalım. Seçimden hemen önce Koza-Ä°pek Grubu'na yapılan baskının ardından hükümete yakın bazı isimler bunun yanlış olduÄŸunu, seçimde AKP'yi olumsuz etkileyeceÄŸini, hatta birtakım insanların bunu komplo amacıyla yaptırmış olabileceÄŸini söylediler. Yani seçime iki-üç gün kala böyle bir olayın yaÅŸanmasının AKP'ye zarar vereceÄŸini öne sürdüler. Ama tam tersi oldu. Yüzde 49'u aÅŸan oy oranında bu baskın olayının da etkisi olduÄŸunu düÅŸünüyorum; çünkü orada bir güç gösterisi vardı ve bu güç gösterisi Türkiye'de seçmenin bir kesimini kolaylıkla cezbetti. 

Dolayısıyla diÄŸer iki seçimde, yerel seçim ve CumhurbaÅŸkanlığı seçiminde paralelle mücadeleyi öne çıkartan, 7 Haziran'da ise Cemaat'i deÄŸil de PKK'yı ve HDP'yi karşısına alarak etkisiz olan, baÅŸarısızlığa uÄŸrayan AKP bu seçimde Cemaat'i bir ölçüde tekrar gündemine aldı. Tahmin ediyorum ki bundan sonra Türkiye'de Cemaat çok ciddi bir ÅŸekilde yine hükümetin gündeminde olacak. Sürekli Cemaat'e yönelik dalga dalga baskınlar söz konusu olacak ve bu arada Cemaat ile ÅŸöyle ya da böyle iliÅŸkisi olduÄŸu gerekçesiyle AKP içinden ve dışından, diÄŸer medya kuruluÅŸlarından, sermaye çevrelerinden bazı yerlere yönelik saldırıların gerçekleÅŸeceÄŸini tahmin ediyorum.

Bu noktadan sonra Cemaat var kalabilir mi? Bütün bu baskılar karşısında varlığını sürdürebilir mi? Åžu aÅŸamada çok zor görünüyor, ama çok güçlü bir yapı söz konusu, kolay kolay sonlandırılabilecek, tasfiye edilebilecek bir yapı olmadığını da biliyoruz. Ä°lerde bu konuyu daha detaylı olarak tekrar tartışacağız.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.