Güncel
Bölgesel etki savaşı yeni başlıyor!
Gazeteci Yazar Aslan Değirmenci 'Özgün İrade Dergisi' için kaleme aldığı yazısında Suriye'de yaşanan son gelişmelere büyüteç tuttu.
Neo-Con'lar ile Neo-BolÅŸevikler arasında yaÅŸanan stratejik savaÅŸa deÄŸinen DeÄŸirmenci, Rusya'nın Neo Avrasya BirliÄŸi hayaliyle giriÅŸtiÄŸi çılgınlığı yazdı. NATO ile Rusya arasında yaÅŸanan soÄŸuk savaşı da köÅŸesine taşıyan DeÄŸirmenci, Reyhanlı, Suruç, Diyarbakır ve Ankara patlaması, Gezi Olayları, MÄ°T Tırlarına yapılan operasyonlar ile 17/25 Aralık darbe giriÅŸiminin bölgede yaÅŸanan olaylardan bağımsız düÅŸünülemeyeceÄŸini yazdı. DeÄŸirmenci DAÄ°Åž ile PYD'nin arkasındaki güçleri de deÅŸifre etti.
İşte O Yazı:
Suriye’ye yapılan son müdahale Rusya ile Batı dünyasının iniÅŸli çıkışlı münasebetlerinin bir sonucu olarak gözükse de ana neden bölgede küresel güçlerin baÅŸat aktör olma çabası gibi gözüküyor. SavaÅŸan küresel güçler, hayatını kaybedenler Müslümanlar. Çıkarları çatışanlar küresel güçler, bedelini ödeyen Müslümanlar.
Moskova son süreçten hiç memnun deÄŸildi. NATO artık sınırına kadar dayanmıştı. Oysa Moskova’nın planı daha doÄŸrusu hayali Büyük Rusya ya da Neo Avrasya BirliÄŸi’ydi. Ancak Gürcistan daha sonra Ukrayna krizi ile bu planı sarsıldı, NATO’nun özellikle de Almanya’nın hamleleri bu hayali bir baÅŸka bahara ertelemesine neden oldu. Ancak Moskova bir ÅŸekilde krize raÄŸmen küresel bir güç olduÄŸunu ispatlamak zorundaydı. Çünkü bu diktatörlüÄŸün bir vazgeçilmezi, bölgede kaybettiÄŸi gücü ele geçirmenin tek yoluydu.
SSCB sonrası dağılan gücünü Avrasya BirliÄŸi Projesi’yle diriltmek isteyen Rusya, üst üste NATO’dan darbe yiyince 2013 yılında Suriye’ye sarıldı. 2011 yılında Rusya, Belarus, Kazakistan liderliÄŸinde temeli atılan Avrasya BirliÄŸi Projesi de yara alınca, arayışları hızlanmıştı. AB modeline kendi modeliyle direnmeye çalışan Moskova küresel siyasette güç kaybedince önce ÅŸiddet diline sarıldı, ses Almanya’dan geldi. Ukrayna karıştı gerilim tırmandı. Karşılıklı restleÅŸmeler altında Suriye’de Esed katliamlarını aralıksız sürdürdü. AB ile Rusya atışırken Müslümanlar ağır bombardıman altında kaldı. Neo-Con’lar sürece tersten müdahale ile girdiÄŸinde ise kriz derinleÅŸti. Resmen bölgede fay hattı oluÅŸtu. Türkiye’deki derin ulusalcı yapıların akıl hocaları olan Neo BolÅŸevikler de bu krizden geri duramazdı. Tabi Neo Con’lar da Türkiye’yi boÅŸ bırakmamıştı. Onların ise Türkiye’deki en büyük destekçileri malum localar ile paralel yapıydı. Güçler bir tarafta OrtadoÄŸu’da karşı karşıya gelirken bir taraftan da Türkiye’deki iÅŸbirlikçileri aracılığıyla dış politikamıza yön vermeye çalışıyorlardı.
Ä°ngiltere’nin sürece IŞİD kartı ile giriÅŸiyle çıkar savaşı çoktan bir dünya savaşına dönmüÅŸtü. Almanya’nın PYD kartı, Ä°srail’in savaÅŸtan sürekli çıkar saÄŸlaması, Ä°ran’ın yüzyıllık bitmek bilmeyen etnik ve mezhepsel kaprisleri durumu iÅŸin içinden çıkmaz bir hale sürükledi. Aynı ÅŸekilde Mısır darbesi, Yemen’de meydana gelen olaylar, iç savaÅŸ, Suudi Arabistan ve Ä°ran’ın karşı karşıya geliÅŸi de küresel güçlerin planı dahilinde iÅŸleyen bir süreçti.
Tüm bu güçlerin tarihten gelen ortak özellikleri ise Türkiye düÅŸmanlığı… Bu düÅŸmanlığı dillendirmek yerine bölgede alternatif bir güç olarak Türkiye’yi yanlarında görmek istediler. Ancak Türkiye’nin bölgede tek tarafı vardı o da mazlum hakların kurtuluÅŸu. Bunu dillendirmekten geri durmuyor, bedel ödüyor ancak geri adım atmıyordu. Hiç kimsenin aklına gelmeyecek kadar ilkeli bir dış politika izliyor, asla merhamet diplomasisinden vazgeçmiyordu. Küresel güçlerden tarafsız bir merhamet diplomasisi izleyen Türkiye, bölge haklarının sevgisini kazandıkça verdiÄŸi rahatsızlıkta ÅŸiddetini artıyordu. Çünkü ister istemez küresel dengeleri sarsıyordu. Türkiye’nin masa üstünde Müslümanları kurban etmeye yönelik projelere ortak olmak yerine dik bir duruÅŸ sergileyerek mazlumları ayakta tutmaya çalışması her bir gücün her bir planını bozuyordu.
Çapraz atışlar bitmiyordu. Yapılar bölgedeki çıkarları doÄŸrultusunda bazen Kürtleri bazen Arapları bazen de Türkmenleri katlederek fay hattını iyice derinleÅŸtiriyordu. Her hamlelerinde hayatını kaybeden Müslümanlar olurken en ağır darbeyi Türkiye alıyordu. Çünkü az önce sözünü ettiÄŸim Türkiye’deki localar ve derin yapılanmalar eÅŸ zamanlı Türkiye’de tersten propaganda baÅŸlatıyor; tüm katliamlardan hükümeti sorumlu tutuyordu. Kürtler öldürülüyor HDP hükümeti eleÅŸtiriyor, Türkmenler öldürülüyor MHP hükümeti suçluyor, Araplar öldürülüyor topyekun hükümet hedefe konuluyordu. CHP ise senaryoda her ÅŸartta Esed’in yanında durarak katliamlardan nemalanan bir rol üstleniyordu. Reyhanlı saldırısı, Gezi olayları, Suruç ve Diyarbakır saldırısı, Ankara katliamı ve ara ara tırmandırılan DHKP-C terör eylemleri de bölgede sahneye konulan oyunun birer bölümleriydi.MÄ°T Tırlarına yapılan operasyonlar ile 17/25 Aralık darbe giriÅŸimi de bu geliÅŸmelerden ayrı bir yerde durmuyordu. Ä°stihbarattaki aksamalar ise sızmaların bölgedeki güçlere hizmet etmesinden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildi. Hem statükolarını korumaya çalışıyor hem de küresel güçlere verdikleri sözleri yerine getiriyorlardı. Yani Türkiye’de son üç yıldır yaÅŸanan krizin ana faktörü de yanı başımızda olan bitenlerle direk baÄŸlantılıydı.
Tekrar OrtadoÄŸu’ya dönecek olursak; Rusya zaten Suriye’de iç savaÅŸ baÅŸladığı andan itibaren Esed’in yanında duruyordu. Ancak ansızın müdahale kararı ve uçaklarının ölüm saçması uzmanlar dışında herkesi ÅŸaşırtıyordu. Yaklaşık 3 günde 300 sivili katletmesi de gündem oluyordu. Oysa bölgede 250 bini aÅŸkın insan hayatını kaybetmiÅŸ en az Esed kadar Putin’de, AB ve ABD’de ölümlerden sorumluydu. Ancak Putin çirkin savaşını açıktan bir ÅŸekilde gövde gösterisini yaparak sahneye çıkınca roller daha net anlaşıldı. Rusya müdahale etti, Batı’ya göz dağını verdi. Rusya bombaladı, Ä°ran nefes aldı, Esed biraz toparlandı. Rusya sınırlarını aÅŸtı, Türkiye güvenli bölgeyi kuramaz oldu. Rusya vurdu, radikalizm tırmandı. Rusya tecavüzkâr olan hareketlerine devam etti, NATO seyretti. NATO seyrettikçe, Rusya uluslararası arenada ağırlığını yeniden hissettirdi. NATO açıklamalarıyla sürece müdahil oldu, Türkiye’nin yanındaymış gibi bir görüntü vererek durumu kurtarmaya çalıştı. Ancak Türkiye önce Rusya’ya sonra da NATO’ya kararlılığını gösteren açıklamalara imza atarak, “Ben bölgede sadece halkların yanındayım” duruÅŸunu yineledi. Rusya, Gürcistan ve Ukrayna’nın hıncını NATO’dan almaya çalışıp, hayallerini diri tutmayı denerken, NATO yeni bir hamle yapmak için geri çekildi.
Bu sessizlik ondan!
Bölgesel etki savaşı yeni baÅŸlıyor. Özellikle savaÅŸ Akdeniz’e açılan kapılar üzerinden sertleÅŸecek, kıyılar netleÅŸecek gibi duruyor. Ukrayna ve Baltık bölgesi’nde nelerin yaÅŸanabileceÄŸini ise ÅŸimdiden kestirmek mümkün gözükmüyor. Washington yönetiminin net bir politika izleyememesi, Ä°srail’in güvenliÄŸini her ÅŸeyin üstünde tutmasının meydana getirdiÄŸi boÅŸluÄŸu doldurma hamlesi de kimden gelecek merakla bekleniyor. Batı ile Rusya arasında oynanan oyun Rus ruletine dönüÅŸürse de ÅŸaşırmam.
Türkiye tüm bu süreçte daha akıllı bir okuma yapıp, Suriye dahil yaÅŸadığı tüm süreçleri gözden geçirip son sözünü daha etkin söylemelidir. Etki savaşında halkların yanında duran Türkiye kısa vadede kaybetmiÅŸ gibi gözükse de uzun vadede meyvelerini alacaktır. Bölge halkının umudu konumunda olan Türkiye bölgesel güç olduÄŸunu da kısa süreçte stratejik hamleleri ile gösterecektir. Ön ÅŸart aceleci davranmamak, krizi tümüyle masaya yatırmak, iç sorunlara ivedi çözüm üretmek. Ve tabiî ki istikrarı yeniden saÄŸlamak…
Henüz yorum yapılmamış.