Güncel
"Beyaz Toros'tan JİTEM'ciler indi PKK'lılar bindi"
Başbakan Davutoğlu'nun danışmanı Taha Özhan AK Parti'nin Kürtlerin mesajını aldığını söyledi. Çözüm sürecinde paydaş olma kriteri Özhan'a göre; PKK'nın silahsızlanması ve HDP'nin rasyonelleşmesi. Al Jazeera'ye konuşan Özhan, PKK'nın eylemleri için ise, "Beyaz Toros'un içinden JİTEM'ciler indi, PKK'lılar bindi" benzetmesinde bulundu.
Taha Özhan, Ahmet DavutoÄŸlu'nun BaÅŸbakan olmasıyla birlikte önce danışmanlığını üstlendi. Ardından önce 7 Haziran, sonra da 1 Kasım seçimleri ile Meclis'e AK Parti Malatya Milletvekili olarak girdi. Özhan ile seçim sonucunun hem AK Parti hem de muhalefet partileri açısından sonuçlarını ve AK Parti'nin yeni anayasa, baÅŸkanlık sistemi ve çözüm süreci gibi temel gündem maddelerini konuÅŸtuk.
Sizin beklediÄŸiniz bir sonuç muydu?
Biz tek başına iktidarı bekliyorduk. Bunun Meclis’e matematiksel tercümesinin nasıl olacağına dair kimse net bir ÅŸey söyleyemiyordu. Ama biz tek başına iktidara geleceÄŸimizi sahada çok net bir ÅŸekilde hissediyorduk. Hatta kampanya yapmakta zorluk yaşıyorduk. GittiÄŸimiz yerlerde insanlar bizlere bu iÅŸin bittiÄŸini söylüyorlardı.
Gelmenize gerek yok gibi mi?
Tabii. Özellikle benim seçim bölgem Malatya öyleydi biraz. Yüzde 70’e yakın oy verdi AK Parti’ye. Orası nevi ÅŸahsına özgü bir örnek olabilir ama bizim strateji heyetinde de aldığımız tepkiler, nabız yoklaması, AK Parti’nin tek başına iktidara geleceÄŸi yönündeydi.
Åžöyle sürpriz deÄŸil, seçimden bir gün önceki yazımda da bunu yazdım. Seçmen 7 Haziran - 1 Kasım arasında muhalefet partilerinin Türkiye için merkezkaç unsurlar olduÄŸuna ÅŸahitlik etti. Seçmen bir kırılganlık olacağını hissetti. O kırılganlık çok acil ve güçlü bir müdahale ile tamir edilmiÅŸ oldu. Seçmen siyasal ve toplumsal merkezi tahkim etmiÅŸ oldu. Benim açımdan meselenin özeti budur.
O yazıdaki cümleniz ÅŸu ÅŸekilde devam ediyordu: “Bundan sonra mesele bu tahkimatın idrak edilip edilmediÄŸi olacaktır”. Neyi kastediyorsunuz?
AK Parti’nin Türkiye’nin omurgasına dönüÅŸtüÄŸünü, AK Parti'yi çıkarıp kenara koyduÄŸunuzda seçim gecesi ortaya çıkan haritanın yekpareliÄŸinden bahsetmenin imkânsız olduÄŸunu (muhalefet partilerinin) anlamaları gerekiyor.
Bu, muhalefet açısından çok büyük bir kriz. Muhalefette kalma, iktidar olamama bunun yanında çok küçük bir mesele. Eski Türkiye defterini kapatıp kapatmadıklarıyla ilgili bir mesele. Yeni Türkiye’ye gelemedikleri sürece siyasal coÄŸrafyada sadece belli bölgelerdeki belli ÅŸehirlerde kalıyorlar.
O haritada bir ağırlıklandırma yapmış olsak, kırmızı gözüken yerler, o kadar kırmızı olmaz. PembeleÅŸmeye baÅŸlar. Çünkü hemen ardında AK Parti vardır. Haritanın rengini AK Parti üzerinden okumaya kalksak, AK Parti’nin birinci olduÄŸu yerlere sarı desek, ikinci olduÄŸu yerlere koyu sarı desek bütün harita sarı görünür.
Muhalefet aktörlerinin bunu doÄŸru okuması mümkün deÄŸil. Åžunu tercih ediyorlar; kendi geçmiÅŸleriyle, kendilerini var eden ÅŸeylerle yüzleÅŸmenin sancısından çekinip, salt AK Parti düÅŸmanlığı ve ÅŸeytanlaÅŸtırmasıyla günlük tatminleri tercih ediyorlar.
Siz daha önce de muhalefet partilerinin 2015 güncellemesi yapamadığını söylemiÅŸtiniz. Ama 7 Haziran’da gördük ki, seçmen AK Parti’den de bir güncelleme bekliyor...
AK Parti o güncellemeyi hızlıca yaptı.
Siyasal, sosyolojik ve tarihsel olarak AK Parti’yi diÄŸer partilerden ayıran özellikler var. Sosyolojik olarak ayıran en temel özellik, AK Parti’nin çok renkli, farklı sosyolojik yapılardan oluÅŸması. Normalde bu cümle çok kaotik bir parti tarifi ortaya çıkarır. Ama ÅŸöyle bir ÅŸey gerçekleÅŸiyor, bunların tamamını yatay kesen ve farklı çekirdek grupları ‘kovalent baÄŸ’ (ortak baÄŸ) ile baÄŸlayan bir yapı var. Kovalent baÄŸlar çok güçlü baÄŸlardır. Bu türden baÄŸları oluÅŸturabilmeniz için bir tarihsel derinliÄŸinizin ve sosyolojiyi yatay kesen unsurlarınızın olması lazım. O yatay kesen unsur ancak farklılıkları bir arada bu kadar güçlü bir ÅŸekilde tutabilir.
DiÄŸer partilerde böyle bir farklılık veya zenginlik yok. HDP’nin farklılıklardan oluÅŸtuÄŸu, koskoca bir balon ve medya ÅŸiÅŸirmesidir. Külliyen palavradır. HDP’de taban belli ölçüde, siyasi elitleri ise neredeyse her konuda aynı ÅŸeyleri düÅŸünen, tüketen, aynı kalıpları telaffuz eden, inanan aktörlerden oluÅŸuyor. CHP’de sosyolojik olarak inanılmaz monolitik, birbirine benzeyen, çok tek tipçi, aynı ÅŸeylere inanan, aynı sloganları tüketen bir yapıdan bahsediyoruz.
NiÄŸde’den AK Parti’ye oy vermiÅŸ, orta sınıf bir insanı alın, AÄŸrı’dan AK Parti’ye oy vermiÅŸ orta sınıf baÅŸka bir isimle yan yana getirin. Birçok konuda farklı farklı ÅŸeyler söyleyeceklerdir. Ama onları birleÅŸtiren baÄŸ, AK Parti dediÄŸimiz yeni Türkiye’nin taşıyıcı ajanından ibaret. AK Parti o sosyolojiyi tahkim ediyor, etmeye de devam edecek. EttiÄŸinden dolayı seçim gecesi harita o ÅŸekilde çıkıyor.
Güncelleme bitti mi AK Parti açısından?
AK Parti bu canlılığını koruyacaktır. Tarihsel ve sosyolojik zemin böyle olmaya devam ettiÄŸi sürece. Türkiye’nin taşıyıcı unsuru olma sorumluluÄŸu da AK Parti’yi istese de, istemese de dinamik olmaya itmektedir. AK Parti deÄŸiÅŸimci karakterini korumak durumunda kalmaktadır. AK Parti’yi bile aÅŸan bir misyondan bahsediyoruz burada.
Kampanya boyunca mahalle toplantılarına gidiyorum. Özellikle alt gelir gruplarından eÄŸitim düzeyinin düÅŸük olduÄŸu toplantı yerlerinde yaptığım konuÅŸmada 622’den, 1071’den tarihsel referanslar veriyoruz. Dönüyoruz kadim dönemlerden bir peygamberden bahsediyoruz; 1453’ten, 1946’dan bir ÅŸey söylüyoruz …
CHP’li akıl 1923’ün gerisine gidecek bir tarihsel derinliÄŸe ve perspektife sahip olamaz. MHP tarihte kaybolmuÅŸ bir parti. Bir yerlere referans yapabilir ama bugünle insicam saÄŸlayamaz. HDP ise zorlasanız 1980 Diyarbakır Cezaevi'nden geriye gidemez. Bu siyasi partilerin vereceÄŸi tarihsel referansların büyük kısmı negatif referanslardır. Bir travmadan bugün gelip bir kurucu siyaset inÅŸa etmeye çalışan çeliÅŸkinin içerisine düÅŸen yaklaşımlardır. Biz geçmiÅŸte yaÅŸanmışlıklara referans veririz, oradan kurucu siyasi iradenin ortaya çıktığına dair örneÄŸi söyleriz, bugüne geliriz. BambaÅŸka iki dünyadan bahsediyoruz.
“Muhalefetin zindanının anahtarı bizde deÄŸil”
Bunun normalleÅŸmesi gerekiyor. Bizim ortak bir vasatımızın oluÅŸması gerekiyor. Ortak vasatın da oluÅŸmasının en temel baÅŸlangıç noktası AK Parti düÅŸmanlaÅŸtırmasının, gayri meÅŸru bir aktörmüÅŸ gibi muamele görmesinin bu partilere bir ÅŸey getirmediÄŸinin artık anlaşılmasından geçiyor.
MeÅŸru bir rakibi olarak AK Parti ile mücadele etmek yerine AK Parti’nin varlığı ile sorunlu olmak, Türkiye’nin omurgası ile sorunlu olmak anlamına geliyor. Bu da onları kendi zindanlarına hapsediyor. O zindanlardan çıkmaları gerekiyor. Onun anahtarı bizde deÄŸil. Anahtarı kendilerinde. Cesaret edip çıkacaklar.
KutuplaÅŸmanın giderilmesi gerektiÄŸi teÅŸhisini herkes yapıyor. Bunun nasıl yapılacağı konusunda iktidar partisi olacağı için gözler yine AK Parti’ye çevrilmiÅŸ durumda. Sayın DavutoÄŸlu’nun sözünü ettiÄŸi ‘kucaklaÅŸma’ nasıl saÄŸlanacak?
AK Parti’nin bu kutuplaÅŸma denilen meselede atacağı adımlar olabilir. Ama bunlar sınırlı.
Biz AK Parti olarak muhalefet aktörlerinin de normalleÅŸmesini bizatihi saÄŸlayacak aktif unsur olamayız. Kendilerinin kendi acı gerçekleri ile yüzleÅŸmeleri gerekiyor.
Muhalefet partileri eski Türkiye nöbetçiliÄŸinden istifa etmedikleri sürece siyaset düÅŸmanlıklarını kutuplaÅŸma diye tarif etmeye devam edecekler.
“NormalleÅŸmenin kolay anahtarı: Yeni anayasa”
NormalleÅŸmeyi AK Parti ile birlikte yapabilecekleri bir tane kolay anahtarı var: Yeni anayasa. Çünkü bahsettiÄŸim bütün marazları içinde barındıran, bize zoraki imzalatılan ortak sözleÅŸmemiz 1980 darbesinin ortaya çıkardığı anayasadır. Millet olarak buna gönül rahatlığı ile imza atıldığını kimse söyleyemez. Bu sözleÅŸme tarihin çöplüÄŸüne atılır, yeni bir sözleÅŸme hep beraber yazılır.
Kentsel dönüÅŸümleri bilirsiniz; muhakkak bir, iki tanesi evini yıktırmaz. 10 kilometrelik alan yıkılmıştır, iki tane gecekondu orada kalır, farklı sebeplerle direniÅŸ sergiler, haklı – haksız. Muhalefet partilerinin durumu bu. Üç gecekondu bir yerde duruyor. Israrla yaÅŸanan acı gerçeÄŸi görmek istemiyorlar.
Bu kentsel dönüÅŸüm, bu siyasal dönüÅŸüm yaÅŸanacak. Gönül ister ki herkese yeterince ev imkânı verecek olan, herkese yeterince alan sunan bu zemine gelirler, bu binada kendilerine hak ettikleri dairelerini alırlar. Ama bu siyasal dönüÅŸüm muhakkak yaÅŸanacak, geri dönüÅŸü yok.
Zorla da olsa mı?
Zorla deÄŸil, hayır. Niye zorla olsun? Zaten çökmüÅŸ bir yapıdan bahsediyoruz. Bunun üzerinden nostalji geliÅŸtirmek siyasal bir tavır deÄŸil. Psikolojik bir tavır. Hayatın gerçekleri ile kavga eden bir tavır. O gecekondularda insanlar çok zor ÅŸartlar altında yaşıyorlar. Ama eÄŸer destek verilirse, yeni yapılacak bu siyasal kurucu inÅŸa sürecinin estetiÄŸi, derinliÄŸi, sofistikasyonu, kuÅŸatıcılığı hep beraber yapılabilir. Bunun da zemini yeni anayasadır.
Burada işbirliğine en yakın parti CHP mi olur?
Hayır. Hepsi. Hiçbir ayrım gözetmeden. Bizim açımızdan MHP’nin de, HDP’nin de, CHP’nin de yeni anayasa sürecinin pozitif ve kurucu birer unsuru olmayı baÅŸarmaları gerekiyor. Bu sorumluluk tamamen AK Parti üzerine kalmamalı. Ama AK Parti, üzerine kalırsa da, elinden geleni 2010’da nasıl yaptıysa yapacaktır. Ama bu parçalı olacaktır, kısmi olacaktır. Biz istiyoruz ki, darbe anayasasını deÄŸiÅŸtirmekle iktifa etmeyelim. Ä°stediÄŸimiz, yepyeni bir anayasa yazılsın.
Daha önce yeni anayasa için çalışma baÅŸlatıldığında, tıkanma yaÅŸanan meselelerden biri baÅŸkanlık sistemiydi. AK Parti 7 Haziran’a giderken bunu iÅŸledi. Ama ortaya çıkan sonuçlar, 'halk baÅŸkanlık sistemine olur vermedi' olarak okundu. AK Parti 1 Kasım’a giderken de bunu çok dillendirmedi. Ne CumhurbaÅŸkanı, ne BaÅŸbakan… Bitti mi bu çaba? Yoksa yeni bir yaklaşımla mı ele alınacak?
Seçim beyannamemize bakacak olursanız, yeni bir hükümet modeli, baÅŸkanlık sistemi tartışmasını çok daha geliÅŸtirerek koyduÄŸumuzu görürsünüz. Belki bazı baÅŸlıklarda bazı rötuÅŸlar yaptık ama baÅŸkanlık sistemi meselesinde tam tersine geliÅŸtirerek beyannameye yazdık.
Dedik ki ‘7 Haziran neticesi de Türkiye’de bir hükümet sistemi krizi olduÄŸunu tasdik ve teyit etmiÅŸtir’. Dolayısıyla parçalı yapının, sorunlu sistemin muhakkak reform edilmesi, yenilenmesi, yeni bir sisteme geçilmesi gerekmektedir diye baÅŸkanlık sistemine dair yaptığımız tartışmayı daha da derinleÅŸtirdik.
Kamuoyunu ikna etmek için yeni bir söylem, yöntem gerekiyor mu?
Olabilir. Sayın BaÅŸbakan, Sayın CumhurbaÅŸkanı defaten dile getirdiler, söylemlerini yeniden revize ederek kodlayabilirler. Ama bu, sorunun mahiyetini deÄŸiÅŸtirmeyecektir.
“Muhalefetin yüzleÅŸmesi bizim vazifemiz deÄŸil”
EÄŸer birileri AK Parti'nin yeni anayasa ve baÅŸkanlık sistemi önerisiyle kendisini riske attığını düÅŸünüyorsa, hayır. Bunun ismi siyasi cesarettir. Siyasi cesaretin yüzde 2'sini, yüzde 1'ini muhalefet partileri gösterseler normalleÅŸme hızları yüzde 100 artar.
Biz muhalefet partilerinin yüzleÅŸmesine yardımcı olmaya çalışalım ama bizim birinci dereceden vazifemiz deÄŸil. Dışarıdan bir müdahale ile de yapma imkânımız bu kadar. Ama bu yüzde 50 yüzleÅŸme açısından ciddi bir sorgulama imkânı oluÅŸturacaktır.
Cevabı aranan sorulardan biri de çözüm sürecinin bundan sonra nasıl devam edeceÄŸi. Bu konuya ÅŸuradan baÅŸlayalım: Kürt seçmen AK Parti'ye ne mesaj verdi?
Kürtler ÅŸunu söyledi: AK Parti'nin olmadığı bir GüneydoÄŸu cehenneme dönüÅŸüyor. AK Partisiz GüneydoÄŸu anlamsız bir yere dönüÅŸüyor. Öz yönetim fantezileri, saçmalıkları altında, tek parti totaliter yapısının baskısına dönüÅŸüyor. Kürtler buradan çıkmak, bundan kurtulmak için destek verdiler.
“Kürtler terbiye etti”
Kürtler, bütün siyasi basireti ve projesi kazma kürekle hendek kazmaktan ibaret olanları ciddi anlamda terbiye etmiÅŸ oldular. Bu terbiye sürecinin daha baÅŸlangıcı. Bu kafayla devam ettikleri sürece CHP'nin Türkiye içerisinde düÅŸtüÄŸü yere ya da MHP'nin düÅŸtüÄŸü yere kaçınılmaz olarak düÅŸeceklerdir. Sadece zaman meselesi.
Siz ısrarla 1990'ların simülasyonunu canlı tutarak, sürekli insanların travma yaÅŸamasını saÄŸlayarak varlığınızı sürdüremezsiniz. HDP'nin, PKK'nın yapmaya çalıştığı odur. Israrla GüneydoÄŸu'da 1990 ÅŸartlarını ayakta tutmaya çalışıyorlar.
“Beyaz Toros’un içinden JÄ°TEM’ciler indi, PKK’lılar bindi”
Beyaz Toros'un içinden JÄ°TEM'ciler indi, PKK'lılar bindi. Hâlâ o beyaz Toros dolaşıyor, birilerini evinden kaçırıyor, bir yerde yargılıyor, infaz ediyor. Bu sürdürülebilir bir durum deÄŸil. 1 Kasım’a bir hafta kala AK Parti’li isimleri Nusaybin’de, Van’da PKK’nın katletmesine verilen tepkidir. Bu sahneler en son 1990’larda beyaz Toros’tan inen JÄ°TEM’ciler marifetiyle yaÅŸanırdı. Åžimdi aynısını PKK yapıyor ama HDP ÅŸizofrenik bir ÅŸekilde ‘katil devlet’ diye yalan söylemeye devam ediyor. Bütün bunlar seçmen tarafından cezalandırılmıştır.
Bu mesajı HDP'nin, PKK'nın ne kadar alacağı ÅŸüpheli. Ama AK Parti mesajı almıştır. AK Parti Kürtlere kucak açmıştır, Kürtler de Türkiye omurgasının bir parçası olmayı AK Parti köprüsü üzerinden hayata geçirmiÅŸlerdir. AK Partisiz bir GüneydoÄŸu'yu tahayyül edemediklerini bu seçimde çok açık bir ÅŸekilde göstermiÅŸlerdir. Bu trend çok daha güçlü bir ÅŸekilde devam edecektir.
Nasıl devam edecek peki çözüm süreci?
Çözüm süreci dediÄŸiniz ÅŸey, çözülecek sorunun muhatabının rasyonalitesi ile doÄŸrudan orantılıdır. Karşınızdaki muhatap aldığınız aktör, sorunun doÄŸrudan parçası hatta merkezinde bulunan unsur ne kadar rasyonelse o kadar ilerleyebilirsiniz.
Altı yıl önce çözüm sürecinin çözmesi gereken baÅŸlıklar ile bugün çözmesi gereken baÅŸlıklar arasında devasa bir fark vardır. 2009'da açılım süreci baÅŸlarken çözüm sürecinin en önemli baÅŸlıklarından birisi Kürtçe televizyonun açılmasıydı, Kürtçe propaganda yapılabilmesiydi; cezaevlerinde, mahkemelerde dil serbestiyetinin olmasıydı.
Åžimdi neredeyse anayasadaki bir, iki madde hariç, onları da deÄŸiÅŸtirmeye AK Parti'nin tek başına imkânı yok, çözüm sürecinin demokratikleÅŸmeye müteallik baÅŸlığı kalmadı. Birkaç mevzuat ile ilgili ufak tefek ÅŸeylerin dışında. Türkiye’nin tamamını ilgilendiren demokratikleÅŸme süreciyle çözüm süreci artık insicam içerisinde. Yani özel düzenleme alanları neredeyse ortadan kalktı.
“Çözüm sürecinin kaderi tek baÅŸlığa indi”
Bu haliyle çözüm sürecinin kaderi tek bir baÅŸlığa inmiÅŸtir: PKK'nın silahsızlanması baÅŸlığına. Böylesi bir dönüÅŸüm, PKK'nın da 6 - 7 yıl önce muhatabı olduÄŸu Kürt meselesinden istifa etmesine yol açmıştır. Åžu an PKK'nın bir Kürt meselesi yok. EÄŸer bir Kürt meselesi varsa, eÄŸer çözülecek bir sorun varsa, onun bir PKK sorunu var. Çözülmesi gereken ilk yer orası.
“Hiçbir ara formül yok”
2015 senesinde hâlâ kan akıtmaya devam eden, terör eylemleri yapan unsurun silahsızlanması gerekiyor. Bunun baÅŸka hiçbir ara formülü yok. PKK hipotetik olarak silahsızlanmayı düÅŸünemezken, tahayyül bile edemezken, siyasallaÅŸmaktan ciddi anlamda korkarken, çözüm sürecinin terörle mücadele baÅŸlığı etrafında dolaÅŸmaya devam edecektir.
Bu da güvenlik politikalarını gündeme getiriyor. Kamu düzeni orada bir ÅŸekilde saÄŸlanmalı. Biz beyannamemizde ÅŸöyle dedik: 'Akan kan duruncaya kadar terörle mücadeleye; hukuk, huzur, kardeÅŸlik, kamu düzeni tesis edilinceye kadar da çözüm süreci anlayışımızı korumaya devam edeceÄŸiz' dedik.
“Namlular yok olup gittiÄŸinde….”
Dolayısıyla hükümet Türkiye’ye, vatandaÅŸa namlu uzatıldığında alması gereken güvenlik tedbirlerini almak durumunda. Ama bu namlular yok olup gittiÄŸinde de yapılması gereken adımları bütün Türkiye ile beraberce atmak üzere hazır bir iktidar olacak. Bu perspektifimizi defalarca tekrarladık, dile getirdik. Ama bunun ne kadar PKK ve HDP tarafından anlaşıldığı da ayrı bir soru.
7 Haziran sonrası yaÅŸanan kanlı süreçten sonra biz hızlı bir ÅŸekilde Haziran, Temmuz 2013'e döndük. Neydi Haziran - Temmuz 2013? Nevruz yapılmış, Öcalan'ın mektubu okunmuÅŸ, üç baÅŸlıktan oluÅŸan bir yol haritası ortaya çıkmış. PKK geri çekilerek Türkiye'den çıkacak, ardından bir normalleÅŸme süreci yaÅŸanacak, ardından da silahsızlanma süreci yaÅŸanacak. Bunlar da 5 - 6 ay içerisinde olacaktı.
Ama PKK o birinci baÅŸlığın yüzde 20'sini bile o dönem hayata geçirmedi. Türkiye'yi terk etmekten bile imtina eden bir yapının ne normalleÅŸmesi mümkün, ne siyasallaÅŸması mümkün, ne de silah bırakması mümkün. Önce bir kere silahlara veda edebileceÄŸine inanması gerekiyor bu yapının.
“HDP çözüm sürecine intihar saldırısı düzenledi”
PKK belki bu noktaya bayağı yaklaÅŸmıştı o dönemlerde. Ama bu HDP projesi çözüm sürecini ciddi anlamda zehirledi. PKK'nın kanlı eylemlerinden önce HDP'nin çözüm sürecine karşı siyasal intihar saldırılarına ÅŸahitlik ettik biz. Cumhuriyet tarihi boyunca Kürt meselesi baÄŸlamında yaÅŸanmış onca zulmü, acıyı unutup; CumhurbaÅŸkanı Sayın ErdoÄŸan'ı ÅŸeytanlaÅŸtıran, Cumhuriyet tarihinin en büyük mezalimi olarak AK Parti'yi keÅŸfeden bir sokma akıl, baÅŸta yabancı baÅŸkentlerden olmak üzere, Türkiye'de de belli marazlı çevrelerin icat ettiÄŸi bir akıl zuhur etti, çözüm sürecine intihar saldırısında bulundu. O zehirleme neticesinde aslında PKK biraz da harekete geçti.
Dolayısıyla kim kimi besliyor diye baktığımızda PKK'dan çok daha aÅŸkla, ÅŸevkle bu HDP'li yeni ifsat edici aklın, her ÅŸeyi unutup AK Parti'yi ÅŸeytanlaÅŸtıran aklının süreci zehirlediÄŸini görmemiz gerekiyor. PKK 1984’ten beri ne yapıyorsa aynısını yapmaya devam eden anakronik bir örgüt. Dolayısıyla terörizminin bizi ÅŸaşırtan bir tarafı yok. Yeni olan durum, HDP’nin Türkiye’nin en fazla demokratikleÅŸtiÄŸi, Kürtlerin en fazla nefes aldığı bir dönemde, kardeÅŸlik projesinin mimarına karşı bir taÅŸeron olarak baÅŸlattığı ÅŸeytanlaÅŸtırma giriÅŸimidir.
“Ä°mralı’yı havaya uçurdu”
Bu aklın intihar saldırısı neticesinde çözüm sürecini havaya uçurdu, Ä°mralı’yı havaya uçurdu, kardeÅŸlik iklimini bozdu, Kürtleri ifsat etti ve büyük bir maliyet ortaya çıktı. 1 Kasım gecesi ucundan kurtardı. Baraj altı pekalâ kalabilirdi. Matematiksel olarak baraj üstüdür. Ama siyasi, ahlaki ve rasyonel yaklaşım anlamında HDP barajın altında kalmıştır.
Yani HDP'nin muhatap alınma ihtimali çok düÅŸük, doÄŸru mu?
RasyonelleÅŸme ve ahlaklarını düzeltme ölçüsünde muhatap alınacaktır. Milyonlarca insanın oyunu almış bir siyasi partinin lideri, bir Twitter trolünün aÄŸzı ne kadar bozuksa o kadar bozuk bir ÅŸekilde saÄŸa sola hakaret edemez. Ülkenin BaÅŸbakanı'na, AK Parti'ye , CumhurbaÅŸkanı'na terbiye sınırlarını fazlasıyla aÅŸan, ciddiyeti zaten yok eden bir yaklaşım sergileyemez. Bu yaklaşım sürdüÄŸü sürece bu aktörlerin muhatap alınma ihtimali bulunmamaktadır. Ayrıca muhataplık krizi ÅŸimdilik AK Parti iledir. Orta ve uzun vadede bu ergen ve sorumsuz siyasi dilin Kürtler tarafından da mahkûm edileceÄŸini göreceÄŸiz.
PKK'nın silah bırakması barışa en yakın olunduÄŸu zaman gerçekleÅŸmedi. Åžimdi mesafe daha da açık. Üstelik ortada bir de Suriye meselesi var. Suriye'de durum sürdükçe PKK'nın silah bırakması mümkün mü?
Suriye ayrı bir baÅŸlık. Biz Türkiye'yi konuÅŸuyoruz. Bu ikisi birbiriyle baÄŸlı ÅŸeyler deÄŸil. Bu çok absürt bir okuma olur. Her iki meseleyi birbirine baÄŸlamadan konuÅŸunca sol-liberal entelektüel vandalizmin hışmına uÄŸrandığı için, Suriye’de beÅŸ tane ÅŸehrin ismini sayamayacak isimler dahi müthiÅŸ bir ÅŸey söylüyormuÅŸ gibi Kobani güzellemesi yapamadan cümle kuramıyorlar.
Sınırımızın öte tarafında kantonculuk oynayan, Baas'a asker yazılacağını açıkça itiraf etmiÅŸ bir örgütün varlığı ile buradaki 78 milyonun, milyonlarca Kürt'ün doÄŸrudan kaderini ilgilendiren bir meseleyi birbirine baÄŸlantılandırmak, iliÅŸki kurmak hiçbir yere götürmez.
Ä°ÅŸte HDP zehirlenmesi tam da bu. Suriye'de yüz binlerce insanın hayatını kaybettiÄŸi bir yerde IŞİD devletçilik oynuyor, PYD de kantonculuk oynuyor. Sırf bir yerde kendi fantezisini, ütopyasını en ahlaksız ÅŸekilde hayata geçirecek diye, burada milyonlarca vatandaşın huzuru, geleceÄŸi tehlike altına atılamaz.
Bu deli gömleklerinin çıkarılıp atılması gerekiyor. Elbette böyle bir saÄŸlıklı ilerleme olursa, çözüm süreci de, PKK'nın da silah meselesini tamamen ortadan kaldırdığı bir senaryoda devam edecektir.
HDP ve PKK için ÅŸart olarak ileri sürdüÄŸünüz konuların gerçekleÅŸtiÄŸini varsayalım. GeçmiÅŸ deneyimleri göz önüne alarak, mevcut mekanizmaların deÄŸiÅŸtirilmesi söz konusu olur mu?
Bunlara bakılır. Detayı önemli deÄŸil bu iÅŸin. Bu iÅŸin ana zemini önemli. Biz detayını bu aktörlerle geçmiÅŸte belli ÅŸekillerde hayata geçirdik. Bunun bir tane zemini kalmıştı. Bidayeti de, nihayeti de PKK'nın silahlara veda etmesidir. Bunda ne kadar paydaÅŸ olacaklarına da kendi normalleÅŸmeleri karar verecek. EÄŸer normalleÅŸirlerse, rasyonelleÅŸirlerse bu iÅŸte paydaÅŸ olma ihtimali belki ortaya çıkar ama eÄŸer çıkmazsa da AK Parti bu iÅŸin muhatabı başından beri millet diyerek buna devam edecektir. Kendisine namlu uzatıldığında terörle mücadele edecektir, kardeÅŸlik eli uzatıldığında da zaten o kucaklayarak cevap verecektir.
Kaynak: Aljazeera
Henüz yorum yapılmamış.