Sosyal Medya

YaÅŸam

Medeniyetimizin yeniden inşaası yolunda

Osmanlı medeniyeti, fosilleşmiş, ölmüş, donmuş değil; durdurulmuş bir medeniyettir. Fethi Gemuhluoğlu, Arnold Toynbee'nin bu tespitinin farkında idi.



Necip Fazıl "O, harp meydanında görünmeyen, fakat ateÅŸ hattındakilere sakalık yapan, nakliye ve levazım kollarına yön veren, mayası halis bir gençlik yoÄŸuran, gönlü tasavvuf kokusuyla ıtırlı ve Ä°slâmi zevk mazrufuyla nakışlı, son turfanda bir tipti"diyor.

Fethi GemuhluoÄŸlu'nu bizim için asıl deÄŸerli kılan ÅŸeyin, O'ndaki medeniyet perspektifi ve ideali olduÄŸu tartışılmazdır. Toynbee'nin de belirttiÄŸi üzere, bizim son büyük medeniyetimiz, Ä°slâm medeniyetinin bir versiyonu olan Osmanlı medeniyeti, fosilleÅŸmiÅŸ, ölmüÅŸ, donmuÅŸ deÄŸil; durdurulmuÅŸ bir medeniyettir. GemuhluoÄŸlu bunun farkında idi. Dostluk üzerine yaptığı konuÅŸmada, yazılarında ve sohbetlerinde bunu sürekli vurgulamış, çabaları da, medeniyetimizin yeniden inÅŸaası yönünde olmuÅŸtur. Bu çerçevede, O'nun, sanatın bütün alanlarına ilgi duyması, edebiyat, musikî, mimarî, resim, sinema ve diÄŸer iletiÅŸim ortamlarına dönük kışkırtıcı düÅŸünceleri, yönlendirme ve özendirmeleri hep medeniyetimizin yeniden inÅŸaası içindir.

Ankara'ya geldiÄŸinde, Rasim Özdenören'in arkadaÅŸlarına "Rasim'i görürseniz söyleyin, roman yazsın" deyiÅŸi bundandır. "Cebinizde kalan son parayla simit alıp da karnınızı doyurmayın, gidin onunla bir film yahut bir tiyatro seyredin" deyiÅŸi de bundandır. Necip Fazıl'ın ifadesiyle bu 'fikir sakası', biliyordu ki medeniyetin zeminini oluÅŸturan bilgelik damarı, hayatın hemen bütün alanlarında kendini dile getirmedikçe, o muazzam yapı yeniden kurulamaz.

GemuhluoÄŸlu, sadece belli bir kesime seslenmiyor, medeniyetimizi ve geleneksel bilgeliÄŸimizi oluÅŸturan bütün unsurları, yapıları ve kiÅŸileri kuÅŸatıyordu. Bu anlamda YaÅŸar Kemal'den Asaf Halet Çelebi'ye, Bedri Rahmi EyüboÄŸlu'ndan Genco Erkal'a, Cahit ZarifoÄŸlu'ndan Nuri Pakdil'e, Neyzen Tevfik'ten Cinuçen Tanrıkorur'a, bu toprakların her kıymetine ayrı bir önem atfediyor, cem düzeyinden sesleniyor, birliyor, derliyor, toparlıyor, toplumu topyekûn bir kalkınmanın, bir diriliÅŸin ve yeniden varoluÅŸun deveranına çekiyordu.

Cem düzeyi, birliÄŸi, birleÅŸtirmeyi, bir araya getirmeyi; ayrı ayrı, bireysel ve kiÅŸisel seviyede beliren her ÅŸeyi bir araya toplamayı öngörür. Cem, birlik demektir ve bir araya getirir, toplar. GemuhluoÄŸlu, baktığı her pencereden ayrı bir resim gören, renkleri fark edebilen, onların bir araya geldiÄŸinde nasıl bir âhenk oluÅŸturabileceÄŸini hisseden muazzam bir bakışa, bir vizyona sahipti.

Geleneksel ve kadim bilgeliÄŸimizin modernleÅŸme karşısında ne türden bir problem yaÅŸadığının farkındaydı. Pörsüyen, eskiyen ve çürüyen yanlarımızı temizlemenin, o soylu ve bereketli gövdeyi yeniden canlandırmanın derdindeydi. Nerede kim varsa, hangi kıymet, nereye, nasıl gizlenmiÅŸse, hemen onun peÅŸine düÅŸüyor, oluÅŸturduÄŸu burs havuzuna gelenleri sarraf gibi tartıyor, fark ettiÄŸi deÄŸerleri güçlendirmek, parlatmak, görünür kılmak, manevî bakımdan beslemek için çalışıyor, ülkeyi ve dünyayı kavrama, soru(n)ları belirleme ve muhtemel çözüm yollarını araÅŸtırma yönünde tükenmeyen bir çaba ile koÅŸuÅŸturuyordu. Kısa fakat bereketli ömrüne sığanlara bakılacak olursa, GemuhluoÄŸlu'nun, bir irfan ve aÅŸk adamı olarak, ülkesinin ve dünyanın geleceÄŸine yönelik umutlarının, tahminlerinin ne kadar büyük ve bu büyüklüÄŸün gerektirdiÄŸi gayretlerin ise ne denli yorucu olduÄŸu görülecektir.

GemuhluoÄŸlu, ÅŸehirli insan tipinin yeniden ortaya çıkması için de çaba sarf etmiÅŸtir. Bir ülkeyi çekip çevirenlerin, kültürel ve siyasal seçkinler olduÄŸunu biliyordu. Bu seçkinlerin yetiÅŸmesi için aÅŸk ve ÅŸevkle çalıştı. Sadakaların en büyüÄŸü, insanın bizatihi kendini tasadduk etmesidir.

HekimoÄŸlu Ä°smail AÄŸabey'in dediÄŸi gibi, "Fethi GemuhluoÄŸlu kitap gibi bir adamdı ve onu okuyanlar devleÅŸiyordu." GemuhluoÄŸlu, kendini adamış bir kahramandı. Nuri Pakdil'in BaÄŸlanmasında bu, içeriden bir dille, adım adım anlatılmıştır. Kendisinin doÄŸrudan veya dolaylı temas kurduÄŸu her seçkinde GemuhluoÄŸlu'nun aziz bir hatırası, bir izi, bir katkısı ve hakkı bulunmaktadır. Ä°nsanları güzelliÄŸe, iyiliÄŸe ve gerçekliÄŸe yönelten bir uyarısı vardır. O, kelimenin tam anlamıyla bir hakikat nidacısı, bir gerçeklik uyarıcısıdır.

OÄŸuz Atay'ın 'kapıkulu' diye nitelediÄŸi, Sabri Ülgener, Ä°dris Küçükömer, Mümtaz Turhan ve Erol Güngör gibi sosyalbilimcilerin zihniyet baÄŸlamında eleÅŸtirdiÄŸi devÅŸirme elitlerin bu ülkeyi, modernleÅŸme sürecinde ne türden bir uçuruma sürüklemiÅŸ olduklarını görmüÅŸtü. KonuÅŸmasında böylesi seçkinleri çözümlerken ÅŸöyle diyordu: "Bu OsmanoÄŸlu'na çok ihanet edilmiÅŸ. Âl-i Osman yerine, Âl-i Midhat kurmak istemiÅŸler. 'Niye Âl-i Midhat olmasın?' demiÅŸ. Âl-i Midhat olsun' diyen, Rumelihisarı'ndan bir misyonun, hem de bir BektaÅŸi tekkesi toprağından ama Türklerin girdiÄŸi yerden ÅŸehre girmesini istemiÅŸ, bayraÄŸa haç koymuÅŸ… Büyük ReÅŸit PaÅŸa'dan, Âl-i Midhat'ı yapmak isteyen Mithat PaÅŸa'dan, Karbonari cemiyetlerinin ilk nizamnamelerini tercüme eden Ziya PaÅŸa'dan, oÄŸlu Ali Ethem Bey'i sünnet ettirirken Cennetmekân Abdülhamid Han'dan, Han-ı Mahludan atiyye talebinde bulunan, hürriyet kahramanı zannedilen... Mekteplerin, edebiyat fakültelerinin hocaları burada. Eski Jön Türklerle bugünkü yeni Jön Türklerin arasında ihanet bakımından çok büyük bir fark olduÄŸunu zannetmiyorum. Tarihe dost olunamadığı için, tarihe dost olamadığımız için, tarihe dost olacak kadar ciddi bir ilim ile ilimlenmediÄŸimiz için, talip olmadığımız için ilme ve irfana, tarihe, tarih fikrine de dost deÄŸiliz." Bu ağır eleÅŸtiri, Osmanlı'nın nasıl 'durdurulduÄŸuna' iliÅŸkin bir tespitten sonra gelir.

GemuhluoÄŸlu, Osmanlı'ya, kutsal görevin Allah tarafından verilmiÅŸ olduÄŸunu, bu görevin de ancak O'nun tarafından kaldırılabileceÄŸini söyler. Buna iliÅŸkin bir belirtinin de olmadığını ekler. Osmanlı medeniyeti nasıl kendi iç ÅŸartları ile dünya ÅŸartları arasındaki uyumsuzluklar sonucu yavaÅŸlamış ve durmuÅŸsa, aynı ÅŸekilde yepyeni bir ruh hamlesiyle yeniden hareketlenecektir. Bunu saÄŸlayacak olanlar ise, GemuhluoÄŸlu'nun, 'özü mayalansın' diye çaba gösterdiÄŸi ve 'yol evlâdı' olarak nitelediÄŸi yeni aydınlardır. O'nun tarifi ile bu yeni seçkinler, Anadolu'yu yüzyıllardır mayalamakta olan ve Kâmil Ä°nsan'ın gönlünden gelen 'kelâm' ile tekrar mayalanmalıdır.

Fethi GemuhluoÄŸlu, "insanlar hal-i cimadan doÄŸmuyorlar. Ä°nsanları gönül döllüyor, gönül çocukları onun için ayrı oluyor. Ve gönül çocuklarının çoÄŸu onun için 'yol evladı' oluyor, 'bel evladı' olmuyor. Tasavvufta 'yol oÄŸlu' olmak, 'bel oÄŸlu' olmaktan; 'yol evladı' olmak, 'bel evladı' olmaktan onun için mukaddemdir" derken, Anadolu'da kelâm ile mayalanan gönül erlerini kasteder. Merkezinde 'Zamanın Sahibi'nin olduÄŸu, onun pek çok niteliÄŸinin filizlendiÄŸi diÄŸer erenlerle birlikte bir 'gönül erleri medeniyeti'ni ima eder.

Yola girmek, yolda olmak ve yolun esaslarıyla donanmış bir halde bulunmak, özü itibariyle, ilhamını 'cümle varlığın birliÄŸi ve kardeÅŸliÄŸi' ilkesinden alır. Bu kozmik birlik ilkesi, 'yol evladı' olmayı öngörür. 'Cümle varlıktan geçen ve yokluÄŸa, hiçliÄŸe kanat açan' bu yolcuların okuması, öÄŸrenmesi, donanması için takatinin üstünde bir gayretle koÅŸuÅŸturmuÅŸtur GemuhluoÄŸlu.

Onlar, yeni medeniyetimizin inÅŸasını omuzlayacak olanlardır. Zamanın Sahibi'nin yaÄŸmura benzeyen hizmetçileridir. Lale Müldür'ün deyiÅŸiyle 'topraÄŸa düÅŸünce mısır, denize düÅŸünce inci olanlardır'. Medeniyeti oluÅŸturan unsurların her birinde, edebiyatta, müzikte, sinemada, resimde, ebruda, tezhipte, mimaride, tekniÄŸe iliÅŸkin alanlarda, bilgelikle beslenerek varlık gösterecek olan öncülerdir. GemuhluoÄŸlu, böylesi bir kuÅŸağın gürbüzleÅŸmesinin peÅŸinde idi. Bunu dâvâ edinmiÅŸ, bu yolda toprak olmuÅŸ, o yeteneklere önayak olmayı onur bilmiÅŸti.

Bir bilgenin dediÄŸi gibi, 'imanın elmas tacı altında, imanla sultan olmuÅŸ' insanların ortaya çıkmasını dert edinmiÅŸti. DoÄŸu-batı sorunsalını, modernleÅŸme dönemi algısının dışında farklı bir çerçeveye çekmiÅŸti. DoÄŸulu insanın önemli bir niteliÄŸini anarken, "DoÄŸu insanı yerinmez ve sevinmez, çünkü dünyada sevinilecek ve yerinilecek bir ÅŸey yoktur" deyiÅŸi bundandır.

Dostluk Üzerine; Önce Selam Sonra Kelam, Fethi GemuhluoÄŸlu, TimaÅŸ, 2010

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.