Güncel
'Birbirimizin mahallesine gitmeliyiz'
Psikiyatrist Profesör Kemal Sayar'a göre, Ankara'daki patlama toplumda travmaya yol açtı ve bunu iyileştirmenin yolu, eylem etrafındaki sis bulutunun dağıtılmasından geçiyor. Sayar, "Yasımızı da konuşarak, paylaşarak, dertleşerek tutmalıyız" diyor. Kemal Sayar'a, patlamanın toplum üzerinde yarattığı psikolojik etiyi sorduk.
Psikiyatrist Prof. Kemal Sayar’a göre, terör artık mümkün olduÄŸunca çok insanda ruhsal hasar bırakmak istiyor. Böylece toplumu esir edebileceÄŸini ve istediÄŸi istikâmette yönlendirebileceÄŸini düÅŸünüyor. Bir umutsuzluk dalgası yaymak istiyor. Bu yüzden günlük hayatı durdurmadan ama dertleÅŸerek, konuÅŸarak ve paylaÅŸarak yas tutmalıyız.
"Her ÅŸeyden önce insanlarımız bu vahÅŸi eylemin niçin ve ne adına gerçekleÅŸtirildiÄŸini anlamak istiyor" diyen Sayar’a göre, bu soruların yanıtlarının anlaşılmasına imkan verecek araÅŸtırmaların titizlik ve ivedilikle tamamlanması, sis bulutunun dağıtılması da iyileÅŸmek için gerekli.
Prof. Sayar'ın sorularımıza verdiÄŸi yazılı yanıtlar ÅŸöyle:
Ankara’daki saldırıların etkilediÄŸi grupların maruz kaldığı psikolojik travmaları, ölenlerin yakınları, yaralananlar, patlama anında orada bulunanlar, çevreden yalnızca geçenler, saldırı sonrası ilk müdahaleyi yapan saÄŸlık görevlileri, güvenlik güçleri, Ankaralılar ve son olarak da toplumun geneli için nasıl tarif edebiliriz?
Travma bildiÄŸimiz dünyanın emniyet hissini alabora eder. Onun etkisi biraz da beklenmedik ve umulmadık bir anda ortaya çıkmasında ve insanın bugünden geleceÄŸe akan kiÅŸisel anlatısını akâmete uÄŸratmasındadır. Yurt dediÄŸimiz yer, önünde sonunda içinde kendini emin hissettiÄŸimiz bir yerdir, travmayla birlikte o güven duygusu yara alır. Terör de tam bunu hedefliyor aslında, insanlarda büyük bir çaresizlik ve kıstırılmışlık duygusu yaratmak istiyor. Sadece bugünü deÄŸil geleceÄŸi de gasp ediyor, bir arada yaÅŸamaya duyduÄŸumuz inancı, geleceÄŸe dair ümit ve rüyalarımızı elimizden almak istiyor. Terör vahÅŸeti, bütün bir toplumda psikolojik hasar bırakmayı hedefliyor. Olaya ilk elde tanık olanlar dışında haberler ve sosyal aÄŸlar üzerinden tanık olanlar da örseleniyor ve insanlarımız geleceÄŸin büyük bir belirsizlikle mâlûl olmasından inciniyor. Travma ruha ve bedene izlerini deÄŸiÅŸik yollarla nakÅŸeder, her ÅŸeyin geçtiÄŸini sandığınız bir anda bir ses, bir dokunuÅŸ, bir ima geçmiÅŸin kâbuslarını önünüze boca ediverir.
Ankara saldırısı özelinde konuÅŸursak, psikolojik olarak hangi aÅŸamalarda ne tür müdahaleler gerekiyor?
Her ÅŸeyden önce insanlarımız bu vahÅŸi eylemin niçin ve ne adına gerçekleÅŸtirildiÄŸini anlamak istiyor. Bunun anlaşılmasına imkan verecek araÅŸtırmalar, titizlik ve ivedilikle tamamlanmalı ve sis bulutu dağılmalıdır. YoÄŸun acı ve buhran zamanlarında insanlar çok temel bir soruya cevap ararlar: ‘Niye benim başıma geldi? Neden ÅŸimdi?’ Ä°nsanların böyle zamanlarda yaÅŸadıklarına bir anlam bulma çabası ön plandadır. MaÄŸdur ve yas içindeki insanlarımızı çok iyi dinleyebilmemiz gerekiyor. Travma maÄŸduru yaÅŸadığı deneyimi söze dökebileceÄŸi bir imkan bulabilmelidir. Özellikle bu gibi zamanlarda politik ayrımcılıkların askıya alınması ve en uzaktaki insanın da, maÄŸdurun acısına dikkat kesilmesi toplumsal anlamda saÄŸaltıcı bir etki gösterecektir. Ben travmanın aşırı tıbbileÅŸtirilmesine karşıyım. Öfke, kızgınlık ve benzeri duyguların ifadesi bastırılmamalı, maÄŸdur insanların duygularına ve yaÅŸadıklarına tanıklık edilmelidir. Anlatabilmenin kendisi bile baÅŸlı başına ÅŸifadır. Åžuna da dikkat etmeliyiz, örselenmeyi sadece bireysel bir ruhsal sorun olarak tanımlamak, ona yol açan sosyopolitik sebepleri görmezden gelmemize yol açabilir. Ä°nsanlarımıza ruhsal yardımda bulunurken terör bataklığını kurutmak için de elimizden geleni yapmalıyız.
“Psikolojik ilk yardım” denilebilecek bir müdahale türü var mı? Varsa, Türkiye’de bu tür bir ilk yardım verebilme konusunda en aÅŸamadayız?
Psikolojik bir ilk yardım olacaksa eÄŸer, bu toplumsal bir destek ve yara sarma iÅŸlemiyle olacak. Yani, maÄŸdur insanlarımızın yaÅŸadığı acıyla duygudaÅŸlık ederek ve onların yaÅŸadığı acının gerçekliÄŸini ve ikâme edilemezliÄŸini teslim ederek. Ama önce bizim toplum olarak iyileÅŸmemiz lazım! Benden saymadığım insanın hikâyesini ve acısını deÄŸersizleÅŸtirirsem ona nasıl ÅŸifa verebileceÄŸim? Vicdan kendim için istediÄŸimi ötekine, hiç cömertlik taslamadan verebildiÄŸimde vardır. Böyle büyük bir facia karşısında toplumsal duvarları aÅŸarak birbirimizin mahallesine gitmeli ve eÅŸsiz bir dayanışma örneÄŸi gösterebilmeliyiz. Ä°ÅŸte o duygudaÅŸlık ve dayanışma psikolojik ilk yardımın ta kendisidir. Ä°nsanlarımız böylece o travmatik süreçten daha da güçlenerek, daha mukâvim bir biçimde çıkabilir. Travmatik bir olay başına gelen insanların beÅŸte birinin travma sonrası zorlanma belirtileri geliÅŸtirdiÄŸi bulunmuÅŸ bir çalışmada. Bu durum kiÅŸinin içsel kaynaklarının, sosyal destek sistemlerinin, anlam aÄŸlarının travmatik olayı tamponlayabildiÄŸini bize gösteriyor. Psikolojik yardım konusunda Türkiye’de de dünyadaki örneklere eÅŸ yöntemler uygulayan merkezlerimiz var. Özellikle deprem deneyimi bu alanda uzmanlaÅŸmış çok sayıda terapistin yetiÅŸmesine yol açtı.
Ankara saldırısının yasını nasıl tutmalıyız?
KonuÅŸarak, dertleÅŸerek, paylaÅŸarak. Kendimize bir suçlu öteki yaratmadan ve kurbanlığı üzerimizden hiç çıkmayacak bir deri haline getirmeden. Bizi çaresizliÄŸe ve ümitsizliÄŸe sevk etmek isteyen teröre inat, hayatı durdurmadan, aksatmadan. Ä°nsan hayatının kutsiyetine duyduÄŸumuz inancı ve bu topraklarda beraber gördüÄŸümüz rüyaları daha da güçlendirerek. Bu süreçlerden güçlenerek çıkabilmemiz için bir toplumsal dayanışma duygusuna ihtiyacımız var. Deprem zamanlarında baÅŸardık, yine baÅŸarabiliriz.
Terör konusunda çalışan uzmanlar, yeni bir terör dalgası tanımı yapıyor, mümkün olduÄŸu kadar çok insan öldürmeye dayalı bir tür bu. Buna ruhsal olarak nasıl direneceÄŸiz?
Terör artık mümkün olduÄŸunca çok insanda ruhsal hasar bırakmak istiyor. Böylece toplumu esir edebileceÄŸini ve istediÄŸi istikamette yönlendirebileceÄŸini düÅŸünüyor. Bir umutsuzluk dalgası yaymak istiyor. Terör eylemini tamamlayan unsurun bizim tepkilerimiz olduÄŸunu unutmayalım. Bizden saymadıklarımız öldüÄŸünde ‘oh olsun!’ diyecek bir vicdansızlığın esiri olmamakla iÅŸe baÅŸlayabiliriz. Ä°nsan hayatına kasteden her türlü ÅŸiddete karşı ahlâklı ve adaletli bir duruÅŸ geliÅŸtirerek devam ederiz. Neyi kaybettiÄŸimizi hatırladığımız kadar, hâlâ neyi elimizde tuttuÄŸumuzu da bilirsek elimizde kalanlar üzerine yeni bir dünya inÅŸa edebiliriz. Terörün geleceÄŸimizi, ümitlerimizi ve rüyalarımızı çalmasına izin vermemeliyiz. Ä°ÅŸimize gücümüze, sosyal hayatımıza aÅŸkla ve duyarlılıkla devam edebilmeliyiz.
Ankara saldırısından sonra ilk ruhsal müdahale anından baÅŸlayarak sosyal bir devletin üzerine düÅŸenler nelerdir?
Açıklık ve ÅŸeffaflıkla kamuoyunu bilgilendirmek. MaÄŸdurların yaralarını sarmak için seferber olmak, onların seslerini iÅŸitmek ve dertlerini dinlemek için istekli olmak. Travma konusunda deneyimli terapistleri maÄŸdur insanlarımız için seferber etmek. En önemlisi de bu müessif olayın bir daha olmaması için âzamî gayret göstermek.
Siyasetçilere düÅŸen sorumluluk nedir?
Türkiye siyasetine nüfuz etmiÅŸ bu aşırı çatışmacı ve tahkir edici dilden artık kurtulalım. Türkiye insanı siyasette çocuksu küslükleri, acıdan nemalanmaya çalışan hinlikleri sevmiyor, acılar üzerinden kimin nasıl politik hesaplar güttüÄŸünü iyi okuyor. Siyasetçiler bu kadar acı bir olaydan sonra toplum önünde bir araya gelemeyeceklerse ne zaman gelecekler? Ä°nsanlara bu umut ve ferahlığı verebilmenin baÅŸka bir zamanı yok. Siyaset agonistik bir siyasete dönüÅŸmeli artık, tarafların birbirini bir düÅŸman olarak deÄŸil sadece rakip olarak gördüÄŸü ve birbirlerinin farklılıklarından ürkmedikleri bir siyasete. Terör maÄŸduru insanlarımız Ankara’da veya GüneydoÄŸu’da, hikayeleri olan, kanlı canlı birer insandır ve bir istatistik sayı deÄŸildirler. Tıpkı vahÅŸi PKK teröründe topraÄŸa verdiÄŸimiz insanlarımız gibi, Ankara ve Suruç’ta kaybettiklerimiz de bu ülkenin bir parçasıdır. Ne o ne de diÄŸeri, sadece bir istatistik sayıdan ibarettir. Siyaset acı içindeki insanımızın o biricik acısına ve onun müstesna haysiyetine kıymet verdiÄŸini hissettirebilmeli.
Medyaya düÅŸen sorumluluk nedir?
Medya insanların acısını araçsallaÅŸtırarak oradan kendine politik bir hedef devÅŸirmemeli. Acıyı katmerlendirerek, aşırı dramatikleÅŸtirerek sunmaktan imtina etmeli. Hayatta kalanların umuda ihtiyacı vardır. Åžeamet tellallığı medyanın iÅŸi olmamalı. DüÅŸmanlığı körükleyen ve insanları birbirinden uzaklaÅŸtıran yayınlar, hele böylesi hassas dönemlerde, mercek altına alınmalı ve durdurulmalıdır. Terörün ekmeÄŸine yaÄŸ sürmemeliyiz. Teröristi ve terörü romantikleÅŸtirerek anlattığınızda geride bıraktığı yıkımı, târumar ettiÄŸi hayatları önemsiz hale getirirsiniz. Sosyal paylaşım aÄŸlarında da her birimiz dürtülerimizi kontrol etmeli ve sonrasında piÅŸmanlık duyacağımız sözler etmemeliyiz. Mızrakları gömme zamanı bugün. Birlikte aÄŸlayabilmek için, birbirimizin yüzüne de bakmayı baÅŸarabilmemiz gerekir.
Al Jazeera için kaleme aldığınız bir yazıda “Türkiye toplumunun acılara bakma ve onları kendi içinde hazmetme konusunda acemiliÄŸi var” demiÅŸtiniz. Bu acemiliÄŸimiz neden hiç geçmiyor?
Unutmayı seçiyoruz. O kadar acılı bir coÄŸrafya ki burası, herkesin bireysel veya aile öyküsünde o kadar örselenmeler var ki ancak unutarak var olabileceÄŸimizi sanıyoruz. Bu bir ölçüde doÄŸru zira unutmak da hatırlamak kadar etkin bir süreçtir. GeçmiÅŸ katlanılamaz yaÅŸantımızın yoÄŸunluÄŸunu söndürerek veya silerek kiÅŸisel hikayemizi yeniden yazar. Bizi geçmiÅŸin edilgen kurbanları kılan bir hafızadan kurtulmak isteyebiliriz. Ancak geçmiÅŸi tümden silmek kimliÄŸimizi de silmek anlamına gelebilir. Acıya yeterince bakmayı ve ondan bir ÅŸey öÄŸrenmeyi baÅŸarabilirsek geleceÄŸi de daha güzel kurabiliriz. BaÅŸkasının nerede incindiÄŸini bilirsek onu bir daha incitmemeyi ÅŸiar edinebiliriz. Ä°ÅŸte tanıklık etmek bu anlamda önemli, baÅŸkasının acısına duygudaÅŸ ve tanık olmak ,’bir daha olmasına izin vermeyeceÄŸim’ demektir bir bakıma.
Kaynak: Al Jazeera
Henüz yorum yapılmamış.