Güncel
Halil Berktay: Bir felâkete sürükleniyoruz
Siz daha sürdürün, sapına kadar çatışmacı kültürlerinizi. “Tek yol”culuğunuzu. “Ne pahasına olursa olsun”culuğunuzu. “Uzlaşmaz” ve “tâvizsiz”liğinizi. “Ya hep ya hiç”çiliğinizi. Dünya batsın. Türkiye batsın. Yeter ki geri adım atmayın. Yiğitliğe leke sürülmesin.
Tarihçi yazar Halil Berktay serbestiyet.com'da kaleme aldığı köÅŸesinde Ankara'da 95 kiÅŸinin ölümüne sebep olan patlamaya dikkat çekerek on üç yıllık istikrar ve refahtan sonra, tekrar felâkete sürüklendiÄŸimizi ifade ediyor. Oldukça dikkat çeken noktalara temas eden Berktay'ın yazısının tamamı ÅŸöyle:
BoÄŸuluyor gibiyim. Zaten içimde artan bir sıkıntı vardı. Ankara’da patlayan bombalar bu hissi pekiÅŸtirdi. Dört bir yanımızı kör inatlar; dar kafalı boyölçüÅŸmecilik, imhacılık ve maksimalizmler sarmış. Kimse lâf dinlemiyor. Kimse dilini tutmuyor, tutamıyor. Herkes kısa vâdeli hesaplarla gerilim ve daha fazla gerilim yaratma peÅŸinde. Bir felâkete sürükleniyoruz.
Åžu an, yani Cumartesi 17:45 itibariyle 86 ölü ve 186 yaralı var; ama 28’i ağır ve 18’i ameliyatta deniyor. Kim yapmış olabilir? Ya IŞİD ve/ya Suriye Muhaberatı. Belki, belki Cemaatin “paralel yapı”sı içindeki polisler (çünkü onlar da çıldırmış vaziyette). Tabii büyük ihtimal ilki. Fakat temelde, kutuplaÅŸmanın tırmanması ve bazı güçlerin sınır tanımazlaÅŸmasıyla, herkesin herkesi suçlamasına çanak tutan bu tür anonim cinayetlere de elveriÅŸli bir zemin oluÅŸtuÄŸu için felâkete sürükleniyoruz.
Bütün eksik ve aksaklıklarıyla birlikte olaÄŸan iÅŸleyiÅŸi içinde bir parlamenter rejim ve AKP’ye karşı normal bir muhalefet yerine kendini topyekûn bir “devirmecilik” kültürüne kaptıran kesimler yüzünden felâkete sürükleniyoruz.
Hükümet Kobani’de bir süre seyirci kaldığı ve en basit sınırötesi “kalkan” önlemlerini almadığı için felâkete sürükleniyoruz. PKK Kobani’yi Stalingrad’laÅŸtırdığı için felâkete sürükleniyoruz. PKK’dan baÅŸlkayarak bütün bir cephe, “AKP = IŞİD” teranesini uzun süre tekrarladığı için felâkete sürükleniyoruz.
Özellikle HDP, giderek bütün varlığını ErdoÄŸan nefreti ve cumhurbaÅŸkanını “götürmek” üzerine kurduÄŸu; gözü baÅŸka ÅŸey görmez olduÄŸu; seçim kampanyasını da buna dayandırdığı ve Çözüm Sürecinde karşısında AKP diye bir muhatap bırakmadığı; bugün de “Saray ve Sultan” ucuzluÄŸunu dilinden düÅŸürmez hale geldiÄŸi için felâkete sürükleniyoruz.
Bir yanda PKK ve HDP, diÄŸer yanda hükümete yersiz müdahaleciliÄŸi içinde CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan ve ona karşı çıkamayan AKP, Çözüm Sürecini bir oradan bir buradan tekmelediÄŸi ve özellikle AKP’nin bu açıdan yaptığı hatâlar, PKK’ya fiilî çatışmasızlık halini de sona erdirme fırsatı tanıdığı için felâkete sürükleniyoruz.
7 Haziran’dan sonra CHP, HDP ve bazı sol aydın teorisyenler “yüzde 60’lık blok” diye bir fanteziye kendilerini kaptırıp gerekli rota deÄŸiÅŸikliklerini zamanında yapamadıkları; özellikle de AKP-HDP veya AKP-CHP koalisyonlarını savunmadıkları, tam tersine bunları çürütmeye ve engellemeye çalıştıkları için felâkete sürükleniyoruz.
Yıllar boyu kendini silâhlı mücadele ideolojisinden arındıramayan, barış ortamında ise iÅŸlevsizleÅŸmekten korkan PKK, bir de “özyönetim” diye adı konmamış devletleÅŸme ve bölgesel hegemonya hayallerine kapılıp, bütün demokratik olanaklar önlerinde açılmışken en ufak bir haklılık zemininden yoksun yeni bir “devrimci halk savaşı” baÅŸlattığı için felâkete sürükleniyoruz.
HDP buna net ve kesin bir ÅŸekilde karşı çıkamadığı; PKK’nın gölgesinden sıyrılıp kendi mutlak barışçı sivil siyaset kimliÄŸine kavuÅŸamadığı; 20 Temmuz’dan bu yana ikili bir dansı sürdürdüÄŸü; kâh Kandil’den tek-yanlı ateÅŸkes talep etmek kâh esas ÅŸimÅŸeklerini hükümete yöneltmek arasında gidip geldiÄŸi; sadece siyasî deÄŸil, ahlâkî inandırıcılığını da giderek yitirdiÄŸi için felâkete sürükleniyoruz.
HDP ve onunla örtüÅŸen sol kesimler, savaşı PKK’nın nasıl, 11-21 Temmuz arasındaki hangi adım ve demeçlerle (KCK’nın “askerî barajlar” deklarasyonuyla, Bese Hozat’ın yazılarıyla, Cemil Bayık’ın “özsavunmaya hazırlanma” çaÄŸrısıyla) baÅŸlattığı; ardından “özyönetim” ilânlarıyla sürdürdüÄŸü son derece açıkken, kuyruÄŸu dik tutmak uÄŸruna yalana sarılıp kendilerini ve herkesi, “seçimlerde oyunu yükseltip tekrar tek başına iktidar olmak” uÄŸruna savaşı ErdoÄŸan’ın baÅŸlattığına ikna etmeye kalkıştığı; ardından da bunu “Sarayın savaşı” diye masallaÅŸtırdığı ve kliÅŸeleÅŸtirdiÄŸi için felâkete sürükleniyoruz.
Madalyonun diÄŸer yüzünde, CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan ve çevresi dahil bir bütün olarak AKP önderliÄŸi, yaklaÅŸan badirenin büyüklüÄŸünü ve Türkiye’nin yönetilemez kılınması/gösterilmesi uÄŸruna giriÅŸilecek yeni çabaların varabileceÄŸi noktaları tam deÄŸerlendiremediÄŸi; bu tehlikeyi AKP’nin tek başına göÄŸüslememesi zaruretini idrak etmediÄŸi; belki kendi kendine “adam sende, idare ederiz” dediÄŸi ve/ya normal bir erken seçimin yapılabileceÄŸini sandığı; öyle veya böyle, sonuçta, CHP ile koalisyonda yeterince ısrarcı olmadığı, bu koalisyon için gerekli tâvizlerin hiç olmazsa bir bölümünü göze alamadığı için felâkete sürükleniyoruz.
Gerekli enseklik, uzlaÅŸmacılık ve toparlayıcılığın tam tersine; AKP içinde CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ı kendi hizip lideri konumuna getirmeye çalışan, ona böyle kısır ve kısıtlı bir rol biçen, Yedi Düvele tek başına meydan okuma yanlısı, “saÄŸlam irade” inatçısı bir Jakobenizm türediÄŸi; bu çevreye mensup kariyerist kapıkullarının körüklediÄŸi düÅŸmanlık ve çatışma söylemi de Hürriyet’e ve Ahmet Hakan’a saldırılar gibi, çapı ne olursa olsun Türkiye ve dünya kamuoyu nezdinde AKP’ye fevkalâde zarar veren ÅŸiddet eylemlerini özendirdiÄŸi, dolayısıyla zaten mevcut kutuplaÅŸmayı mayna deÄŸil alabildiÄŸine vira ettiÄŸi için felâkete sürükleniyoruz.
ABD’nin sırtını döndüÄŸü, Kürt halkının kitle desteÄŸinden yoksun kalan, askerî alanda da darbe yiyen PKK, başı bu kadar sıkışmışken ve giderek geniÅŸleyen kesimlerin çaÄŸrıları hilâfına, sanki pazarlık gücü kalmışmış gibi giderek absürdleÅŸen koÅŸullarla oyalanıp bir türlü ateÅŸkes ilân edemediÄŸi; aksine, yenilgiyi kabullenmemenin yolunu krizi ne pahasına olursa oılsun derinleÅŸtirmede aradığı; bu doÄŸrultuda, seçimleri yaptırmamayı ya da en azından HDP’yi seçime sokmamayı belki bir çare gibi gördüÄŸü için felâkete sürükleniyoruz.
HDP de kendini bir kere daha bu projeden yüzde yüz koparamadığı; DemirtaÅŸ biz tabii seçim istiyoruz “ama” sözleriyle seçimleri boykot etmeleri olasılığını silip atamadığı için felâkete sürükleniyoruz.
ErdoÄŸan ve AKP öteden beri “basın özgürlüÄŸüne karşı” olmakla suçlanırken, geçmiÅŸteki twitterkapatmaları unutulmamış ve Hürriyet ile Ahmet Hakan’a saldırılar da bu kadar tazeyken, RTÜK marifetiyle Digitürk’e Cemaat’in kanallarını kapattırmayı birileri herhalde marifet sandığı için felâkete sürükleniyoruz.
Erol KatırcıoÄŸlı gibi sol aydınlar hâlâ demokrasiyi deÄŸil “devrimci ÅŸiddet”i savunup “haklı savaÅŸ” yazıları yazabildiÄŸi için felâkete sürükleniyoruz. Sedat Peker gibi tescilli bir çete reisi daha dün “teröre karşı” ultra-milliyetçi bir miting düzenleyip “oluk oluk kan dökmek”ten söz edebildiÄŸi için felâkete sürükleniyoruz. Selâhattin DemirtaÅŸ PKK taziyeleri ve cenazelerine gitmeyen HDP milletvekilleri hakkında soruÅŸturma açtıracağını ilân ettiÄŸi için felâkete sürükleniyoruz. Murat Karayılan, tam anlamıyla “ÅŸecaat arezederken sirkatin söyleyen mer-i kıptî” misali, “ÅŸimdiye kadar hiç devreye sokmadığımız ölüm timlerimiz”den dem vurduÄŸu -- PKK liderliÄŸi artık bu denli akılsızca nadanlaÅŸtığı -- için felâkete sürükleniyoruz.
CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan ve BaÅŸbakan DavutoÄŸlu baÅŸta olmak üzere hükümet ve AKP liderlerinin büyük çoÄŸunluÄŸu terör saldırısını son derece net ve kesin ifadelerle lânetlerken, Orman Bakanı Veysel EroÄŸlu, “Biliyorsunuz daha önce Diyarbakır’da seçimlerden önce sırf barajı aÅŸsın diye, maÄŸdur görünsünler diye böyle bir provokatif eylem yapıldı” sözleriyle, patlamaların PKK/HDP’nin iÅŸi olabileceÄŸpi gibi bir imâda bulunabildiÄŸi için felâkete sürükleniyoruz.
Öte yandan, gerçek tiyneti konusunda kimseyi ÅŸüphede bırakmamaya, kimseye zerrece umut vermemeye kararlı görünen DemirtaÅŸ, AKP’nin en ufak bir fayda ummayacağı böyle acılı bir anda dahi ÅŸarlatanlığı elden bırakmayıp, katılıp katılmayacakları dahi belli olmayan (ve “parti olarak kampanya yürütemeyiz” gibi cümlelerle katılmayacaklarına dair sinyaller vermeyi sürdürdüÄŸü) seçimlerde belki iki puan fazla almak uÄŸruna, aynen Diyarbakır ve Suruç’ta (Bese Hozat’ın izinden giderek) yaptığı gibi katliamı hükümete yıktığı; “AKP iktidarının eveleme geveleme ÅŸansı çoktan bitmiÅŸtir. Katilsiniz. Eliniz kanlıdır. Yüzünüzden ağınızdan her yerinize kan sıçramıştır. Ve en büyük terör destekçisi olduÄŸunuz ortaya çıkmıştır. Yurt içinde yurt dışında terör anlayışını halka dayatan zihniyet olduÄŸunuz ortaya çıkmıştır. Her gün onlarca genci katleden taÅŸ attı, slogan attı diye infaz eden devlet, Ankara'nın göbeÄŸinde büyük bir katliama imza atmıştır. (…) [B]u alçakların önünde asla diz çökmeyeceÄŸiz. (…) Sizin gibi alçaklardna korkmayacak, onurlu direniÅŸ geleneÄŸinden gelen halklar var karşınızda. (…) Bu alçaklık karşısında vicdanı olanların kenetlenmesi gerekiyor. Bizim alçaklarla bir arada yaÅŸama, dayanışma gibi isteÄŸimiz yoktur. (…) Haysiyetini yitirmiÅŸ olanlarla birlikte yaÅŸam da olmaz (…) Bu devletimizin, milletimizin birliÄŸine yapılan saldırı deÄŸil, devletimizin halkımıza yaptığı saldırıdır (…) Ortaya çıkan tablodan çok memnunlar (…) Hiçbir devlet baÅŸkanının CumhurbaÅŸkanını arayıp baÅŸsaÄŸlığı dilemesini kabul etmiyoruz” diyebildiÄŸi için felâkete sürükleniyoruz.
Siz daha sürdürün, sapına kadar çatışmacı kültürlerinizi. “Tek yol”culuÄŸunuzu. “Ne pahasına olursa olsun”culuÄŸunuzu. “UzlaÅŸmaz” ve “tâvizsiz”liÄŸinizi. “Ya hep ya hiç”çiliÄŸinizi. Dünya batsın. Türkiye batsın. Yeter ki geri adım atmayın. YiÄŸitliÄŸe leke sürülmesin.
On üç yıllık göreli demokrasi, istikrar ve refahtan sonra, tekrar felâkete sürükleniyoruz.
Henüz yorum yapılmamış.