Sosyal Medya

YaÅŸam

Hz. Fatıma Gibi Olmak İçin

Hz. Fatıma’yı ne kadar tanıyoruz? Onun Müslüman kızlar ve hanımlar için bir örnek olduğunun farkında mıyız?




O cennet hanımefendilerinin incisi… Her yönden fazilet timsali… KulluÄŸuyla, ahlakıyla, edebiyle, zühdüyle; bilhassa hem babası hem Peygamberi, alemlere Rahmet sevgili Peygamberimize olan muhabbeti, itaati ve teslimiyetiyle… 

Hz. Fatıma; Ä°smail oÄŸullarının cahiliye karanlığına gömüldüÄŸü bir çaÄŸda, mukaddes ÅŸehir Mekke’nin puthaneye dönüÅŸtüÄŸü bir zamanda, Âlemleri Aydınlatacak Nur’un doÄŸuÅŸuna ÅŸahitlik etti. Babası Hira dağındaki inzivasından dönüÅŸünde, “Beni örtün! Beni örtün!” dediÄŸi gün baÅŸlayan bir kutlu doÄŸuÅŸ idi bu… O günden itibaren de sevgili babasının hem ümmeti, hem öÄŸrencisi, hem müridi, hem dava arkadaşı oldu.

Allah'ın Habibine peygamberlik vazifesi gelmeden birkaç sene önce dünyaya gelmiÅŸti; Hz. Fatıma. Peygamberimiz henüz Ä°slam’a davete baÅŸlamadan önce kendi ailesiyle birlikte namaz kılıyordu. Sanki bu ÅŸekilde aile fertlerini ileride yüklenecekleri ağır yüke hazırlıyordu. 

Çünkü Ä°slam’a açıktan davete baÅŸladığı zaman onları zorlu imtihanlar bekliyordu. Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu imtihanlara sabredebilirdi belki ama ya hanımı ve kızları da sabredebilecek miydi? 

Cahiliye devrinin katı kalpli adamları, ileride aileleri için yüz karası olurlarsa diye korkarak kız çocuklarını diri diri topraÄŸa gömerlerdi. Ne de olsa kızlar duygusal bir yapıya sahiptiler; kandırılabilir, istismar edilebilirler. Ayrıca kadınlar erkek gibi deÄŸildir genelde, zorluklara dayanamaz, isteklerine acele eder, sıkıntı karşısında ÅŸikayete baÅŸlar… 

Fakat Allah-u Zülcelal Habibini bu zorlu görevde yalnız bırakmamış, onu kız babası yaparak imtihan etmekle birlikte, kızlarını bir fazilet timsali yaparak kadınların da manevi eÄŸitimle yücelebileceÄŸini dünyaya ispat etmiÅŸti. Hz. Fatıma böylece “kadınların yüz akı” olmuÅŸtu. 

Kolay deÄŸildi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin kızı olmak. Babasına peygamberlik vazifesi verildikten sonra durumları deÄŸiÅŸmiÅŸti. Mekke’nin seçkin ailelerinden birinin kızı iken hakarete, eziyete, boykota maruz kalan dışlanmış bir ailenin kızı durumuna düÅŸmüÅŸlerdi. Hz. Fatıma’nın ablalarının niÅŸanı bozulmuÅŸtu. Hz. Fatıma’nın ise giyim, kuÅŸam, süs, mücevher düÅŸüneceÄŸi yaÅŸları, babasına yapılan hakaretler, iÅŸkenceler, tehditler ve uÄŸradığı türlü türlü zulümler için endiÅŸelenmekle, üzülmekle geçmiÅŸti. 

Kolay deÄŸildi Kutlu Nebinin destekçisi, “Babasının annesi, Hz. Fatıma” olmak. Muhterem Babası Mescid-i Haramda namaz kılarken üzerine deve iÅŸkembesi koyarak hakaret ve eziyet ediyorlardı. Azgın müÅŸriklerin iÅŸkencesinden çekindiÄŸi için civardaki hiç kimse koÅŸup yardım edemezken küçük Fatıma koÅŸuyordu babasının imdadına.

Babacığının üstünü başını küçücük elleriyle temizlerken, kocaman yüreÄŸinden kopan kocaman kocaman laflar sayıyordu kendini bilmezlere… Onlardan korkmuyordu, çekinmiyordu. Babasına indirilen ayetlere iman etmiÅŸti bir kere, artık o, ebedi ahiret hayatından baÅŸka hiçbir ÅŸeyi umursamıyordu. 

Sadece babası için endiÅŸe ediyordu; ona bir ÅŸey olursa diye gözlerinden inci tanesi gibi yaÅŸlar döküyordu. Babası: “Kızım aÄŸlama! Emin ol ki, Allah-u Zülcelâl babanı düÅŸmanların ÅŸerrinden koruyacak ve onlara galip getirecek.” Deyince yüreÄŸine su serpiliyordu. 
Hiç itiraz etmiyordu. “Nasıl olacak bu? Bütün dünya sana karşı. Sadece zayıf ve fakir olanlar sana iman ediyor. Onlarla bu iÅŸ nasıl olacak?” demiyordu. Ne isyan ediyor, ne ÅŸüphe duyuyor; bu zor zamanların elbette geçeceÄŸine bütün kalbiyle inanıyordu. 

Örnek Annenin Örnek Kızı 

Kolay deÄŸildi, Hz. Fatıma olmak. Onun annesi, müminlerin ilki, ümmetin annesi Hz. Hatice radıyallahu anhâ idi… Peygamberimize ilk iman eden olma ÅŸerefine nail olan, Cennet hanımefendisi bir anne. Ancak böyle bir annenin kızı olmanın da bir bedeli vardı. Ä°lk iman edenlerin çoÄŸu fakir ve garip idi, çoÄŸu zaman Hz. Hatice’nin yardımlarıyla geçiniyorlardı. Kızları için çeyiz eÅŸyaları deÄŸil, sevap hazineleri biriktiriyordu Hz. Hatice. Bilhassa kızı Fatıma’ya sürekli fedakârlığı, sabrı ve zühdü öÄŸütlüyordu. Hz. Fatıma da gönülden iman ederek itaat ediyor, asla annesini üzmüyordu. Örnek bir anne babaya örnek bir evlat olarak bize ilk dersi veriyordu.

Ve Medine’ye hicret. Evinden, yurdundan, yakınlarının birçoÄŸundan ayrılış… Yeni bir ÅŸehirde yeni bir baÅŸlangıç yapmak...

GeçmiÅŸte baÅŸkalarına yardım eden varlıklı bir aileyken günlerce aç kalacak kadar yoksul bir duruma düÅŸmek. Bu yokluk içindeyken dahi, kendisi açken, iftarlıklarını kapıya gelen dilencilere vermek ve suyla iftar ederek üç gün üst üste aç oruç tutmak… 

Bu çilelerin içindeyken bile tek endiÅŸesi yine babasıydı. Sevgili Babasına karşı muhabbeti öyle büyüktü ki; kendisi de günlerdir sıcak yemek yüzü görmemiÅŸ olduÄŸu halde, komÅŸudan hediye gelen tirit yemeÄŸinin üstünü örtüp babasına ikram etmek için saklamıştı. Babası ise yemeÄŸi ikram etmek için bütün bir suffa ashabını davet etmiÅŸti ve onların bu fedakârlığıyla sofraya öyle bir bereket inmiÅŸti ki, bir kiÅŸilik yemekle sayısız insan doymuÅŸtu. 

Hz. Fatıma’nın evi, mescidin ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin hücrelerinin yakınlarındaki küçücük odadan ibaretti. Hz. Fatıma’nın odasıyla Hz. ÂiÅŸe’nin odalarının pencereleri birbirine bakardı. Her ikisi de bu mütevazı evlerinde, ömürlerini sadece ilme, hizmete, ibadete vakfetmiÅŸlerdi. 

Kuran Onun Ä°liÄŸine Ä°ÅŸledi 

Büyük ihtimalle hafız hanım ların ilkiydi, Hz. Fatıma. Babasının arkasında, annesiyle birlikte saf tutup küçücük ellerini göÄŸsünde baÄŸlayarak namaza dururdu. Muhterem Babasının okuduÄŸu ayetler, onun o küçücük yüreÄŸine iÅŸlerdi. Böylece daha konuÅŸmaya yeni baÅŸladığı çaÄŸlarda Allah'ın ayetlerini bellemiÅŸ, Kuran ve hikmet, etine, kanına iÅŸlemiÅŸti.

Hem tüm bildiÄŸi, ayetlerin sadece lafızlarını ezberlemekten ibaret de deÄŸildi; her birinin hangi sebeple nazil olduÄŸunun, Peygamberimizin o ayeti nasıl anlayıp nasıl tatbik ettiÄŸinin en yakın ÅŸahidiydi. Elbette Hz. Fatıma, Allah'ın hükümlerini ilk öÄŸrenip tatbik etme ÅŸerefine nail olanlar arasındaydı. 

Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, Allah'ın indirdiÄŸi hidayet vesilesi emir ve yasakları ilk önce kendi yakınlarına bildirir, uygulanmasını da titizlikle takip ederdi. “Ey kızım Fâtıma! Ey halam Safiyye! Allah katında makbul olan ameller iÅŸleyiniz. Sakın bana güvenip tembellik etmeyiniz. Çünkü Ben, sizi, Allah'ın azabından kurtaramam!" derdi. 

Peygamberimiz kızını çok seviyordu. Ancak gerçek sevgi, sevdiÄŸin için her ÅŸeyin en iyisini istemekti. Bu sebeple Peygamber efendimiz de sevgili kızı için ahireti tercih ediyor, onun yetiÅŸmesine büyük titizlik gösteriyordu. Onu evlendirdikten sonra bile gece namazına kaldırır, "Haydi namaz (teheccüd) kılmıyor musunuz?!." Buyurdu.

Bir gece, çocuklarından biri hasta olduÄŸu için sabaha kadar uyuyamayan Hz. Fatıma, sabah namazını kılınca fırsat bulmuÅŸken biraz uyudu. Peygamberimiz onun uyuyakaldığı zannederek hemen seslendi. Hz. Fatıma durumunu haber verdi. Bütün bunlardan anlaşıldığına göre Peygamberimiz, kızının manevi durumunu sıkı takip ediyor, gaflete dalmasına asla müsaade etmiyordu. 

Peygamberimiz “Ümmetimin kadınlarına helaldir,” buyurduÄŸu halde kızının altın ziynet eÅŸyası edinmesini ve ipek giymesini istemezdi. Onun evinde iÅŸlemeli bir kumaÅŸ parçasından yapılmış bir yüklük perdesi gördüÄŸü zaman “Seni dünyaya meyletmiÅŸ görüyorum” diyerek dönüp giderdi. Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, evladına karşı olan sevgisinden dolayı, onu, dünya hayatını ahret için feda etmeye teÅŸvik ediyordu. Böylece gerçek evlat sevgisinin nasıl olması gerektiÄŸini de öÄŸretiyordu. 

Hz. Fatıma da sevgili babasının ikazlarından usanmıyor, bütün emir ve yasaklarına canı gönülden itaat ediyordu. Onun dünyalık olarak tek istediÄŸi, ibadetlerini rahatça yapabilmesi için bir yardımcıydı. Ancak Sevgili Babası ona istediÄŸini veremiyor, onun yerine kısa bir tesbihat tavsiye ediyordu. 

Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin pak nesline annelik etmek kolay deÄŸildi. Kevser Suresinde Habibi ZiÅŸan efendimize müjdelenen, bol hayırdan biri de Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin neslinden gelen âlimler ve mürÅŸid-i kâmillerdi. Onlar, Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin “aba ehli” idi. Peygamberimiz abasıyla sarıp sarmalayarak onlara hususi dua etmiÅŸti. Onlar, “Yakınlarım için sevgiden baÅŸka bir ücret istemiyorum” ayetiyle ümmete emanet edilmiÅŸ yakınlardı. 

Ardından tertemiz bir nesil bırakarak, seyyidesi olduÄŸu yüksek cennetlere uçtu Hz. Fatıma. Arkasında ümmetin hanımlarına güzel bir örnek bıraktı. Ä°man, takva, iffet, edeb, sadakat ve vefa örneÄŸi bir hayatla… 

Biz de Onun Gibi Olamaz mıyız? 

Hz. Fatıma’nın hayatı, ümmetin kadınları için mükemmel bir örnektir. Ne yazık ki çoÄŸumuz bunun farkında deÄŸiliz. Onun hayatını bir efsane, bir menkıbe gibi okuyor ama bize örnek olduÄŸunu düÅŸünmüyoruz. “KiÅŸi sevdiÄŸiyle beraber,” olacağına göre neden cennette onunla beraber olmaya talip olmuyoruz?

Hz. Fatıma radıyallahu anhâ bu yüksek dereceyi, evini çok güzel eÅŸyalarla döÅŸeyerek, onları pırıl pırıl temizleyip parlatarak ulaÅŸmadı. ÇeÅŸit çeÅŸit kıyafetler giyip süslenerek de ulaÅŸmadı. Yemek ve pasta tarifleri öÄŸrenip denemekle de geçmedi onun ömrü. Öte yandan tahsil, kariyer, para, makam, mevki peÅŸinde de deÄŸildi.

O evinin tenha köÅŸesinde ihlâsla kulluk ederek böyle yüce makama eriÅŸti. Kocasının kazancına razı olmakla, evinin iÅŸlerini yaparak ona destek olmakla onun cihad ve hizmetlerinden aldığı sevabından hisse kazandı. Çocuklarına helal lokma yedirerek, dini eÄŸitim ve terbiye vererek, kötülüklerden muhafaza ederek iyi bir anne olup deÄŸer kazandı. Bilhassa her hususta, aynı zamanda Peygamberi ve mürÅŸidi olan babasına gönülden baÄŸlılık duyarak sözlerine itaat etmekle, onun terbiyesine isyan etmemekle cennet hanımefendisi oldu. 

Bilmem farkında mıyız, aslında hepimiz Hz. Fatıma gibi olma ÅŸansına sahibiz. Çünkü onun gibi olmak için ne mala mülke, ne erkek olmaya, ne güçlü kuvvetli olmaya ihtiyacımız yok. EÄŸer gayret etsek hepimiz onun gibi, Allah'ın emir ve yasaklarına uymakta sabırlı olabiliriz. Günahtan, gıybetten, malayaniden sakınıp, evimize çekilip, dilimizi sadece ibadet ve zikirle meÅŸgul edebiliriz. 

Allah'ın nasip ettiÄŸi ve kocamızın getirdiÄŸi rızka, az da olsa kanaat edip, “Geçici dünyada bu bile fazla,” deyip geçebiliriz. Bilhassa Allah'ın sevilmesini istediÄŸi her ÅŸeyi Allah için sevip, sakınılmasını istediÄŸi her ÅŸeyden elimizi dilimizi, hatta gönlümüzü sakınabiliriz. Yeter ki biz de Hz. Fatıma gibi iman edelim, onun gibi teslim olalım, onun gibi gönülden baÄŸlılık duyalım. 

Allah cümlemize ondan bir hisse almayı nasip etsin. Onun gibi olamasak da ÅŸefaatine nail olacak kadar onun yolunda bulundursun. Âmin.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.