Güncel
Savaşa dönüşmüş siyaset, medya, sosyal medya
Siyaset bir savaşa dönüşmüşse ve siyasi taraflar birbirlerini ‘düşman’ olarak görüyorlarsa, başta medya olmak üzere her şey bir silaha dönüşür, bütün silahlar da düşmanı ‘imha’ amacına yönelir. Türkiye’de siyaset, geleneksel medya ve sosyal medya neden bu kadar şiddetle ve düşmanca duygularla dolu?
Marksistlerin baÅŸvurmayı çok sevdiÄŸi, ‘niceliksel birikimler bir noktada niteliksel sıçramaya yol açar’ düsturu herhalde en çok toplumsal duygular için geçerlidir. Bu ülkede defalarca tecrübe ettik: Özellikle öfke, kızgınlık gibi duygular uygun ortam ve katalizörler bulduÄŸunda zaman içinde bir kartopu gibi büyüyor, sonra çığa dönüÅŸüyor ve maddi bir güç haline gelerek ÅŸiddet suretinde tepemizde patlıyor.
Hürriyet gazetesi yazarı ve CNNTürk programcısı Ahmet Hakan’a yönelik fiziksel saldırıyı, ona karşı aylardır sürdürülen medya ve sosyal medya ataklarından bağımsız olarak deÄŸerlendirme ÅŸansımız var mı?
‘Aşırı’ haklılık duygusu insana ne yapar?
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının ilk yılında (2003) idrak ettiÄŸim bir tecrübeyi hiç unutmadım. Bu tecrübenin, kendi tarafının haklılığına mutlak bir inanç besleyen, onun bir türevi olarak da karşısındakileri ‘düÅŸman’ belleyenlerin oluÅŸturduÄŸu psikolojik evreni anlama hususunda bugün de çok iÅŸlevsel olduÄŸu düÅŸüncesindeyim.
Sözünü ettiÄŸim tecrübeyi, Bilgi Üniversitesi Ä°letiÅŸim Fakültesi’nde verdiÄŸim ‘haber analizi’ derslerinin birinde yaÅŸadım... Haber analizi, gazetelerin mukayeseli okuması üzerinden yürüyen bir dersti. O gün elimizin altında, merkez medyanın ‘ÅŸeriat’ın hızla gelmekte olduÄŸuna dair malûm manÅŸetlerinden biri vardı ve o da benzerleri gibi ‘ben dezenformasyonum’ diye bağırıyordu. Dolayısıyla ipliÄŸini pazara çıkarmak zor olmadı, o kadar ki dersin sonuna doÄŸru sınıfta ikna olmayan tek bir öÄŸrenci bile kalmamıştı.
Artık meseleyi kapatıyordum ki, bir öÄŸrencim söz istedi. Tıpkı öbür arkadaÅŸları gibi haberin ‘uydurma’ olduÄŸuna kendisinin de inandığını teslim ettikten sonra, faltaşı gibi açılmış gözlerimin içine bakarak, “Tamam da hocam” dedi, “sonuçta bu haber Türkiye’nin en etkili gazetelerinden birinde yer alıyor, haberi okuyanlar onun doÄŸru ve gerçek bir haber olduÄŸunu düÅŸünecekler ve bu da Türkiye’deki gericiliÄŸin aleyhine bir sonuç doÄŸuracak, dolayısıyla doÄŸru ve gerçek olmasa da bu haberin o gazetede yayımlanmasının yararlı bir ÅŸey olduÄŸunu söyleyemez miyiz?”
ÖÄŸrencim, sorusuna verdiÄŸim, önerisinin deÄŸil gazetecilikle aktivizmle bile uyumlu olmadığına dair cevabımdan hiç hoÅŸnut kalmadı. Belli ki, benim ders boyunca ‘gerçek’in hatırı için deÄŸil, ‘teknik detaylar’ uÄŸruna dil döktüÄŸümü düÅŸünmüÅŸtü. Belli ki benden, “Tabii ki sonuçta yararlı olmuÅŸtur bu haber, ben size sadece onun taşıdığı teknik zayıflıkları anlattım” gibi bir cevap beklemiÅŸti.
ÖÄŸrencimin davranışı, dozu çok yüksek, düÅŸmanlık derecesindeki bir karşıtlık duygusunun, insanı hiçbir ahlaki sınır tanımayan savrulmaların gazetecilik adına yapılabilir olduÄŸu bir noktaya sürükleyebileceÄŸini gösteriyordu. O anda kendimi, geleneksel medyanın fren mekanizmalarının bir noktada devreye girip bu türden savrulmaları dengeleyebileceÄŸi düÅŸüncesiyle avutmaya çalıştım.
2003’te, bir cep telefonuna sahip olan herkesin bir ‘medya’ haline gelebildiÄŸi koÅŸullar yoktu. Bir gün bunun gerçek olacağını düÅŸünseydim, o günkü dehÅŸet duygum misliyle büyürdü.
O öÄŸrencim ÅŸimdi cep telefonunu kullanarak neler yazıyor acaba sosyal medyada?
Siyaset savaÅŸa dönüÅŸtüÄŸünde...
SavaÅŸlarda insanlardan önce hakikatin vurulduÄŸu söylenir... Peki ya siyaset bir savaÅŸa dönüÅŸmüÅŸse ve siyasi taraflar birbirlerini ‘düÅŸman’ olarak görüyorlarsa? O zaman, baÅŸta medya olmak üzere her ÅŸey bir silaha dönüÅŸür, bütün silahlar da düÅŸmanı ‘imha’ amacına yönelir.
Günümümüzde, sosyal medyadaki dizginsiz saldırganlığa iÅŸaret eden bütün eleÅŸtiriler haklı olabilir, fakat onun hangi temel üzerinde böyle bir karaktere büründüÄŸüyle ilgilenmeyen her eleÅŸtiri eksik kalacaktır.
Sosyal medyadaki akıl almaz saldırganlık ve sertlik nereden kaynaklanıyor? Sosyal medyanın kullandığı teknolojinin anlık-duygusal tepkileri ‘enformasyon’ haline getirebilme yeteneÄŸi hiç kuÅŸkusuz bir etken. Fakat aynı teknolojiyi kullanan baÅŸka toplumlarda neden aynı sonuç üremiyor? Bu sorulara ancak topluma ve siyasete bakarak cevap verebiliriz.
Aslında sosyal medyadaki, muarızını imhaya yönelik saldırganlık ve sertlikle, siyaset ve geleneksel medyadaki saldırganlık ve sertlik arasında bir mahiyet farkı yok; sadece bir nicelik farkından söz edebiliriz. Bu nicelik farkı da sosyal medyanın kullandığı, biraz önce iÅŸaret ettiÄŸim teknolojinin bazı özelliklerinden kaynaklanıyor. Bu teknolojinin, hangi özellikleriyle geleneksel iletiÅŸim araçlarının üretebildiÄŸinden daha yoÄŸun bir saldırganlık ve sertlik üretebildiÄŸi faslına biraz sonra geleceÄŸiz. Fakat ondan önce, sosyal medyanın hangi zeminde günümüzdeki tahammülfersâ boyutlara ulaÅŸabildiÄŸine bakmamız gerekiyor.
Siyasi karşıtlık baÅŸka, düÅŸmanlık baÅŸka...
Siyasi karşıtlık baÅŸka, düÅŸmanlık baÅŸka... Birinin mücadele aracı etkilemeye, deÄŸiÅŸtirmeye, dönüÅŸtürmeye müteveccih eleÅŸtiri; öbürünün mücadele aracı imhaya, yok etmeye, öldürmeye müteveccih ateÅŸli silah...
Siyasi karşıtlar ‘normal’ ülkelerde de yekdiÄŸerini sevmezler fakat biribirlerini geniÅŸ ‘biz’in birer parçası olarak görürler. Mücadelelerinin amacı karşıtını etkilemek, nötralize etmek, mümkünse de kazanmaktır.
DüÅŸmanlar ise birbirlerinden nefret ederler, karşılıklı varlıklarını kendi varlıklarına tehdit sayarlar ve onları ortadan kaldırmaya, imhaya çalışırlar.
Sosyal medyada ‘trol’ tabir edilen grupların bu kadar atak ve heveskâr olmaları; kendi saflarındaki herkesi melek, karşı saflardaki herkesi ÅŸeytan olarak görmeleri ancak ‘düÅŸman’la savaÅŸtığına inananların davranışı olabilir.
DüÅŸman eleÅŸtirilmez, düÅŸmanla tartışılmaz, düÅŸmanın doÄŸru bir ÅŸey yapması fıtratı ve doÄŸası gereÄŸi mümkün deÄŸildir; düÅŸmana karşı yegâne meÅŸru mücadele biçimi ‘imha’dır.
YaÅŸadığımız ÅŸeyin karşıtlar arasındaki bir siyasi mücadele deÄŸil, yekdiÄŸerini kelimenin gerçek anlamıyla ‘düÅŸman’ olarak görenler arasındaki bir savaÅŸ olduÄŸunu anlayabilmek için karşıtların karşılıklı duygularına bakmak bile gerekmez. Böyle olduÄŸunu, kendi içlerine bakarak da, kendi içlerinden gelen küçücük eleÅŸtirilere karşı sergilenen tahammülsüzlüklere bakarak da anlayabiliriz. Bu da çok tipiktir; düÅŸmana karşı savaşırken en küçük bir özeleÅŸtiriye, en küçük bir çatlak sese bile müsamaha edilemez, böyle bir iÅŸe kalkışan dışlanır, ‘hain’ ilan edilir.
Ä°ÅŸte böyle bir duygusal vasatta siyaset de, geleneksel medya da sosyal medya da kaçınılmaz olarak ÅŸiddet ve saldırganlıkla yüklü bir hale geliyor. Demek ki ‘sosyal medya neden bu kadar ÅŸiddetle ve düÅŸmanca duygularla dolu’ sorusu kendi başına çok da anlamlı deÄŸildir. Anlamlı soru ÅŸudur: ‘Türkiye’de siyaset, geleneksel medya ve sosyal medya neden bu kadar ÅŸiddetle ve düÅŸmanca duygularla dolu?’
Yukarıdan beri söylediklerim göz önüne alınırsa, cevabı da açık bence. Tekrar pahasına ve özet niyetine bir daha söyleyeyim: Çünkü Türkiye’de siyasi mücadele, biribirlerinin varlıklarına tahammülleri kalmamış, her biri diÄŸeri tarafından yok edilmek istendiÄŸine inanan taraflar arasında yürüyen bir mücadeleye dönüÅŸmüÅŸ durumda. Dolayısıyla bu bir savaÅŸ ve bütün savaÅŸlar gibi iknaya deÄŸil yok etmeye odaklanmış durumda.
Sosyal medya neden daha korkunç?
Yalnızca sosyal medyadakinin deÄŸil, siyaset ve geleneksel medyadakinin de bir savaÅŸ olduÄŸunu, arada sadece bir nicelik farkının olduÄŸunu söylemiÅŸtim. Peki, bu nicelik farkı nereden kaynaklanıyor?
Bu soru bizi, sosyal medyanın kullandığı teknoloji ile onun saÄŸladığı imkânlar mevzuuna taşıyor.
Bu teknoloji, her ÅŸeyden önce kullanıcılarına herhangi bir kontrol-fren mekanizmasına tâbi olmadan, herhangi bir editoryal süzgeçten geçmeden ‘içini dökme’ imkânı veriyor. Hiç kuÅŸkusuz, kamusal tartışmaların biribirlerini yok etme amacına deÄŸil, hep birlikte daha iyi bir hayat kurma amacına yönelik olarak gerçekleÅŸtirildiÄŸi ‘normal’ bir ülkede böyle bir teknoloji bir nimettir. Fakat ülkemiz ‘normal’ deÄŸil ve böyle bir ülkede, hep birlikte izliyoruz ki, bu teknoloji kamusal hayatı iyileÅŸtirmekten çok zehirlemeye hizmet ediyor. (DaÄŸlıca baskınının ertesi günü CNN Türk’teki Tarafsız Bölge programında Ahmet Hakan ve araÅŸtırmacı Atilla Sandıklı Twitter’daki abartılı-yanlış paylaşımlardan ve bunların yol açabileceÄŸi problemlerden yakınırken, Sandıklı ‘Twitter iki gün boyunca hayatımızda olmasa keÅŸke’ dileÄŸinde bulundu. Hemen yanıbaşındaki CHP’li Faik Tunay da, oradaki atmosfere tahammül edemediÄŸini ve o gün telefonunu kapattığını söyledi.)
Öte yandan sosyal medya kiÅŸinin kendisini anonimleÅŸtirdiÄŸi ölçüde yazdıklarının hukuki ve ahlaki sorumluluklarından kurtulabildiÄŸi, risklerin azaltılabildiÄŸi bir ‘tartışma’ ortamı... Oradaki saldırganlık bu düÅŸük risk oranıyla da alâkalı.
Tek tek korkakların biraraya geldiklerinde pek cesur linççi kalabalıklar oluÅŸturmasına benzer biçimde, sosyal medyada da bir grubun parçası olarak bağırıp çağırmanın, küfretmenin sahte bile olsa özgüven saÄŸlayıcı etkisini de unutmamak gerekir.
Bu ‘avantaj’ların hiçbiri geleneksel medyada bulunmuyor ve sosyal medya kullanıcıları da bu durumun keyfini çıkartıyor.
Sosyal medyadaki ÅŸiddet dilinin kutuplaÅŸma üretme yeteneÄŸi ile siyaset ve geleneksel medyadaki ÅŸiddet dilinin kutuplaÅŸma üretme yeteneÄŸi arasında sadece bir nicelik farkı olduÄŸunu söylüyorum ama, itiraf edeyim, bazen bundan emin olamıyorum. Belki de sosyal medyanın kutuplaÅŸtırma, düÅŸmanlaÅŸtırma yeteneÄŸi düÅŸündüÄŸümüzün çok üstündedir.
Henüz yorum yapılmamış.