YaÅŸam
Şehircilik anlayışımız rezalet
Şehirlerin rant sahası haline getirilmesi, estetiğe kötü müdahale, TOKİ'nin uygulamaları, günümüzün beton cami mimarisi, hayat mimarları, kent hakkı ve AVM'ler gibi pek çok hususta yeni fikirlere muhtaç olduğumuz gayet açık...
Son yıllarda Bursa'ya gittiÄŸimde özellikle terminalden ÅŸehre doÄŸru ilerlerken her seferinde DoÄŸanbey konutlarının manzarayı yararak üzerime geldiÄŸi hissine kapılıyorum. Yüzlerce yılın birikimi olan dokuyu öylesine yaralama cesareti, bilmediÄŸimiz bir bilgiyi mi yoksa zorunlu kalınan bir ihtiyacı mı yansıtıyor? Bir de "Kent Meydanı" felaketi var ki, ÅŸehir halkını meydana deÄŸil, AVM gezginliÄŸine çağırır gibi. Meydanı iÅŸgal ettiÄŸi gerekçesiyle, ÅŸehir dışına taşınan garajın yerine bir önceki belediye "kent meydanı" adını verdiÄŸi bir AVM yapmış. KeÅŸke Bursa BüyükÅŸehir Belediyesi tarihî eserleri gün yüzüne çıkartma konusunda gösterdiÄŸi baÅŸarıyı ÅŸehrin dokusuna uygun geliÅŸimi konusunda da gösterebilseydi!
Feribotla Kartal'a gelirken ise ta karşıya, tepelere bakarken, Sanatoryumu'na nefes veren çamlı ormanların baÄŸrında yükselen beton blokların benzeri bir tahribatı yansıtmaya devam ettiÄŸini izledim. Sitelerde yaÅŸayanlar adalara nazır manzara dolayısıyla son dere mutlu olabilirler. Oysa aynı mutluluÄŸu denizden ve sahilden SüreyyapaÅŸa sırtlarını seyre dalan bir ÅŸehirli duyamıyor çoktandır. Hayal meyâl seçilen dumanlı yükseltiler, DoÄŸanbey konutlarını andıran bir fütursuzlukla bir yanlışlığı iÅŸaretleyerek ormanı yaralamaya devam ediyor. Betonla yeÅŸil arasındaki uyumu, dengeli bir ÅŸekilde kurmayı bir türlü baÅŸaramadığımızı kabul etmemek gibi büyük bir sorunumuz var. Hızla yayılan ucuz betonarme yapıların mantığına göre her aÄŸaç, her yeÅŸil alan hatta yeÅŸil alanı savunan kiÅŸi sanki bir parça "deli incir" muamelesi görmeye hazır olmalı.
HoÅŸ, Ä°stanbul yaÄŸması sadece AK Parti iktidarı ile açıklanamayacağı gibi, siluet kaybı da özellikle son on yılın meselesi deÄŸil.(*) Kim AKM'nin Taksim sırtlarını taçlandıran güzellikte ve ÅŸehrin kültürel merkezi olabilecek yeterliÄŸe sahip bir bina olduÄŸunu söyleyebilir ki? Ayrıca kim beton blokların gölgesinde kalmış görkemli camiler üzerinden mütedeyyin kesimlerin potansiyel estetik duyarlığının somutlaÅŸmış olduÄŸunu öne sürebilir? Ne Müslümanlığa yakışan tevazu, ne de mümin ferasetine uygun olarak geçmiÅŸten, yapılmış olandan ders alma mahareti... Kamu binaları gibi site benzeri yerleÅŸimler alanında da yaÄŸma ve talan ile ifadelendirilecek faaliyetler son yıllarda sürüp giden yoÄŸun inÅŸaat faaliyetleriyle birlikte konuÅŸulmaya baÅŸlandı. YeÅŸili öylesine gani ki Ä°stanbul ve Bursa gibi ÅŸehirlerin, yaÄŸma ve ihmal sonsuzca sürebilirdi sanki.
AK Parti imar siyaseti, belediye faaliyetlerinden itibaren bir yandan yeÅŸil alanlara destek verirken aynı zamanda görkemiyle modern mimariyi, bir üslupla tanımlanma zorluÄŸuyla da postmodem mimariyi çaÄŸrıştıran, niceliÄŸe dayalı bir yapılanmayı teÅŸvik etme üzerine kurulu. Åžehirlerde hızla yayılan kaba saba AVM'li projeler, yeÅŸil alan kaybıyla konuÅŸulur oldu. AtaÅŸehir'de yüksek blokların gölgesi altında ezilen ve baÅŸarısı büyüklüÄŸüne baÄŸlanan taklit caminin zaaflarının "Mimar Sinan" adı ile örtülmesi, "ÅŸehre karşı AVM"yi öne çıkartan yapılanmadan ne ölçüde bağımsız görülebilir? Müslümanların günümüz dünyasına sunacağı camilerin Mimar Sinan taklitlerinden ibaret olması ki bazen "tekrarlar" olarak da yorumlanıyor bu eÄŸilim, kültürel bir duraÄŸanlığın göstergesi. Bir form malzemesinden de alır geliÅŸimindeki kendine özgü ifadeleri. TaÅŸ hesabıyla tasarlananın betonarmeyle tekrarı veya taklidindeki ısrar bu anlamda bir hayli düÅŸündürücüdür.
(*) Konu hakkında Necip Fazıl'ın "İstanbul" konulu yazılarıyla, Nihat Sami Banarlı'nın İstanbul'a L'dir kitabına bakılabilir.
Şehir Tutulması, Cihan Aktaş, İz Yayıncılık, İstanbul 2015
Henüz yorum yapılmamış.