Sabra ve Şatilla katliamı 33. yılında

Ä°nsanlık tarihinin ÅŸahit olduÄŸu en vahÅŸi katliamlardan biri olan Sabra ve Åžatilla katliamı Ä°srail’in eski baÅŸbakanlarından Ariel Åžaron komutasında 16 Eylül 1982’de iÅŸlenmiÅŸti. Katliamın yıldönümünde ise Ä°srail iÅŸgal güçleri, Kudüs’te Mescid-i Aksa’da Müslümanlara yönelik baskı ve zulümlerine devam ediyor.

Ä°srail iÅŸgal güçleri Yahudilerin milli bir bayramını gerekçe göstererek dört gündür Mescid-i Aksa’da Filistinlilere yönelik baskılarını sürdürüyor. Ä°ÅŸgal güçleri çok sayıda Filistinliyi yaralayıp gözaltına alırken postalları ile Mescid-i Aksa’ya girdi.

SABRA ve ÅžATÄ°LLA KATLÄ°AMI

16 Eylül 1982 tarihinde Ä°srail yanlısı aşırı saÄŸcı Hıristiyan Falanjist milisler Lübnan'ın baÅŸkenti Beyrut'un güneyinde bulunan Sabra ve Åžatilla Filistin mülteci kamplarını basarak 3 bin 500 kiÅŸiyi katletti.

Sekiz yıllık komadan sonra geçtiÄŸimiz yıl ölen Ariel Åžaron komutasındaki Ä°srail iÅŸgal ordusu "uluslararası sözleÅŸme ile koruma altına alınmış" Sabra ve Åžatilla kamplarını kuÅŸatma altına alarak kamplardaki Filistinlilerin kaçmalarına engel oldu. Lübnanlı Falanjistler ise kendi denetimleri altındaki Sabra-Åžatilla'da bulunan çocuk, kadın ve yaÅŸlılardan oluÅŸan kampın önce Ä°srail askerleri tarafından kuÅŸatma altına alınmasına, daha sonra ise Ä°srail yanlısı aşırı saÄŸcı Hıristiyan Falanjist milisler tarafından kamp sakinlerinin katledilmesine göz yumdu.

Sabra ve Åžatilla insanlık tarihinin ÅŸahit olduÄŸu katliamların en vahÅŸilerinden sadece biridir. Katliamlarda hayatını kaybedenlerin sayısı 3 bin 500 olarak ifade edilse de cesetlerin çoÄŸunun toplu mezarlara gömülmüÅŸ olmasından ve parçalanmış cesetlerin yıkıntılar arasında kaybolmasından dolayı hiçbir zaman net bir sayıya ulaşılamadı. Ariel Åžaron, 1982 yılında gerçekleÅŸtirdiÄŸi bu katliamın ardından  "Beyrut kasabı" olarak anılmaya baÅŸlandı.

Birçok kaynak, saldırılarda fosfor bombası kullanıldığını belirtirken katliam sırasında bölgede bulunan Dr. Emel Åžama, "Bebekleri alevlerden kurtarabilmek için hemen su dolu kovalara koymak zorunda kaldım. Yarım saat sonra kovalardan çıkardığımda, vücutları hala yanıyordu. Hatta morgda bile için için yanmaya devam ediyorlardı." diyerek, duruma daha da açıklık getirmiÅŸti.

Gazeteci Robert Fisk, baskının hemen ertesinde olay yerinde gördüÄŸü manzarayı, The Independent gazetesinde yazdığı bir makalede ÅŸöyle aktarmıştı:

"18 Eylül 1982'de Sabra ve Åžatilla kampında bulunanlar için Åžaron, ardında ÅŸiÅŸmiÅŸ cesetler, tecavüz edilmiÅŸ, iÅŸkenceye uÄŸramış ve sonra da katledilmiÅŸ kadınlar ve bebekler bırakan bir kasaptır. Olaydan 18 yıl sonra bugün bu caddelerde dolaşırken katliam manzaraları hala gözlerimin önünden gitmiÅŸ deÄŸil. Biraz ötede Sabra Camisi'ne giden yolda 90 yaşında, beyaz sakalı ve pijamalarıyla Nuri Bey'i görüyorum. Ölü bedeninin yanı başında yün baÅŸlığı ve bastonu duruyor. Ä°lerideki dar sokakta yemek tencerelerinin yanında yatan iki kadın cesedi var, beyinleri dışarı akmış. Kadınlardan birinin karnı yarılmış. Cesedin birkaç metre ötesinde çürüdüÄŸü için bedenleri morarmış, bir çöp gibi oraya fırlatılmış bebekleri gördüm... Cesetlerin kuruyan kanları üzerinde sinekler uçuÅŸuyor, ölü bedenlerin bileklerindeki saatler ise hala çalışıyordu. Tırmandığım küçük rampayı aÅŸabilmek için etrafa dağılmış ceset parçalarını bir kenara itmem gerekiyordu. Biraz ötede ise sırtından hala kan süzülen sevimli bir genç kız yatıyordu."

BBC, Åžaron'un Ä°srail Meclis AraÅŸtırma Komisyonu tarafından bir soruÅŸturmaya tabi tutulduÄŸunu ve katliamdan sorumlu bulunarak Savunma Bakanlığı görevinden 1983'te istifa ettiÄŸini açıklamıştı.

2001'de ise Ariel Åžaron'un Ä°srail BaÅŸbakanı olduÄŸu dönemde Belçika'da konuyla ilgili bir adli bir soruÅŸturma baÅŸlatılmış ancak, Belçikalı bir savcının Falanjistlerin gerçekleÅŸtirdiÄŸi bu eylemle ilgili cezai soruÅŸturmayı yürütemeyeceÄŸi kararının verilmesi üzerine, soruÅŸturmanın Belçikalı savcılarca yürütülmesi durdurulmuÅŸtur.

33’üncü yıldönümünde insanlık halen Sabra ve Åžatilla Katliamı'nın sorumlularının hesap vermesini bekliyor.