Güncel
Geçici güvenlikte kalıcı sıkıntı
Türkiye’nin güneydoğusunda yeniden başlayan çatışmalar nedeniyle ilan edilen "Geçici Özel Güvenlik Bölgeleri"nin kalıcı göçe yol açabileceği endişeleri var. Geçici güvenlik bölgelerinden birine gittik, halkla görüştük ve bu uygulamanın muhtemel sonuçlarını uzmanlara sorduk.
Şırnak merkeze baÄŸlı Cevizözü (Cıfane) köyü doksanlı yıllarda boÅŸaltılan köylerden. OlaÄŸanüstü Hal yönetiminin laÄŸvedilmesi ve ardından çatışmaların azalması ile birlikte yedi yıl önce on aile göç ettikleri Şırnak, Silopi ve Cizre’den köylerine geri döndü. Evlerini yeniden inÅŸa eden ve baÄŸlarını, bahçelerini düzenleyen ailelere çözüm süreci ile birlikte yeni aileler de katılmış. Ancak bir süreden beri baÅŸlayan çatışmalar sonucu köylerinin de içerisinde bulunduÄŸu alan "Geçici Güvenlik Bölgesi" kapsamına alınmış ancak boÅŸaltmaları için baskı yok. Kararın inisiyatiflerine bırakıldığı Cevizözü sakinleri doksanlı yıllarda yaÅŸadıkları göç maÄŸduriyetini yeniden yaÅŸamayacaklarını söylüyorlar.
‘Bu keçileri kim saÄŸacak?’
Doksanlı yıllarda köylerini bırakarak Cizre’ye yerleÅŸen Zeynep Sayar, ilçede çok sıkıntı çektiklerini ve köylerine yeniden kavuÅŸtuktan sonra bırakıp tekrar gitmeyeceklerini söylüyor.
“Köyümüz boÅŸaltıldığında Cizre’ye göç ettik. Çok yokluk gördük ve çok sıkıntı çektik. Bizimkiler ÅŸoförlük, inÅŸaat iÅŸleri ne bulduysa yaptılar. 20 sene evimizden, toprağımızdan uzak kaldık. Sonra durumlar biraz düzelince geri döndük. Evimizi, bağımızı, bahçemizi yeniden yaptık. Hayvanlarımız büyüyüp çoÄŸaldılar. Åžimdi yeniden buralar olaÄŸanüstü hal dönemindeki gibi olmuÅŸ. Askerler köylülere tebligat yapmışlar. BoÅŸaltmamız için baskı yok ama tehlikeli olduÄŸunu ve güvenliÄŸimizin olmadığını söylüyorlar. Ä°yi de hiçbir yer güvenli deÄŸil ki. Cizre’yi görüyorsunuz, her gün insanlar ölüyor, yine oraya mı gideceÄŸiz? Köyümüzde kalırız, öleceksek burada ölürüz. Yoksa bu keçilerimi kim saÄŸacak, bu bahçeyi kim iÅŸleyecek?”
‘Tekrar fındığa mı gideyim?’
"Gurbetlik çok zor" diyen Mehmet Åžirin Bilik, köyünü boÅŸalttıktan sonra önce Cizre’ye sonra da çalışmak için fındığa, Giresun’a gitmiÅŸ. O da köyünü bir daha boÅŸaltmayacağını söylüyor.
“Köyümüzü boÅŸaltıp ilçeye gittiÄŸinizde ayak iÅŸleri yaptım. Kömür boÅŸalttım, inÅŸaatlarda ve madenlerde çalıştım. Ä°ÅŸ sınırlıydı. Giresun’a fındık toplamaya gittim. Kendi tarlan, çiftin çubuÄŸun dururken el toprağını iÅŸlemek gücüne gidiyor insanın. 20 sene periÅŸanlık çektik. Åžimdi köyümüzdeyiz. Rahatımız yerinde, elektriÄŸimiz yok. Bir de çocukların okulu. Gördünüz gelirken yolumuz da yok. Beni karakola çağırıp güvenlik bölgesi ilan edildiÄŸini söylediler. Ben de köyümüzü terk etmeyeceÄŸimizi söyledim. Artık buradan çıkamayız çünkü gidecek yerimiz yok. Tekrar fındığa mı gideyim, valla hiç gidemem. Tek isteÄŸimiz bu çatışmaların durması ve huzur içinde yaÅŸamak. O zaman biz kendimize bakarız.”
‘300 keçiye bakıyorum’
Çoban Mehmet Günger köylülerin 300 keçisini otlatıyor. "Özel Güvenlikli Bölgeler" meselesi en çok onu düÅŸündürüyor. Çünkü helikopterlerin sürekli dolaÅŸtığını belirten Günger kendisinin örgüt mensubu sanılmasından korkuyor.
“Süper Kobra helikopteri sürekli uçuyor. Keçileri otlatmaya çıkardığımda beni görüyorlar ve dönüp üzerimde bir tur attıktan sonra geri gidiyorlar. Åžimdi hava kararınca ne belli ben olduÄŸum? Ya da bir çatışmanın içine düÅŸtüÄŸümde ne olacak? Bu aralar yakın yerlerde ve köyün etrafına çıkarıyorum hayvanları. Ama bir süre sonra yetmeyecek. Telef olur hayvanlar, yazıktır.”
‘Korkuyu unutmuÅŸtuk’
Mahmut Pusat çözüm süreci ile birlikte 2,5 senede korkuyu unutmuÅŸ olduklarını, çatışmalarla birlikte yeniden korkmaya baÅŸladıklarını anlatıyor.
“Bu kanın artık durması lazım. 20 sene periÅŸan olduk. Rahat yüzü görmedik. Bizim doÄŸduÄŸumuz, büyüdüÄŸümüz ve ekmeÄŸini yediÄŸimiz topraklardan uzaklaÅŸmamız biteceÄŸimiz anlamına gelir. 2,5 sene korkumuzu unuttuk, inandık ki artık barış gelecek. Sonra yeniden baÅŸladı çatışmalar. Allah’a ÅŸükür köyümüzün civarında bir sıkıntı henüz yok, ama olabilir de çatışmalar artarsa. Köyümüzü ikinci kez neredeyse yeniden kuruyoruz. GittiÄŸimiz gurbet yerleri unuttuk. Yeni gelmiÅŸken artık gidemem bir yere. Öleceksem burada ölürüm artık.”
‘13 bin kiÅŸi göç etti’
Diyarbakır’da bulunan Amed GÖÇDER BaÅŸkanı Yılmaz Kan yaptıkları araÅŸtırmada çatışmaların yeniden baÅŸladığı günden bu yana sadece Silvan'dan 13 bin kiÅŸinin göç ettiÄŸini söylüyor. Yaptıkları saha çalışmalarında buna ÅŸahit olduklarını anlatan Kan’a göre, yeni ve büyük göç dalgasının önüne geçmek için çatışmaların bir an önce durması gerekiyor.
“Önce 31 alan özel güvenlik bölgesi kapsamına aldı. Zaman içerisinde 98’e ulaÅŸtı. Sayı artıp azalabiliyor. Bazı bölgelerde belirlenen tarih uzatılabiliyor bu nedenle net bir rakam söyleyebilme imkânı yok. Dernek olarak Tunceli ve Şırnak bölgelerinde saha araÅŸtırması yaptık. Özel Güvenlik Bölgesi kapsamına giren yerlerde köylülere tebligat yapıyorlar ve yaÅŸadıkları alanın güvenli olmadığı söyleniyor. Geneli terk etmek istemiyor. Ancak o alanda çatışmalar yoÄŸunlaşırsa can güvenliÄŸi nedeniyle boÅŸaltmak zorunda kalıyorlar.”
Yılmaz Kan, doksanlı yıllardaki gibi büyük göç dalgalarının henüz yaÅŸanmamasını ise insanların taşıdığı umuda baÄŸlıyor.
“Yaptığımız araÅŸtırmalara göre sadece Silvan ilçesinden 13 bine yakın insanın göç ettiÄŸini söyleyebiliriz. Çünkü çatışmalar, özel güvenlik bölgeleri ve sokaÄŸa çıkma yasağı ile insanlar yaÅŸam konforlarını yitiriyorlar. Pek çoÄŸu geçici bir göç dalgası baÅŸlattı. Yakın akrabalarının yanına durumların düzelmesini beklemek üzere gidiyorlar. Ama eÄŸer çatışmalar derinleÅŸir ve kalıcı hale gelirse geçici olarak göç edenler daimi olacak, büyük dalgalar yaÅŸanacaktır.”
Ne yapmak lazım?
Amed GÖÇDER BaÅŸkanı Yılmaz Kan göç edenlerle yaptıkları görüÅŸmelerde edindikleri izlenimi ‘umut ve sabır’ olarak açıklıyor.
“Doksanlı yıllarda yaÅŸanan göç travması hala sürerken yeni bir göç dalgası tehlikesi ile karşı karşıyayız. Yaptığımız araÅŸtırmalarda insanların barış umudunu taşıdıklarını görüyoruz. Bu umut insanların sabretmesini saÄŸlıyor. Ä°ki tarafın da masaya yeniden oturacaklarına inanıyorlar. Bizim beklentimiz de o; barış ve müzakereler yeniden baÅŸlamalı ve bu çatışmalar derhal durmalıdır. Aksi takdirde mesele içerisinden çıkılamayacak kadar ağırlaÅŸacaktır.”
‘Anormalin normalleÅŸmesi tehlikeli’
Dicle Üniversitesi Sosyoloji Bölüm BaÅŸkanı Profesör Rüstem Erkan’a göre özel güvenlik bölgeleri büyük göç dalgalarına neden olmaz. Erkan’ın esas dikkat çektiÄŸi yön çatışmaların ve yarattığı travmanın bir süre sonra normal görülmesi ve "anormalin normalleÅŸmesi" esas tehlike.
“Doksanlı yıllarda ölümlerin medyada kapladığı alan gittikçe küçülür ve bir süre sonra görünmez hale gelirdi. Anormalin doÄŸal karşılanmaya baÅŸlanması ve toplumsal refleksi zayıflatması esas tehlike. Ben doksanlı yıllardaki gibi büyük göç dalgalarının yaÅŸanacağını sanmıyorum bu özel güvenlik bölgeleri nedeniyle. Zaten o bölgeler büyük oranda insansızlaÅŸtırılmıştı. Elbette yaÅŸadıkları alanlarda çatışmalar nedeniyle tarlasına gidemeyen hayvanını otlatamayan insanlar olacaktır. Köye dönüÅŸün tartışıldığı bir dönemde çatışmaların baÅŸlaması bu durumu engelleyen bir hal aldı. Yüze yakın bir alandan bahsediyoruz ve özel güvenlik bölge sayısı arttıkça bu durumu birileri için güvenli olmayacak alanlar olarak okumalıyız. Peki gelecek günlerde mesele daha travmatik bir hal alır mı? Evet alır, eÄŸer mevcut realite böyle devam ederse daha önce göç etmiÅŸ insanların arasına yenileri katılacaklardır.”
‘Çatışmalar daha can yakıcı olabilir’
Kürt sorunu üzerine çalışmalarıyla tanınan Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi ÖÄŸretim Görevlisi Doçent Vahap CoÅŸkun ise, özel güvenlik bölgelerinin bir mecburiyete tekabül ettiÄŸini, aksi takdirde durumun sivil insanlar için daha can yakıcı bir nitelik kazanabileceÄŸini söylüyor.
“Bu, bir taraftan bir zorunluluk. Zira, sivil halkın çatışmalardan en az zarar görmesini saÄŸlamak, çatışmaları halktan uzak tutmak ve kritik noktalarda güvenliÄŸi tesis etmek için halkı bu tür güvenlik bölgelerinin ilan edilmesi bir mecburiyete tekabül ediyor. Aksi takdirde çatışmalar sivil halk için çok daha can yakıcı bir nitelik kazanabilir. DiÄŸer taraftan, güvenlik bölgesinin ilanı hayatı normal rayından çıkarıyor ve olaÄŸanüstü bir boyut kazandırıyor. Ä°nsanlar bu bölgelerde gündelik yaÅŸamlarını idame ettirme imkânını kaybediyorlar. Bu da beraberinde bir zorunlu bir göçü getiriyor. Ä°nsanlar hayatlarını kurtarmak için bulundukları yerden göç etmek durumunda kalıyorlar.”
‘Göç haberleri alıyoruz’
Çatışmaların baÅŸladığı yeni sürece iliÅŸkin CoÅŸkun’un bir de uyarısı var: Çatışmaların daimi niteliÄŸi göçü körükler.
“Son çatışmalı dönemde çok sayıda göçün yaÅŸandığı belirtiliyor. Rakamlar muhtelif olsa da bilhassa Silvan, Yüksekova, Lice ve Åžemdinli gibi çatışmaların yoÄŸunlaÅŸtığı merkezlerde binlerce kiÅŸinin göçtüÄŸü haberleri geliyor. Kiminin Irak'a, kiminin de Diyarbakır ve Van gibi en yakındaki kent merkezlerine geldikleri belirtiliyor. Bu göç dalgası daimi bir nitelik kazanırsa -1990'larda olduÄŸu gibi- sosyal, ekonomik, siyasi ve hukuki birçok soruna yol açması kaçınılmaz olur. 1990'ların yükünü henüz tam anlamıyla kaldırmadan, yeni bir göçün açacağı yaralarla karşı karşıya gelir.”
Kaynak: Al Jazeera
Henüz yorum yapılmamış.