Dünya
Amerika'daki Müslümanların tarihi acılarla dolu
![](resimler/detay/102800.jpg?)
Yüzyıllar önce Amerika kıtasına giden Müslümanlar son 20 yıldır Irkçılığın hedefi durumunda. İslam dininin bilinmemesinden kaynaklı 'İslamofobi' özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde çeşitli ayrımcılığı ve ırkçılığı tetikliyor
Amerika BirleÅŸik Devletleri'ndeki Müslümanların tarihi yüzyıllar öncesine dayanıyor. 17. ve 19. yüzyıllarda bölgeye getirilen Afrikalı köleler vesilesiyle Ä°slam dini ile tanışan kıtada, bugün ciddi sayıda Müslüman hayatını sürdürüyor.
Kuzey Haber Ajansı'nın bildirdiÄŸine göre Ä°slam, Amerika’ya zincirlere vurulmuÅŸ kölelerle geldi. 17. ve 19. yüzyıllar arasında kıtaya köle olarak getirilen Afrikalılar'ın yüzde 8’inin Müslüman olduÄŸu tahmin ediliyor. Müslümanların önemli bir kısmı sonraki dönemlerde özgürlüklerine kavuÅŸarak ülkelerine döndü. Kalan Müslümanlar ise Güney Amerika ve Kuzey Amerika'da yaÅŸamaya devam etti.
Siyah Müslümanlar'ın yıllarca korudukları ve içinde yaÅŸadıkları ÅŸartlar elverdiÄŸi oranda ÅŸekillendirdikleri dini hayatları ve gelenekleri bugüne kadar taşınamadı. Günümüzde ise daha çok son 50 yıl içinde çeÅŸitli ülkelerden gelen göçmen Müslümanların ÅŸekillendirdiÄŸi ve yerli tecrübeyi de etkisi altına alan yeni bir dini hayat oluÅŸtu.
19. yüzyıl sonlarında dışardan Amerika'ya gelen Müslümanlar zamanla görünürlük kazandı. Siyahlar arasında ise islam 1930'lardan itibaren yayılmaya baÅŸladı. Irkçı nefretin ve saldırıların gölgesinde kurulan ilk siyah mMüslüman cemaati Elijah Muhammed'in liderliÄŸini yaptığı “Ä°slam Ulusu”ydu.
Asıl adı Elijah Poole olan Elijah, gizemli bir kiÅŸilik olan Wallace Fard Muhammed'den etkilenmiÅŸti. Türk, Fars, Arap veya Hintli olduÄŸu söylenen Wallace Fard 1930'ların başında Detroit'te ortaya çıkmıştı. Elijah Muhammed'in anlatımıyla, yoksulluktan zayıf kalmış siyahların evlerini dolaÅŸan ufak yapılı bu esmer adam bir yandan kumaÅŸ satıyor, bir yandan da Ä°slam'ı anlatıyordu.
Kendisini "DoÄŸulu bir kardeÅŸ" olarak tanıtan Wallace Fard, siyahlara atalarının çok uzak bir ülkeden zincire vurularak getirildiklerini söylüyordu. Siyahları murdar domuz eti yememelerı için uyaran Fard, Tanrı'nın gerçek adının "Allah" olduÄŸunu, bu dine inananların gerçek adlarının ise "Müslüman" olduÄŸunu söylüyordu.
Wallace Fard siyahlara atalarının Müslümanlar'ın soyundan geldiklerini anlatıyordu. Dört yüz yıldır Ä°slam'dan ayrı düÅŸen siyahları "Yitik Koyunlar" olarak tasvir eden Fard kendi görevinin ise yitikleri bularak asıl dinlerine döndürmek olduÄŸunu söylüyordu. 1934 yılında esrarengız ÅŸekilde ortadan kaybolan Fard'ın yerine Elijah Muhammed geçti. Fard'ın yolundan giden Elijah Muhammed “Ä°slam Ulusu'nu kurdu. Cemaat devamlı ÅŸekilde polisin baskı ve eziyetlerine maruz kaldı.
Ellerinde yeterince kaynak bulunmadığı için sahih islam inancıyla baÄŸdaÅŸmayan bir öÄŸreti geliÅŸtiren Elijah Muhammed, yine de iki oÄŸlunu dini eÄŸitim almaları için ezher üniversitesine gönderdi. OÄŸlu Warith Deen Muhammed babasının ölümünden sonra 'Amerikan Müslüman Toplumu'nu kurarak, Müslümanlara hizmet etmeye devam etti. Deen Muhammed'in kurduÄŸu cemiyet, siyah Müslümanların yaklaşık yüzde 80’ini temsil ediyor.
20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Afrika'dan, Asya'dan, Balkanlar'dan Amerika'ya göçmen olarak gelen Müslümanlar da kendi dini ve sosyal cemiyetlerini kurdu. 1980-2001 yılları arasında Ä°slam, Amerika'nın en hızlı büyüyen ve geliÅŸen dini oldu. 8 milyon civarında olduÄŸu tahmin edilen Amerika Müslümanları'nın dörtte birini siyahlar teÅŸkil ediyor. Bugün Amerika BirleÅŸik Devletleri’deki camilerin sayısı ise 2 bini aÅŸtı.
GÜNEY AMERÄ°KA'DA 6 MÄ°LYON MÜSLÜMAN YAÅžIYOR
Güney Amerika kıtası 6 milyona yakın Müslümana ev sahipliÄŸi yapıyor. Müslüman nüfusun en yoÄŸun olduÄŸu iki ülke; Brezilya ve Arjantin. 202 milyon nüfuslu Brezilya'da bir buçuk milyon; 43 milyon nüfuslu Arjantin'de de 700 bin Müslüman yaşıyor. Ä°slami eÄŸitimin sınırlı olması nedeniyle Ä°slam kültürünü yeterince tanıyamayan Güney Amerikalı Müslümanlar, Arapça'yı da öÄŸrenme fısatı bulamıyor.
Ä°spanyolca konuÅŸabilen din görevlilerinin sayıca az olması ise bir baÅŸka sorun. Bunların yanı sıra, cami ve medreselerin kurulması için yeterli ekonomik güçleri de yok. Kıta genelinde yaÅŸayan Müslümanlar arasındaki iletiÅŸimin az olması ve dini toplantıların yapılamaması da Müslümanların diÄŸer sorunları arasında. Ancak en büyük sorun, medyanın Ä°slam'ı yanlış tanıtması. Bu çerçevede Güney Amerikalı Müslümanlar Ä°slam'ın bir barış dini olduÄŸunu anlatmayı kendi “davaları” olarak görüyor. YaÅŸadıkları sorunların çözümü için Ä°slam merkezleri kurulsa da, Güney Amerikalı Müslümanlar, Afrika ve OrtadoÄŸu'da yaÅŸayan Müslümanlardan destek bekliyor.
Müslümanlar'ın Güney Amerika'ya yerleÅŸmesi 15. yüzyıla dayanıyor. Amerika kıtasının keÅŸfedilmesiyle, Kuzey ve Batı Afrika'daki sömürgelerde yaÅŸayan Müslümanlar, Güney Amerika'ya götürüldü. Köle olan Müslümanlar, burada dinlerini gizlice yaÅŸamak zorunda kaldı. Zira Müslümanlara din deÄŸiÅŸtirmeleri için baskı yapılıyordu. Dinini deÄŸiÅŸtirmeyen Müslümanlar ise öldürülüyordu. Yüzyılın sonunda köleler serbest kaldıysa da, dinlerini daha rahat yaÅŸamalarına izin verilmedi.
1850 ile 1860 yılları arasında Suriye, Lübnan gibi Arap ülkelerinden göç edenler Arjantin, Brezilya, Venezuela, Kolombiya gibi ülkelere yerleÅŸti. Böylelikle kıtadaki Müslümanlara yenileri eklendi. Güney Amerikalı Müslümanların kendi dinleriyle yeniden tanışması ise Osmanlı Donanması'yla Brezilya'ya giden Abdurrahman Efendi sayesinde oldu.
ABDURRAHMAN EFENDÄ° VE BREZÄ°LYA SEYAHATNAMESÄ°
1865 yılında Bursa ve Ä°zmir adlarını taşıyan iki Osmanlı savaÅŸ gemisi, Ä°stanbul’dan Basra Körfezi'ne doÄŸru hareket etti. Hedeflerinde Akdeniz’i aÅŸarak Cebel-i Tarık boÄŸazı üzerinden Atlas Okyanus’una çıkmak ve tüm Afrika kıtasını dolaÅŸarak Basra’ya ulaÅŸmak vardı. Ancak gemiler, okyanusta yakalandıkları fırtına nedeniyle yollarını kaybetti. Belirsiz sürükleniÅŸ, onları Amerika kıtasına, Brezilya sahillerine getirdi. Rio de Janerio limanına demir atan iki gemi iki ay geçirdikten sonra yollarına devam etti.
Bahriye imamı, Ä°stanbul’dan giden Abdurrahman Efendi limanda halkın büyük ilgisini çekti. Osmanlılar'ı görmek için akın akın limana gelen halk arasında Afrika kökenli insanlar da vardı. Siyahlar, kendilerine özgü bir din saydıkları Ä°slâm'ın, Osmanlılar'ın da inancı olduÄŸunu gördü. Ä°lmiye sınıfına özgü giysileriyle dikkat çeken Abdurrahman Efendi’ye daha da özel bir ilgi gösterdi. Müslüman olarak yaÅŸamalarına izin verilmediÄŸinden Hristiyan gibi görünmek zorunda bırakılan bu insanlar, inançlarını yıllar boyunca gizli biçimde sürdürmüÅŸlerdi.
Ancak içinde bulundukları ÅŸartlar nedeniyle gerçek Ä°slâm’dan uzaklaÅŸmışlardı. Öyle ki, kendisini bir Müslüman olarak tanıtan Magripli bir Yahudi, Ä°slâm’ın kurallarını canı istediÄŸi gibi deÄŸiÅŸtirebilmekte ve yine bu insanları kendisine inandırabilmekteydi. Abdurrahman Efendi’den yanlarında kalarak kendilerine Ä°slâm’ı öÄŸretmesini istediler. Abdurrahman efendi, gemi komutanıyla bir durum deÄŸerlendirmesi yaparak bu isteÄŸi kabul etti ve onların arasında yaÅŸamaya baÅŸladı. Yıllarca süren kapsamlı bir irÅŸad ve tecdit çalışması yürüttü. Ardından Ä°stanbul’un yolunu tuttu ve Brezilya Seyahatnamesini oluÅŸturan hikâyesini yazdı..
Seyahatname, varlığı halen resmen kabul edilmeyen Brezilya Müslüman toplumunun tarihsel serüveninin bir dönemine ışık tuttu. Brezilya Seyahatnamesi, varlığından o güne kadar hiç haberdar olunmayan bir dünyayı keÅŸfin ve bu dünyayı yeniden biçimlendirme çabalarının hikâyesi olarak tarihe geçti.
ÖZGÜRLÜK HAREKETÄ°NÄ°N IÅžIÄžINI YAKTILAR
Amerika Kıtası'ndaki Müslümanlar, özgürleÅŸme yolunda da önemli rol oynadı. Özellikle Haiti'de yaÅŸananlar bunun en net örneÄŸiydi. Kristof Kolomb, Ä°spanya adına denize açıldığında hedefinde Amerika kıtası yoktu. Uzun bir yolculuÄŸun ardından 12 Ekim 1492’de karaya ayak basan Kolomb, Japon Denizi'nde bir adaya çıktığını sanıyordu. Ancak adım attığı topraklar Bahamalar'daki adalardan biriydi.
Ada'da altın izine rastlamayan Kolomb rotasını güneye çevirdi. Önce Küba'ya, ardından “Hispaniola” adını verdiÄŸi, bugün “Haiti”yi kapsayan adaya çıktı. Haiti, Amerika kıtasında sömürgeleÅŸtirilen ilk ada oldu. Kristof Kolomb tarafından iÅŸgal edilen Haiti - San Dominik onyedinci yüzyıl sonunda Fransa ile Ä°spanya arasında paylaşılarak ikiye ayrıldı. Fransızlar bugünkü Haiti’ye 1665 yılında ayak bastı.
Ada'nın batısı 1697’de Fransız sömürgesi ilan edildi. Ada'nın doÄŸusu 1795’te yapılan bir anlaÅŸmayla Fransa’ya bırakıldı. 18. yüzyılda Haiti, Fransız sömürgeleri arasında en zengin ada konumundaydı. Haiti limanlarından her gün ÅŸeker, kakao ve kahve Fransa’ya gönderiliyordu. 1750’lerin sonlarında Fransız sömürgecilere karşı siyahlar, “Makandal” adlı bir kölenin liderliÄŸinde ayaklandı. Afrikalı Müslüman bir aileden geldiÄŸi bilinen Makandal, Fransızlarla uzun yıllar mücadele etti. Öldürülen Makandal, 1791’deki daha büyük bir isyana esin kaynağı oldu.
1789’daki Fransız devriminden iki yıl sonra Haiti’de, “Kitaplı adam” lakabıyla anılan asi lider Boukman “Hürriyetin sesine kulak verin” diyerek isyanı baÅŸlattı. Boukman’ın yanından hiç ayırmadığı rivayet edilen kitap “Kur’an-ı Kerim” idi. Aynı toplantıda isyan törenini yöneten Cecile Fatiman da Müslüman bir aileden geliyordu. Asıl adı Fatma'ydı. Boukman ve Fatma köleliÄŸe karşı gerçekleÅŸtirilen isyanda yakalanarak idam edildi.
Devrimin liderliÄŸini eski bir köle olan Toussaınt L’ouverture üstlendi. 1801’de haitili isyancılar ilk siyah cumhuriyetin anayasasını ilan etti. ABD ve Ä°ngiltere, Fransa’ya askeri müdahalede bulunduÄŸu takdirde karışmayacaklarını bildirdi. Fransa, ilk olarak köleliÄŸi iptal etti. Ancak Napolyon Bonapart'ın iktidara gelmesiyle politikalar deÄŸiÅŸim gösterdi.
Haiti’ye 30 binin üzerinde asker gönderildi. Ada Fransız sömürgesi haline getirildi. Fransızlar'ın ihanetine uÄŸrayan Toussaint 1803’te tutuklu bulunduÄŸu hücrede hayatını kaybetti. Siyah isyancılar ile Fransızlar arasındaki savaÅŸ 1 Ocak 1804’te Haiti’nin ilk bağımsız siyahi cumhuriyet olarak ilanıyla sonuçlandı. Fransa 1825’te 150 milyon frank karşılığında Haiti’nin bağımsızlığını tanıdı. Bu miktar daha sonra 90 milyon franka indirildi. ÖzgürlüÄŸün son bedeli olan ödeme ise 1883’te yapıldı.
Ancak borç kapanmadı. Haiti'nin Fransa'ya bocunun tamamen kapanması ise 1949'da gerçekleÅŸti. Haiti’nin ödediÄŸi 90 milyon frank paranın bugünkü deÄŸeri 22 milyar dolara tekabül ediyor. Uzun yıllar boyunca adanın bütün kaynakları bu haracın ödenebilmesi için harcandı.
IRKÇILIKLA MÜCADELENÄ°N SEMBOLÜ, MALCOLM X
1960'larda Amerika'da ırkçılığa karşı mücadele Martin Luther King'le hız kazanırken, ezilen siyahlar arasında Ä°slam'a yöneliÅŸ de hızla arttı. O yıllarda Amerika'da hızla yayılan Ä°slam'ın en ateÅŸli önderi olarak ise ortaya Malcolm X çıktı.
Gerçek adı Malcolm Little olan Malcolm X 1925'te Nebraska'da Omaha kentinde doÄŸmuÅŸtu. ÇocukluÄŸu açlık ve yoksulluk içinde geçmiÅŸti. Daha 6 yaşındayken göçettikleri Michigan'da evleri ırkçı Ku Klux Klan'lar tarafından yakıldı. Ardından babası öldürüldü.
Ä°slahevine gönderilen Malcolm'un avukat olma hayali derisinin rengi yüzünden engelledi. Üniversiteye gidemeyeceÄŸini anlayınca öÄŸrenimini yarıda bırakıp, New York'a gitti. Kendisini kanunsuzluÄŸun hüküm sürdüÄŸü Harlem'de, uyuÅŸturucu çetelerinin ortasında buldu. Bir siyah olarak kendisine dayatılan bu yaÅŸam biçimi sonunda hapisaneye girdi.
Hapishane yıllarında Ä°slamiyeti seçen Malcolm 1952'de cezaevinden çıktı ve Eliyah Muhammed'in öncülüÄŸünü yaptığı Siyah Müslümanlar Hareketi'ne katıldı. Little olan soyadını X olarak deÄŸiÅŸtirdi. X, onun Afrikalı atalarının artık kimse tarafından bilinmediÄŸi anlamını taşıyordu.
Malcolm, Ä°slam'ı daha iyi kavrayabilmek için Mart 1964'te hacca, Ä°slam'ın doÄŸduÄŸu topraklara gitti, OrtadoÄŸu'yu dolaÅŸtı. Amerika'ya döndüÄŸünde ilk iÅŸ olarak adını Malik el Åžahbaz olarak deÄŸiÅŸtirdi ve Amerikalılara Ä°slamiyeti anlatmaya baÅŸladı.
SUÄ°KASTA UÄžRADI
Amerika BirleÅŸik Devletleri'nde Ä°slamiyet, 1960'larda Malcolm X liderliÄŸinde hızla yayılıyordu. Tarih 21 Åžubat 1965'i gösterdiÄŸinde Manhattan'daki Audubon Oteli'nin balo salonu, ırkçılığa karşı mücadelede Ä°slam'a sığınan siyahlara evsahipliÄŸi yaptı.
O gün büyük bir kalabalık, bu mücadelede liderliÄŸe soyunan kiÅŸiyi, Malcolm X'i dinlemek için toplandı. Malcom X bir yıldır düzenlediÄŸi konferanslarla nefrete karşı ırk, renk ve dil ayırımı yapmayan Ä°slam'ın yolunu göstermeye çalıştı. Kürsüye gelen Malcolm X, tam konuÅŸmaya baÅŸlamıştı ki, kalabalığın arasında bir kiÅŸinin "Zenci ellerini cebimden çek" diye bağırdığı duyuldu. Korumalar hemen harekete geçti, ancak saldırgan elindeki silahı ateÅŸledi.
GöÄŸsünden vurulan Malcolm X, yere yığılırken, iki kiÅŸi daha ortaya çıkarak onu yaylım ateÅŸine tuttu. Saldırganlardan biri kalabalık tarafından darpedilerek yakalanırken, 16 kurÅŸun yarası alan
Malcom X kaldırıldığı hastenede son nefesini verdi. Kaçmayı baÅŸaran diÄŸer iki kiÅŸi ise daha sonra ele geçirildi. Suikast zanlısı olarak tutuklanan Talmadge Hayer, Norman Butler ve Thomas Johnson adlarındaki üç kiÅŸi yargılandı. Ancak mahkemede suikastı baÅŸkasının iÅŸlediÄŸi tezleri ortaya atıldı. Üç saldırgan da delil yetersizliÄŸinden serbest bırakıldı.
RÄ°NG DIÅžINDA DA SÜRDÜ MÜCADELESÄ°
Dünyanın gelmiÅŸ geçmiÅŸ en iyi boksörü olarak kabul edilen Muhammed Ali, ringlerdeki baÅŸarısının yanı sıra söylemleriyle de Amerika BirleÅŸik Devletleri'nin en fazla tartışılan isimlerden biri. Hristiyan olarak dünyaya gelen ve adı Cassius Marcellus Clay Jr olan Muhammed Ali boksa 12 yaşında baÅŸladı.
Ünlü boksörlerden Chuck Bodak tarafından yetiÅŸtirildi. Amatör maçlarda 100 galibiyet, 5 yenilgi aldı. 29 Ekim 1960'ta profesyonelliÄŸe adım attı. 18 yaşına girdiÄŸinde Roma Olimpiyatları'nda altın madalyayı kazandı. Ali, gençlik dönemini ABD'de ırk ayrımcılığının en yoÄŸun olduÄŸu dönemlerde geçirdi.
Kendisini tartışmaların merkezine koyan olay ise bir restorana gitmek istemesi oldu. Görevliler "Burada sadece beyazlara servis yapılıyor" diyerek ünlü boksörü içeri almadı. Olimpiyat ÅŸampiyonu Ali ırkçılığa karşı tepkisini ortaya koymak adına madalyasını Ohio Nehri'ne attı.
Muhammed Ali, dünya ÅŸampiyonluÄŸuna ulaÅŸtığında sadece 22 yaşındaydı. Aynı yıl müslümanlığı seçtiÄŸini açıkladı. Kararı tüm dünyada büyük yankı buldu. Bu kararıyla Amerika BirleÅŸik Devletleri'ndeki tutucu grupları karşısına aldı. Muhammed Ali muhalif kiÅŸiliÄŸiyle de dikkatleri üzerine çekti.
Amerika BirleÅŸik Devletleri ondan Vietnam Savaşı'na gitmesini istedi. O, bunu 'Benim onlarla sorunum yok' diyerek reddetti. Bu yüzden 5 yıl bokstan men edildi. Dünya ÅŸampiyonluÄŸu unvanı da geri alındı. 1967-70 yılları arasında cezası nedeniyle ringe çıkamayan Ali, geçimini üniversitelerde katıldığı söyleÅŸilerden saÄŸladı. Cezalı olduÄŸu dönemde dünyanın birçok yerini dolaÅŸarak Ä°slamiyet'i anlattı.
"Siyah Müslümanlar Hareketiyle" bilinen siyah hakları savunucusu Malcolm X ile yakın çalıştı. Daha önce açtığı dava, Ali'yi haklı buldu ve ünlü boksör yeniden ringlere döndü ve kariyerine devam etti. Ali'nin hayatı sadece ringde deÄŸil, ring dışında da mücadelelerle geçti. Muhammed Ali'nin ilk gençliÄŸinde ırkçılığa karşı tepki olarak nehre attığı madalya 1996 Atlanta Olimpiyatları'nda sembolik bir altın madalya ile kendisine geri verildi. Son olarak 2012 Aralık'ta dünya boks konseyi tarafından "Boksun Kralı" ilan edildi.
MÜSLÜMANLAR, ABD'DE HEDEF DURUMUNDA
Amerika BirleÅŸik Devletleri'nde hızla artan ırkçılık, 11 Eylül saldırılarının ardından Müslümanları da hedef aldı. YoÄŸun olarak tartışılan kavramlardan biri olan Ä°slamafobi ülkede gittikçe artıyor. Uzmanlar, Ä°slamafobi'nin Ä°slam dinini tanımamaktan kaynaklanan bir korku olduÄŸunu söylüyor. Medyada çıkan çeÅŸitli haberlerden de etkilenen Amerikalılar, bu korkuya dayanarak çeÅŸitli ayrımcı düzenlemeleri meÅŸru görebiliyor. Bu noktada özellikle yabancı korkusu ve düÅŸmanlığı da önemli bir etken olarak ön plana çıkıyor.
Uzmanlara göre 11 Eylül 2001 tarihinde New York'takı "Ä°kiz Kuleler"e düzenlenen saldırı sonrası Hristiyan dünyasında varolan yabancı düÅŸmanı, ırkçı eÄŸilimler de Ä°slamafobi'yı besledi. Ä°ÅŸsizlik ve nüfusun yaÅŸlanması gibi durumlar da yabancı düÅŸmanlığı besleyen ve Ä°slamafobi'yi tetikleyen unsurlar arasında.
Bazı güç odakları ve siyasiler tarafından da manıpüle edilen bu korku, ırkçı eÄŸilimleri politik süreçlere taşıyabiliyor. Amerika BirleÅŸik Devletleri'nde özellikle cumhuriyetçi kesim, sık sık ırkçı ve Ä°slam karşıtı söylemlere imza atıyor. Son 13 yılda giderek artan Ä°slam karşıtlığının fikri altyapısının oluÅŸmasında ise Samuel Huntington'ın 1993 yılında kaleme aldığı "Medeniyetler Çatışması" adlı makalesinin payı büyük. Daha sonra geniÅŸletilerek kitap haline getirilen bu makale, kısaca ideolojiler arasındaki rekabetin bittiÄŸini ve artık mücadelenin medeniyetler ve kültürel kimlikler arasında yaÅŸanacağı tezi üzerine kurulu.
Ä°slam'ın açıkça tehdit olarak gösterildiÄŸi "Medeniyetler Çatışması" tezi, özellikle 11 Eylül saldırılarının ardından batılı ülkelerin siyasi yaklaşımlarını doÄŸrudan etkiledi. Saldırıların hemen arkasından gerçekleÅŸen afganistan operasyonu, kimilerine göre medeniyetler arasındaki çatışmanın da baÅŸlangıcıydı.
BOSTON SALDIRILARIYLA GERÄ°LÄ°M ARTIYOR
Amerika BirleÅŸik Devletleri'nde 16 Nisan 2013'te Boston maratonu sırasında gerçekleÅŸen saldırı ülkede büyük bir ÅŸoka neden oldu. Ülkenin en prestijli yarışlarından biri olan Boston maratonu sırasında bitiÅŸ çizgisi yakınlarında 10 saniye arayla iki ayrı patlama meydana geldi. Olay sırasında biri 8 yaşında bir çocuk olmak üzere üç kiÅŸi hayatını kaybetti, 170'den fazla kiÅŸi yaralandı.
Patlamaların ardından ülke genelinde genış güvenlik tedbirlerı alındı. Boston Logan Havalimanı uçuÅŸlara kapatılırken, ÅŸehrin çevresinde uçuÅŸa kapalı bölge ilan edildi. Uzaktan kumandalı patlayıcıları önlemek amacıyla kentteki cep telefonu ÅŸebekeleri de kesildi. Halkı, evlerinde beklemeleri ve mecbur olmadıkça sokaÄŸa çıkmamaları konusunda uyaran polis, patlama hakkında bilgisi olanların telefonla kendilerine bilgi vermelerini istedi.
Amerikan BaÅŸkanı Barack Obama ilk açıklamasında terör ifadesini kullanmaktan kaçındı. Ancak ikinci kez kameraların karşısına geçtiÄŸinde saldırıyı "Çirkin ve alçakça bir eylem" ÅŸeklinde nitelendiren Obama, FBI'ın saldırıyı "terör saldırısı" olarak araÅŸtırdığını kaydetti.
Çok geçmeden saldırılarda kullanılan bombaların, düdüklü tencerelere konulduÄŸu belirlendi. Patlayıcı madde doldurulan düdüklü tencereler, daha sonra içlerinde metal parçaları ve çivi bulunan siyah, spor çantalara yerleÅŸtirilmiÅŸti. Maraton sırasında çekilen görüntüleri inceleyen yetkililer maratonun olduÄŸu bölgeye sırt çantasıyla gelen iki kiÅŸiyi belirledi.
FBI'ın medya kuruluÅŸlarına dağıttığı video görüntülerinde, maratonun bitiÅŸ noktası yakınlarında, biri beyaz öteki siyah beyzbol ÅŸapkası giyen, ikisi de sırt çantalı iki erkek, Boston Maratonu'nu kana bulayan saldırının sorumlusu olarak gösterildi. Ardından da geniÅŸ çaplı bir insan avı baÅŸlatıldı.
Boston saldırılarının ardından zanlıların Kafkasya kökenli çıkması, olayın arkasında aşırı grupların olabaliceÄŸi ihtimalini doÄŸurdu. Ancak Kafkasya'da mücadele eden örgütler, saldırılarla ilgilisi olmadığını açıkladı. Saldırının zanlıları ise düzenlenen bir operasyonla yakalandı. Ancak Boston Maratonu sırasında yaÅŸanan saldırının ardından, BirleÅŸik Devletler'deki Müslümanlar zor günler geçirdi. FBI''ın saldırının hemen ardından Suudi Arabaistanlı bir genci sorgulaması, öfkeyi Müslümanlara yönlendirdi. Sorgulanan gencin olayla ilgisi olmadığı ve serbest bırakıldığı açıklansa da tepki dinmedi.
Amerika-Ä°slam Ä°liÅŸkileri Konseyi Sözcüsü Ä°brahim Hooper, tehdit edilen ve kendilerine baÅŸvuran Müslümanların sayısının giderek arttığını ve 11 Eylül sonrasına benzer bir atmosferin oluÅŸmasından endiÅŸe duyduklarını söyledi. Müslümanlara yönelik nefret kampanyasında Amerikan medyası da baÅŸarısız bir sınav verdi. Saldırıdan hemen sonra sorgulanan 20 yaşındaki Suudi Arabistanlı genç, bir çok basın yayın kuruluÅŸu tarafından olayın asıl failiymiÅŸ gibi sunuldu. Ayrıca saldırıda kullanılan bomba ile ilgili verilen haberlerde de sürekli El Kaide ile iliÅŸki kurulması, Müslümanları zan altında bıraktı.
ÖrneÄŸin saldırı sonrası Boston'dan Chicago'ya gitmek üzere havalanan bir uçak, Arapça konuÅŸan iki kiÅŸi sebebiyle geri döndü. Fox 25'e konuÅŸan kaynaklar, yan yana oturmamış olan iki yolcunun Arapça konuÅŸarak sohbet ettiklerini söyledi. Uçaktaki yolcular, Arapça konuÅŸanlarla ilgili endiÅŸesini görevlilerle paylaşınca uçak Logan Havaalanı'na geri döndü. Saldırıyla Müslümanların yaftalanmaya çalışıldığını kaydeden sosyal politikalar ve anlayış adlı düÅŸünce kuruluÅŸundan Sahar Azia, “Henüz bir kanıt yokken Müslümanların düÅŸman ilan edilmesi Amerikan kültüründeki Ä°slamofobi'nin iÅŸareti' yorumunda bulundu.
MÜSLÜMANLAR CÄ°NAYETE KURBAN GÄ°DÄ°YOR
Amerika BirleÅŸik Devletleri'nde Müslümanlara yönelik saldırılar son bir yıl içinde arttı. Kuzey Karolayna eyaletinde bir Amerikalı'nın açtığı ateÅŸ sonucu üç Müslüman genç öldürüldü. Ardından Teksas'ta, Irak kökenlı bir Müslüman sokak ortasında katledildi. Operasyonlar ve ardı ardına itidal çaÄŸrıları ise ülkedeki tansiyonu düÅŸürmeye yetmedi.
Özellikle Ä°slam karşıtı ve Ä°slamofobik grupların tepkileri gerilimi daha da artırdı. Son olarak silah satan ve kendilerini “Müslüman karşıtı" olarak ilan eden iÅŸyerlerinin sayısının gittikçe artması endiÅŸeyi yükseltti. Özellikle Tennessee eyaletinde Müslüman olduÄŸu iddia edilen 24 yaşındaki bir Amerikalı'nın beÅŸ kiÅŸiyi öldürmesinden sonra bu tarz iÅŸyerlerinin sayısında yükselme oldu. Müslümanların hak ve özgürlükleri konusunda çalışmalar yapan Amerikan-Ä°slam Ä°liÅŸkileri Konseyi Amerikan Adalet Bakanlığı’na olayı araÅŸtırma çaÄŸrısında bulundu.
Konsey BaÅŸkanı Ä°brahim Hooper açıklamasında "Bu fanatik açıklamalar bir zamanlar ülkemizde yaÅŸanan ‘yalnızca beyazlar için’ kampanyasından hiç farklı deÄŸil” açıklaması yaptı. Arkansas eyaletindeki silah dükkanlarının bir kısmı Müslümanlara hizmet vermeyi reddetti. BaÅŸlatılan kampanyalarla benzeri uygulamalar yaygınlaÅŸtı.
Henüz yorum yapılmamış.