Sosyal Medya

Kültür Sanat

Çağın ruhuna yenilen bir değer: Mektup

İnternetin keşfi mektubu öldürdü. Mektubun ölümüyle birlikte binlerce yıllık bir kültür birikimi, bu birikimin yazılı ve sözlü edebiyata yansımaları, gündelik dilde kullanılan ifade biçimleri, deyimler, sözcükler birkaç on yıl içinde sessizce kaybolup gitti.



1990'larda internet çağında doÄŸan ve halen 20'li yaÅŸlarını sürenler için mektup neredeyse hiçbir ÅŸey ifade etmiyor. Bu sözcük onlar için romanlarda yer alan ve geçmiÅŸteki insanların haberleÅŸmelerini anlatan bir kavram. Sadece Türkiye'nin deÄŸil dünya ülkelerinin 20-30 yaÅŸ arasındaki gençlerinin çok büyük bir bölümü de neredeyse hiç mektup yazmış ya da okumuÅŸ deÄŸil.

BeÅŸinci on yılını yaÅŸayan, hayatı süresince üç ayrı yaÅŸ kuÅŸağının, modern, postmodern ve bilgi çağı olmak üzere üç ayrı çağın geçiÅŸine tanık olmuÅŸ kiÅŸiler için ise bu sözcük buruk bir nostaljiyi, hüzünlerin, sevgilerin, hasretlerin ve yüreklerin derinliklerinden gelen can yakıcı duyguların sessizce çekilip gitmesini anlatıyor.

Mektubun kullanımı yazının icadıyla baÅŸlar. Mektup, binlerce yıllık insanlık tarihinde haberleÅŸmenin baÅŸlıca kaynağı, milletlerarası iliÅŸkilerin yazışma aracı, hükümdarların ve merkezî yönetimlerin taÅŸra ile konuÅŸan dili, seyyahların ve tüccarların hafızası, kültür ve medeniyetlerin irtibat köprüsü, ediplerin ve filozofların çoÄŸu defa ilhamlarını ve görüÅŸlerini yazıya döktükleri bir mecra olmuÅŸtur. Tarih dönemlerini ve savaÅŸları baÅŸlatıp sona erdiren, siyasette, felsefede, sosyolojide çığır açan mektuplar vardır.

Ä°nternetin keÅŸfi ve mektubun ölümü

Mektubun haberleÅŸme alanında binlerce yıl süren tekeli, William Cooke ve Charles Wheatstone'un 1837'de teller üzerinden elektrik akımı göndererek mesaj iletimini baÅŸarması, yani telgrafın icadıyla ortadan kalktı. Çok geçmeden 1876'da Alexander Graham Bell tarafından telefonun icadı gerçekleÅŸtirildi. Mektup için sonun baÅŸlangıcı anlamına gelen bu heyecan verici iki teknolojik buluÅŸtan sonra hiçbir ÅŸey eskisi gibi olmayacaktı. Artık insanlar acil, önemli ve kısa içerikli mesajların iletimi için çoÄŸu defa telgraf veya telefonu tercih ediyorlardı, ama mektup ile yazışma hâlâ haberleÅŸmenin tahtında oturuyor, insanların beklentilerini, umutlarını, sevgi ve hasretlerini bir yerden bir yere taşımaya devam ediyordu. Ta ki 1990'lara, internetin keÅŸfine kadar…

 

Ä°nternetin keÅŸfi mektubun ölümüdür.

Ulvi Saran

Ä°nternetin keÅŸfi mektubun ölümüdür. Zaten modern çağın sona eriÅŸini hızlandıran görüntü teknolojilerinin yaygınlaÅŸması, faks cihazlarının ve sayısal telefon santrallerinin kullanıma girmesiyle haberleÅŸmede zaman ve mesafe kavramları anlamlarını yitirmiÅŸ bulunuyordu. Dolayısıyla elektronikte ve biliÅŸim teknolojilerindeki geliÅŸme, haberleÅŸmeyi hız ve biçim yönünden yeni bir teknolojik altyapıya kavuÅŸturmuÅŸ, sanal atmosferde ÅŸekillenen, bilgi temelli, yeni bir kültür ve algı çerçevesi oluÅŸturmuÅŸtu.

Mektup, yazıldığı ve okunduÄŸu çağın yaÅŸam ve sosyal iliÅŸki yapısı içinde, zaman, mesafe ve mekan boyutlarının anlamını, ağırlığını ve derinliÄŸini de içinde barındırıyordu. Bu nedenle sadece zarf içindeki yazılı kağıtlarda bulunan bilgi, haber veya anlatımdan ibaret deÄŸildi. Metnin içeriÄŸinden baÅŸka özlem, sevgi, umut gibi duyguları da taşıyordu. Bu özellikler onun haberleÅŸme iÅŸlevini, ulaşımın güç ve zaman alıcı olması nedeniyle insanların aylarca hatta yıllarca birbirlerinin yüzünü görmekten ve sesini duymaktan mahrum kaldıkları ve hasretin derinleÅŸtiÄŸi ayrılık dönemi ÅŸartlarında yerine getiriyor olmasından kaynaklanıyordu.

Etkisini yitiren zaman ve mesafe kavramı

Maddi ve teknolojik ilerlemelerin getirdiÄŸi deÄŸiÅŸim dinamikleri sadece sosyal iliÅŸkileri, yönetim yapısını ve ekonomik süreçleri ÅŸekillendirmekle kalmıyor, insanların gündelik hayatlarını, duygu ve düÅŸünce dünyalarını da etkiliyor, deÄŸiÅŸime uÄŸratıyor. Bu kapsamda ulaşım ve iletiÅŸim teknolojileri geliÅŸtikçe, kullanılan araçların hız ve yaygınlıkları arttıkça haberleÅŸmenin eskiden beri taşıdığı zamana ve mekana iliÅŸkin boyutları da derinliÄŸini ve etkisini kaybetti.

Zaman ve mesafe kavramlarının ve mekan ayrılığının anlamlarını yitirmesi hasret duygusunu ortadan kaldırdı. Uzakta, farklı mekanlarda uzun zaman ayrı yaÅŸayan insanlar artık birbirlerine özlem duyamaz oldular. Bir el uzatımı kadar yakınlarında olan ve saniyeler içinde birbirlerinin sesini duymalarını, hatta yüzlerini görmelerini saÄŸlayan haberleÅŸme ve görüntüleme araçları mektuba baÅŸvurma gereÄŸini ortadan kaldırdı.

Mektubun ölümüyle birlikte binlerce yıllık bir kültür birikimi, bu birikimin yazılı ve sözlü edebiyata yansımaları, gündelik dilde kullanılan ifade biçimleri, deyimler, sözcükler birkaç on yıl içinde sessizce kaybolup gitti. Ä°nsanlık adeta kısmi hafıza kaybı gibi, mektuba iliÅŸkin edebi ve sosyal hafızasını kaybetti.

Mektup, göndericisi ve alıcısı tarafından yazılıp okunduÄŸu toplum kesimlerinde haberleÅŸme iÅŸlevini yerine getirirken, aynı zamanda bu kesimlerin toplumsal gerçekliklerini, kültür düzeylerini, hayallerini, gündelik hayatta karşılaÅŸtıkları sorunları, ihtiyaç ve kaygılarını da dile getiriyor. YaÅŸanan sosyo-psikolojik travmaları ve acıları tüm açıklığıyla ortaya koyuyor. Ä°nsanların sevdiklerine en içten duyguları, naiflikleri ve gerçekçilikleriyle anlattıklarından ve verdikleri bilgilerden Türkiye'nin sosyal tarihini, kültürel ve ekonomik deÄŸiÅŸimini ve yıllar itibariyle geliÅŸme sürecini ayrıntılı olarak yakalamak mümkün.

Eski dönemlerin mektupları olmasaydı, Zonguldak kömür ocaklarındaki madencilerin yeraltındaki çalışma ÅŸartlarını, inÅŸaatlarda ve imalathanelerde çalışmak üzere Ä°stanbul'a gidenlerin büyük ÅŸehir ortamında çektikleri sıkıntıları ve barındıkları hanlardaki sefaletlerini, birkaç yılda bir memleketlerine izine gelebilen Almanya'daki gurbetçilerin köylerinde neler olup bittiÄŸini, askere gidenlerin geride bıraktıkları annelerinin ve gencecik eÅŸlerinin geri dönüÅŸlerini nasıl iple çektiklerini, kente okumak üzere giden öÄŸrencilerin tek göz kiralık odada hangi ÅŸartlarda yaÅŸadıklarını ve neler yiyip içtiklerini öÄŸrenebilmemiz ve bugünden geçmiÅŸe baktığımızda Türkiye'nin gerçek fotoÄŸrafını görebilmemiz söz konusu olamazdı.

KiÅŸilere yönelik aÅŸk, sevgi, hasret gibi duygular ve kendilerine atfedilen deÄŸer, onlara ulaÅŸmada çekilen güçlük ve harcanan zaman ölçüsünde büyür ve derinleÅŸir. Onlarsız yapamadığımız hava ve suyun deÄŸeri ancak yokluklarında ya da elde edilmeleri çok güç duruma geldiÄŸi zaman anlaşılabilir. Sevdiklerimize eriÅŸme imkanının her an elimizin altında olması ve saniyeler içinde gerçekleÅŸebilmesi onlarla haberleÅŸmeyi sıradan, kuru, zevksiz ve niteliksiz bir eylem haline getirdi. Oysa sevgiliye, anne babaya ya da evlada mektup yazmanın ya da yazılan mektubu okumanın, sevgi, saygı, merhamet, hüzün gibi yürekleri kabartan yoÄŸun bir duygu atmosferi içinde gerçekleÅŸmesinin yanında, kağıda dökülen cümlelerin estetik ölçüler, doÄŸru anlatım ve dilbilgisi kuralları yönünden titizlik ve hassasiyetle ele alınması sorumluluÄŸu ihmal edilemezdi. Nitekim mektubun yüzyıllar boyunca kusursuz anlatım biçimini ve en ileri zarafet örneklerini sergileyen zengin bir edebi tür haline gelmesi ve dilin geliÅŸimine katkıda bulunması da bu iÅŸlev ve özelliklerinin sonucu olmuÅŸtur.

Mektubu neredeyse bütünüyle devreden çıkaran dijital teknolojiler ve internet haberleÅŸmesi duyguları körelterek insanlar arası iliÅŸkileri sığlaÅŸtırdı. 

Ulvi Saran

 

Hibrit ve köksüz bir haberleÅŸme dili

Mektubu neredeyse bütünüyle devreden çıkaran dijital teknolojiler ve internet haberleÅŸmesi duyguları körelterek insanlar arası iliÅŸkileri sığlaÅŸtırdı. Akıllı telefonlar veya taşınabilir bilgisayarlar üzerinden ayaküstü birbirleriyle iletiÅŸim kuran, kırık ve kopuk cümlelerle hibrit ve köksüz bir haberleÅŸme dili geliÅŸtiren gençler, ister istemez dildeki bu estetikten uzaklaÅŸma ve gerileme sürecinin mimarları konumuna gelmiÅŸlerdir. Özensiz, ciddiyetsiz ve uçarı bir üslup getiren internet dili, özellikle anlatım bozukluÄŸu, özne yüklem uyumsuzlukları, noktalama iÅŸareti hataları, sözcüklerin yerli yerinde kullanılmaması gibi vahim hataları toplum içinde yaygınlaÅŸtırarak artık kanıksanmayacak bir duruma getirmiÅŸtir.

Sözde çağımızın ÅŸartları gereÄŸi hız, iÅŸlevsellik, zaman ve kaynak tasarrufu saÄŸlanması amacıyla eÄŸitim, mimari ve kentleÅŸme gibi alanlarda estetik, üslup ve zarafet gereklerinin bütünüyle göz ardı edilmesinin yol açtığı olumsuz sonuçlar gibi, internet dilinin yaygınlaÅŸmasının Türkçe üzerinde yol açtığı tahribatın kültürümüzün geleceÄŸine vuracağı darbenin boyutları da tahmin edilemeyecek kadar büyük olacaktır. Her geçen gün hızlanan yozlaÅŸma ve kısırlaÅŸma sürecinin yavaÅŸlatılması ve sanal ortamda da olsa Türkçenin düzgün ve hatasız kullanımının saÄŸlanması konusunda hiç ÅŸüphesiz en büyük sorumluluk eÄŸitici ve öÄŸretici kadrolara ve bizzat gençlere düÅŸmektedir.

YaÅŸ ortalamasının 30'lar civarında olduÄŸu ülkemizde, postacı yolu gözlemiÅŸ, mektup yazmış, okuduÄŸu mektup satırlarında geçmiÅŸin heyecanlarını ve hüznünü yaÅŸamış insanların sayısı hızla azalıyor. Mektubun ölümü, küreselleÅŸme dinamiklerinin yol açtığı hızlı deÄŸiÅŸim ve altüst oluÅŸ ortamında gündelik hayatımızı ve zihnimizi her geçen gün daha fazla kuÅŸatan, insanca ve sahici alışkanlıklarımızdan bizleri her geçen gün uzaklaÅŸtıran dijital evrenin ortadan kaldırdığı geçmiÅŸten miras deÄŸerlerin ne ilki ne de sonuncusu olacaktır.

Makalenin sahibi Doç. Dr. Ulvi Saran, Eski Kamu Düzeni ve GüvenliÄŸi MüsteÅŸarı, Vali. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Bölümü'nden mezun oldu. Kamuda önce BaÅŸbakanlık Devlet Planlama TeÅŸkilatı'nda sözleÅŸmeli uzman olarak çalışmaya baÅŸladı, ardından çeÅŸitli ilçelerde kaymakamlık yaptı. 1992-2003 arasında Ä°çiÅŸleri Bakanlığı'nda Mülkiye BaÅŸmüfettiÅŸi olarak görev yaptı. SaÄŸlık Bakanlığı'nda MüsteÅŸar Yardımcılığı görevinde bulundu. 2009-2012 arasında Malatya Valisi olarak görev yapan Saran, daha sonra BaÅŸbakanlık Kamu Düzeni ve GüvenliÄŸi MüsteÅŸarı olarak atandı; 22 Eylül 2014 tarihine kadar bu görevde bulundu.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.